Mektubat - page 602

Dördüncü Risale olan Dördüncü Mesele
(2)
p
? p
ó r
ª n
ë
p
H
o
íp
q
Ñ° n
ù o
j s
’ p
G m
A r
?n
T r
øp
e r
¿ p
G n
h
|}
(1)
p
¬ p
ª° r
SÉp
H
‹hvanlarıma,medar-ıintibahbirhâdise-icüz’iyeyedairbir
sualecevaptır.
AzizKardeşlerim!
Sua l ed i yor sunuz k i
: “Cami-i şerifinize, Cuma ge-
cesinde sebepsiz olarak, mübarek bir misafirin gelmesiy-
le, tecavüz edilmiş. Bu hâdisenin mahiyeti nedir? neden
sana ilişiyorlar?”
El ce vap
: dört noktayı, bilmecburiye eski said lisa-
nıyla beyan edeceğim. Belki ihvanlarıma medar-ı intibah
olur, siz de cevabınızı alırsınız.
• bİRİNCİ NOkta:
o hâdisenin mahiyeti, hilâf-ı kanun ve sırf keyfî ve zın-
dıka hesabına, Cuma gecesinde kalbimize telâş vermek
ve cemaate fütur getirmek ve beni misafirlerle görüştür-
memek için bir desise-i şeytaniye ve münafıkane bir ta-
arruzdur. garaiptendir ki, o geceden evvel olan perşem-
be günü, tenezzüh için bir tarafa gitmiştim. Avdetimde,
güya iki yılan birbirine eklenmiş gibi uzunca siyah bir yı-
lan sol tarafımdan geldi, benim ile arkadaşımın ortasın-
dan geçti. Arkadaşıma, “o yılandan dehşet alıp korktun
mu?” diye sordum:
“gördün mü?”
avdet:
geri gelme, dönme.
aziz:
izzetli, muhterem, değerli.
beyan:
anlatma, açıklama.
bilmecburiye:
mecburiyetle, zo-
runlu olarak.
cemaat:
topluluk.
dair:
ait, ilgili.
desise-i şeytaniye:
şeytanın hile-
si.
evvel:
önce.
fütur:
bezginlik, usanç, bıkma.
garaip:
ilginç, şaşılacak şey.
güya:
sanki.
hâdise:
vakıa, olay.
hâdise-i cüz’iye:
küçük ve
basit hâdise.
hilâf-ı kanun:
kanuna ters,
kanun dışı.
ihvan:
kardeşler, candan
dostlar.
keyfî:
kanun ve nizama uy-
gun olmayarak.
lisan:
dil, üslûp.
mahiyet:
bir şeyin aslı, iç yü-
zü.
medar-ı intibah:
uyanış se-
bebi.
mesele:
sorulup karşılığı iste-
nilen şey, cevabı istenen so-
ru.
mübarek:
hayırlı, uğurlu.
münafıkane:
münafıkça, iki
yüzlülük yaparak, sinsice.
risale:
belli bir konuda yazıl-
mış küçük kitap.
sual:
soru.
sırf:
yalnız, tamamıyla.
taarruz:
saldırı, ilişme.
tecavüz:
haddini aşma, söz
ve harekette ileri gitme.
telâş:
tasa, endişe, kaygı.
tenezzüh:
gezinti.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tut-
ma, şanına lâyık ifadelerle
anma.
zındıka:
dinsizlik, inançsızlık.
1.
Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (‹sra Suresi: 44.)
Y
irmi
S
ekizinci
m
ekTup
| 602 | Mektubat
1...,592,593,594,595,596,597,598,599,600,601 603,604,605,606,607,608,609,610,611,612,...1086
Powered by FlippingBook