Sözler - page 316

Meselâ sen âyineler mahzenine girsen, bir Said binler
Said olur; fakat zîhayat yaln›z sensin, ötekiler ölüdürler.
Hayat hassalar› onlarda yoktur.
•
‹kincisi
, maddî nuranînin akisleridir. fiu akis ayn de-
¤il, fakat gayr da de¤il; mahiyeti tutmuyor, fakat o nura-
nînin ekser hasiyetlerine maliktir, onun gibi hayy say›l›-
yor.
Meselâ, flems dünyaya girdi, her bir âyinede aksini
gösterdi. O akislerin her birinde, güneflin hassalar› hük-
münde olan hararet, ziya ve ziyadaki elvan-› seb’a bulu-
nuyor. E¤er, faraza günefl zîfluur olsa idi; harareti ayn-›
kudreti, ziyas› ayn-› ilmi, elvan-› seb’as› s›fât-› seb’as› ol-
sayd›; o vakit, o tek ve yekta bir günefl, bir anda her bir
âyinede bulunur, her birisini kendine bir nevi arfl ve bir
çeflit telefon yapabilirdi. Birbirine mâni olmazd›. Her bi-
rimizle âyinemiz vas›tas›yla görüflebilirdi. Biz ondan uzak
iken, o bize bizden daha yak›n olurdu.
•
Üçüncüsü
, nuranî ruhlar›n aksidir. fiu akis, hem hay-
d›r, hem âyinedir. Fakat âyinelerin kabiliyeti nispetinde
tezahür etti¤inden, o ruhun mahiyet-i nefsülemriyesini
tamamen tutmuyor.
Meselâ, Hazret-i Cebrail Aleyhisselâm,
D›hye
suretin-
de huzur-u Nebevîde bulundu¤u
1
bir anda, huzur-u ‹lâhî-
de, haflmetli kanatlar›yla Arfl-› Azam›n önünde secdeye
gider.
2
Hem, o anda hesaps›z yerlerde bulunur, evamir-i
‹lâhiyeyi tebli¤ ederdi. Bir ifl, bir ifle mâni olmazd›.
‹flte, flu s›rdand›r ki, mahiyeti nur ve hüviyeti nuraniye
olan Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm,
akis:
yans›ma.
arfl:
bir fleyin bizzat kendi zat›yla
de¤il sureti ve özellikleriyle bu-
lundu¤u, göründü¤ü yer.
Arfl-› Azam:
Yüce Allah’›n her
fleyde kolayca tasarruf etti¤i ve
esmas›n›n tecellisine âyine olan,
her yere ayn› mesafede bulunan
yüce makam.
âyine:
ayna.
ayn:
asl›, kendisi.
ayn-› ilmî:
ilmin tâ kendisi.
ayn-› kudret:
kudretin tâ kendisi.
Cebrail Aleyhisselâm:
dört bü-
yük melekten biri olan, Allah ta-
raf›ndan peygamberlere vahiy
götürmekle görevlendirilen me-
lek.
D›hye:
bir Sahabe ismi.
ekser:
pek çok, bir çok, en çok.
elvan-› seb’a:
yedi temel renk.
evamir-i ‹lâhiye:
Allah’›n emirle-
ri.
faraza:
var sayal›m ki.
gayr:
baflkas›.
hararet:
›s›, s›cakl›k.
hasiyet:
özellik.
hassa:
bir fleye özel olan nitelik,
özellik
haflmetli:
azametli, yüce.
hay:
diri, canl›.
hesaps›z:
say›s›z.
huzur-u ‹lâhî:
Allah’›n kat›, huzu-
ru.
huzur-u Nebevî:
Peygamberin
huzuru.
hüviyet:
as›l, mahiyet, kimlik.
kabiliyet:
yetenek; özellik, yap›.
madde-i nuranî:
›fl›k veren, nur-
lu, parlak cisimler.
mahiyet:
hüviyet, özellikler.
mahiyet-i nefsülemriye:
gerçek
özellik, gerçek kimlik.
mahiyeti:
asl› ve hakikati.
mahzen:
ayn› türden olan
maddelerin sakland›¤› yer,
depo.
malik:
sahip.
mâni:
engel.
nispet:
oran, ölçü; ba¤.
nuranî ruh:
nurdan bir bede-
ne sahip olan ruh.
nuranî:
nurlu, ›fl›kl›, parlak.
nuraniye:
nurlu, ayd›nl›k.
s›fât-› seb’a:
yedi s›fat, hayat,
ilim, irade, kudret, semi, ba-
sar, kelâm s›fatlar›.
suret:
flekil, biçim.
flems:
günefl.
tebli¤ etmek:
duyurmak, bil-
dirmek.
tezahür:
görünme, belirme
vas›ta:
arac›.
yekta:
tek, yaln›z.
zîhayat:
hayat sahibi, canl›.
zîfluur:
fluur sahibi, bilinçli.
ziya:
›fl›k.
1.
Bkz.
Buharî
, Menak›b: Fezailü'l-Kur'ân: 1;
Müslim
, ‹man: 271, Fezailü's-Sahabe: 100;
Tirmizî
,
Menak›b: 12;
Neseî
, ‹man: 6;
Müsned
, 2:107, 3:334.
2.
Bkz.
Buharî
, Bed'ü'l-Halk: 6, Edep: 41, Tevhit: 33;
Müslim
, ‹man: 346, Birr: 157;
Müsned
, 2:267,
341, 413, 509, 514, 5:263.
316 | SÖZLER
O
N
A
LTINCI
S
ÖZ
1...,306,307,308,309,310,311,312,313,314,315 317,318,319,320,321,322,323,324,325,326,...1482
Powered by FlippingBook