Sözler - page 480

sanatkârâne bedialar› icat etmek, bir anda, her yerde, bir
tarzda, her fertte bir sanat-› harika, bir faaliyet-i mu’ciz-
nüma göstermek, elbette ve elbette, öyle bir Zat›n hate-
midir ki, hiçbir yerde olmad›¤› hâlde, her yerde hâz›r, na-
z›rd›r. Hiçbir fley Ondan gizlenmedi¤i gibi, hiçbir fley
Ona a¤›r gelmez; zerrelerle y›ld›zlar, Onun kudretine nis-
peten müsavidirler.
Meselâ, o Rahîm-i Zülcemal’in ba¤istan-› kereminden,
mu’cizat›n›n salk›mlar›ndan bir tanecik hükmünde gör-
dü¤üm iki parmak kal›nl›¤›nda bir üzüm asmas›na as›l-
m›fl olan salk›mlar› sayd›m; yüz elli befl ç›kt›. Bir salk›m›n
danesini sayd›m; yüz yirmi kadar oldu. Düflündüm, de-
dim: “E¤er bu asma çubu¤u, ball› su muslu¤u olsa, daim
su verse, flu hararete karfl› o yüzer rahmetin flurup tu-
lumbac›klar›n› emziren salk›mlara ancak kifayet edecek.
Hâlbuki, bazen az bir rutubet ancak eline geçer. ‹flte bu
ifli yapan, her fleye kadir olmak lâz›m gelir.
1
o
?ƒo
?o
© r
dG p
¬p
©r
æo
°U /
n
ô s
«`n
ën
J r
øn
e n
¿Én
ër
Ñ°o
S
Yedinci Lem’a
Bak, nas›l sahife-i arz üstünde Zat-› Ehad-i Samed’in
hatemlerini az dikkatle görebilirsin. Bafl›n› kald›r, gözünü
aç, flu kâinat kitab-› kebirine bir bak. Göreceksin ki, o
kâinat›n hey’et-i mecmuas› üstünde, büyüklü¤ü nispetin-
de bir vuzuh ile hatem-i vahdet okunuyor. Çünkü, flu
mevcudat bir fabrikan›n, bir kasr›n, bir muntazam flehrin
eczalar› ve efratlar› gibi bel bele verip, birbirine karfl›
ba¤istan-› kerem:
cömertlik
bahçeleri.
bedia:
be¤enilen ve takdir edilen
pek yeni fley.
daim:
devaml›.
ecza:
parçalar.
efrat:
fertler.
faaliyet-i mu’ciznüma:
mu’cizeli
faaliyet.
fert:
flah›s, birey.
hararet:
s›cakl›k.
hatem:
mühür, damga.
hatem-i vahdet:
birlik mührü.
her yerde hâz›r:
her yerde bulu-
nan.
hey’et-i mecmua:
bir fleyin ta-
mam›, bütünü.
hükmünde:
de¤erinde, yerinde.
icat:
yoktan var etme.
kadir:
gücü yeten.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›.
kâinat kitab-› kebiri:
büyük bir
kitaba benzeyen kâinat.
kas›r:
köflk, saray.
kifayet:
yetme, yeterlilik.
kudret:
güç, kuvvet.
Lem’a:
par›lt›.
mevcudat:
varl›klar.
mu’cizat:
Allah’›n, benzerini yap-
makta yetersiz kal›nan fiilleri, ifl-
leri ve eserleri.
muntazam:
düzenli, tertipli.
müsavi:
eflit, denk.
naz›r:
bakan, gören, idare eden.
nispet:
oran, ölçü, k›yaslama.
noksan:
eksik.
Rahîm-i Zülcemal:
yarat›klar›na
karfl› sonsuz flefkat ve merha-
metli olan Allah.
rahmet:
ihsan ikram etme.
rutubet:
nem.
sahife-i arz:
dünya sayfas›.
sanat:
ustaca ve güzelce yap›lm›fl
eser.
sanatkârâne:
sanatl› bir fle-
kilde.
sanat-› harika:
harika sanat,
harika ustal›k.
tarz:
flekil, biçim.
vuzuh:
aç›kl›k.
zat:
flah›s, kifli; Allah.
Zat-› Ehad-i Samed:
her fley
kendisine muhtaç oldu¤u
hâlde, kendisi hiçbir fleye
muhtaç olmayan ve birli¤i
her bir fleyde tecelli eden Al-
lah.
zerre:
atom.
1.
Sanat›nda ak›llar›n hayrete düfltü¤ü Allah, her türlü kusur ve noksandan uzakt›r.
480 | SÖZLER
Y
‹RM‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,470,471,472,473,474,475,476,477,478,479 481,482,483,484,485,486,487,488,489,490,...1482
Powered by FlippingBook