Sözler - page 483

zîhayat olsa, küllî olsun, cüz’î olsun, küll olsun, cüz olsun,
vücudunda, bekas›nda, hayat›nda ve idame-i hayatta
maddeten ve manen çok metalibi var, çok levaz›mat› var.
‹ftikarat› ve ihtiyacat› öyle fleylere var ki, en ednas›na o
fleyin eli yetiflmedi¤i, en küçük matlûbuna o fleyin kuvve-
ti kâfi gelmedi¤i bir hâlde görüyoruz ki, bütün metalibi
ve erzak-› maddiye ve maneviyesi
1
o
Öp
°ùn
à`r
ën
j n
’ o
år
«n
`M r
øp
e
ummad›¤› yerlerden kemal-i intizamla ve vakt-i münasip-
te ve lây›k bir tarzda kemal-i hikmetle ellerine veriliyor.
‹flte bu iftikar ve ihtiyac-› mahlûkat ve bu tarzda imdat ve
iane-i gaybiye, acaba günefl gibi bir Mürebbî-i Hakîm-i
Zülcelâl’i, bir Müdebbir-i Rahîm-i Zülcemal’i göstermiyor
mu?
Sekizinci Lem’a
Nas›l ki bir tarlada ekilen bir nevi tohum delâlet eder
ki, o tarla her hâlde tohum sahibinin taht-› tasarrufunda
oldu¤unu, hem o tohum dahi tarla mutasarr›f›n›n taht-›
tasarrufunda oldu¤unu gösterir. Öyle de, flu anas›r deni-
len mezraa-i masnuat, vahidiyet ve besatet ile beraber,
külliyet ve ihatalar› ve flu mahlûkat denilen semerat-›
rahmet ve mu’cizat-› kudret ve kelâmat-› hikmet olan ne-
batat ve hayvanat, mümaselet ve müflabehetleriyle bera-
ber çok yerlerde intiflar›, her tarafta bulunup tavattunla-
r›, tek bir Sâni-i Mu’ciznüma’n›n taht-› tasarrufunda ol-
duklar›n› öyle bir tarzda gösteriyor ki, güya her bir çiçek,
her bir semere, her bir hayvan, o Sâniin birer sikkesidir,
SÖZLER | 483
Y
‹RM‹
K‹NC‹
S
ÖZ
z›klar.
güya:
sanki.
hadis:
Peygamberimizin hadisleri.
hayvanat:
hayvanlar.
iane-i gaybî:
görünmeyen âlem-
den gelen yard›m.
idame-i hayat:
hayat›n› devam
ettirme.
iftikar:
fakirlik.
iftikarat:
fakirlik, yoksulluk.
ihata:
kuflatma.
ihtiyacat:
ihtiyaçlar.
ihtiyac-› mahlûkat:
yarat›klar›n
ihtiyac›.
iktibas:
bir yaz›n›n oldu¤u gibi
veya k›smen aktar›lmas›.
intiflar:
yay›lma.
kâfi:
yeterli.
kelâmat-› hikmet:
hikmetli söz-
ler.
kemal-i hikmet:
tam ve eksiksiz
bir hikmet.
kemal-i intizam:
tam ve eksiksiz
düzen.
küll:
bütün, çok.
külliyet:
genellik; bolluk, çokluk.
lem’a:
par›lt›.
levaz›mat:
gerekli fleyler.
mahlûkat:
yarat›klar.
manevî:
maddî olmayan.
matlûp:
istek, arzu.
metalip:
istekler, arzular.
mezraa-i masnuat:
sanatl› olarak
yarat›lan varl›klar›n yarat›ld›klar›
tarla, yer.
mu’cizat-› kudret:
kudret mu’ci-
zeleri.
mutasarr›f:
tasarruf eden, kulla-
nan.
Müdebbir-i Rahîm-i Zülcemal:
sonsuz güzellik ve merhamet sa-
hibi, her fleyi idare eden Allah.
mümaselet:
benzeyifl.
Mürebbî-i Hakîm-i Zülcelâl:
her
fleyi hikmetle yapan ve terbiye
eden, sonsuz yücelik sahibi.
müflabehet:
benzeme.
nebatat:
bitkiler.
nevi:
çeflit, tür.
r›z›k:
yiyecek, içecek fley.
Sâni:
sanatla yaratan Allah.
Sâni-i Mu’ciznüma:
mu’cize gös-
teren yarat›c›.
semerat-› rahmet:
rahmet mey-
veleri.
semere:
meyve.
sikke:
mühür.
taht-› tasarruf:
idare ve kullan›-
m› alt›nda.
tarz:
flekil, biçim.
tavattun:
yerleflme, vatan edin-
me.
vahidiyet:
birlik.
vakt-i münasip:
uygun zaman.
vücut:
var olufl, varl›k.
zîhayat:
hayat sahibi, canl›.
anas›r:
unsurlar, varl›klar›n
meydana gelmelerine yara-
yan maddeler.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümle-
si.
beka:
devaml›l›k.
besatet:
basitlik.
cüz:
k›s›m, parça.
cüz’î:
az.
delâlet:
iflaret, delil olma.
edna:
en basit, en küçük.
erzak-› maddiye:
maddî r›-
1.
Umulmad›k yerlerden. (Ayet ve hadislerden iktibasen. Talâk Suresinin üçüncü ayeti flu me-
aldedir: “[Allah] onu ummad›¤› bir flekilde r›z›kland›r›r.
1...,473,474,475,476,477,478,479,480,481,482 484,485,486,487,488,489,490,491,492,493,...1482
Powered by FlippingBook