Sözler - page 482

Evet, kas›t ve fluur ve iradeyi gösteren bir perde-i hik-
met, umum kâinat› kaplam›fl. Ve o perde-i hikmet üstün-
de lütuf ve tezyin ve tahsin ve ihsan› gösteren bir perde-i
inayet serilmifltir. Ve o müzeyyen perde-i inayet üstünde
kendini sevdirmek, tan›tt›rmak, in’am ve ikram etmek
lem’alar›n› gösteren bir hulle-i rahmet, kâinat› içine al-
m›flt›r. Ve o münevver perde-i rahmet-i amme üstüne se-
rilen ve terahhumu ve ihsan ve ikram› ve kemal-i flefkat
ve hüsnüterbiyeyi ve lütf-u rububiyeti gösteren bir sofra-i
erzak-› umumiye dizilmifltir.
Evet, flu mevcudata, zerrelerden günefllere kadar, fert-
ler olsun, neviler olsun, küçük olsun, büyük olsun, seme-
rat ve gayatla ve faydalar ve maslahatlarla münakkafl bir
kumafl-› hikmetten muhteflem bir gömlek giydirilmifl; ve
o hikmetnüma suret gömle¤i üstünde lütuf ve ihsan çi-
çekleriyle müzeyyen bir hulle-i inayet, her fleyin kameti-
ne göre biçilmifl; ve o müzeyyen hulle-i inayet üzerine ta-
habbüp ve ikram ve tahannün ve in’am lem’alar›yla mü-
nevver rahmet niflanlar› tak›lm›fl; ve o münevver ve mu-
rassa niflanlar› ihsan etmekle beraber, zeminin yüzünde
bütün zevilhayat›n taifelerine kâfi, bütün hacetlerine vâfi
bir sofra-i r›zk-› umumî kurulmufltur.
‹flte flu ifl, günefl gibi aflikâre, nihayetsiz Hakîm, Ke-
rîm, Rahîm, Rezzak bir Zat-› Zülcemal’e iflaret edip gös-
teriyor.
Öyle mi? Her fley r›zka muhtaç m›d›r?
Evet, bir fert, r›zka ve devam-› hayata muhtaç oldu¤u
gibi; görüyoruz ki, bütün mevcudat-› âlem, bahusus
aflikâre:
apaç›k.
bahusus:
özellikle.
devam-› hayat:
hayat›n devam›.
gayat:
gayeler, amaçlar.
hacet:
ihtiyaç.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, Allah.
hikmetnüma:
hikmet gösteren.
hulle-i inayet:
yard›m elbisesi.
hulle-i rahmet:
rahmet elbisesi.
hüsnüterbiye:
güzelce terbiye.
ihsan:
ba¤›fl, iyilik.
ikram:
bir fleyler verme, ba¤›fl.
in’am:
nimetlendirme.
irade:
isteme, karar verme gücü.
kâfi:
yeterli.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›.
kamet:
boy.
kas›t:
bilerek ve isteyerek yap-
ma.
kemal-i flefkat:
tam ve eksiksiz
flefkat.
Kerîm:
s›n›rs›z ikram, ihsan ve cö-
mertlik sahibi olan Allah.
kumafl-› hikmet:
‹lâhî maksat ve
gaye kumafl›.
lem’alar:
par›lt›lar.
lütf-u rububiyet:
Allah’›n iyilik ve
ba¤›fl›.
lütuf:
güzellik; iyilik,
maslahat:
fayda.
mevcudat:
var olan her fley.
mevcudat-› âlem:
kâinattaki var-
l›klar.
murassa:
süslenmifl.
münakkafl:
nak›fll›, ifllemeli.
münevver:
nurland›r›lm›fl.
müzeyyen:
süslenmifl.
nevi:
tür.
nihayetsiz:
sonsuz.
niflan:
bir fleyi belirten iflaret.
perde-i hikmet:
hikmet perdesi.
perde-i inayet:
yard›m perdesi.
perde-i rahmet-i amme:
her fle-
yi kaplayan rahmet perdesi.
Rahîm:
rahmeti her fleyi kuflatan,
Allah.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme.
Rezzak:
bütün yarat›lm›fllar›n r›z-
k›n› veren ve ihtiyaçlar›n› karfl›la-
yan Allah.
r›z›k:
yiyecek, içecek fley.
semerat:
meyveler, neticeler.
sofra-i erzak-› umumiye:
herkesin istifade etti¤i r›z›k
sofras›.
sofra-i r›zk-› umumî:
herke-
sin yararland›¤› r›z›k sofras›.
suret:
flekil, biçim.
fluur:
anlama, anlay›fl.
tahabbüp:
sevgi gösterme.
tahannün:
flefkat etme.
tahsin:
güzellefltirme.
taife:
topluluk.
terahhum:
merhamet etme,
ac›ma.
tezyin:
süsleme.
umum:
bütün.
vâfi:
yeterli.
Zat-› Zülcemal:
sonsuz güzel-
lik sahibi Zat, Allah.
zerre:
atom.
zevilhayat:
canl›, hayat sahi-
bi.
482 | SÖZLER
Y
‹RM‹
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,472,473,474,475,476,477,478,479,480,481 483,484,485,486,487,488,489,490,491,492,...1482
Powered by FlippingBook