Sözler - page 762

Evet, flu kâinat kitab›n›n manzum mektubat› ve mev-
zun ayat› flahadet eder ki, her fley yaz›l›d›r.
Amma, vücudundan evvel her fley mukadder ve yaz›l›
oldu¤una delil, bütün mebadi ve çekirdekler ve mekadir
ve suretler birer flahittir. Zira, her bir tohum ve çekirdek-
ler, “kâf nun tezgâh›”ndan ç›kan birer lâtif sandukçad›r
ki, kaderle tersim edilen bir fihristecik ona tevdi edilmifl-
tir ki; Kudret, o kaderin hendesesine göre zerrat› istih-
dam edip, o tohumcuklar üstünde koca mu’cizat-› kudre-
ti bina ediyor. Demek, bütün a¤ac›n bafl›na gelecek, bü-
tün vak›at› ile, çekirde¤inde yaz›l› hükmündedir. Zira to-
humlar maddeten basittir, birbirinin ayn›d›r, maddeten
bir fley yoktur.
Hem her fleyin miktar-› muntazamas›, kaderi vaz›han
gösterir. Evet, hangi zîhayata bak›lsa, görünüyor ki, ga-
yet hikmetli ve sanatl› bir kal›ptan ç›km›fl gibi bir miktar,
bir flekil var ki; o miktar›, o sureti, o flekli almak, ya ha-
rika ve nihayet derecede e¤ri bü¤rü maddî bir kal›p bu-
lunmal›, veyahut kaderden gelen mevzun, ilmî bir kal›b-›
manevî ile kudret-i ezeliye o sureti, o flekli biçip giydiri-
yor. Meselâ, sen flu a¤aca, flu hayvana dikkat ile bak ki,
camit, sa¤›r, kör, fluursuz, birbirinin misli olan zerreler,
onun neflvünemas›nda hareket eder. Baz› e¤ri bü¤rü hu-
dutlarda, meyve ve faydalar›n yerini tan›r, görür, bilir gi-
bi durur, tevakkuf eder. Sonra, baflka bir yerde, büyük bir
gayeyi takip eder gibi yolunu de¤ifltirir. Demek kaderden
gelen miktar-› manevînin ve o miktar›n emr-i manevîsiy-
le zerreler hareket ederler.
ayat:
iflaretler, deliller.
camit:
sert, kat› madde; cans›z.
delil:
iflaret, bürhan.
emr-i manevî:
manevî emir; ‹lâhî
kanun.
fihristecik:
küçük özet.
gaye:
maksat, amaç.
hendese:
hesap; flekil bilgisi.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal› ve tam
yerli yerinde olmas›.
hudut:
uçlar, bucaklar.
hükmünde:
durumunda, yerinde.
istihdam:
bir hizmette kullanma.
kader:
Cenab-› Hakk›n her fleyi
olmadan önce takdir etmesi,
plânlamas›. Olmufl ve olacak her
fleyi bilmesi.
kâf nun:
Arapça “kün=ol” emrinin
Türkçe harflerle belirtilmesi.
kâf nun tezgâh›:
Cenab-› Hakk›n
“Ol!” emriyle varl›klar› yaratmas›.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün varl›klar.
kal›b-› manevî:
Kudret-i Ezeliye
taraf›ndan yarat›lan eflyan›n geli-
flerek ald›¤› flekil, ölçü.
kudret:
Allah’›n bütün varl›¤› çev-
releyen ezelî kuvveti.
kudret-i ezeliye:
ezele ait kud-
ret, bafllang›c› olmayan sonsuz
‹lâhî kudret.
lâtif:
güzel, nazik, narin.
manzum:
tanzim edilmifl, düzen-
lenmifl.
mebadi:
tohum.
mekadir:
miktarlar, ölçüler.
mektubat:
mektuplar, yaz›lar.
mevzun:
ölçülü, vezinli.
miktar-› manevî:
manevî ölçü,
miktar.
miktar-› muntazama:
ölçülü
miktar.
misil:
benzer, efl.
mu’cizat-› kudret:
kudret
mu’cizeleri.
mukadder:
Allah taraf›ndan
ezelde takdir olunmufl, kader.
neflvünema:
geliflme, yay›l-
ma.
nihayet:
son derece.
sandukça:
küçük sand›k.
suret:
biçim, görünüfl, flekil.
flahadet:
flahitlik, aç›k iflaret.
flahit:
tan›k.
fluur:
anlay›fl, idrak.
tersim:
resimleme.
tevakkuf:
ilgili olma, ba¤l› ol-
ma.
tevdi:
emanet olarak b›rak-
ma.
vak›at:
olaylar.
vaz›han:
aç›k olarak, aç›kça.
vücut:
var olma, varl›k.
zerrat:
zerreler, parçac›klar;
en küçük parça.
zîhayat:
hayat sahibi, canl›lar.
zira:
çünkü, onun için.
762 | SÖZLER
Y
‹RM‹
A
LTINCI
S
ÖZ
1...,752,753,754,755,756,757,758,759,760,761 763,764,765,766,767,768,769,770,771,772,...1482
Powered by FlippingBook