Sözler - page 843

giyse idi, o nevilerin birer ruhu olurdu. Hâlbuki, o kanun
daima bâkîdir, daima müstemir, sabittir; hiçbir tagayyü-
rat ve ink›lâbat, o kanunlar›n vahdetine tesir etmez, boz-
maz. Meselâ, bir incir a¤ac› ölse, da¤›lsa, onun ruhu
hükmünde olan kanun-u teflekkülât›, zerre gibi bir çekir-
de¤inde ölmeyerek bâkî kal›r.
‹flte, madem en adî ve zay›f emrî kanunlar dahi böyle
beka ile, devam ile alâkadard›r; elbette ruh-u insanî,
de¤il yaln›z beka ile, belki ebedülâbâd ile alâkadar olmak
lâz›m gelir. Çünkü, ruh dahi Kur’ân’›n nass› ile,
1
»
u
H n
Q p
ô r
en
G r
øp
e o
ìh t
ôdG p
?o
b
ferman-› celili ile âlem-i emirden gel-
mifl bir kanun-u zîfluur ve bir namus-u zîhayatt›r ki, kud-
ret-i ezeliye ona vücud-u haricî giydirmifl.
Demek, nas›l ki s›fat-› iradeden ve âlem-i emirden ge-
len fluursuz kavanin, daima veya a¤leben bâkî kal›yor;
aynen onlar›n bir nevi kardefli ve onlar gibi s›fat-› irade-
nin tecellisi ve âlem-i emirden gelen ruh, bekaya mazhar
olmak daha ziyade kat’îdir, lây›kt›r. Çünkü, zîvücuttur,
hakikat-i hariciye sahibidir. Hem, onlardan daha kavidir,
daha ulvîdir; çünkü, zîfluurdur. Hem, onlardan daha da-
imîdir, daha k›ymettard›r; çünkü, zîhayatt›r.
‹kinci Esas
•• Saadet-i ebediyeye muktazi vard›r; ve o saadeti ve-
recek Fail-i Zülcelâl de muktedirdir.
•• Hem, harab-› âlem, mevt-i dünya mümkündür;
hem vaki olacakt›r.
SÖZLER | 843
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
Fail-i Zülcelâl:
büyüklük ve hafl-
met sahibi olan yaratan, Allah.
ferman-› celil:
Cenab-› Allah’›n
yücelerden gelen ferman›.
hakikat-i haricîye:
d›fla yans›-
yan, görünen bir gerçek.
harab-› âlem:
dünyan›n y›k›m›.
hükmünde:
yerinde, de¤erinde.
ink›lâbat:
ink›lâplar, de¤iflmeler.
kanun-u teflekkülât:
flekillenme,
meydana gelifl kanunu.
kanun-u zîfluur:
fluur sahipleri
için iflleyen kanunu.
kat’î:
kesin.
kavanin:
kanunlar, yasalar.
kavi:
kuvvetli.
kudret-i ezeliye:
bafl› sonu olma-
yan sonsuz ‹lâhî kudret, kuvvet.
k›ymettar:
k›ymetli, de¤erli.
mazhar:
eriflme, sahip olma.
mevt-i dünya:
dünyan›n ölümü.
muktazi:
gerekçe, icap ettiren.
muktedir:
gücü yeten, iktidar sa-
hibi.
müstemir:
devaml›, yerleflmifl.
namus-u zîhayat:
canl›lara mah-
sus iflleyen kanun-u ‹lâhî.
nas:
Kur’ân’›n aç›k ve kesin hük-
mü.
nevi:
çeflit; cins.
Rab:
besleyen, yetifltiren, verdi¤i
nimetlerle mahlûkat› ›slah ve ter-
biye eden, Allah.
ruh:
can, öz benlik.
ruh-u insanî:
insan ruhu.
saadet:
mutluluk.
saadet-i ebedîye:
sonsuz mutlu-
luk.
s›fat-› irade:
Cenab-› Hakk›n emir
ve iradesini bildiren, Allah’›n dile-
mesini gösteren hâl ve keyfiyet.
fluur:
idrak, bilinç.
tagayyürat:
baflkalaflmalar, de-
¤iflmeler.
tecelli:
yans›ma, görünme, par›lt›.
tesir:
etki.
ulvî:
yüce, yüksek.
vahdet:
birlik.
vaki:
vuku bulan, olan.
vücud-u haricî:
maddî vücut, be-
den.
zerre:
maddenin en küçük parça-
s›, atom.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîfluur:
fluurlu, anlay›fl sahibi.
zîvücut:
vücut sahibi.
ziyade:
çok, fazla.
adî:
basit, s›radan.
a¤leben:
ço¤unlukla.
alâka:
ilgi.
alâkadar:
ilgili, ba¤l›.
âlem-i emir:
Cenab-› Hakk›n
de¤iflmeyen sabit hakikatler
fleklinde devam eden kanun-
lar› âlemi.
bâkî:
ebedî, daimî.
beka:
kal›c›l›k, devaml›l›k.
daimî:
sürekli, devaml›.
ebedülâbâd:
ebedî hayat,
sonsuzluk.
emrî:
emirle ilgili, emre ait.
1.
De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. (‹sra Suresi: 85.)
1...,833,834,835,836,837,838,839,840,841,842 844,845,846,847,848,849,850,851,852,853,...1482
Powered by FlippingBook