Sözler - page 848

eden gayrimütenahi efkâr ve tasavvurat-› insaniye, flu
âlem-i flahadetin arkas›nda bulunan saadet-i ebediyeye
elini uzatm›fl, ona gözünü dikmifl, o tarafa müteveccih
olmufl oldu¤unu ehl-i tahkik görüyor.
‹flte hiç yalan söylemeyen f›trat ve f›trattaki flu kat’î ve
fledit ve sars›lmaz meyl-i saadet-i ebediye, saadet-i ebedi-
yenin tahakkukuna dair vicdana bir hads-i kat’î veriyor.
Onuncu Sözün On Birinci Hakikati, bu hakikati gündüz
gibi gösterdi¤inden k›sa kesiyoruz.
Alt›nc› Medar:
Rahman-› Rahîm olan flu mevcudat›n
Sâni-i Zülcemal’inin rahmeti, saadet-i ebediyeyi gösteri-
yor. Evet, nimeti nimet eden, nimeti nikmetlikten halâs
eden ve mevcudat›, firak-› ebedîden hâs›l olan vaveylâ-
lardan kurtaran saadet-i ebediyeyi, o rahmetin fle’nin-
dendir ki, beflerden esirgemesin. Çünkü, bütün nimetle-
rin re’si, reisi, gayesi, neticesi olan saadet-i ebediye ve-
rilmezse, dünya öldükten sonra ahiret suretinde dirilmez-
se, bütün nimetler nikmetlere tahavvül ederler. O tahav-
vül ise, bilbedahe ve bizzarure ve umum kâinat›n flaha-
detiyle, muhakkak ve meflhut olan rahmet-i ‹lâhiyenin
vücudunu inkâr etmek lâz›m gelir. Hâlbuki, rahmet, gü-
neflten daha parlak bir hakikat-i sabitedir.
Bak, rahmetin cilvelerinden ve lâtif âsâr›ndan olan aflk
ve flefkat ve ak›l nimetlerine dikkat et. E¤er firak-› ebedî
ve hicran-› lâyezalîye, hayat-› insaniye incirar edece¤ini
farz etsen, görürsün ki; o lâtif muhabbet, en büyük bir
musibet olur, o leziz flefkat en büyük bir illet olur, o nu-
ranî ak›l en büyük bir belâ olur. Demek, rahmet (çünkü
ahiret:
öbür dünya.
âlem-i flahadet:
gözle gördü¤ü-
müz.
âsâr:
eserler.
aflk:
afl›r› sevgi.
belâ:
musibet, keder, s›k›nt›.
befler:
insan.
bilbedahe:
aç›ktan, aflikâr.
bizzarure:
ister istemez, mecbu-
ren.
cilve:
yans›ma, görünme.
dair:
ait, ilgili.
efkâr:
fikirler, görüfller.
ehl-i tahkik:
gerçe¤i araflt›ranlar.
farz etmek:
var saymak.
firak-› ebedî:
ebedî, sonsuz ayr›-
l›k.
f›trat:
yarat›l›fl,.
gaye:
maksat, amaç.
gayrimütenahi:
sonsuz, nihayet-
siz.
hads-i kat’î:
sezgi, elde edilen ke-
sin bilgi.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i sabite:
sabit ve de¤ifl-
mez gerçek.
halâs:
kurtulufl, kurtarma.
hâs›l:
meydana gelen.
hayat-› insaniye:
insan hayat›.
hicran-› lâyezalîye:
yok olmayan
ayr›l›k ac›s›.
illet:
hastal›k.
incirar:
sonuçlanma.
kâinat:
evren, yarat›lm›fl olan
fleylerin tamam›.
kat’î:
kesin.
lâtif:
hofl, güzel.
leziz:
lezzetli.
meflhut:
görünen, bilinen.
mevcudat:
var olan her fley,
mahlûklar.
meyil:
meyil, ilgi, e¤ilim.
muhabbet:
sevgi.
muhakkak:
do¤rulu¤u kesinlefl-
mifl, flüphesiz, mutlak.
musibet:
felâket, belâ.
müteveccih:
yönelen.
netice:
sonuç.
nikmet:
fliddetli ceza, azap.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, ba¤›fl.
nuranî ak›l:
nurlu, ayd›nlanm›fl
ak›l.
Rahman-› Rahîm:
Rahman ve
Rahîm olan Allah.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme,
flefkat gösterme.
rahmet-i ‹lâhiye:
Allah’›n sonsuz
rahmeti.
re’s:
bafl, kafa.
saadet-i ebedîye:
sonsuz
mutluluk.
Sâni-i Zülcemal:
sonsuz gü-
zellik sahibi ve her fleyi sa-
natla yapan Allah.
suret:
flekil, biçim.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
fledit:
fliddetli.
flefkat:
ac›yarak ve esirgeye-
rek sevme, sevecenlik.
fle’n:
özellik, belirleyici nitelik,
gerek.
tahakkuk:
gerçekleflme.
tahavvül:
de¤iflme, baflkalafl-
ma..
tasavvurat-› insaniye:
insa-
n›n fikir ve düflünceleri.
umum:
bütün, genel.
vaveylâ:
盤l›k, feryat.
vicdan:
insanda iyiyi kötü-
den, hayr› flerden ay›rt etme-
ye yard›mc› olan ahlâkî duy-
gu.
vücut:
varl›k.
848 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
1...,838,839,840,841,842,843,844,845,846,847 849,850,851,852,853,854,855,856,857,858,...1482
Powered by FlippingBook