Sözler - page 846

o ulvî âmâl, hikmetli mevcudat›n hilâf›na olarak, israf ve
abes olur, kurur, hebaen gider. fiu hakikat, Onuncu Sö-
zün On Birinci Hakikatinde ispat edildi¤inden k›sa kesi-
yoruz.
Dördüncü Medar:
Pek çok nevilerde, hatta gece ve
gündüzde, k›fl ve baharda ve cevv-i havada, hatta insa-
n›n flah›slar›nda, müddet-i hayat›nda de¤ifltirdi¤i beden-
ler ve mevte benzeyen uyku ile haflir ve neflre benzer bi-
rer nevi k›yamet, bir k›yamet-i kübran›n tahakkukunu ih-
sas ediyor, remzen haber veriyorlar.
Evet, meselâ haftal›k bizim saatimizin saniye ve daki-
ka ve saat ve günlerini sayan çarklar›na benzeyen,
Allah’›n, dünya denilen büyük saatindeki yevm, sene,
ömr-ü befler, deveran-› dünya, birbirine mukaddeme ola-
rak, birbirinden haber veriyor; döner, ifllerler. Geceden
sonra sabah›, k›fltan sonra bahar› iflledikleri gibi; mevtten
sonra subh-u k›yamet, o destgâhtan, o saat-i uzmadan
ç›kaca¤›n› remzen haber veriyorlar.
Bir flahs›n müddet-i ömründe bafl›na gelmifl birçok k›-
yamet çeflitleri vard›r. Her gece bir nevi ölmekle, her sa-
bah bir nevi dirilmekle emarat-› haflri gördü¤ü gibi, befl
alt› senede bilittifak bütün zerrat›n› de¤ifltirerek, hatta bir
senede iki defa tedricî bir k›yamet ve haflir taklidini gör-
müfl. Hem, hayvan ve nebat nevilerinde üç yüz binden
ziyade haflir ve neflir ve k›yamet-i nev’iyeyi her baharda
müflahede ediyor. ‹flte, bu kadar emarat ve iflarat-› haflri-
ye ve bu kadar alâmat ve rumuzat-› neflriye, elbette
abes:
bofl, saçma.
alâmat:
belirtiler, iflaretler.
âmâl:
emeller, arzular.
beden:
vücut.
bilittifak:
el birli¤iyle, oy birli¤iy-
le.
cevv-i hava:
hava bofllu¤u.
destgâh:
kuvvet eli, tezgâh.
deveran-› dünya:
dünyan›n dön-
mesi.
emarat:
emareler, belirtiler.
emarat-› haflir:
yeniden dirilme-
nin emareleri.
hakikat:
gerçek.
haflir:
dirilip, toplanma; tekrar di-
rilme.
hebaen:
boflu bofluna.
hikmet-i ‹lâhiye:
Allah’›n her fle-
yi bir sebep ve gayeye yönelik
olarak, anlaml› ve yerli yerinde
yapmas›, ‹lâhî hikmet.
hilâf:
z›t, ayk›r›.
ihsas:
bildirme, hissettirme.
ispat:
kan›t.
israf:
savurganl›k.
iflarat-› haflriye:
haflri ispat eden
iflaret ve deliller.
k›yamet:
dünyan›n sonu, varl›¤›n
bozulup da¤›lmas›.
k›yamet-i kübra:
en büyük k›ya-
met.
k›yamet-i nev’iye:
bir tür ve cin-
sin ölüp dirilmesi.
medar:
kaynak, sebep, yörünge.
mevcudat:
var olan her fley,
mahlûklar.
mevt:
ölüm.
mukaddeme:
bafllangݍ, girifl.
müddet-i hayat:
ömür, yaflam
süresi.
müddet-i ömür:
yaflam süre-
si.
müflahede:
flahit olma, gözle-
me.
nebat:
topraktan biten, yeti-
flen her türlü fley, bitki.
neflir:
yayma.
nevi:
çeflit, tür, cins.
ömr-ü befler:
insan ömrü.
remiz:
iflaret.
rumuzat-› neflriye:
yeniden
dirilifle iflaret eden deliller.
saat-i uzma:
en büyük saat.
subh-u k›yamet:
k›yametten
sonraki sabah.
tahakkuk:
gerçekleflme.
tedricî:
yavafl yavafl, derece
derece.
ulvî:
yüce.
yevm:
gün.
zerrat:
zerreler, atomlar.
ziyade:
çok, fazla.
846 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
1...,836,837,838,839,840,841,842,843,844,845 847,848,849,850,851,852,853,854,855,856,...1482
Powered by FlippingBook