Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Mehmet Emin Birinci dualarla

Tedavi gördüğü hastanede önceki gün vefat eden Bediüzzaman’ın talebelerinden Mehmet Emin Birinci, dün Fatih Camiinde kılınan ikindi namazını müteakkip Eyüp Sultan Mezarlığına defnedildi.

Cenaze namazı on binlerin katılımıyla kılınan Birinci, 1933 Rize doğumluydu. Birinci’nin Ankara ve İstanbul’da Risâle-i Nur neşriyatı ile başlayan hizmet hayatı ömrünün sonuna kadar devam etti.

05.04.2007


 

Dediği doğru, ama fırsat kaçtı

Ümit Kardaş, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek’e ait olduğu iddiasıyla yayınlanan günlükteki iddialarla ilgili olarak savcıların harekete geçmemesini eleştiren Başbakan Erdoğan’ın sözlerini değerlendirirken, “Bu sözlerin şimdi hiçbir anlamı yok. Erdoğan bugün dediği gibi o gün Şemdinli savcısına sahip çıksaydı Türkiye daha farklı noktalarda olurdu” dedi. Kardaş, Başbakanın sözlerinin doğru olduğunu, ama fırsatın kaçtığını söylerken, Adalet Bakanını da “Böyle zamanlarda ortada yok” diye eleştirdi.

Emekli Hakim Albay Ümit Kardaş, “darbe günlükleri” ile ilgili Başbakan Erdoğan’ın savcıları göreve çağrımasını Yeni Asya’ya değerlendirdi. Kardaş,”Sayın Başbakan güzel diyor da niye Şemdinli de gereğini yapmadı? İlkeli ve tutarlı davranmazsanız boşluğa düşersiniz. Başbakanın bu sözlerinin şimdi hiçbir anlamı yok artık” değerlendirmesinde bulundu.

*Başbakan Tayyip Erdoğan günlüklerle ilgili savcılara çağrıda bulundu. Başbakan’ın bu çağrıyı yapmasına gerek var mı? Savcıların bu iddialar üzerine kendiliğinden harekete geçmesi gerekmez mi?

Gerekir tabi ama böyle olmuyor. Kendi başına hareket eden savcının başını yerseniz bir daha savcılar harekete geçmez. Kırılma noktaları var onları görmek lazım. Sayın Başbakan güzel diyor da niye Şemdinli de gereğini yapmadı? İlkeli ve tutarlı davranmazsanız boşluğa düşersiniz. Başbakanın bu sözlerinin şimdi hiçbir anlamı yok artık. Adalet Bakanın yaptıkları çok acıydı. Erdoğan bugün dediği gibi o gün Şemdinli savcısına (Ferhat Sarıkaya) sahip çıksaydı Türkiye daha farklı noktalarda olurdu, şimdi söylediği sözlerinin bir kıymeti olurdu.

*Savcıların aklında hep Sarıkaya örneği mi var?

Ben ki cesaretli bir savcıydım; belki yapardım belki yapmazdım ama hiçbir savcı yapmaz. Niye yapsın yani? Adamı kulağından tutup da hayatını söndürdüler. Bunun bir anlamı var mı? Başbakanın sözleri doğru ama fırsat kaçtı.

*Başbakan, bunu söylemesinden başka bir şey yapabilir mi?

Adalet Bakanı pekala savcılarla da görüşebilir.

*Ama ortaya çıkan görüntü herkesin topu birbirine attığı şeklinde. Katılıyor musunuz?

Evet. Bir irade lazım. Başbakan savcıları çağırdı, Adalet Bakanı Çiçek de çıksın. Ama Adalet Bakanı zaten böyle zamanlarda yok ortada. Normal bir rejimde yaşamış olsak savcılar Nokta Dergisinden başlayarak nedir, ne değildir diye sorardı. Ondan sonra da adı geçen şahısları da içine alacak şekilde bu işi yapardı.

*Kenan Evren ihtilal yaptığı için hakkında bir soruşturma açılmadı, Türkiye’nin 8 bölgeye ayrılmasını istediği sözleri üzerine kendiliğinden harekete geçen savcılar oldu. Sadece sisteme yönelik eleştirilerde mi bir hassasiyet var?

Evet öyle oluyor maalesef. İfade özgürlüğü içinde mütalaa edilecek konularda harekete geçiyorlar ve Türkiye’ye zarar veriyorlar. Esas demokrasinin önünü açacak konularda yapmaları gerekeni de yapmıyorlar. Yapanı da kulağından tutup sistem dışarıya attığı için kimse cesaret edemiyor. Kilitlenmiş vaziyette her şey.

*Hükümet yetkilerini kullanamaz mı?

Tabi bizim yapacak bir şeyimiz yok. Biz yazıyoruz, söylüyoruz. İnsanlar yazdıkları için tehdit ediliyor. Çıkıp iki kelime laf ettiğiniz zaman hayatınızı ortaya koyuyorsunuz. Siyaset rant peşinde. Zamanında yapılacak bu işler.

*Siyasetçi gereğini yapmadığı zaman yine aleyhine dönmüyor mu?

Bumerang gibi gelir vurur. İlkesel davranacaksınız ilkesel davranmadığınız sürece olmaz bu iş. Günün birinde gelir sizi vurur.

*Muhalefete ne gibi görevler düşüyor?

Muhalefet yok. Doğru dürüst, hakikaten vicdan sahibi, gerçek anlamda demokrasiden yana, özgürlükçü, devletle alakası olmayan bir sol olsa işimiz biraz daha kolaylaşacak.

*En azından iktidarı da sıkıştırır değil mi?

Sıkıştırır ve iktidar eğer bir şey yapmak istiyorsa da hiç olmazsa güç alır muhalefetten. Rejim dediğiniz şey bu. Yoksa onların anladığı bir rejim değil. Bugün gerçek demokrasi yok Türkiye’de. Çıkıpta “rejimi koruyoruz” diyorlar. Ne rejimini koruyorsunuz? Koruduğunuz rejim demokrasi değil bir kere. Askeri vesayet rejiminin neyini koruyorsunuz? Emre Kongar’a kızıyorum. Ne rejimi ya. Tutturmuşlar rejim, laiklik falan. Gerçek bir laiklik, demokrasi ve hukuk devleti yok. Herkes birbirini kandırıyor.

*Bugünkü manşetimizde askeri vesayetin devam ettiğine dair haber var

AB ikinci denetçisiyle saatlerce bu meseleleri konuştuk. Türkiye’yi gayet iyi takip ediyorlar. Bakın 301’in üzerine de yattılar. Cesur olmak lazım. Bu tür işlere giren askerlerle mücadelenizi yapacaksınız. Emekli mi edilecek, yargılanacak mı ne gerekiyorsa yapılacak.

*Özden Örnek günlükleri yalanladı ama diğer ismi geçen komutanlar neden herhangi bir yalanlamada bulunmamış olabilir?

Ben savcı olsam dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ten başlarım. Muhakkak söyleyeceği bir şeyler vardır. Giderim bütün generalleri, subayları dinlerim icabında. Burada bir şeyler söyleyecek subay mutlaka çıkar. Ama istemek lazım. Hükümet o zaman darbe söylentilerini bilmiyor muydu? Bilmemesi imkansız. İstihbarat var. Bir denge oluşuyor. Bu sistem ranta dayalı. Kayıkçı kavgasıdır. Olan da halka oluyor. Her bakımdan çürümüş bir rejim var. Ama siyasetçi de askeri ve sivil bürokrasi de bunun üstüne oturuyor.

[email protected]

Kemal BENEK / ANKARA

05.04.2007


 

Güçleri Kur’ân kursuna yetti

Açıldığı 1959 yılından bugüne kadar aralıksız talebe yetiştiren Kasımpaşa Büyük Piyale Kur’ân Kursunun, İstanbul 5’inci İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararına rağmen yıkılması tepkiyle karşılandı. Büyük Kulüp’ü ‘araç yok’ gerekçesiyle yıktırmayan, Acaristanbul’a yıkım kararı olmasına rağmen dokunamayan iktidarın, Kur’ân kursunu yıktırması eleştiriliyor.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ertan Yülek, ‘’Acaristanbul’a ve Büyük Kulüp’e gücü yetmeyenler Kur’an kursunu yıktılar’’ dedi. Yülek, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla dün yıkımına başlanan Büyük Piyale Kur’an Kursu binasının 48 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu belirtti.

Yıkımın hukuksuz olarak gerçekleştirildiğini savunan Yülek, ‘’İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul 5. İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı bulunmasına rağmen yıkıma devam etmiştir’’ dedi.

Kur’ân kursu binasının yapıldığı günden bu yana geçen süreçte 10’dan fazla hükümetin iş başına geldiğini belirten Yülek, şöyle konuştu: ‘’Hiçbir parti, hiçbir iktidar bu kursu kapatmadı. 1960’tan bu yana 4 tane darbe oldu. 28 Şubat’ta on binlerce Kur’an kursu kapatılırken burası kapatılmadı ama maalesef AKP iktidarı döneminde yıkıldı. Acaristanbul ve Büyük Kulüp’ün yıkılmasına dair mahkeme kararı olmasına rağmen yıkılmıyor. Acaristanbul’a ve Büyük Kulüp’e gücü yetmeyenler Kur’an kursunu yıktılar. Akdamar Ermeni Kilisesi onarılıyor. Dinler Bahçesi açılıyor. Dinler arası diyalogdan bahsediliyor. Acaba bu yıkım Dinler arası diyaloğa verilen bir diyet midir? Diğer dinlere mensup olanlara hoş görünme çabası mıdır?’’ Yülek, yıkılan yerlerin aynısının yapılıp Kur’an kursu yetkililerine teslim edilmesini istedi.

/ ANKARA

05.04.2007


 

Başoğlu: Kur’ân kursu yıktırmak imam hatipli başbakana yakışmıyor

İstanbul Kasımpaşa’da bulunan Büyük Piyale Kur’ân Kursu’nun Beyoğlu Belediyesi tarafından yıkılmasına tepki gösteren Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, “Kur’ân Kursu yıktırmak, imam hatipli bir başbakana yakışmamaktadır” dedi.

İstanbul’da 45 seneden beri faaliyet gösteren Kur’ân Kursu’nun paldır küldür yıkılması, iş makinesi ve yıkım araçlarının vatandaşlar üzerine sürülmesinin doğru bir davranış olmadığını söyleyen Başoğlu, “Bu bina 45 yıldan beri varlığını sürdürmekte, son din olan İslâm’ın öğrenilmesi için hizmet vermektedir. Bu binanın yıkılması için hiçbir haklı gerekçe yoktur. Mesele binanın kaçak olduğu, ruhsatının bulunmaması ise, bu sorun bir şekilde halledilebilirdi. Bazı devlet binalarının halen ruhsatsız olarak faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Herkes kanunlara uymalıdır ama kanunlara uymanın mecburiyetini Kur’ân Kursu yıkarak göstermek yanlıştır” dedi.

Hâlâ bazı yörelerde “Kaçak Kur’ân Kursu var” denilerek insanların gözaltına alındığını ve Kur’ân öğretilen yerlerin kapatıldığını ifade eden Başoğlu şöyle devam etti:”Sayın Başbakan da yıkılan Kur’ân Kursu’nda Kur’ân öğrenmiştir. Buna rağmen bu yıkıma göz yummasını doğru bulmuyorum. Başörtüsü sorununa çözüm bulunamamış, imam hatip lisesi mezunları üzerindeki yasaklar kaldırılamamış iken, bunlara ilave olarak Kur’ân Kursları’nı yıkmak, yıkılmak üzere olan tarihî camilerle ilgilenmemek, imam hatip lisesi mezunu bir başbakanın yönetimine kesinlikle yakışmamaktadır.”

Recep GÖREN / ANKARA

05.04.2007


 

Müzakereler sürüyor

Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ‘’Türkiye-AB ilişkilerinde akılcı bir karar aldık. Ankara protokolü uygulanmamasına rağmen müzakereler sürüyor’’ dedi. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Berlin’de Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ile yaklaşık 2 saat süreyle görüştü.

Gül ve Steinmeier, daha sonra ortak basın toplantısı düzenledi. Dışişleri Bakanı Gül, Türkiye-AB ilişkileri söz konusu olduğunda Avrupa’nın lokomotif ülkelerinden Almanya’nın desteğini her zaman büyük bir şükran ve takdirle takip ettiklerini söyledi. Bakan Gül, Türkiye ve AB arasındaki müzakerelerin ikinci bir başlıkla sürdürülmeye başlandığını, bu yıl içinde diğer bazı başlıkların açılmasını da ümit ettiklerini belirterek, ‘’Türkiye-AB ilişkileri söz konusu olduğunda Avrupa’nın önemli lokomotif ülkelerinden olan Almanya’nın desteğini her zaman büyük bir şükran ve takdirle takip ediyoruz’’ dedi.

Bölgesel ve uluslar arası birçok konuda Türkiye ile Almanya’nın görüşlerinin benzer olduğunu, sorunların barışçı ve diplomatik yollarla çözülmesinden yana olduklarını kaydeden Gül, ikili ilişkilerin ve işbirliğinin çok sıkı şekilde devam ettiğini sözlerine ekledi. Steinmeier de Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir başlığın daha açıldığını hatırlatarak, ‘’Türkiye-AB ilişkilerinde akılcı bir karar aldık. Ankara protokolü uygulanmamasına rağmen müzakereler sürüyor’’ diye konuştu.

Almanya’da yaklaşık 2 milyon Türkün yaşadığını ve yaklaşık 65 bin Türk işletmesinin 300 bine yakın işyeri kurduğunu da anlatan Steinmeier, bu sebeple Türkiye’nin bu yıl dünyanın en büyük sanayi fuarı olarak görülen Hannover Sanayi Fuarı’nda ‘’konuk ülke’’ olduğunu hatırlattı.Türkiye’de de yaklaşık 70 bin Almanın yaşadığına ve Türkiye’ye 4 milyon Alman turistin gittiğine işaret eden Steinmeier, Türkiye’yle siyasi ve ekonomik ilişkilerin yanı sıra kültürel ilişkileri de geliştirmek istediklerini, bu sebepleTürkiye’nin gelecek yıl Frankfurt Kitap Fuarı’nda da ‘’konuk ülke’’ olacağını kaydetti. Steinmeier, Türkiye’de bir Türk-Alman Üniversitesi kurulmasını istediklerini de söyledi.

/ BERLİN

05.04.2007


 

Şener: AB sihirli değnek değil

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, dünyanın uyguladığı tüm zorluklara rağmen, KKTC’nin ekonomik kalkınmasının dünyada gıpta ile izlenen bir durum olduğunu belirterek, KKTC’nin kalkınmasının Türkiye ile kurulan ekonomik işbirliği sayesinde olduğunu söyledi.

Türkiye ile KKTC arasında ‘’Ekonomik Program ve Mutabakat Metni Protokolu’’ Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ile KKTC Ekonomi ve Turizm Bakanı Enver Öztürk tarafından Lefkoşa’da imzalandı. Başbakan Yardımcı Şener, Avrupa Birliği’nin (AB) Mali Yardım Tüzüğü kapsamında KKTC’ye vermeyi kararlaştırdığı 259 milyon avronun sürekli gündemde tutulmasını eleştirdi. Türkiye’nin her yıl 400 milyon doları, kamuoyu gündeminde tartışılmadan sessizce, ‘Kıbrıs Türkünün refah düzeyi iyileşsin, ekonomik faaliyetler artsın, ambargoyu hissetmesin’ diye her yıl bütçesinden ayırarak verdiğine işaret eden Şener, AB’yi bir sihirli değnek gibi görmemek gerektiğini bildirdi. Şener, AB’nin yardımının, Türkiye’nin her yıl yaptığı yardımın yarısı kadar olduğunu söyledi.

/ LEFKOŞA

05.04.2007


 

Ercan: Gerginlik istemiyoruz

Cumhuriyet Mitingi Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Ercan, ülkede gerileme karşı olduklarını ve ülkeyi karışıklığa götürmeyi istemediklerini belirterek, ‘’Ülkeyi gerilime götürenler kendilerini biliyorlar. Cumhurbaşkanı uzlaşıyla seçilirse gerilim kalmaz’’ dedi.

Tandoğan Meydanı’nda, 14 Nisan Cumartesi günü yapılması planlanan ‘’Cumhuriyet Mitingi’’ni organize eden kurul üyeleri ve mitinge destek veren sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla Mülkiyeler Birliği Lokalinde basın toplantısı düzenlendi.

Ercan, ‘’işsizlik ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin, dilde yozlaşma, eğitim birliği ve laik devlet yapısıyla örtüşmeyen eğitim-öğretim uygulamalarının, yargı bağımsızlığına müdahalelerin, Cumhuriyetin temel değerlerinin demokrasi araç kabul edilerek tahribatının kabul edilemez boyutlara ulaştığı’’ görüşünü dile getirdi.

/ ANKARA

05.04.2007


 

Salih Kapusuz: Mitingin arkasında CHP var

AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz, CHP’nin 14 Nisan mitingi ile ilişkisini gizlediğini ama kapalı kapılar ardında, örtülü yollardan söz konusu mitingi organize ettiğini öne sürdü.

Kapusuz, ‘’Miting başarılı geçerse CHP sahiplenecek, ama başarısız olursa o zaman fatura CHP’ye kesilmeyecektir. Buradan CHP’ye çağrı yapıyorum; hiç olmazsa DSP gibi açıkça çıkın ve kendi mitinginizi sahiplenin’’ dedi.

‘’CHP’ye Çağrı’’ başlıklı yazılı açıklama yapan Kapusuz, bir ülkede demokrasinin yerleşmesinin en önemli kriterinin, halkın iradesine gösterilen saygı olduğunu ifade ederek, bunun göstergesinin de halkın yaptığı tercihleri kabul etmekten geçtiğini vurguladı. Kapusuz, son genel seçimlerde halkın oylarıyla oluşan parlamentonun, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. cumhurbaşkanını seçeceğini hatırlattı. Ana muhalefet partisinin, bizzat içinde yer aldığı bu parlamentonun yapacağı seçimi hazmedemediğini savunan Kapusuz, CHP’nin cumhurbaşkanı seçimini yönlendirmeye; hatta engelleme yoluna gittiğini söyledi.

/ ANKARA

05.04.2007


 

TBMM’de sahte oy pusulası iddiası

CHP, TBMM Genel Kurulunun 14 Şubat tarihli birleşimde bulunan 139 AKP’li milletvekili hakkında, ‘’resmi belgede sahtecilik, belgeyi bozma, yok etme ve gizleme’’ gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.

CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, Parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, TBMM Genel Kurulunun 14 Şubat tarihli birleşiminde, CHP’nin yoklama talebinde bulunduğunu hatırlattı. Anadol, 27 kişinin Genel Kurulda olmadığı halde, adlarına pusula verildiğini tespit ettiklerini kaydetti. Bunun üzerine TBMM Başkanı Bülent Arınç’a iki kez yazı gönderdiklerine işaret eden Anadol, Arınç’ın, ‘’oy pusulalarının ortada olmadığı’’ cevabını verdiğini belirtti. Anadol, CHP Konya Milletvekili Atilla Kart ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduklarını bildirdi.

/ ANKARA

05.04.2007


 

Erdoğan'dan ‘yerel medya’ talimatı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bakan ve parti yöneticilerine ‘gittiğiniz her yerde yerel medyaya çıkın’ talimatı verdi. Yerel medya aracılığıyla parti ve hükümet icraatlarının anlatılmasını isteyen Erdoğan, “Kimse yerel medyayı es geçmesin” dedi.

Erdoğan, bakan ve parti yöneticilerinden hafta sonlarını Türkiye’yi adım adım dolaşmalarını da istedi. AKP tarafından hazırlanan programa göre bakan ve vekiller gittikleri illerde önce konferans verecek ardından okul ve karakol ziyaretinde bulunacak. AKP Genel Merkez yönetimi, seçim öncesinde sıkı bir tanıtım çalışması başlattı. Hazırlanan çalışma çerçevesinde parti yöneticileri ve kabine üyeleri, seçime kadar hafta sonlarını Türkiye’nin çeşitli illerinde konferanslar vererek, halkla kaynaşma programları düzenleyerek geçirecek. Buna göre tüm bakanlar ve parti kurmayları, her hafta sonu değişik bir ile gidecek. İl Danışma Kurulu Toplantıları adı altında yapılacak toplantılarda halka hükümet ve parti icraatlarını anlatacak olan bakan ve parti yöneticileri, vatandaşların sorularını da cevaplayacak. Toplantılarda hükümetin eğitimden sağlığa dış politikadan tarıma, ekonomiden enerjiye kadar yaptıkları tüm çalışmaların anlatılmasını isteyen Başbakan Erdoğan, özellikle KÖYDES projesinin tanıtılması ve öneminin vurgulanması gerektiğini kaydetti. Bakan ve vekiller çalışma kapsamında esnaf ve sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra karakol ve okul ziyaretleri de gerçekleştirecek.

/ ANKARA

05.04.2007


 

Diyanet’te ‘e-fetva’ dönemi

Diyanet İşleri Başkanlığı “e-fetva” dönemini başlattı. Diyanet İşleri Başkanlığı, “Alo Fetva” hattından sonra “e-fetva” dönemini başlattı.

Daha çok vatandaşın sorularını yanıtlamak için teknolojiden yararlanan Diyanet, e-fetva bölümünde şahsa özel soruların belirtilmesini istedi. Başkanlığın e-fetva bölümüne www.diyanet.gov.tr adresinden dini sorular linki tıklanarak ulaşılabilecek.

/ ANKARA

05.04.2007


 

Nükleer santralin atıklarına Rusya talip

AKP Sinop Milletvekili Cahit Can, nükleer santralin Sinop için sıçrama noktası olduğunu söyleyerek, “Nükleer santral Türkiye’nin ve Sinop’un geleceğidir. Kimse yanlış bilgilerle bilmediğinin düşmanı olmasın. Nükleer atıklarının gramajı bile altından değerli. Rusya, atıklara talip” dedi.

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) Sinop’ta halkı bilgilendirme çalışmalarına başladığını belirten Milletvekili Can, “TAEK bürosunu açarak vatandaşlarımızı nükleer enerji konusunda broşür, kitapçıklarla ve bilgisayar ortamında bilgilendiriyoruz. Nükleer santraller Türkiye’nin ve Sinop’un geleceğidir. Kimse yanlış bilgilerle bilmediğinin düşmanı olmasın. Teşkilat mensuplarımızın da bu konunun önemini kavramalarını istiyorum. Çünkü önümüzdeki seçim atmosferinin en önemli meselesi bu olacaktır ve biz nükleer santrallerle ilgili Allah’ın izniyle gerekli dersi çalışıyoruz. Bu işe karşı çıkanlar herhalde Meclis çalışmalarını yakından takip etmiyorlar. Nükleer santrallerle ilgili Çevre Komisyonu ve Enerji ve Ticaret Komisyonu’nda bu konular görüşüldü. 11 maddelik kanun tasarısı Meclis gündemine inşallah gelecek ve proje kanunlaştıktan sonra ihaleye verilecek. Hani nükleer karşıtları, ‘Bunlar eski teknolojiyi bir yerlerden söküp getirecekler’ diyorlardı. Proje ihalesi yapılacak, en iyi proje gerçekleşecek, ondan sonra yapım ihalesi verilecek” diye konuştu.

/ SİNOP

05.04.2007


 

Topbaş: Kurul kararını uyguladık

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Beyoğlu’nda Büyük Piyalepaşa Camii Restorasyon Projesi kapsamında gerçekleştirilen yıkımın, İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun kararı çerçevesinde gerçekleştirildiğini bildirdi.

Topbaş, hizmet süresinin 3. yılını değerlendirdiği basın turunda, gazetecilerin yıkıma ilişkin sorularını cevapladı. Piyalepaşa Camiinin, Mimar Sinan’ın çok güzel eserlerinden biri olduğunu ve bu camiyi tekrar ihya etme, çevresini düzenleme ve restore etme çalışmalarının başlatıldığını, bu kapsamda da caminin tamamen elden geçirildiğini anlatan Topbaş, cami çevresinde bulunan lojman gibi birtakım yapıların da yıkılarak kaldırıldığını söyledi.

Topbaş, şu bilgileri verdi:’’Valilikten gelen tebligat doğrultusunda belediye olarak bu yıkım kararını uygulamak üzere ekiplerimizi oraya gönderdik. Emniyet de tedbirleri aldı. Orada dernek yönetimi bir direniş hazırlamış. Orada kalmayan öğrencileri başka yerden getirerek bir tepki oluşturmaya çalışmış. Beyoğlu Belediyesi Encümeni yıkım kararı aldı. İlçe belediyesinin kendi araç ve gereci yetersiz olduğu için bizden ekipman desteği istedi. Biz de bu desteği verdik.’ ’

/ İSTANBUL

05.04.2007


 

Yağışsızlık en çok Ege'de

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye genelinde 1 Ekim 2006-31 Mart 2007 tarihleri arasında metre kareye düşen yağış miktarında normale göre yüzde 18 oranında azalma olduğunu bildirdi. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünden alınan 6 aylık kümülatif yağış dağılımı bilgilerine göre, kümülatif yağış ortalamasında Ege Bölgesi’nde normale göre yüzde 45, Marmara Bölgesi’nde ise yüzde 35 oranında azalma oldu.

MARMARA BÖLGESİ

Marmara Bölgesi’nin 6 aylık dönemde yağış ortalaması 286 milimetre olarak gerçekleşirken, normali 442 milimetre, geçen yıl yağış oranı ise 521 milimetre olarak kaydedildi. Bölgede, yağış ortalaması normale göre yüzde 35, geçen yıl aynı zaman dilimine göre ise yüzde 45 oranında azaldı.

KARADENİZ BÖLGESİ

Bölgenin 6 aylık dönemde yağış ortalaması 490 milimetre olarak ölçülürken, normali 498 milimetre, geçen yıl yağış oranı ise 600 milimetre olarak gerçekleşti. Bölgede, yağış ortalaması normale göre yüzde 2, geçen yıl aynı zaman dilimine göre ise yüzde 18 oranında azalma oldu.

İÇ ANADOLU

Bölgenin 6 aylık dönemde yağış ortalaması 192 milimetre olarak kaydedilirken, normali 233 milimetre, geçen yıl yağış oranı ise 208 milimetre olarak ölçüldü. Bölgede, yağış ortalaması normale göre yüzde 17, geçen yıl aynı zaman dilimine göre ise yüzde 8 oranında azaldı.

EGE BÖLGESİ

Bölgenin 6 aylık dönemde yağış ortalaması 276 milimetre olarak gerçekleşirken, normali 499 milimetre, geçen yıl yağış oranı ise 513 milimetre olarak ölçüldü. Bölgede, yağış ortalamasının normale göre yüzde 45, geçen yıl aynı zaman dilimine göre ise yüzde 46 oranında azaldığı görüldü.

AKDENİZ BÖLGESİ

Bölgenin 6 aylık dönemde yağış ortalaması 598 milimetre olarak gerçekleşirken, normali 668 milimetre, geçen yıl yağış oranı ise 576 milimetre olarak kaydedildi. Bölgede, yağış ortalaması normale göre yüzde 10, geçen yıl aynı zaman dilimine göre ise yüzde 4 oranında arttı.

GÜNEYDOĞU ANADOLU

Bölgenin 6 aylık dönemde yağış ortalaması 408 milimetre olarak gerçekleşirken, normali 477 milimetre, geçen yıl yağış oranı ise 441 milimetre olarak kaydedildi. Bölgede, yağış ortalaması normale göre yüzde 14, geçen yıl aynı zaman dilimine göre ise yüzde 8 oranında azaldı.

DOĞU ANADOLU

Bölgenin 6 aylık dönemde yağış ortalaması 349 milimetre olarak ölçülürken, normali 360 milimetre, geçen yıl yağış oranı ise 385 milimetre olarak gerçekleşti. Bölgede, yağış ortalamasının normale göre yüzde 3, geçen yıl aynı zaman dilimine göre ise yüzde 9 oranında azaldığı belirlendi.

TÜRKİYE GENELİ

Türkiye geneli 6 aylık dönemde yağış ortalaması 370 milimetre olarak gerçekleşirken, normali 449 milimetre, geçen yıl yağış oranı ise 461 milimetre olarak kaydedildi. Bölgede, yağış ortalamasının normale göre yüzde 18, geçen yıl aynı zaman dilimine göre ise yüzde 20 oranında azaldığı tespit edildi.

/ ANKARA

05.04.2007


 

Barajlar tehdit altında

Küresel ısınmaya bağlı olarak mevsimlerin değişmesi barajları susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya getirdi. Devlet Su İşleri (DSİ) 7. Bölge Müdürlüğü’ne bağlı 36 sulama ile gölet ve 5 elektrik üreten barajın su seviyelerinde düşüş meydana geldi.

Samsun’un Bafra ilçesinde Kızılırmak üzerinde bulunan Altınkaya Barajı’nda geçen yıl 4 milyar 600 milyon metreküp olan su miktarı, bu yıl 3 milyar 950 milyon metreküpe düştü. Yeşilırmak üzerinde kurulu Hasan Uğurlu Barajı’nda geçen yıl 700 milyon metreküp olan su 650 milyon metreküpe, Derbent Barajı’nda 160 milyon metreküp su 155 milyon metreküpe, Çakmak Barajı’nda ise 95 milyon metreküplük su miktarı 90 milyon metreküpe geriledi.

/ SAMSUN

05.04.2007


 

Karadeniz, Kafkasya’ya açılıyor

544 kilometrelik Karadeniz Sahil Yolu, 15 yıl sonra tamamlandı. 1 milyar dolar harcanan yolun açılışı Cumartesi günü yapılacak.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasının ardından Sarp Sınır Kapısı’nın açılmasıyla birlikte Kafkaslar’a ulaşmak açısından büyük önem kazanan 544 kilometrelik Karadeniz Sahil Yolu, 15 yıl sonra tamamlandı. Güzergahı üzerindeki 6 il, 63 ilçe ve 8 milyon insana hitap eden ve stratejistler tarafından Avrupa’yı Asya’ya bağlayan ‘Çağdaş İpek Yolu’ olarak tanımlanan Karadeniz Sahil Yolu, 7 Nisan Cumartesi günü saat 12.00’de Bolaman-Perşembe tüneller bölgesinde düzenlenecek açılışla resmen hizmete girecek. Açılışı gerçekleştirecek olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat kullanacağı otomobille resmen hizmete girecek olan yol için bugüne kadar yaklaşık 1 milyar dolar harcandığı bildirildi.

Uzmanların Türkiye’ye ekonomik, siyasi, jeopolitik ve stratejik yönden büyük önem kazandıracağını belirttiği, coğrafyası hayli sert ve dağlık olan güzergah boyunca 12 tünelin açıldığı yolda Bolaman-Perşembe arasındaki 4 kilometrelik Ordu tüneli, bin 249 metrelik Çayeli-Pazar tüneli, bin 33 metrelik Arhavi tüneli, 979 metrelik Uluburun tüneli projenin en önemli ayaklarını oluşturuyor. Karadeniz Sahil Yolu, biten soğuk savaşın ardından büyük önem kazanan Kafkasya’ya Türkiye’nin geç de olsa ulaşmasını sağlayacak en önemli güzergahın başında geliyor.

/ ORDU

05.04.2007


 

Sağlık Bakanlığından ‘Tele Tıp’ uygulaması

Sağlık Bakanlığı, diğer illerden gönderilecek ‘’Ultrason, Patoloji ve Radyoloji’’ alanlarındaki verilerin dijital ortamdan gönderilerek Ankara’da incelenebileceği ‘’Tele Tıp Uygulaması’’ başlatacak.

Sağlık Bakanlığı Bilgi İşlem Daire Başkanı Nihat Akpınar, bakanlığın sağlıkta dönüşüm programı çerçevesinde gerçekleştirdiği ‘’Tele Tıp’’ uygulamasına ilişkin alt yapı çalışmalarına başladıklarını bildirdi.

‘’Yani Erzurum’daki bir hastamız MR çektirdiği zaman İstanbul’daki veya başka bir ildeki hocaya gidip göstermeyecek. Erzurum’daki bir hastanede dijital ortamda kayıtlar varsa, bu tespit edilen alıcı hastanelere gönderilecek’’ diyen Akpınar, bu konuda çalıştıklarını ve son aşamaya geldiklerini söyledi. Akpınar, uygulamada, 12 gönderici, 2 de alıcı hastane olacağını ifade ederek, bu hastanelerin belirlendiğini, yurdun çeşitli yerlerindeki bu hastanelerde, ‘’Ultrason, Patoloji ve Radyoloji’’ alanlarında uygulamanın hayata geçirileceğini kaydetti. Nihat Akpınar, “Alıcı hastaneler Ankara Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi ve Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi olarak tespit edildi’’ dedi.

Akpınar, pilot uygulama olarak başlatılacak sistemin daha sonra yaygınlaştırılacağını söyledi.

/ İSTANBUL

05.04.2007


 

İstanbullulara ceza yağdı

İstanbul’da bir hafta içinde kontrol edilen 35 bin 333 araç sürücüsünden 26 bin 950’sine, 2 milyon 186 bin 956 YTL para cezası kesildi. Cezaların çoğunluğunun aşırı hızdan verildiği aynı dönem içinde, 3 bin 454 trafik kazası meydana geldi.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklamada, Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ile Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ekiplerinin, 27 Mart-1 Nisan 2007 tarihleri arasında il genelinde yaptığı trafik uygulamalarında, 35 bin 333 aracın kontrol edildiği belirtildi.

Kuralları ihlal eden 26 bin 950 sürücüye, toplam 2 milyon 186 bin 956 YTL para cezası kesildiği kaydedilen açıklamada, 83 sürücünün ehliyetsiz, 162 sürücünün de alkollü olduğunun belirlendiği, 495 sürücüye emniyet şeridini ihlal, 580 sürücüye de radar ve aşırı hızdan işlem yapıldığı bildirildi. Kontrollerde 753 araç sürücüsünün geçici olarak trafikten men edildiği vurgulanan açıklamada, aynı dönemde polisin sorumluluk alanında 9’u ölümlü, 139’u yaralamalı toplam 3 bin 454 trafik kazası meydana geldiği bildirildi.

/ İSTANBUL

05.04.2007


 

Geçici işçiler ‘kadrolu’ olacak

TBMM Genel Kurulu’nda, geçici işçilerin kadroya alınmasına ilişkin kanun tasarısının ilk 3 maddesi kabul edildi. Geçici işçilerin, sürekli işçi veya sözleşmeli personel statüsüne geçişleri, tasarının kanunlaşmasından itibaren altı ay içinde tamamlanacak. Yaş sınırını aşan geçici işçiler ise bu haktan yararlanamayacak.

Geçici işçilerin kadrolu olmasıyla ilgili kanun tasarısının ilk 3 maddesi önceki gün, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Sözkonusu maddelere göre, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, özel bütçeli idareler ve sosyal güvenlik kurumları ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, kanunlarla kurulan fonlar ve kefalet sandıkları gibi kamu kurum ve kuruluşlarındaki geçici işçiler kadroya geçirilecek.

/ ANKARA

05.04.2007


 

Boşanmalar çocuğu vuruyor

Boşanma sonucunda çocuklarda kliniksel, sosyal, yaşamsal ve ekonomik açıdan sıkıntılar baş gösterdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Köylü, “Olumlu kimlik özellikleri ile vicdan geliştirmede, davranışlarını kontrol etmede çocuk babaya büyük ihtiyaç duymakta. Babanın olmadığı yerde çocuk, saldırganlaşabiliyor” dedi.

Eşler arasındaki geçimsizlik, kavga ve boşanma olayının çocuk ile gençler üzerindeki etkilerini araştıran Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Köylü, boşanmanın çocukların, toplumun hatta ülkenin geleceğini olumsuz yönde etkilediğini vurguladı.

Türkiye’de eğitim seviyesi yüksek olan bölgelerde boşanmaların daha fazla olduğunu belirten Prof. Dr. Köylü, çocukların uyuşturucu, alkol, sigara gibi kötü alışkanlıklar ile intihar, saldırganlık, depresyon, stres gibi psikolojik olaylarının görülmesinde boşanmanın etkisinin tahminden fazla olduğunu söyledi.

“Olumlu kimlik özellikleri ile vicdan geliştirmede, davranışlarını kontrol etmede ve akademik açıdan başarıya ulaşmada çocuk babaya büyük ihtiyaç duymakta. Babanın olmadığı yerde çocuk, saldırganlaşabiliyor. Temel gelişimsel görevleri yapmaktan ve kendi akranları arasına karışmaktan kaçınıp depresyona giriyor” diyen Köylü, boşanmadan sonra çocuklar veya gençlerin, depresyona girip intihara teşebbüs edebildiğini ifade etti. Köylü, anne babanın boşanmasının etkisiyle çocuklarda tıbbi müdahale gerektiren sağlık sorunları da ortaya çıkabildiğini aktararak, “Huzurlu ve sevgi dolu bir aile ortamı çocuk için önemli” dedi.

Boşanma olayının hangi yaş grupları arasındaki çocukları ne oranda etkilediği konusunda bilgi veren Psikolog Selin Öztürk ise, “3 yaşındaki çocuklar genellikle böyle bir olay karşısında kızgınlık, ağlamada artış, korku, ayrılık kaygısı, uyku ve mide sorunları, saldırganlık ve gelişimsel sorunlar yaşıyor. 4-5 yaşındaki çocuklar, anne ve babalarının ayrılmalarından genellikle kendilerini suçlayarak, çevreye karşı saldırganlıklarını artırıyor. Ergenlik çağındaki gençler ise düşük bir benlik tasarımı ve olgunlaşmamış otonomi geliştiriyor” şeklinde konuştu.

/ SAMSUN

05.04.2007


 

İman zafiyeti sevgiyi bitirdi

Düzce’de, Bediüzzaman’ı anma toplantısına katılan Mehmet Kutlular, toplumda İslâm inancının azalmasının, iman zafiyetinin sevgi ve huzuru bitirdiğini dile getirdi.

Bediüzzaman haftasında, Yeni Asya İlim ve Kültür Vakfı Düzce Şubesi tarafından düzenlenen “Bediüzzaman’a Göre Sevgi ve Huzur” konulu konferans, 27 Mart Salı günü Düzce’de yapıldı. Çevredeki il ve ilçelerden de gelen sevgi kervanları salonu hınca hınç doldurdu. Ayakta durmak için bile yer bulamayan kimi misafirler ise, çaresiz geri dönmek zorunda kaldılar.

Konferansa konuşmacı olarak katılan Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular ve yazarı İslam Yaşar’ın yanı sıra, Mehmet Fırıncı ve son anda sürp-riz yaparak katılan Mustafa Sungur Ağabeyler de büyük heyecan ve kucaklaşmaya vesile oldu.

Yeni Asya Vakfı Düzce Şubesi sekreteri Nejdet Pehlivan’ın sunuculuğunda gerçekleşen konferans, Mehmet Kutlular’ın açılış konuşmasıyla başladı. Kutlular: “İslâm’ın, 1400 yıl önce sevgi ve huzuru sağladığını, Avrupa’nın bizden alıntı yaptığını, toplumumuzda İslâm inancının azalmasının, iman zafiyetinin sevgi ve huzuru bitirdiğini” söyledi. “Milliyetçiliğin de menfileşerek dünyaya zarar verdiğini, 2. Dünya Savaşında menfi milliyetçiliğin dünyayı kana boyadığını” ifade eden Kutlular, “Laikliğin, tarifi yapılmadan keyfi yorumlamalar ile halka dayatıldığını, bunun da toplumun huzurunu bozduğunu” söyledi.

“Bediüzzaman’ın dahilde ikna ile, hariçte ise gerekirse kılıç ile mücadele edilebileceğini söylediğini” hatırlatan Kutlular, “Bu topraklar hepimizin, hep beraber burada yaşayacağız; başka vatan yok” diye konuştu. Konuşmaları sık sık alkışlar ile kesilen Kutlular, sözlerinin sonunda insanlığı Risale-i Nurların sevgi ve huzur ortamına çağırdı.

Daha sonra sahne alan Ali Oktay’ın “Aziz Üstadım” ezgisi, salondaki duygu yükünü daha da arttırdı. Ardından misafirleri Allah’ın “Vedud” ismiyle selamlayarak söze başlayan İslam Yaşar, duygu yüklü salonu bulut gibi kaldırıp misafirleri sevgi derelerinde, huzur dağlarında dolaştırdı. Üstadın “Bizler muhabbet fedaisiyiz, husumete vaktimiz yoktur” vecizesini hatırlatan İslâm Yaşar, muhabbet fedaisi olmanın kolay olmadığını dile getirdi. Bediüzzaman’ın muhabbet fedaileri yetiştirmekteki ustalığından bahseden İslam Yaşar, Fırıncı ve Sungur ağabeylerin de konferans salonunda olduğunu müjdeledi.

Grup Asya’nın sahneye çıkarak “Sevdim seni, Ma’buduma hayran diye sevdim” ezgilerini dile getirmesinin ardından, hayatını Risale-i Nur’a adamış sevgi abideleri de kürsüye davet edildi.

Kısa bir konuşma yapan Mehmet Fırıncı, duygu yükünü yumuşattı, küçük nüktelerle huzur dağıttı. Daha sonra kürsüye gelen Mustafa Sungur ise, okuduğu mektupla hanımlara seslendi. Risaleler okunurken, üstadın manevî şahsiyetiyle o mecliste hazır bulunduğuna dikkat çekti. Risale-i Nurların okunmasını tavsiye etti. Sungur, konuşmasında okuduğu lâhika metnini, çıkışta bazı hanımlara hediye etti.

2500 kişinin katılımıyla gerçekleşen ve geniş yankılar uyandıran program, Grup Asya’nın “Gel gör beni aşk neyledi” ilâhisiyle sona erdi.

05.04.2007


 

Alkol de kanser sebebi

BM Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı Başkanı Dr. Boyle: “Her şarap bardağı, kanser riskini yüzde 7 oranında arttırıyor. Alkollü her içecek aynı oranda kanser riskine sebep oluyor. Dolayısıyla şarabın sağlığa yararlı olduğu yönündeki düşünce yanlış.”

Dünya Sağlık Örgütü bünyesinde faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), sigara ve tütün ürünleri, fiziksel aktivite eksikliği ve obezite ile birlikte alkolü de kanserin en büyük sebepleri arasında gösterdi.

Dünyada kansere yakalanma oranının 2030 yılı itibariyle en az ikiye katlanacağını ifade eden IARC Başkanı Dr. Peter Boyle, kanserin küresel bir sorun haline gelmeye başladığını ve hastalığa yakalanma oranının üçüncü dünya ülkelerinde büyük artış gösterdiğini vurguladı. Kanser araştırmalarında her gün yeni gelişmeler kaydedildiğini ifade eden Dr. Boyle, ancak kanser hastalarına uygulanan tedavinin sadece gelişmiş ülkelerde sağlanabildiğini, fakir ülkelerde ilaç dağıtımının ise neredeyse mümkün olmadığını kaydetti.

Birleşmiş Milletlerin, üçüncü dünya ülkelerindeki kanser hastalarının gerekli tedaviyi görebilmesi için yoğun çaba harcadığını dile getiren IARC Başkanı Dr. Peter Boyle, ancak bunun uzun zaman alacağını belirtti. Kanserin en büyük sebebinin sigara ve diğer tütün ürünlerinin kullanımı olduğunu vurgulayan Dr. Boyle, alkolü de kanserin ana sebepleri arasında saydı. Dünya kamuoyunda şarabın sağlık için yararlı olduğu yönünde genel bir düşünce olduğunu hatırlatan Dr. Boyle, tersine, şarabın da alkol içerdiğini ve kansere sebep olduğunu ifade etti.

Dr. Boyle, “Her şarap bardağı, kanser riskini yüzde 7 oranında arttırıyor. Alkollü her içecek aynı oranda kanser riskine sebep oluyor. Dolayısıyla şarabın sağlığa yararlı olduğu yönündeki genel düşünce yanlış” dedi.

05.04.2007


 

Ailesini gözyaşlarıyla kurtardı

Bursa’nın merkez Osmangazi ilçesinde, eşiyle birlikte sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenen kişi, çocuklarının ağlama sesine uyanınca ailesinin hayatını kurtardı.

Emek Mahallesi’nde oturan, sabah uyanamadığı için işe geç kaldığı öğrenilen Niyazi Karabacak, saat 08.30 sıralarında 1 ve 4 yaşlarındaki iki çocuğunun ağlama sesine uyandı. Karabacak’ın, düştüğünü görerek yanına giden komşusu Dudu Çal, komşusunun, zehirlendiklerini söylemesi üzerine ‘155 Polis İmdat’ ve ‘112 Acil Yardım’ hatlarını aradıktan sonra evde ağlamaya devam eden iki çocuğu dışarı çıkardı. Olay yerinde sağlık kontrolünden geçirilen ve zehirlenmedikleri belirlenen, isimleri öğrenilemeyen iki çocuk komşularına teslim edildi.

05.04.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004