Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

DP'ye karşı İslâm Demokrat Partisi



Her seçim devresinde ayrı bir handikap (2)

Bu yazı serisi içinde ele aldığımız siyaset zemininde ortaya çıkan son altmış yıllık zihnî ve fikrî kargaşanın kronolojik tarihini yazmaya devam ediyoruz.

Kargaşa, sırtını devlet imkânlarına dayamış olan Halk Partisi hakkında vatandaşın kanaat ve tavırlarında yaşanmıyor. Esas kargaşa ve tereddüt, bu komita ruhlu partinin karşısında vaziyet alan diğer partilerden hangisinin doğru adres olduğu noktasında düğümleniyor.

Bu noktanın kronolojik seyrine bakıldığında, bir önceki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, 1950'de seçmen kitlenin DP mi, MP mi tereddüt ve ikilemiyle ortaya çıktı.

Daha sonraki seçim dönemlerinde ise, Halk Partisine muhalif kitlenin aynı mânâdaki tereddüt ve ikileminin ana hatlarıyla şu şekilde geliştiğini görmekteyiz:

* 1950'den sona İslâm Demokrat Partisi.

* 1957'de Hürriyet Partisi.

* 1961'de Ekrem Alican'ın Yeni Türkiye Partisi ve CKMP.

* 1965'te aynı partilere ileveten Feyzioğlu'nun Güven Partisi.

* 1969'da aynı partiler.

* 1973'de Demokratik Parti ile Millî Selamet Partisi.

* 1977'de aynı partiler.

* 1984'te Demokrat misyonu temsil eden parti, ihtilalciler tarafından seçimlere sokulmadı.

* 1987 Özal'ın ANAP'ı ile Erbakan ve Türkeş'in "mukaddes ittifak"ı.

* 1991'de ANAP ile Refah Partisi.

* 1995'te aynı partiler.

* 1999'da aynı partiler ile MHP.

* 2002'de AKP.

* 2007'de yine AKP.

Burada şunu da ifade edelim ki, elli yıllık seçimlerin hemen hiçbir devresinde, zihinler bugünkü kadar karışmış ve Demokrat misyonun asıl takipçisinin hangi parti olduğu hususunda büyük tereddütler hasıl olmuş görünmüyor.

Bu hususa açıklık getirmeyi yazı serisinin sonuna bırakarak, yazının akışı gereği 1950'den sonra ortaya çıkan siyasî tabloyu okumaya ve anlamaya çalışalım.

Millet Partisi'nden sonra İslâm Partisi denemesi

1950 seçimlerine Demokrat Partiyle rekabet halinde giren Millet Partisi, fahrî başkan Fevzi Paşanın ölümü sebebiyle başarılı olamadı.

1950'den sonra ise, bu parti mahkemelik oldu. 1954 yılı başlarında resmen kapatıldı. Hemen ardından, aynı kadro tarafından Cumhuriyetçi Millet Partisi kuruldu. Aynı dönemde (1951'de) kurulan önemli bir diğer parti ise, emekli asker Cevat Rıfat Atilhan liderliğindeki İslâm Demokrat Partisidir.

Demokratlara rakip, muarız ve bilhassa dindarların oyuna talip olarak ortaya çıkan bu partinin, aynı zamanda çok etkili bir medya desteği vardı.

O günlerin dinî yayın organları olarak bilinen Hür Adam, Büyük Doğu, Büyük Cihad, Yeşil Bursa, Serdengeçti ve Sebilürreşad gibi mevkutelerin hemen tamamında, İslâm Demokrat Partiyi hararetle savunan, vargücüyle destekleyen yazı ve yorumlar çıkıyordu.

22 Kasım 1952 tarihinde ise, ülkede ve bilhassa dindar camiada büyük sarsıntılara yol açan önemli bir hadise yaşandı: Malatya'da Hüseyin Üzmez ismindeki bir lise talebesi, meşhur gazeteci Ahmet Emin Yalman'ı üstelik Başbakan Menderes'in yanında silâhla vurarak yaraladı...

Bu hadise, başta Milliyetçiler Derneği olmak üzere, Türkiye'deki dindar cemaatlere mal edildi.

Devlet kurumları derhal harekete geçti. Peşpeşe tevkifler başladı. İslâm Demokrat Partisi lideri Atilhan, Büyük Doğu'dan Necip Fazıl, Serdengeçti'den Osman Yüksel, ayrıca Malatya'dan Avni Özmansur ve Elazığ'dan M. Cemal Bayındır gibi dindar zatlar, ağır ceza mahkemelerine sevk edilerek cezalandırıldı. Bir süre sonra da İslâm Demokrat Partisi resmen kapatıldı.

İşte, bu tarihteki elim ve sıkıntılı hadiselerden sonra, Türkiye'de "İslâmcı" ve "milliyeçi" olarak bilinen çevreler, Demokratlara adeta düşman oldular. Bu kitle, hemen her seçimde farklı veya muhalif bir siyasî kulvarda yürümeyi tercih ettiler. Hatta, öyle ki, 27 Mayıs İhtlâlinde Demokratların devrilmesini dahi büyük bir sevinç ve coşkuyla karşıladılar.

Gariptir ki, dinde samimî ve hassa olan bu kesim, o gün bugündür, Demokrat misyon sahipleriyle hemen hiçbir dönemde aynı safta yer almadılar. Halen de ayrı durmaktalar.

Üstad Bediüzzaman'ın tavrı

İslâm Demokrat Partinin kurulduğu ve tabanda taraftar bulmaya çalıştığı aynı dönemde, partinin bazı dost adamları Üstad Bediüzzaman'ı da ziyaret ediyor ve ondan siyaseten olsun destek istiyorlardı. Bir bakıma Nur Talebelerinin sade "Demokrat" yerine, artısı bulunan "İslâm Demokrat" ismindeki partiye taraftar olmalarını talep ediyorlardı.

Böyle Eşref Edib gibi zatları kırmayan ve onlara "iman kardeşi" nazarıyla bakan Üstad Bediüzzaman, ismi "İslâm" olan bir partinin İslâma ve iman dâvâsına vereceği muhtemel zararı da nazara vererek, talebelerine şu mektubu yazdırıp neşrediyor:

"Aziz, sıddık kardeşlerimiz,

"Üstadımız diyor ki: 'Eşref Edip kırk seneden beri iman hizmetinde benim arkadaşım ve Sebilürreşad’da makale yazan ve şimdi vefat eden çok kıymetli kardeşlerimin mümessili ve hakikî İslâmiyet mücahidlerinden bir kardeşimdir. Ve Nurun bir hâmisidir. Ben vefat etsem de, Eşref Edip Nurcular içinde bulunmasıyla büyük bir teselli buluyorum.

"Fakat Nur Risalelerinin ve Nurcuların siyasetle alâkaları yok. Ve Risale-i Nur, rıza-i İlâhîden başka hiçbir şeye âlet edilmediğinden, mümkün olduğu kadar Risale-i Nur’un mensupları, içtimaî ve siyasî cereyanlara karışmak istemiyorlar. Yalnız Sebilürreşad, (Büyük) Doğu gibi mücahidler iman hakikatlerini ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh u canımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz-fakat siyaset noktasında değil. Çünkü iman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost–düşman, derste fark etmez. Halbuki siyaset tarafgirliği, bu mânâyı zedeler, ihlâs kırılır. Onun içindir ki, Nurcular emsalsiz işkencelere ve sıkıntılara tahammül edip Nuru hiçbir şeye âlet etmediler. Siyaset topuzuna el atmadılar.

"Hem Nur Risâleleri küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altındaki anarşiliği ve üstündeki istibdad-ı mutlakı kırdığı cihetle, bir nevi siyasete teması var tevehhüm edilmiş. Halbuki, Nurun tercümanı, birtek mesele-i imaniyeyi dünya saltanatına değişmediğini mahkemelerde dâvâ edip yirmi beş sene tarz-ı hayatıyla ve emarelerle ispat etmiştir." ( Emirdağ Lâhikası, s. 281.)

Evet, İttihad–ı Muhammedî ve İttihad–ı İslâm gibi isimlerle siyasî parti faaliyeti yapılmasını doğru bulmayan Üstad Bediüzzaman, bu meseleyle ilgili olarak da aynı tavrını muhafaza etmiştir.

(Devamı var)

22.05.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.05.2007) - Fevzi Paşa Demokratları zorladı

  (19.05.2007) - Demokratların dönüşü

  (18.05.2007) - Siyasette inisiyatif kullanma zamanı

  (17.05.2007) - Fecr-i sâdık müjdesi

  (16.05.2007) - Meşrûtiyetin cemâli

  (15.05.2007) - Meydanlarda jübile

  (14.05.2007) - Siyasî manevralar

  (07.05.2007) - Nereden nereye

  (03.05.2007) - Gelişmelerin hayırlı tarafına bakmak

  (02.05.2007) - Zamanlama stratejisi

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004