Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Namazdaki imza: Rahmet



“Kahraman” rumuzlu okuyucumuz: “Namazın farz kılınışı esnasında Mi'racda Hazret-i Musa (as) ile Hazret-i Muhammed’in (asm) hep rica içinde olmaları ve Allah’ın bu ricaları dikkate alarak namazı beş vakte indirmesini biçim olarak aklına sığdıramayanlar var. Bunun hikmeti nedir? Allah diğer emirlerinde olduğu gibi doğrudan emredemez miydi?”

HİÇ şüphesiz Allah, dilediğini dilediği biçimde emreder. Fakat namazın teşrîinde Peygamberlerine de söz hakkı tanıması ve ricâ kapısını hep açık tutması sayısız hikmetleri de beraberinde getirmiştir. Bunların başlıcalarını sıralayalım:

1- Her şeyden önce, Cenâb-ı Hak elbette kullarının güç yetirebileceği ve güç yetiremeyeceği her şeyi biliyor. Peygamberinin kalbinden geçenleri biliyor. Kendisinin duâ ve niyazları kabul edeceğini de biliyor. Bunda şüphe yoktur. O halde, işi duâya ve niyaza bırakmasının hikmeti nedir, denilmez. Çünkü kullarından her konuda sınırsız duâ ve niyaz isteyen zaten Kendisi değil midir? Bu mantıkla hareket edersek biz de derdimizi Cenâb-ı Hakk’a anlatamayacağız. Çünkü bizim de dertlerimizi O hakkıyla biliyor. Oysa duâ bir ibadettir ve duâ kapısı her zaman açıktır.

2- Cenâb-ı Hakk’ın kullarını ne derece sevdiği, kulları üzerindeki sonsuz rahmeti ve eşsiz merhameti, kullarının yükümlülükleri konusundaki ricaları kabul buyurması ve sorumluluklarını olabildiğince hafifletmesiyle gözler önüne serilmiştir.

3- Namaz gibi İslâm’ın temelinde yer alan bir ibadetin farz kılınması esnasında Peygamber Efendimizin (asm) gösterdiği ulvî çaba ve gayret, onun (asm) ümmetine ne derece düşkün olduğunu, ne derece şefkat duyduğunu heybetli ve azametli bir biçimde gösterir.

4- Cenâb-ı Mevlâ, “Duânız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?”1 buyuruyor. Duâların en ulvîsi, en hayret verici olanı, en heybetlisi, en anlamlısı, en şefkatlisi, en güzeli, en kudsîsi, en nezihi elbette rahmet Peygamberi Hazret-i Muhammed’in (asm), namaz gibi bir emirle ilgili olarak ümmetinin mânevî yükünü hafifletmek için Rabb-i Kerîm’e yaptığı münâcat olsa gerektir.

5- En yüksek, en büyük, en hoş, en manidar istişare örneği, her halde namaz gibi umum halkı ilgilendiren günlük bir zimmet emrinde ulü’l-azm Peygamberlerinin istişaresi olsa gerektir. Demek nebîler ve resûller insanlığın huzuruna ve kurtuluşuna ne kadar düşkündürler, ümmetin sıkıntıları karşısında ne kadar ince ve lâtîf yüreklidirler ki, bir emrin farz kılınması meselesinde başbaşa verip Cenâb-ı Hakka ricâda bulunmaya karar veriyorlar.

6- Cenâb-ı Mevlâ, “İyilikte ve takvada yardımlaşınız”2 buyurmaktadır. Ulü’l-azm peygamberlerinin namaz konusunda yaptıkları bu gayret ve çaba birliği, ümmet lehine en ulvî bir problemin çözümünde ve ümmetin en çok muhtaç olduğu bir meselede gösterdikleri yardımlaşma, dayanışma ve ittifaktan başka bir şey değildir.

7- Cenâb-ı Mevlâ, “Şayet kullarım, sana Benden sorarlarsa, bilsinler ki, gerçekten ben çok yakınımdır. Bana duâ edenin duâsını kabul ederim. O halde onlar da benim dâvetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler”3 buyurmaktadır. Cenâb-ı Hak duâları kabul buyurduğunu böyle bir rahmet tecellîsi vesilesiyle bilfiil göstermiştir.

8- Duâ ve niyaz hususunda, ihtiyacını arz edene kadar, problemi çözene kadar Allah’a duâ etmenin ve niyazda bulunmanın bir sünnet olduğunu Peygamber Efendimiz (asm) bu vesileyle ümmetine göstermiştir. Ümmeti lehine dileğini en güzel biçimde Allah’a arz etmiş ve en lâtif derecede duâsında ısrar buyurmuş ve Allah’ın rahmetiyle ve lütfuyla netice de almıştır.

Demek, Bedîüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle, külfeti pek az, hoş, güzel ve ulvî bir hizmet olan ve ücreti pek büyük olan namazın günlük ömrümüzün ancak bir saatini alacak şekilde emredilmiş olması4, bizi çepeçevre kuşatan eşsiz bir rahmetten başka bir şey değildir.

Allah’ım! Bizi namazı anlayan ve namazı gereği gibi kılmaya muvaffak olan kullarından eyle. Âmin.

Dipnotlar:

1- Furkan Sûresi, 25/77

2- Mâide Sûresi, 5/2

3- Bakara Sûresi, 2/186

4- Sözler, s. 27, 244

17.06.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.06.2008) - Nazar üzerine

  (15.06.2008) - Ebedî saadetin gerekçesi

  (14.06.2008) - Âhirzamanla ilgili dehşet haberleri

  (13.06.2008) - Dinimizde burçların yeri

  (12.06.2008) - Tesirli bir duâ metni: Evrâd-ı Kudsiye

  (11.06.2008) - Sünnet-i Seniyyenin bize kazandırdıkları

  (10.06.2008) - İmanda doğru olmak

  (09.06.2008) - Allah'ın isimlerini bilmek üzerine

  (08.06.2008) - Muhtelif sorular

  (07.06.2008) - Risâle-i Nur'da gayba iman gerçeği

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır