29 Ekim 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kazım GÜLEÇYÜZ

Cumhuriyet


A+ | A-

Meşrutiyetin iki yıl önce idrak ettiğimiz 100. yıldönümünü, olayın önem ve ciddiyetiyle bağdaştırılamayacak bir duyarsızlık ve lâkaydlıkla geçiştiren Türkiye, cumhuriyetin 87. yılını da rutin resmî törenlerin ötesine geçemeyen sığ yaklaşımlarla “kutluyor.”

1999’da Osmanlının 700. yıldönümünü kutlama bahsinde de aynı şeyi yaşamamış mıydık?

Ondan bir yıl önce, 1998’de cumhuriyetin 75. yılı kutlamalarında da keza. Oysa bu özel yıldönümü, o güne kadar mâlûm sebeplerle bir türlü sağlanamayan “devlet-millet kaynaşması”nı geliştirmek için iyi bir fırsat olarak görülmüş ve bu amaçla bir dizi proje yürürlüğe konulmuştu.

Ne var ki, orada da işin özüne ve esasına inilemediği için, kamu kurumlarına 75. yıl levhaları asılıp, pop konserleri düzenlemenin ötesine geçilemedi. Böylece 75. yıl fırsatı da heba edildi.

Şimdi nazarlar her fırsatta cumhuriyetin 100. yılının kutlanacağı 2023’e çevrilmek isteniyor.

Ama temeldeki zihniyet problemi aşılamadığı takdirde, oradan da düzgün birşey çıkması zor.

Bu noktada en önemli handikaplardan biri, Bediüzzaman’ın yıllar önce vurguladığı gibi, cumhuriyetin ilânından sonra kurulan tek parti rejimindeki “istibdad-ı mutlak”a cumhuriyet namının takılması ve böylece cumhuriyetin de anlam ve bağlamından tamamen koparılması.

1950’de çok partili demokrasiye geçildikten sonra cumhuriyeti bu handikaptan kurtarıp özüne uygun bir içeriğe kavuşturma süreci başladı, ama defalarca yapılan darbeler ve zamana yayılan müdahalelerle, bu süreç sabote edildi.

Cumhuriyeti, gerçek anlamıyla hiçbir şekilde örtüşmeyen bir “istibdad-ı mutlak” şeklinde uygulayan zihniyetin inatçı direnişi, aksi yönde gelişen iç ve dış dinamiklerin etkisiyle bir miktar güç kaybetmiş olsa dahi, hâlâ devam ediyor.

Bu direnişin tümüyle kırılması ve istibdad-ı mutlakın kaldırılıp demokratik bir cumhuriyete erişilmesi, bilhassa cumhurun bu noktada ortaya koyacağı irade, inisiyatif ve kararlılığa bağlı.

Cumhuriyetin asıl sahibi olan ve olması gereken cumhur, bu sahipliğini fiilen de göstermeli.

Bunun için de, cumhuriyetin temel prensip ve esaslarını inanç ve değerlerimizle harmanlayıp kaynaştıran izahlar cumhura mal edilmeli.

İşte bu noktada projektörlerin, ihtiyaç duyulan bu izah ve yorumları en güzel şekilde ortaya koymuş olan Said Nursî’ye çevrilmesi gerekiyor.

Gerçekten de Bediüzzaman, 2. Meşrutiyetin ilân edildiği günlerde başlayıp, cumhuriyet ve demokrasi dönemlerinde geliştirerek devam ettirdiği çok orijinal tesbit ve tahlillerle, ideal bir cumhuriyetin temel parametrelerini belirliyor.

Gerek elitlere, gerekse halka meşrutiyeti anlatırken yapıp, cumhuriyet ve demokrasi için de geçerli olduğunu vurguladığı tariflerde adalet, meşveret, kanunda inhisar-ı kuvvet, hukukun üstünlüğü, millet hakimiyeti, kamuoyunun gücü, akıl ve bilim; istibdadın, tek görüş dayatmasının, kaba kuvvet sultasının ve her türlü keyfîliğin reddi gibi temel kavramların altını çiziyor.

Ve bunu, Kur’ân âyetlerini, Peygamberimizin (a.s.m.) hadislerini, selef-i sâlihînin içtihadlarını ve Asr-ı Saadet başta olmak üzere İslâm tarihindeki uygulamaları referans göstererek yapıyor.

Yani, şer’î kaynaklar çerçevesinde geliştirdiği “cumhuriyet felsefesi”ni, çağın getirdiği gelişmeleri de dikkate alan bir yaklaşımla yoğurup, pratiğe yönelik detaylarıyla birlikte toplumun gündemine taşıyor. Meşrutiyetin ilânının üçüncü günü Sultanahmet Meydanında irad ettiği “Hürriyete hitap” nutkundan, hayatının son yıllarında yazdığı mektuplara kadar, ortaya koyduğu tahlillerin tümünde bunu görebiliyoruz.

Eğer cumhuriyet adı altında uygulanan istibdad-ı mutlaka rağmen millet bunun faturasını cumhuriyete çıkarmadıysa, bunun en önemli sebeplerinden biri, kendisini “dindar cumhuriyetçi” olarak niteleyen Bediüzzaman’ın yaptığı bu izahların halka büyük ölçüde mal olmasıdır.

29.10.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (28.10.2010) - Münih-Augsburg notları

  (24.10.2010) - Cennet kuşları

  (23.10.2010) - Savrulmalar ve denge

  (22.10.2010) - “Bürokratik adalet?”

  (21.10.2010) - Aile mi, devlet mi?

  (20.10.2010) - AYM çözüme engel mi?

  (19.10.2010) - Resepsiyon çatlağı ve ötesi

  (17.10.2010) - HSYK seçimi ve sonrası

  (16.10.2010) - CHP lideriyle 2.5 saat

  (15.10.2010) - Şili dersleri


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  YENİ ASYA NEŞRİYAT

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.