Finansmanda dışa bağımlıyız |
Deloitte’un Ekonomik Görünüm 2010-Kasım raporunda, Türkiye ekonomisinin olumlu anlamda ayrıştığı, ancak işsizlik oranlarında henüz kalıcı iyileşmeden bahsetmek için çok erken olduğu belirtildi. Deloitte Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan ‘’Olumlu Ayrışmaya Doğru’’ başlıklı raporda, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ekonomilerin, ortaya koydukları güçlü performans yoluyla kendilerini diğerlerinden ayrıştırdığı kaydedildi. Bu ayrışmanın temelinde, bu ülkelerin sahip olduğu büyüme potansiyeline olan inanç ve ABD kaynaklı parasal genişlemenin yer aldığı belirtildi. Dünya ekonomisinde devam eden risklere karşın, diğer gelişmekte olan ekonomiler gibi Türkiye ekonomisinin de olumlu anlamda ayrışmasının ve buna bağlı olarak dış finansman tarafında beklentilere oranla daha güçlü bir resmin ortaya çıkmasının bu olumlu tablonun ardındaki sebep olduğu vurgulanırken, içeride parasal ve mali politikaların da destekleyici bir duruş sergilemesinin güçlü büyümeye önemli katkıda bulunduğu ifade edildi. İşsizlik oranının kriz öncesi seviyelerin üzerinde olduğu, kriz öncesi seviyelere dönülmesi açısından olumlu gelişmeler yaşanmakla birlikte henüz kalıcı bir iyileşmeden bahsetmek için çok erken olduğuna işaret edildi. 2010 yılında, daha önceki beklentilerin aksine dış finansman tarafında çok sorun yaşanmamasına rağmen Türkiye’nin durumunun finansmanın kalitesi açısından, portföy ve mevduat akımlarına bağlılık göz önünde bulundurulduğunda, çok rahat olmadığı ifade edildi. 2011 yılında, yaklaşık 37 milyar doları enerji faturası olmak üzere, cari açığın en az 45 milyar dolar düzeyinde olacağı öngörüldü. Deloitte Türkiye Yönetici Ortağı Hüseyin Gürer, rapora ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: ‘’Önümüzdeki dönemin en temel meselesi, krizde gösterdiği performans ile kendisini diğer pek çok ülkeden olumlu yönde ayrıştıran Türkiye ekonomisinin gelecekte bu başarıyı nasıl yöneteceğidir. Türkiye, yakaladığı bu ivmeyi, reformların da desteğiyle sürdürmeli, elde ettiği bu görece başarıyı iyi yönetmelidir. Mali disiplinden taviz vermeyen, reform takvimini detaylandırıp, kurumlarını güçlendirmeye ısrarla devam eden Türkiye’nin, yüksek büyüme oranlarını tutturabileceğine ve önümüzdeki genel seçimler sonrasında yatırım yapılabilir düzeye çıkabileceğine inanıyoruz. Ancak, bu konuda rehavete kapılmamanın da çok önemli olduğunun altını çizmek gerekiyor.’’ |
30.11.2010 |