Dün hükümete karşı duranların bazıları bugün hükümetin yanında, ta göbeğinde, kimi bakan koltuğunda, kimi danışman koltuğunda, kimi sözcü konumunda...

Neden hükümetin yanında duranların verilen imkânlar karşısında hükümetin kılıcını sallamasını anlarım da, neden birisi devletin tüm imkânları elinde iken hükümetin karşısına geçer ki! Bunu düz mantık anlamayabilir, hem de hükümet karşısında duran herkesi sert bir  şekilde cezalandırırken. Neden yapar insan bunu? Söyleyeyim neden; Vicdan...

Vicdanı susturmak bazen zordur, çok zordur, tabii kaybetmediyseniz...

*

YARGIDA CADI AVI

HSYK Başkanvekili Metin Yandırmaz, 5 bine yakın hakim ve savcının ‘paralel örgüt’ün yargı ayağına yakın veya içinde olduğu tespiti yapıldığını açıkladı. Yandırmaz hakkında ‘FETÖ’ örgütü üyesi oldukları iddiasıyla soruşturma açılacak hâkim-savcı sayısının Teftiş Kurulu’ndan gelecek raporlar ışığında artabileceğini söyledi.

Peki, Türkiye’de kaç hakim ve savcı var; yaklaşık 12 bin. Yani iddiaya göre hakim ve savcıların yarısı cemaatle ilişkili. Bunun adı cadı avı değilse nedir? Artık adliyelerde herkes birbirini paralel diye şikâyet ediyordur. Allah akıl fikir versin derler adama.

*

YİNE HUKUKSUZLUK

Yargı süreci deyip kayyım atıyorlar. Cihan Haber ajansına da hemen bir kayyım atadılar. Demokrat olamadıkları tescillenen ama hak ve hukukun da umurlarında olmadığı tescilli siyasal muhafazakârlar. Buna da sessiz kalırlar demiyorum, alkış tutuyorlar. Beyler sınıfta kaldınız. İktidar treninden indiğiniz zaman söylediğiniz sözlerin demokrasi, hak ve hukuk anlamında inandırıcılığı kalmayacak. Mazlumken söyledikleri hümanist sözlerinden ve demokrat tavırlarından eser yok şimdi. İktidarın şaşkınlığı ve şımarıklığıyla, devletin imkânlarını ve gücünü kendi arzu ve bekaları için hoyratça kullanan bir kesim var şimdi karşımızda. Arada çıkan vicdan seslerini de bu arkadaşlar tükürükle boğuyorlar. Beyler bu dünya kimseye kalmaz, zulüm baki kalmaz desek de, kendini kaybetmiş bu gürûh duymuyor hatta bu samimi ikazı düşmanca bir tavırla, hakaret, tehdit ve zorbalıkla karşılıyor ne acı.

*

AYM’NİN GEREKÇESİ

Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül kararının gerekçesini yazılı olarak açıkladı.

Özeti şu; “Tutuklama neden gerekli.” 

Tutuklamanın neden gerekli olduğu anlaşılamamış. Kimse anlamıyor ki!

“Somut bir delil yok.”

Evet, AYM doğru söylüyor da, somut delil olmadan birçok gazeteci, savcı, hakim ve iş adamı tutuklanmadı mı ?

Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Herkes bu kararların hukukî bir karar olmadığını biliyor.

*

AB Mİ,TÜRKİYE Mİ İSTEKSİZ?

Avrupa, Türkiye’yi Birliğe almakta isteksiz bunu biliyoruz. Senelerdir ayak sürüyor birliğe almamak için. Neden almak istemediği açık. Türkiye’nin nüfusu fazla, birliğin 2. büyük nüfusuna sahip. Kültürü farklı, Avrupa birliğinin tek Müslüman adayı Türkiye. İstikrarsız, Türkiye’nin siyaseti belli bir seyirde gitmiyor.

Peki, Türkiye AB’ye girmekte ne kadar istekli? Türkiye’de hükümetler birliğe girmek istediklerini belirtiyorlar ama gereken adımları gereken kararlıklarda atmıyorlar. AKP hükümeti ise iktidara geldiği ilk sıralar yarım ağız da olsa AB’ye girmeye istekli bile gözükse de, sonra yönünü Ortadoğu’ya, sonra Şangay’a, sonra Amerika’ya sonra değerli yalnızlığa çevirdi. Şimdi ise Kayseri pazarlığıyla mülteciler vesilesiyle Avrupa’yla para pazarlığı peşinde…