"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsan ve hayvan

Ahmet AKIN
18 Şubat 2016, Perşembe
İnsan; kâinatın nazik, nazenin ve de nazlı misafiri. Her şey onun için hazır edilmiş ve insan o güzelliklerin son meyvesi olarak yaratılmış, eşref-i malûkat, yaratılmışların en şereflisi.

Hayvanlar, bitkiler, ağaçlar ve diğer unsurlar ise insana hizmetkâr. Tefekkürî olarak insan ve hayvanın yaratılış ve yaşayışını mütalâa edelim.

İnsan dünyaya; tekâmül etmek, kabiliyetini geliştirmek, olgunlaşmak ve kulluğunu kabûl edip, yaşamak için gönderilmiş. Diğer mahlûkat ise; görevleri öğretilerek, insana bu şerefli misafire  hizmet etsinler diye gönderilmiş .

“Andolsun biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir hülâsadan yarattık. Sonra onu (Hz. Adem’in nesli olan) insanı sarp ve metin bir karargâhta (rahimde) bir nutfe (zigot) yaptık. Sonra o nutfeyi  alâka (yapışan şey) haline getirdik, derken o alâkayı mudga (bir çiğnem et) yaptık, o bir çiğnem eti kemik(lere) çevirdik (ve) o kemiklere de et (kaslar) giydirdik. Sonra onu başka yaratılışla inşa ettik (can verdik, konuşma verdik)...” (Mü’minun Sûresi; 12-14)  âyetleriyle de gördüğümüz gibi, insan; bir damla sudan yaratılmıştır. 9 aylık zaman diliminde tedricen (basamak basamak) yaratılmış. O karanlık anne rahminde; göz, kulak gibi organlara ihtiyacı olmadığı halde, bu cihazlar uygun yerlere, yine insan için takılmış. O dar mekânda gelişme anında bebeğin ne isteği veya neye ihtiyacı varsa; ‘aşerme’ ile anneye bildirilmiş. Baba ise annenin o arzu ve isteklerini yerine getirmiş. Zamanı gelip, bebek dünyaya geldiğindeyse,  göbek kordonunun görevi noktalanmış. Her şey insan için; ölçülü olarak ve zamanında olacak şekilde plânlanmış. Çocuk doğmadan süt yok, doğumla birlikte süt ikramı başlamış. Acizliğimize paralel olarak nimetler bize koşturulmuş. Acizliğimize, zayıflığımıza  ve fakirliğimize binaen; şefkat ve merhametle nimetler bizim için uygun vakitlerde hazır hale getirilmiş. Kabiliyetlerimiz geliştiğindeyse; nimetler bizim çalışmamıza bağlı hale gelmiş. Çorba içmeye veya katı yemeye,  mama yemeye başladığımızda sütün kesilmesi gibi. Ancak yine şefkat ve merhamet kanatları insan yavrusunu üzerinde. Bir iki yılda anne ve babamızın yardımıyla ancak yürümeyi öğrenebiliyoruz. 18-20 yılda kâr ve zararı ancak ayırt edebiliyoruz. Buradan da anlaşılıyor ki; insan dünyaya tekemmül etmek, gelişmek, kulluk zirvesine çıkıp; insan-ı kâmil ismine lâyık olabilmek için gönderilmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri insanın bu hususiyetlerini 23. Sözde detaylı bir surette beyan etmiştir. Ve insanın ancak iman ile insanlık mertebesinde kalabileceği şu veciz ifadelerle aktarılmıştır: “İmân, insanı insan eder; belki, insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi imân ve duâdır. Küfür, insanı gayet âciz bir canavar hayvan eder. 

Şu meselenin binler delillerinden yalnız hayvan ve insanın dünyaya gelmelerindeki farkları, o meseleye vâzıh bir delildir ve bir bürhan-ı kâtidir. Evet, insaniyet imân ile insaniyet olduğunu, insan ile hayvanın dünyaya gelişindeki farkları gösterir. Çünkü hayvan, dünyaya geldiği vakit, âdetâ başka bir âlemde tekemmül etmiş gibi, istidadına göre mükemmel olarak gelir; yani gönderilir. Ya iki saatte, ya iki günde veya iki ayda bütün şerâit-i hayatiyesini ve kâinatla olan münâsebetini ve kavânîn-i hayatını öğrenir, meleke sahibi olur. İnsanın yirmi senede kazandığı iktidar-ı hayatiyeyi ve meleke-i ameliyeyi, yirmi günde serçe ve arı gibi bir hayvan tahsil eder; yani ona ilham olunur. Demek, hayvanın vazife-i asliyesi taallümle tekemmül etmek değildir; ve mârifet kesb etmekle terakkî etmek değildir; ve aczini göstermekle meded istemek, duâ etmek değildir. Belki vazifesi, istidadına göre taammüldür, amel etmektir, ubûdiyet-i fiiliyedir.” (Sözler, s. 285)

Hayvanın vazaifini incelediğimizde ise; tabiî ki insan gibi değildir. Hayvanlar sanki dünyaya eğitilerek gönderilmişler. Buna pek çok örnek sıralayabiliriz. Meselâ Karetta karettalar yumurtadan çıktıkları dakikada, son sür’at denize yönelirler ve de gayet güzel bir şekilde yüzebilirler. Ördek yavruları da öyledir. Arı, hayatının bütün gereklerini çok kısa bir zaman diliminde noksansız bir şekilde yerine getirir. İpek böceği koza örme san’atını öğrenerek  terbiye-i Rabbaniyeden geçmiş bir surette dünyaya gelmiştir. Koyun, yavru kuzusunu dünyaya getireceği zaman; hastaneye ihtiyacı yoktur. Yavru kuzu doğumundan on, on beş dakika sonra ayağa kalkar. Hayvanların yapacakları işlerle ilgili, dünyada eğitilmeleri söz konusu olmadığına göre bu varlıklara vazifeleri ilham edilmektedir. Fıtratları gereği; görevleri ne ise, yerine getirirler. Allah’ın (cc) izni ile; bal vermek, yumurtlamak, süt vermek, koza örmek, altıgen bal  peteği yapmak, yuva yapmak, renk değiştirmek gibi görevler ve hakeza… Tabiri caizse; çiplerine ne tür bir görev yüklemesi yapılmışsa, başarılı bir şekilde yerine getirirler.

Velhasılı kelâm; insan ve hayvanı aralarındaki bu yaratılış farkı; vazifelerinin de farklı olduğunu göstermektedir. O halde hayvandan farkımız olduğunu göstermemiz gerekiyor. Asıl vazifemizin iman ve duâ olduğunu unutmamamız gerekiyor. Çünkü insan olarak; olgunlaşmaya, yükselmeye, kâmil olmaya, kâinat sultanı olmaya, insanoğlu insan olmaya namzetiz. Böyle yaratılmışız. O halde yaratılışımıza uygun hareket etmeye gayret sarf ederek, “Buyurun Cennetime” hitabına muhatap olanlardan olmaya çaba göstermeliyiz. Allah (cc); nefsimle beraber, hepimize bu dar-ı imtihanda kolaylıklar ihsan eylesin…

Okunma Sayısı: 3386
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmet AKIN

    19.2.2016 08:53:12

    Eyvallah Said bey kardeşim. Sizlerden de Allah(CC) razı olsun.

  • Said Yüksekdağ

    18.2.2016 12:05:39

    Kaleminize kuvvet Allah razı olsun..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı