"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Seher vakti

Ahmet AKIN
11 Ekim 2015, Pazar
Zaman şeridindeki vakitlerin insan ruhundaki bıraktığı izler çok farklı hususiyetler taşır.

Diğer vakitlerin de insana tesir eden tarafları vardır mutlaka, ancak sabahın efsunlu hali, bambaşka bir ferahlık meydana getirir insanın manevî cephesinde. Kahramanımızın adı Yakup, genç bir arkadaşımız.

Yakup, ortalık aydınlanmaya yüz tuttuğu halde hâlâ uyuyamamış ve uykusu iyice kaçmıştı. Sanki bir şey, uyumaması için gayret sarf ediyordu. Yataktan kalktı, balkona çıktı. Nedense bu vakitler Yakub’a çok tesir ederdi. Ve işte yine gözleri doldu. Karışık düşünceler sergisinin ortasında kendini buldu. Çok güzel bir beyin fırtınası başladı. Güneş, ilk ışıklarını yaymak için yalçın dağları geride bırakabilme gayretine girmiş. Horoz, ölümün küçük kardeşi olan uykudan insanları uyandırmak için sur üflüyor, arıbeyi, etrafa ilk vızıltılarını salarak işçi arılara iş seferberliği ilân ediyordu. Karıncalar âleminin nöbetçileri, kalk borusunu çalmış, çalışmaktan gaflet edenlere şefkât kırbaçlarını indirmeye başlamışlar bile. Ya hava zerreleri… Onlar, gece de uyumadılardı ki, yine aynı göreve usanmadan, yüksünmeden devam. Yağmur bulutu, yine yağmur yüklü, emri bekleyen nefer gibi sanki. Toprak yine canlı, nebatata kucağını açmış. Bazı bitkiler yine küçük hayvancıklara beşiklik yapmaya devam ediyorlar. Yıldızlar âlemi, tam  bir itaat ile yine saniye şaşırmadan seyahatine devam ediyor. Hülâsa, bir yardımlaşmadır gidiyor. Büyüğün küçüğü, güçlünün güçsüzü ezmesi söz konusu değil. Hiç ummadığın yerden, ummadığın bir şekilde yardım eli uzanıveriyor. Bu şekilde hayat, tam bir uyum içinde devam edip gidiyor...

Yakup düşüncelerini kâinattan kendi iç dünyasına çevirdi. Bazı  zamanlarda olduğu gibi, işte şimdi yine Yakub’un beyninde fırtınalar kopuyordu. Sanki beyninin orta yerinde iki şahsiyet oturmuş, kıyasıya mücadele ediyorlar. Yakup bu sefer daha titiz bir şekilde ruhunda meydana gelen tartışmayı dinlemeye, kendince fikir yürütmeye koyuldu. Bu arada camilerin ışıkları yanmış, müezzinler sabah ezanı hazırlığı yapıyorlardı. Ancak Yakub’un iç dünyasındaki tartışma devam ediyordu!

-Tesadüf mü, dedin? Gülerim senin aklına, senin oturduğun evin tesadüfen olabilir mi?’’

-Sebepler mi, dedin?  Beynini bir kenara koymaya mı niyetin var? Senin evini; kum, çakıl, çimento, demir ve su nasıl yapabilirler?’’

-Kendi kendine mi, dedin? Haydaaa! Hayret ki hayret. Yok artık! Oturduğun evin, hiç kendi kendine olacağı aklının ucundan geçiyor mu? 

’’ ……’’

- Efendim, efendim! İşitmedim. 

 -Bir Usta mı var diyorsun!? 

- Güzeel! İşte şimdi hakikatı yakaladın.

Yakup biraz rahatlamıştı. Manevî ikaz edici devam ediyordu. 

- Temaşa ettiğin şu âlemdeki mahlûkat gibi sen de O Muhteşem Usta’nın (cc) emri dairesinde hareket etmelisin.

Bu arada müezzinler yanık sesleriyle ezan okuyarak, Müslümanları camiye dâvetini bitirmiş, sabah namazının sünnetini kılmaya başlamışlardı bile.

- Evet O Usta’nın (cc) emri dairesinde hareket etmelisin. Haydi… Ne duruyorsun?! Güneş  doğmadan, Kâinat Sultanı’nın (cc) dâvetine icabet et. Şimdiye kadar yaptığın hataların seccadende dökeceğin göz yaşlarınla silinsin. Yeni güne; güzel, şevkle ve de yeni umutlarla başlayasın. 

O anda Yakub’un aklına bir dostun evindeki sohbet sırasında söylenenler geldi. İşte aynı cümleler ve Yakup şimdi sesli düşünüyordu.

’’Halbuki, namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem, cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem, namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibâdet hükmünü alır. Bu sûrette bütün sermâye-i ömrünü âhirete mal edebilir. Fânî ömrünü bir cihette ibkà eder.’’ (Sözler - 4. Söz – 41)

- Evet, evet galiba nefsimin ve şeytanımın belini kırıyorum . 

O şevkle doğru çeşmeye koştu. Abdest aldı. Babasının her zaman namaz kıldığı seccadeyi serdi. Kâinatı arkasına atarak, Büyük Sultanın (cc) dergâhına yöneldi. 

’’Allah’ım (cc) huzuruna geldim. Kusurumu affet. Beni Kendine kul kabûl et. Yardımını esirgeme. Şefkâtinle muamele et. Döndüm kıbleye, kıblem Kâbe, niyet ettim Senin rızan için sabah namazının sünnetini kılmaya, Allahü Ekber !… ’’

Okunma Sayısı: 2925
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı