Evlerimize üç ayların sonuncusu Ramazan-ı Şerif misafirliğe gelmiş. Hoş gelmiş, sefalar getirmiş , şerefler vermiş.
Kendime ’’Ramazan nedir?’’ diye sordum. İslâmiyete lâyık doğruluk çerçevesince sorduğumda, karşıma çok çeşitli tanımlar çıktı. Buyrun birlikte göz gezdirip , bu tanımların neresinde olduğumuz noktasında bir nefis muhasebesi yapalı:
Ramazan; paylaşmaktır, yetim sevindirmektir, kuru bir dilim ekmeğin kıymetini bilmektir, dost edinmektir, sahur bereketidir, iftar sevincidir, hediyesiyle gelen şerefli bir misafirdir.
Ramazan; nefsin hizaya getirilmesidir, âciz bir kul olduğumuzun şuuruna varılmasıdır, insan makinesinin bakıma alınmasıdır, midemizin dinlendirilmesidir, sıhhattir.
Ramazan; sabırdır, tahammüldür, hoş görüdür, şefkattir, sevgidir, bizden başkalarının hatırlanmasıdır, sadece ’’ben’’ düşüncesinden vazgeçmektir.
Ramazan; Kur’ân ayıdır, Hz. Peygamber’in (asm) hatırlanmasıdır, Allah’ı (cc) sevdiğimizin en katıksız göstergesidir, gösterişsiz bir ibadettir, karşılığı Allah’da (cc) olan bir hazinedir.
Ramazan; sosyal muhtevalı bir ibadettir, fitredir, fidyedir, zekâttır, mü’min kardeşine omuz vermektir, gönül işidir, sosyal adaletin tesisinde bir mihenk taşıdır, akşam vaktinde ’’Allahüekber" ile" buyurun’’ emrini beklemektir.
Ramazan; 80 yıllık bir ibadet-i maneviyeyi kazanma şansımızın olduğu bir aydır, ’’Kadir Gecesi’’ gibi bir inciyi içinde barındırandır, rahmet yağmurlarının sağnak sağnak yağdığı bir aydır .
Beyin fırtınasıyla yaptığımız Ramazan ayı tanımlama çalışmalarında, tanımlamaları çoğaltabiliriz . Ancak başlangıçta sorduğum soruyu yine nefsime soruyorum. "Ben bu tanımlamaların neresindeyim?"