"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu rakamlar yalan söylemiyor -2-

Hüsnü ŞAHİT
24 Kasım 2017, Cuma
Devlet babanın ellerini başının arasına alıp uzun uzun düşünmesi lâzım ve iğneyi kendine batırıp “Ben ki sizin babanızım, nerede hata yapıyorum ki bu kadar genç evlâdımı kaybediyorum, yanlış yollara gitmelerine müsaade ediyorum, suça sürükleniyor da ben bir şey yapamıyorum” diye kara kara düşünmesi ve çözüm bulması gerek.

Ellerimizin arasından kayıp giden bu insanlarımızın 01.04.2016 tarihi itibariyle eğitim durumlarına baktığımızda ise;

Okuma- yazma bilmeyen -                      6.635

Okur- yazar olup da bir okul bitirmeyen-  8.508

İlkokul mezunu-                                       74.363

İlköğretim mezunu-                               23.788

Ortaokul veya dengi meslek okulu mezunu             36.142

Lise veya dengi meslek okulu mezunu-27.662

Yüksek lisans mezunu-                               122

Yüksekokul veya fakülte mezunu-      5.209

Doktora Mezunu-                                           34

Öğrenim durumu bilinmeyen-            5.146

                                            TOPLAM- 187.609

Her ne kadar son zamanlarda cezaevlerinde eğitim seviyesi ani bir yükseliş gösterse de gözüken tablo şu; eğitim seviyesi düştükçe suç işleme oranı artıyor.  

Eğitim sistemimiz de sürekli bir değişim içinde olup sürekli deneme yanılma yolu ile doğru sistemi aradığından dolayı henüz insan yetiştirme, karakter ve kişilik kazandırma, hak, hukuk, adalet  bilinci aşılama, saygı, sevgi, insan hakları, demokrasi, doğru ile yanlışı tanıma, doğru söyleme, zararlı işlere bulaşmama gibi kavram ve davranışların ne kadar önemli olduğunu, bu kavramlara sahip olarak yetiştirecek insanın suç işleme ihtimalinin düşük olacağını, kurallara ve yasalara en önemlisi insanlara saygılı, bilinçli vatandaşlar yetiştirirsek cezaevlerinin kendiliğinden boşalacağını henüz keşfedemedi maalesef.  Böyle olunca da eğitimin suç işlemeye engel olduğunu anlamamız için çok ekmek yememiz gerekecek.

Bir de cezaevlerinin içinde verilen eğitim ve rehabilite hizmetleri var ki bu da istenilen hedefe ulaşamamaktadır. Bunun en büyük sebebi de eğitim ve rehabilite hizmeti veren uzman personelin aradığı desteği bulamadığı için cezaevlerinde yürütülen eğitim ve rehabilite hizmetleri yerinde sayıyor. Zira cezaevlerinin içindeki eğitim ve rehabilite sistemi “dostlar alış verişte görsün” demekten öteye gidemiyor. Sanırım yetkililer için önemli olan muhtevası boş bile olsa sayısal verilerin yüksek olması. “Bir ayda kaç tane  konferans yaptın, kaç tane bilgi yarışması düzenledin, kütüphaneden kaç kişi kaç tane kitap okudu” gibi sayısal verilerle gereksiz uğraşmak yerine “konferanstan ne ders çıkardınız, bilgi yarışması size ne kattı, okuduğunuz kitap hayatınızda nelerin değişmesine vesile oldu” gibi keyfiyet gerektirecek durumları sorması cezaevlerinde kalitenin artmasını sağlayacaktır.

Ceza Tevkifevleri bünyesinde cezaevleri ve denetimli serbestlikte toplam 601 öğretmen, 833 Psikolog, 301 Sosyal Çalışmacı bulunuyor. Muhtemelen bu sayının ancak yarısı cezaevlerinde uzman olarak çalışmaktadır. Denetimli Serbestlikten yararlananları hiç hesaba katmadan 230 bin insanın cezaevlerinde olduğunu düşününce  rehabilite hizmeti veren personel sayısı bile ne kadar az olduğunu, bu kadar az personelle kime, neye ne kadar hizmet götürülebileceğini herkesin kendi aklına havale ediyorum. 

Eğer cezaevlerinde eğitim ve rehabilite temel hedef olsaydı 300-400 kişilik koskoca bir cezaevlerinde 1 bilemedin 2 tane öğretmen, cezaevi vaizi, psikolog, sosyal çalışmacı  toplam 5-6 kişilik eğitim ve rehabilite ile ilgilenen uzman olmazdı. Veya şöyle diyelim 300 mahkûma 2 öğretmen, 2 vaiz, 2 sosyal çalışmacı, 2 psikolog düşmezdi. Eğer siz 300 tane mahkûmun kaldığı yerde sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az uzman kadronuz varsa siz orada aslında hiçbir şey yapmak istemiyorsunuz demektir. Bu da cezaevlerinde kurulan sistemin  eğitim - rehabilite  ve insan kazanma üzerine olmadığının en büyük delilidir.

Cezaevlerindeki ilk öncelik güvenlik ve cezanın infazıdır. Böyle olunca cezanın infazının yanında ne kadar eğitim olursa olsun istenilen hedefe ulaşılamıyor. Bir kaç basına verilen kare, bir kaç şirin söz  kâfi. Niceliksel olarak çok faaliyet gözüküyor, ama sistemin eğitim ve rehabilite üzerine kurulmamış olması niteliksel olarak  kaliteyi düşürüyor. Nadiren de olsa kendini kurtaranlar çıkabiliyor. Ama yeterli değil. Devlet babanın elinin altında 250 bin insan var ve bu insanlar bir ceza çekiyorken  neden bu dezavantajı avantaja dönüştürmüyor?    

Rakamlar hiç de iç açıcı değil. Devlet babanın bir an önce insanları cezaevlerine düşüren sebepleri  çok iyi tahlil etmesi gerekiyor. İşsizlik mi, sosyal adaletsizlik mi, kanunların yetersizliği mi, cezaların caydırıcı olmaması mı, yoksa neme lâzımcılık mı? 

Eğer ki bizler için, devlet baba için bir insanımız  bile değerliyse mutlaka devlet babanın buna çareler üretmesi gerekiyor. Yoksa kendi insanlarımız gözlerimizin önünde eriyip gidecek. Ki sayı hiç yabana atılacak bir rakamlar değil. Bu işe kangren olmadan çözüm bulmak gerekiyor. Zira cezaevleri mahkûmlar, mahkûm yakınları, cezaevi çalışanları ve ihale alma derdinde olanların dışında toplumsal olarak pekte kimsenin umurunda değil gibi gözüküyor. 

Okunma Sayısı: 3318
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı