İhraç edilen binlerce insanın gözü kulağı adaleti tesis ettirecek diye lanse edilen OHAL Komisyonundaydı.
Sonunda komisyon karar verdi. Ama ne karar verdi belli değil. Kaç kişi hakkında karar verdi o da belli değil. Bilinen, söylenen tek şey ‘postacıyı bekleyeceksiniz.’ Sanki devlet sırrı. Ya hu! Açıklamaktan niye çekiniyorsunuz? Bu adamları ihraç ederken boy boy isimlerini ilan ettiniz. Şu kadar insanı ihraç ettik diye rakamları verdiniz. Bu adamlar terör ile irtibatlı, iltisaklı dediniz. Sonra; ”Pardon! Bir yanlışlık olmuş biz seni iade ediyoruz, ama sus sesini çıkarma, kimse duymasın, yarın sen git işe başla” demek yakışıyor mu? ”Meydanda yapılan kabadayılığın tenhada özrü olmaz.” demiş atalarımız. Allah aşkına bu insanların itibarıyla oynamak değil mi? KHK ile ihraç edilmek basit veya önemsiz bir şey mi ki iade işlemleri Ohal Komisyonu tarafından bu kadar gizli kapaklı yapılsın?
Acaba iade sayısı ve incelenen dosya sayısı çok az olduğu, toplum nazarında; “Bakın komisyon çalışıyor, mağduriyetler gideriliyor, adalet yerini buluyor, sapla saman ayırt ediliyor” algısı oluşturmak için olabilir mi? Bilemiyoruz. Eğer öyleyse-ki inşallah öyle değildir- toplumun gazını alarak adalet sağlanmaz.
Bir adam iade ediliyorsa devletin bu insandan açık ve aleni özür dilemesi gerekmez mi? “Bak biz seni terörist sandık, sana 17-18 ay kim bilir neler yaşattık, senin, ailenin, çoluk çocuğunun gözünden yaşlar akıttık, ama bir yanlışlık olmuş, sana yaşattıklarımızı ne yapsak telâfi edemeyiz, ama senin gönlünü almamız gerek, itibarını iade etmemiz gerek” demesi gerekirken yapılan muameleye bakın. Müthiş bir gizlilik, bir gizemli hal. Kimden neyi, niye saklıyorsunuz?
Bir insanı hele mahkeme kararı olmadan boy boy isim listeleri ile teröristsin ilân etmek, işinden atmak, yaftalamak ve sonrasında da pardon demek? Sözün bittiği, aklı selimin kaybolduğu yer işte burası. Hukuk devletine ne oldu böyle?
Peki iade edilen vatandaş “Ben neyin bedelini ödedim?” derse kim ne diyecek? İnsanları bu kadar yıpratmanın manası nedir?
Komisyonun iade kararı bir affı şahane değildir. Devletin yaptığı bir hatadan dönmesidir. Ama bu hatadan dönme işini de devlet kendine yakışır alicenaplıkta, şeffaflıkla, hak, hukuk ve adalet ekseninde yapması lâzımdır. Cumhurbaşkanın her hafta sarayda muhtarlara düzenlediği toplantılara bir hafta da iade edilen memurlar dâvet edilip, devlet adına iade-i itibarda bulunması gerekir.
Bir de iade edilen bu adamı başka kuruma vermek hangi akla hizmet. Nüfus müdürlüklerini öğretmenlerle doldurup, sınıflara öğretmen bulamayacak kadar lüks ve fantezi de neyin nesi? Yetişmiş hazır öğretmenini sen gel nüfus memuru yap, sonra bu adama “ben sana iade-i itibarda bulundum” de. En kötü ihtimal öğretmen olanı yine öğretmen olarak başka bir okula verirsin olur biter. Öğretmenin nüfus müdürlüğünde, nüfus memurunun da okulda ne işi var?
Neresinden tutsak elimizde kalıyor. Bir işte baştan hukuksuzluk, adaletsizlik yapılırsa sonrasında ne yapsan da toparlayamıyorsun. Batırdıkça batırıyorsun.
Hepimiz biliyoruz ki bazı düşük seciyeli insanlar bu süreci kendi menfaatleri için kullandı. Kendine rakip olarak gördüğü veya sevmediği insanı “bu fetöcüdür “diye ihbar etti. Sen bu ihbarcı hakkında hiçbir işlem yapmayıp ta mağdur olana ceza verir gibi ‘yok seni başka kuruma vereceğim’ dersen müfteriyi ödüllendirmiş olursun.
Komisyonun bir an önce kriterleri açıklaması, şeffaflaşması elzemdir ki üzerinde baskı azalsın. Verilen kararlarda eşitlik ilkesine uyuluyor mu yoksa adamına göre mi karar veriliyor? Bunları bilmek toplumun vicdanını da rahatlatacaktır.
Komisyondan ret kararı alanları uzun bir hukukî süreç bekliyor. Önce idari mahkemeye sonrasında da AHİM’e kadar yolu var, ama bu uzun yılları alabilecek bir süreç.
Hukuksuzluk devletlere saygınlığını, itibarını kaybettirir, vatandaşını devlete küstürür, hukuksuzluk en çok terör örgütlerinin işine yarar. Şer güçler hiçbir zaman ülkede hukuk, adalet ,demokrasi olsun istemezler.
Mesele aslında işe alma–almama meselesi değil, ülkemin hak, hukuk ve demokrasi mücadelesidir.
Her ne olursa olsun OHAL’de de olsak, bu halde de olsak bize en lâzım olan şey hak, hukuk ve demokrasidir.