"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kötülüklere karşı doğru tavır nasıl olmalıdır?

Kasım Ferşadoğlu
27 Ocak 2014, Pazartesi
Kötülüklere karşı Kurân’ın tavsiyesi şöyledir. Cenâb-ı Hak buyurdu ki: “Hem iyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü, en güzel olan hareketle önle! O vakit göreceksin ki, seninle aranda düşmanlık bulunan kimse, yakın bir dost gibi olacaktır.’’ (Fussilet Sûresi, 34)
Bu âyetle Yüce Kur’ân, kötülüğe tavır alıyor ve kötülüğe karşı iyiliği ve en güzelini aramayı emrediyor ve “Cahillerden yüz çevir’’ (Â’raf Sûresi,199) âyetiyle de seviyesiz ve aşağılık kimselere uyulmasını yasaklıyor.
Kötülükler karşısında bazen vücut kimyamız değişir, içimiz öfke ve gazapla dolar. Bazen de gördüğümüz kötülük sahibine bedduâ eder ve lânetleriz. Fırsatını da yakalarsak kötülük yapanın haddini bildirmek için de harekete geçeriz.
Halbuki bir türlü susturamadığımız bu içimizdeki duygu şeytanın sûret-i haktan görünerek bize yaklaşıp ruhumuzu ve duygularımızı alt üst etmesinden başka bir şey değildir. Bu yol ve tarz ise Kurân’ın ve Sünnetin ölçülerine uyan bir yol ve tarz değildir. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmaktadır: ’’Sizden kim ki bir münker ve kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse ona diliyle müdahale etsin. Buna da gücü yetmezse, ona kalben buğz etsin (kalben onu reddetsin). Bu ise imanî tavrın en zayıf olanıdır.’’ (Riyazus-Salihin, 184) İşte bu hadis-i şerif bize kötülükler karşısında bir ölçü ve rehber olmalıdır.
Bizler her zaman ve her gördüğümüz münkere ve kötülüğe karşı aynı şekilde aynı güç ve kuvvette karşı koyamayız. Bazen içinde bulunduğumuz hal ve durum ıslâh bakımından bizi aşan bir kötülüğü ya gözlerimizle görürüz, ya da varlığından haberdar oluruz. Bazen ise dilimizin kılıç gibi kuvvetlice keserek önlediği kötülükler bulunur. Bazı kötülükleri de düzeltmeye ne elimiz mani olabilir, ne yetkimiz dahilinde olur ve ne de dilimiz engel olabilir. Bu durumda yapacağımız şey, kalben buğzetmektir. Yani o kötülüklere karşı tavır almaktır. Sonra söz konusu kötülüklere karşı Allah’a sığınmak ve kötülükleri yapanların ıslâhı için duâ etmek veya çok fazla damarımıza dokunmuşsa Allah’ın Kâhhar ism-i şerifine havâle ederiz.
Yukarıda saydığımız tavırlar muhtelif kötülükler karşısında sergilediğimiz tutum ve davranışlardır. Yukarıdaki hadis-i şerife baktığımızda kötülüklere karşı “duruşumuzu’’ üç ana katagoride toplayabiliriz:
1- Yetkimiz ve etkimiz dahilinde olan kötülükleri önlemek.
2- Gerektiğinde dilimizle müdâhale etmek.
3- Ne el ile ve ne de dil ile müdâhaleye güç getiremeyeceğimiz konuda en azından kalbimizle buğz etmektir.
Bu durumda yapacağımız şey, kötülüklere karşı Allah’a sığınır ve kötülük yapanlar hakkında ıslâhı için duâ ederiz. Kötülükler çok fazla damarımıza dokunmuşsa Allah’a havale ederiz. Bu hadis-i şerifin mesajına uygun hareket etmek için bizler duruma göre hareket etmemiz lâzımdır. Meselâ:
Bir yerde mes’ul ve yetkili durumda isek, burada kötülükler işleniyor ve huzur bozuluyorsa, o taktirde ‘el ile yapılabilecek’ tedbirler ortaya çıkar, hatta zaruret halini alır. Elbette bu durumda kötülüğün cinsine göre ceza-i müeyyide uygulanmasına gidilir. İşte böyle bir muamele ‘el ile’ düzeltmek anlamına gelir. Burada yalnızca dil ile ikaz veya buğz etmek kâfi gelmediği durumunda yapılacak muameledir.
Fakat başlangıçta yumuşaklıkla dil ile uyarıdan sonra durumun düzelmediğini gördükten sonra kötülüğü düzeltme metodunda da değişiklik yaparız. Gözlem bu metod değişikliği içerisindedir. Eldeki yetkiyi kullanmadan ve tedbir almadan görülen kötülükler karşısında buğz etmek bir zafiyet alâmetidir.
Hadis-i şerifteki ’buğz’ cümlesi, imanın en zayıf noktası olarak gösterilmiştir. İslâm âlimleri bu hadis-i şerif için şöyle izah getirmişlerdir. “Buna göre, hadis, her sınıf insana hitap eder’’ şeklinde yorumlamışlardır. “Elle düzeltmek devletin, asker ve polisin vazifesi, dille düzeltmek eğitim ve eğiticinin ve din adamlarının, kalple buğz etmek ise avâmın yani halkın vazifesi olarak görülmüştür.” Buğz emek halk arasında düşmanca davranmak olarak görülmüştür. Oysa dinimiz sevgiyi esas almıştır. Buna göre buğz etmeyi sevgi ile çelişir duruma getirmeden Allah’tan ıslâh temennisi ve yapılanlara karşı bir tavır şeklinde algılamalıdır.
Okunma Sayısı: 65865
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı