Peygamberimizin (asm) ahirzamanın dehşetli şahıs ve cereyanlarıyla alakalı rivayetlerinin çok cihetleri vardır. İman ve küfür mücadelesi kıyamete kadar devam edeceğinden, küfrün hangi yollara başvuracağının kodlarını bu rivayetler ihbar ediyor. Risale-i Nur müellifi Said Nursî, bu rivayetleri Beşinci Şua eserinde yorumlarıyla beraber ortaya koymuştur. Eserlerin tamamı dikkatle mütalaa edildiğinde, İslamlar içinden çıkacak Süfyanın, münafıkâne tahribatlarının farklı boyutlarını tesbit edebiliriz.

Ahirzamanın dehşetli şahıs ve cereyanlarının meslekleri Şeriat-ı Muhammediyenin (asm) tahribi üzerine bina edilmiştir. İslamiyetin iman ve ibadet hassasiyetini kuvvetlendiren şeâirler birer birer sökülüp, yerlerine ecnebilerin kokuşmuş adetleri olan bid’alar, Müslümanlar üzerine musallat ettirilmiş. Bediüzzaman Hazretleri bu nedenle “Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid’akâranesi” tabirini kullanmıştır. (Mektubat, sh. 519)

Şapkanın getirilip kanun zoruyla giydirilmeye çalışılması bunlardan biridir. İslam sembolü olan sarık yerine, bid’a ve secdeye mani olan şapka, cin ve insin şeyhülislâmı Zembilli Ali Efendinin “Şapkayı şaka ile dahi başa koymaya hiçbir cevaz yok” demesine (Şualar, sh. 377) rağmen tatbik edilmiştir. Şapkayı zorla giydirme uygulaması bugün için söz konusu değil fakat kafaya takılmak istenilen fikirler, sahiplerinin alnında bir küfür manasını okutturuyor. Bid’akâr rejimlerin fırsat buldukça kıyamete kadar aldatarak ve bid’a fikirlerini insanların kafasına sokarak tahribatlarını sürdürmeye çalışacakları neticesini çıkartabiliriz.

Rivayette var ki: “Âhirzamanın dehşetli bir şahsı, sabah kalkar, alnında ‘Hâzâ kâfir’ yazılmış bulunur.”    

Allahu a’lem bi’s-savab, bunun tevili şudur ki: O Süfyan, kendi başına frenklerin serpuşunu koyup herkese de giydirir. Fakat cebir ve kanun ile tamim ettiğinden, o serpuş dahi secdeye gittiği için, inşaallah, ihtida eder; daha herkes, yalnız istemeyerek onu giymekle kâfir olmaz.” (Şualar, sh. 614)

Rejim-i bid’akâr, fikirleri bin parça edip aldatmalara ihtiyaç duyuyor. Beş şıklı test sorusunda doğru şıkkın tesbit edilmeyişiyle tüm yanlış şıkların doğruluğuna mümkün gözle bakılması gibi, yanlışların doğru kabullenilmesini temin ediyor.

Sefahet ve dalâleti tervîc eden bir şahs-ı manevî, insî bir şeytan gibi karşıma dikildi ve dedi: “Biz hayatın her bir çeşit lezzetini ve keyiflerini tatmak ve tattırmak istiyoruz; bize karışma.” (Asâ-yı Musa, sh. 27) Fikirlere yerleştirilmek istenen en temel bid’anın, hayatın gayesini iman ve ibadet çizgisinden çıkarmak olduğu bilinmelidir.

İstibdadın tüm çeşitlerini içinde barındıran rejime Cumhuriyet isminin takılması, temelini meşvereti emreden ayetten alan Cumhuriyet hakkında yanlış fikir sahibi olunmasına sebeb oluyor. “Kanun hakimiyeti” lazım iken, keyfî ve küfrî arzuların kanun yerine ikamesiyle, keyfilik yol buluyor.

Kendi nefsiyle beraber başkasına zarar vermeyen hakikî medeniyetten uzaklaşılması, sefâhetin medeniyet olarak telkin edilmesini netice veriyor.

Başlarımıza bid’anın takılmasına izin vermemek için, cerbezeyi meslek etmiş Süfyan rejimi ve medyasının aldatmacasından uzak durmak zorundayız. Risale-i Nur’un hakikatleriyle fikirleri bid’alardan temizleyip, Cenab-ı Hakka huşu içinde secde yapmanın saadeti sağlanmalıdır.