"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ey nefis çekil yolumdan!

ZÜBEYDE MERYEM ŞAKAR
02 Eylül 2014, Salı
Rasul-i Kibriya (asm) efendimizin İslam tarihinin ölüm kalım savaşı olan Bedir Savaşı’ndan dönerken “Şimdi cihad-ı sağirden cihadı ekbere dönüyoruz” diyerek içimizde kendi ellerimizle besleyip büyüttüğümüz nefsimizle savaşmanın en büyük cihad olduğunu vurgulamıştı.
Nefsin her türlü isteğini yerine getirme onu önü alınamaz bir düşman yapar çoğu zaman. Beslendikçe, nazı yerine getirildikçe, istekleri, heva ve hevesatı baş tacı edildikçe şımaran, azgınlaşan, nankörleşen ve hainleşen şeylerin başını belki de nefis çeker. İyilik yapılıp nankörlük görülen bir yaramaz çocuktur o. Fakat terbiye edilince cennetleri kazandıran ve hatta cemalullah’ı görmeye  medar olan bir diğer güzel tarafı  da vardır nefsin.
Mutasavvıflar  Kur’an ayetlerinden yola çıkarak nefsin mertebelerini yediye ayırmışlardır. Bunların en alt tabakasında  insana sürekli  emreden “nefs-i emmare” vardır. Hz Yusuf’un (as) “Ben  nefsimi temize çıkarmıyorum, çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder. Rabbim acımış, korumuş o başka. Şüphesiz Rabbim çok acıyan, pek esirgeyendir” diyerek düşebileceği bir hatada Allah’a sığındığı nefistir bu. Peygamberi bile zorlayan nefistir. Allah’ın Habibi, Kâinatın varlık sebebi olan Resul-ü Ekrem (asm) dahi, “Allahım göz açıp kapayıncaya kadar da olsa beni nefsimin eline bırakma” demiştir.Bu nefis Allah’ın imtihan vesilesi kıldığı her şeye meyleder. Dünyanın ziynetleri, karşı cins, makam, mevki, şöhret, şehvet, servet hepsi onun silahıdır.
Nefs-i Levvame Kıyame Suresi’nin 2. ayetinde  “Kendini levm eden ,kınayan nefse yemin olsun” diye kendisine yemin edilen nefistir. İyi–kötü, güzel–çirkin arasında med-cezir yaşar kararsız ve tutarsız bu nefsin zamanın çarkında işlediği günahlardan pişmanlık duysa da tekrar aynı hataya düşme ihtimali vardır fakat Allah (cc) katında bu nefis  değerli olmalı ki Rabbimiz ona yemin eder çünkü nefsin kendini kınaması tevbeye ve gözyaşına ilk adımdır.
3. Mertebede sayılan nefs-i mülhime Şems Suresi’nde bahsedilen kendisine takva ve fucur’un ilham edildiği, ilhamlarla hemhal olup yolunu bu ilhama göre çizen ve günaha girmemeye azami gayret eden nefistir. Çünkü ALLAH imanı böyle bir kalbe ve nefse süslü, şeytanın işlerini ise kerih göstermiştir.
4. Mertebede olan nefs ise Fecr Suresi’nin 27. ayetinde geçen “Mutmain” olmuş nefistir. Her türlü şüpheden temizlenmiş huzura ermiş ve Allah’ı anma ile mutmain olmuş, tam manasıyla tatmin olmuş,  kötülüğe ve günaha, hoşuna giden şeylere de arzu ve meyli kalmamış nefistir. Hemen bu ayetin akabinde yani 28. Ayette nefsin diğer iki mertebesinden bahsedilir ki bunlar nefs-i raziyye ve nefs-i marziyye’dir. Razı olmuş her nefis Rabbinin kendisi için seçtiğine kanaat eder ve itiraz dilekçesini yırtar atar. Bu nefis “cana cefa kıl ya vefa,  lutfunda hoş kahrın da hoş” diye nida eder Rabbine. O Rabbinden razı Rabbi  de ondan razıdır artık. Rabbinin, terbiye edicisinin her emrini yerine getirir ve nafile ibadetlerle de Rabbine o kadar yaklaşır ki artık Rabbi de onun yürüyen ayağı, gören gözü, işiten kulağı damarlarında akan kanı ve zerrelerine işlemiş bir latife olur.
Bundan sonra artık en son mertebe nefs-i kamiledir. İkmal olmuş etem olmuş kamil mana da Rabbine teslim olmuştur. Baktığı her şeyde Rabbini temaşa eder, kitab-ı kebiri kainat olan her sayfada Rabbini bulur ve okur. Kendi yoktur artık ve makamı hiçliktir. Her an Allah (cc) iledir ve artık ondan gayrı hiçbir şey yoktur.
Nefis en alttan en üste doğru böyle sıralanır. Emmareden, marziyyeye oradan da kamil olmaya uzanan bir süreçtir. Ama ne yazık ki çoğu zaman çoğu insan nefs-i emmare sınırlarında dolaşır durur da ölene kadar bir üst mertebeye geçemez. Onun sığ ama yılan çıyanla dolu tehlikeli sularında yüzüp durur da kıyıya bir türlü yol bulamaz.  Kendini levm edemez. Nefis de olanca gücüyle cazibedar fitnelerle birleşip kişiyi sırat-ı müstakimden ayırmaya uğraşır. Her dediğini yapınca senin kaybetmene vesile olan bir kaypaktır o, haindir. Kumpasın alasını kurar. İşi mekirdir ve emredip durur fücuru. Senin ellerinle büyüttüğün bir düşmandır. Kendisine verdikçe şımaran ve şımardıkça yoldan çıkan yaramaz bir insan misalidir o hele bir de şeytanla birleşirse dünyanın bütün ordularından daha tehlikeli bir düşmandır. Emredip durur, ne pişman olur ne gözyaşı döker. An bu an deyip hiç hesaba çekilmeyecek gibi yaşar hayatı.
İşte asıl sorun bu nefsimize yenilip savaşı kaybetmektir. Kendi içimizde büyüttüğümüz bu düşman ancak Allah’ı anarak yatışacak ve kendisini zelil ve hakir gördüğü oranda mertebe kazanacak. Şimdi;
“Çekil ey nefsim çekil hakikate perdesin. Hakikat başka yerde sen bambaşka yerdesin”  (N.F.K) diyebilme ve arınma vaktidir.
Okunma Sayısı: 5722
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı