Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 28 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

AB yoksa reform da yok

AB yolculuğu başlarken Turgut Özal, “Uzun ince bir yola çıkıyoruz” yorumunu yapmıştı. Görünen o ki yol giderek uzuyor ve üzerinde yürünemeyecek kadar “ince”liyor.

***

AB konusuna vakıf üst düzey bir bürokratla konuştum.

Umutsuzdu.

“Bürokrasi tamamen durdu. Çünkü siyasi irade yok” diye dert yandı.

Hükümet ısrarla “Yavaşlama yok” dese de bürokratlardan işadamlarına, üniversiteden medyaya kadar her kesimde işin durma noktasına geldiğine inananlar çoğunlukta...

Gerçi tarama sürecinin 3’te 2’si tamamlandı; AB ile görüşülecek başlıklarda müzakereler için heyetler Brüksel’e gidip geliyor; giden heyetlere önce o fasıldaki AB mevzuatı anlatılıyor, sonra ikinci turda Türkiye’deki durum ve yapılacak değişiklikler görüşülüyor.

“Ancak Başmüzakereci, bürokratlara ‘Hiçbir konuda taahhüde girmeyin’ talimatı verdiği için ilerleme sağlanamıyor.”

Türkiye, başlıkların açılabilmesi için gereken önkoşulları tamamlayamıyor.

Daha 35 başlıktan sadece 1’i, üstelik en kolayı açılıp kapandı. O bile çok zor oldu. Tarım vs. gibi zorlu başlıklarda rampa daha da dikleşecek.

***

Neden durdu reform süreci?

Bir bürokrat, bunu “Hükümette ve bürokrasideki reform yorgunluğu”na bağlıyor. “50 yılda yapılamayanları bu kadar kısa zamana sıkıştırınca halsiz düştük” diyor.

Başta AB’nin siyaseti sivilleştirip kendileri için de siyasî kazanç getireceği beklentisinde olan AKP bu inancını yitirmiş görünüyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin türban yasağını meşrulaştıran kararı burada bir dönüm noktası oldu. O karardan bu yana işler ağırdan alınmaya başlandı.

Örneğin Meclis tatile girmeden çıkması gereken Vakıflar Kanunu çıkarılamadı. Mali yardımların alınabilmesi için kurulması gereken birimler kurulamadığı için hibe yardımları bile alınamıyor.

Elbette AB’nin ikircikli tavrı, her seferinde Kıbrıs’ı ve yeni tavizleri gündeme getirmesi, Rumlara boyun eğmesi, AB’yi bir “Hıristiyan kulübü” gibi görmesi de işi zora soktu.

Kamuoyunda AB’ye fazla taviz verildiği yönünde bir kanaat oluştu. Serbest dolaşım umutlarının suya düşmesi “Alacağımızdan çok vereceğiz” kaygısını tetikledi. Bu da duraksamada etkili oldu. AB’ye destek yüzde 70’lerden 50’lere düştü. AB karşıtı cephe genişledi ve seçim yaklaşırken hükümet frene basmak zorunda kaldı.

***

Şimdi Ekim sonunda İlerleme Raporu açıklanacak. Aralıkta da devlet ve hükümet başkanları bir araya gelip değerlendirme yapacak. Her ikisinde de mutlaka yine Kıbrıs konusu gündeme gelecek.

İşin ilginci, bu duraksamadan kimse şikâyetçi görünmüyor.

Zaten Türkiye’nin tam üyeliğine sıcak bakmayan Avrupa sıkıştırmıyor.

Muhalefet ise bu konuda AKP’den daha da isteksiz; yapılanları bile fazla buluyor.

O yüzden de ortada AB süreci için ısrarcı olacak kimse görünmüyor.

Son dönemde yapılan araştırmalarda Türkiye kamuoyunda Hıristiyan ve Yahudi düşmanlığının yayıldığı ve çoğu Arap ülkesinden daha fazla olduğu ortaya çıkıyor.

“AB çatısı altında medeniyetler buluşması” umudu söndükçe medeniyetler çatışmasına kapı aralanıyor.

Tam üyeliğin riske girmesinin, hem Türkiye hem Batı açısından tehlikeli sonuçlarından biri de bu...

Daha da kötüsü, ortada bir B planı da yok.

“Bu reformları AB için değil, kendimiz için yapıyoruz” deniliyordu ya...

Göreceğiz bakalım AB motivasyonu olmadan reform filan kalacak mı ortada...

Milliyet, 27 Haziran 2006

Can DÜNDAR

28.06.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  AB yoksa reform da yok

  Yasak nasıl kalkar?

  Millete sadakat şerefimizdir

  İstikrarsızlık darbelerin eseri

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004