Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Temmuz 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Mahalli: İsrail terörden besleniyor

Gazeteci Hüsnü Mahalli, İsrail’in yaptığı katliâmlarının yanına kâr kaldığını belirterek, “Her zaman kârlı çıkan İsrail, kaybeden de Filistin halkıdır. Onlara uygulanan terör, katliâmlar, özellikle Arap ülkelerinin başındaki birçoğu Amerikan işbirlikçisi yönetimlerin sessizliği, ilgisizliği ve İslâm âleminin vurdumduymazlığı sonucu tekrarlanacak. İsrail bu terör politikalarından vazgeçmeyecektir” dedi.

İsrail’in bu umursamaz tavrı nereye kadar gidecek?

Bunu İsraillilere sormak gerekiyor. Sonuçta her şeyi İsrail ve Amerika belirliyor.

Yine İsrail’in yanına kâr mı kalacak?

Tabiî, yani şimdiye kadar farklı mı oldu? Daha dört yıl önce Cenin katliâmları oldu. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit “bu soykırımdır” dedi, ama bunu pahalıya ödedi. İsrail’in hanesine kâr olarak yazıldı. İsrail’in kurulduğu günden bu yana yaptıklarına gitmeye gerek yok. Asker kaçırılmadan yalnızca bir hafta önce 48 Filistinli öldürüldü. Bunların da hepsi çocuk ve kadındı. Ama kimse sesini çıkarmıyor, bir İsrail askeri kaçırılınca kıyamet kopuyor. Dolayısıyla kimin hanesine kâr yazılıyor hesabı yapılmaz. Her zaman kârlı çıkan İsrail, kaybeden de Filistin halkıdır. Onlara uygulanan terör, katliâmlar, özellikle Arap ülkelerinin başındaki birçoğu Amerikan işbirlikçisi yönetimlerin sessizliği, ilgisizliği ve İslâm âleminin vurdumduymazlığı sonucu tekrarlanacak. İsrail bu terör politikalarından vazgeçmeyecektir. Kimse hayâl kurmasın.

İsrail isteseydi bu kadar insanı öldürmeden, şehirleri bombalamadan, görüşmelerle askerini kurtarabilir miydi?

Oturup konuşsaydı, Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın arabuluculuğunu kabul etseydi, elbette kurtarabilirdi. İsrail haksız olmasına rağmen, herkes kaçırılan askeri kurtarmaya çalışıyor. Kimse Filistin halkını kurtarmaya çalışmıyor.

Son bombalamalardan sonra Gazze’de durum nasıl?

Bir milyon 300 bin insan şu anda Gazze’de açlık ve sefalet içinde. Elektrik, su yok. Buzdolapları çalışmıyor. Peynirinden tutun birçok gıdaya kadar, her şey çürüdü. Bir yaşındaki çocuk günlerdir bomba sesiyle yatıp, bomba sesiyle uyanıyor. Yani bu çocuklardan ne beklersiniz? On sene sonra bunlar intihar eylemcisi olduğunda, bundan ne hakla hesap sorulabilir ki? Kimse bu haksızlıklara bir şey söylemiyor. Bir asker kaçırıldı, kıyamet koptu. Sanki o asker zembille gökten indirilmiş. Sonuçta askerdir. Savaş var. Onlar Filistinlileri öldürüyor ve Filistinliler de onu kaçırdı. Bu ne biçim adalettir, ne biçim vicdansızlık, çifte standarttır. Bunu anlamakta zorlanıyoruz. Ama maalesef bu dünya böyle. Herkes İsrail’den yana.

Hamas mı bahane ediliyor?

Hamas nasıl sorumlu tutulur, nasıl bahane olarak gösterilir? Hamas işgal altındaki bir halkın temsilcisi. Türkiye işgal edildiğinde, halk direndiğinde, işgalciler kurtuluş savaşını yapan millete o zaman terörist kelimesi yoktu “eşkıya” diyorlardı. Filistin toprakları 39 yıldır işgal altında. Ne yapsın Hamas, ne yapsın Filistin halkı, ne yapsın Fetih Örgütü? Teslim mi olsunlar? Biri çıkıp bunları anlatsa... Onu istiyorlar. Teslim olacaksın, İsrail istediğini yapacak. Öldürecek, duvar yapacak, kuyularını zehirleyecek, nükleer atıklarını Batı Şeria’da ve Gazze’de gömecek, herkes hastalanacak, kanser olacak… Bunların hepsi olacak, ama kimse sesini çıkartamayacak. Sesini çıkartanlara “sen teröristsin” denilecek. Bu aptalca bir yaklaşımdır açıkçası.

Müslüman ülkeler neden bu haksızlıklara tepki göstermekten aciz? İsrail’den mi korkuyorlar?

Amerika’dan korkuyorlar. Arap ülkelerinin, Müslüman ülkelerin iktidarlarının büyük bölümü Amerika’dan korkuyor. “Biz eğer Amerika’nın söylemlerinin dışına çıkarsak iktidardan oluruz” diye düşünüyorlar. Bütün mesele bu. Başka hiçbir açıklaması yok. İsrail kim, Amerika kim? Ne demek ya! 1.5 milyar Müslüman, 56 tane Müslüman ülkesi, bunların içinde de 22 tane Arap ülkesi var. Bunlar sadece beş gün petrolü kıssalar, Batı dize gelir. Ama yapamıyorlar. Korkuyorlar. İktidarlarını korumak zorundalar. Başka çareleri yok. 30-40 yıldır iktidardalar.

Korkunun ecele faydası var mı? Çünkü Amerika menfaati icab etti mi, düne kadar sözünden çıkmamış iktidarları bir anda yok edebiliyor…

Eder tabiî. Amerika’nın anlayışı budur. Müslüman ülkelerdeki yönetimler kendi halklarına güvenmedikleri sürece, Amerika’ya güvenmek zorundalar. Amerikan’ın da şartı belli; “İsrail’i rahatsız etmeyeceksiniz” diyor. Durum bu kadar net. Öyle dolambaçlı lâflara gerek yok. “İsrail’e dokunmayacaksınız, hiç bir şekilde İsrail’i rahatsız etmeyeceksiniz” diyor. Suriye, Mısır, Ürdün, başka halklar Filistin’e kampanya düzenleyip para yardımı topluyorlar, bankalar o paraları Filistin’e göndermeye korkuyor. Çünkü Amerika, “herhangi bir banka Filistin halkına yardım ederse gebertirim” diyor. İşte buyurun. Yardım dediğiniz de ilâç ve gıda içindir. O paralarla silâh alınmıyor. 6 aydır bir kutu aspirin Filistin topraklarına girmemiştir. Bu ne biçim insanlıktır anlayamıyorum.

Kemal BENEK

05.07.2006


 

Memurlar affediliyor

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in onayladığı 5525 sayılı “Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkındaki Kanun”, Resmî Gazetede yayınlandı. Böylece bazı disiplin cezası ile memurluktan çıkarılanlar, ilgili kurumlara müracaatta bulunarak yeniden görevlendirme yapılmasını talep edebilecekler.

Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affedilmesini öngören 5525 sayılı yasa, onaylanarak Resmî Gazete’de yayımlandı. Hukukçular, sözkonusu kanunun, 23 Nisan 1999 tarihinden 14 Şubat 2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilen bazı disiplin cezalarının bütün sonuçlarıyla affedilmesini öngördüğünü belirterek, bu tarihler arasında çıkarılma da dahil disiplin cezası alan memurların ilgili kurumlara başvurarak yeniden göreve döndürülmeyi talep edebileceklerini vurguladı.

CEZALAR SİCİL DOSYALARINDAN ÇIKARILACAK

Söz konusu tarihler arasında işlenen ve af kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini gerektiren fiillerden dolayı ilgililer hakkında disiplin soruşturma ve kovuşturması yapılamayacak. Devam eden disiplin soruşturma ve kovuşturmaları işlemden kaldırılacak; kesinleşen disiplin cezaları uygulanmayacak. Disiplin cezaları affedilenlerin sicil dosyalarındaki bu disiplin cezalarına ilişkin kayıtlar, ilgililerin başvurusu aranmaksızın hükümsüz kalacak ve dosyalarından çıkarılacak. Bununla birlikte, ilgililer geçmiş süreler için özlük hakkı ve parasal yönden herhangi bir talepte bulunamayacak.

AF İÇİN MÜRACAAT EDİN

Konuyla ilgili görüşünü aldığımız hukukçular, 23 Nisan 1999 tarihinden 14 Şubat 2005 tarihleri arasında disiplin cezası alan memurların aftan yararlanabilmesi için ilgili kurumlara müracaat etmesi gerektiğini hatırlattı. Müracaatların en yakın zamanda yapılmasını tavsiye eden hukukçular, “Daha önce devlet memurluğundan çıkarılan memurlar da af kapsamında olduğu için ilgili kurumlara müracaat ederek tekrar görevlendirme yapılmasını talep edebilecekler” dedi.

Af kapsamına giren disiplin cezalarına karşı daha önce idarî yargıya başvuranlardan, yürürlük tarihinden sonraki 30 gün içinde dâvâya devam etmek istediklerini yargı makamlarına bildirmeyenlerin dâvâları hakkında, karar verilmesine gerek olmadığına ve tarafların yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar verilecek.

Bu kararı; görülmekte olan dâvâlarda dâvâyı gören mahkeme, karar temyiz edilmişse Danıştay verecek. Dâvâya devam etmek istediklerini bildirenlerin dâvâlarının görülmesine ise devam edilecek. Ancak, dâvânın dâvâcının aleyhine sonuçlanması durumunda tasarıyla getirilen af hükümleri uygulanacak.

AF KAPSAMI DIŞINDA KALANLAR

Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle görevleriyle sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin cezalarıyla 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununa göre verilen yer değiştirme ve meslekten çıkarma cezaları; emniyet hizmetleri sınıfına dahil personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları, af kapsamı dışında bırakılıyor. Af hükümleri, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası, Uzman Jandarma Yasası, Uzman Erbaş Yasası ile Askeri Hakimler Yasasına tabi personel hakkında da uygulanmayacak.

/ İSTANBUL

05.07.2006


 

ÖSS silbaştan

YÖK’ün hazırladığı Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi başlıklı raporda, “Ortaöğretimi bitirme sınavı” konulması teklif edilerek, bu sınavın ortaöğretimden yükseköğretime geçiş sisteminin ön şartı olduğu vurgulandı. Bu çerçevede, her yıl Haziran ayının ikinci yarısında Ders Düzeyi Seçme Sınavı ve Temel Düzey Seçme Sınavı adıyla sıralama yapmayı amaçlayan 2 merkezî sınav düzenlenmesi, özel yetenek sınavlarının da bugünkü biçimiyle sürmesi teklifi yapıldı.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Strateji Geliştirme Komisyonu’nca hazırlanan ‘’Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi’’ başlıklı raporun Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e sunulmasının ardından, konuya ilişkin bilgi vermek amacıyla YÖK’te basın toplantısı düzenledi. Teziç, ‘’Hazırladığımız rapor bir yasa taslağı değil, yükseköğretimle ilgili bir düşünce zemininin oluşturulması ve bu düşünce zemininin taslağa dönüştürülmesi şeklindedir’’ diye konuştu. Tekliflere açık olduklarını belirtenTeziç, raporu üniversitelere ve ilgili diğer çevrelere göndereceklerini, üniversitelerin rapora ilişkin görüşlerini 2.5 ay içinde YÖK’e ileteceklerini kaydetti.

ÖSS KALKMAZ

Raporda, yükseköğretime giriş sistemi konusunda tavsiyeleri bulunduğunu kaydeden Teziç, ‘’ÖSS’nin kaldırılmasını mı tavsiye ediyorsunuz?’’ sorusu üzerine, şunları söyledi: ‘’ÖSS’nin kalkmasını gerçekleştirecek bir gücü ben Türkiye’de göremiyorum. Ama bunun yapılış biçimiyle düşünceler oluşturulabilir. Sizin üniversitelerdeki yer payınız sınırlıysa ister istemez bir sınav olacaktır.’’

BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI SORUN DEĞİL Mİ?

Üniversitelerde “başörtüsü yasağı sorunu”nun Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olmasına rağmen Teziç bu konuda şöyle konuştu: Yalnızca üniversite giriş sınavları ya da üniversitelerde giyinme biçimi gibi konularla uğraşırsak, yalnız bunlara odaklanırsak, beklediğimiz evrensel boyuttaki gelişmelerden ve değişim içindeki Türkiye’nin sorunlarını çözmekten aciz kalırız.

/ ANKARA

05.07.2006


 

AİHM: Alevi kararı yok

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, okullarda zorunlu din dersine karşı Hasan Zengin ve kızı Eylem Zengin tarafından yapılmış şikâyet başvurusu hakkında karar aldığına ilişkin haberleri yalanladı.

AİHM, ilkögretim okullarında Alevi öğrencilere zorunlu din dersi verilmesine karşı çıkan Hasan Zengin’in başvurusunu inceleme kararı aldı. NTV’ye konuşan AİHM sözcüleri, şu an için sadece şikâyetin kabul edilebilirliğine ilişkin bir karar alındığını, davada ihlâl olup olmadığına ilişkin kararın ise ne zaman alınacağının bilinmediğini söylüyorlar. sözcüler, başvurunun yeni davalaştığını ve şimdi normal prosedür gereği konunun mahkeme tarafından incelenip, işleme konulacağını dile getiriyorlar.Türk hükümeti ise Strasbourg’a gönderdiği ilk savunmada, her şeyden önce konunun AİHM tarafından din ve vicdan özgürlüğü penceresinden değil, eğitim hakkı penceresinden incelenmesi talebinde bulundu. Ankara, eğitim ve din ve ahlâk öğretiminin devlet gözetimi altında yapıldığını ve öğrencilere mezhep ve tarikat vizyonuyla din dersi verilmediğini de belirtti. AİHM, bu iddia ve savunmalar ışığında 3 Ekim Salı günü Strasbourg’da bir duruşma düzenleyecek. Karar ise 2007’nin ilk çeyreğinden önce beklenmiyor.

/ STRASBOURG

05.07.2006


 

Türkiye devrede

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye’nin, kendisine yönelik talepler doğrultusunda, Filistin ile İsrail arasındaki gerginliğin daha da tırmanmasını önlemeye katkı sağlamak istediğini belirterek, Başbakanlık Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu’nun, özel temsilci olarak Şam’a gönderildiğini belirtti.

Özel uçakla ABD’ye hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını cevaplayan Gül, bir soru üzerine, Filistin ile İsrail arasındaki durumun çok gerginleşmeye başladığına işaret ederek, ‘’Bundan herkes kaygı duyduğu gibi, Türkiye olarak biz de çok kaygı duyduk’’ dedi. Gül, Türkiye’yi, gerek Filistin gerek İsrail başbakanlarının, Filistin Devlet Başkanının arayarak, Türkiye’nin bu konuyla ilgili elinden geleni yapması talebinde bulunduklarını hatırlattı. Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ABD Başkanı George Bush ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile görüştüğüne ve yoğun bir trafiğin söz konusu olduğuna dikkat çekerek, ‘’Tüm buradan elde edilen izlenimler ve kanaatler neticesinde özel temsilcisini, Danışmanı Büyükelçi Ahmet Davutoğlu’nu Şam’a gönderdi, Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad ile görüşme yapıldı, mesajları gitti, dün (önceki gün) de döndü, onları paylaştı’’ dedi.

Ziyareti çerçevesinde Rice’ın yanı sıra ABD Başkanı George Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley, Türkiye-ABD Parlamentolararası Dostluk Grubu Eşbaşkanı Robert Wexler ve ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Richard Lugar ile görüşeceğini belirten Gül, Rice’ın Nisan ayındaki Türkiye ziyareti sonrasında çalışmalarına başlanmış olan Ortak Vizyon Belgesini kamuoyuna açıklayacaklarını da bildirdi. Dışişleri Bakanı Gül, 6 Temmuz akşamı ABD’den ayrılacağını kaydetti.

/ ANKARA

05.07.2006


 

Türk-İş’ten Filistin halkına destek

Türk-İş Yönetim Kurulu, ‘’İsrail’in Filistin halkı üzerinde uyguladığı baskı ve şiddeti kınadığını’’ bildirdi.

Türk-İş Yönetim Kurulunca yapılan yazılı açıklamada, ‘’bir İsrailli askerin Filistinli militanlarca rehin alınması üzerine, İsrail’in tüm uluslararası anlaşmaları ve hukuku hiçe sayarak, insan haklarına aykırı bir biçimde Filistin halkı üzerinde uyguladığı baskı ve şiddetin kınandığı’’ kaydedildi. İsrail’in ve radikal grupların oluşturduğu bu şiddet sarmalının hem ilgili toplumlar hem de bölge için büyük bir istikrarsızlık kaynağı olduğu ifade edilen açıklamada, ‘’Bölgede sükûnetin sağlanması ve barışın tesisi için İsrail, Filistin halkının ve halkın demokratik tercihiyle seçilmiş yöneticilerin üzerinde uyguladığı bu ölçüsüz güç kullanımına derhal son vermeli, Filistinli radikal kesimler de rehin tutulan askeri salıvermelidir’’ denildi.

Açıklamada, ‘’Türk-İş’in tarihi boyunca özgürlük mücadelesi veren kardeş Filistin halkının sonuna kadar yanında olduğu’’ belirtildi.

/ ANKARA

05.07.2006


 

Baykal’dan Erdoğan’a gözdağı

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “erken seçime gitmemesinin altında Cumhurbaşkanlığı arzusunun yattığını’’ savundu. “Cumhurbaşkanlığına şaibeli bir ismin yakışmayacağını’’ ifade eden Baykal, Cumhurbaşkanının dokunulmazlığıyla ilgili konuların net olmadığına dikkati çekti.

Bir grup gazeteciyle sohbeti sırasında Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın erken seçime gitmemesinin altında “Cumhurbaşkanlığı arzusunun’’ yattığını savundu.

“Cumhurbaşkanlığına şaibeli bir ismin yakışmayacağını’’ ifade eden Baykal, Cumhurbaşkanının dokunulmazlığıyla ilgili konuların net olmadığına dikkati çekti. Cumhurbaşkanının sorumsuzluğunun sadece Cumhurbaşkanlığı dönemini kapsadığını vurgulayan Baykal, şunları kaydetti:

“Peki Cumhurbaşkanı, başbakan olduğu dönemdeki icraatı nedeniyle Meclis tarafından Yüce Divana gönderilirse ne olacak? Sabah Anayasa Mahkemesinde duruşmaya katılıp, akşam Çankaya Köşkünde resepsiyon mu verecek? Sonra gidip Anayasa Mahkemesinin yeni üyesini atayacak... Böyle şey olur mu? Bana göre bu durumda yargılanabilir. Bunu genel hukuk ilkelerine göre söylüyorum. Anayasada milletvekili dokunulmazlığıyla ilgili açık bir tanımlama var, ama Cumhurbaşkanı ile ilgili yok. Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu var. Şimdiye kadar hiçbir Cumhurbaşkanı hakkında böyle Devlet Denetleme Kurulu raporlarına geçmiş yolsuzluk iddiaları olmadı. Böyle bir problemi Anayasamız hiç düşünmemiş. Çünkü ‘Cumhurbaşkanı olan insanın herhangi bir suçla itham edilmesi, yargılanmasının tamamlanmaması mümkün değildir’ diye düşünmüş.’’

/ ANKARA

05.07.2006


 

Chomsky’e Türklüğü aşağılamak suçlaması

Aram Yayınevi tarafından yayınlanan, ABD’li ünlü filozof ve dilbilimci Noam Chomsky ve Edward S. Herman’ın “Kitle Medyasının Ekonomi Politiği: Rızanın İmalatı” adlı kitabında yer alan bazı ifadelerden dolayı, yayınevinin yetkilisi ile kitabı yayına hazırlayan 2 kişi hakkında “Türklüğü, Cumhuriyeti ve TBMM’yi alenen aşağılama” ile “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ettikleri gerekçesiyle iddianame düzenlendi.

Aram Yayınevi tarafından yayınlanan, ABD’li ünlü filozof ve dilbilimci Noam Chomsky ve Edward S. Herman’ın ‘’Kitle Medyasının Ekonomi Politiği: Rızanın İmalatı’’ adlı kitabında yer alan bazı ifadelerden dolayı, yayınevinin yetkilisi ile kitabı yayına hazırlayan 2 kişi hakkında ‘’Türklüğü, Cumhuriyeti ve TBMM’yi alenen aşağılama’’ ile ‘’halkı kin ve düşmanlığa tahrik’’ ettikleri gerekçesiyle iddianame düzenlendi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, kitabın bazı bölümlerinden alıntı yapılarak, bu bölümlerdeki ibarelerin, hem TCK’nın 301. maddesinde belirtilen ‘’Türklüğü ve Cumhuriyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisini aşağılar ibareler’’ taşıdığı, hem de aynı kanunun 216/1. maddesinde yer alan ‘’halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçunu’’ oluşturduğu ifade edildi. İddianamede, yayınevinin sorumlusu Fatih Taş’ın alınan ifadesinde, kitabın yazarlarının Amerikalı olduğunu, diğer şüpheliler Ömer Faruk Kurhan ve Lütfi Taylan Tosun’un kitabı yayına hazırlık aşamasına getirdiğini, 1987 yılındaki ilk orijinal baskıda bu bölümlerin yer almadığını, daha sonra geçen dönem içerisinde olanların ise kitabın başlangıç bölümüne konulduğunu belirttiği kaydedildi. Kitabın özellikle başlangıç bölümünde suç unsurlarının bulunduğuna işaret edilen iddianamede, Kurhan, Tosun ve Taş’ın, ‘’Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek’’, ‘’Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılamak’’ suçundan 1,5 yıldan 6’şar yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

/ İSTANBUL

05.07.2006


 

Sel sularında hastalık uyarısı

Doğu Karadeniz ve yöresinde özellikle Giresun’da büyük bir yıkıma sebep olan sel felâketinin ardından bu kez de sağlık sorunu başgösterdi.

Giresun Devlet Hastahanesi Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Uzmanı ve Viral Hepatit Savaşım Derneği Giresun Temsilcisi Dr. Mustafa Torun, sel sonrası oluşan kirli suların ciddî hastalıklar ihtiva ettiğini belirtti. Dr. Torun, tedbir alınmadığı takdirle ölümlü vak’aların ortaya çıkmasının kaçınılmaz olduğu uyarısında bulundu.

Dr. Mustafa Torun, önceki yıllarda olduğu gibi sel sonrası kirli sularla temas (kontaminasyon) sonrası çok önemli bir hastalık grubu olan Leptospirozis ve bunun ağır formu olan sarılık, ateş, karaciğer ve böbrek yetmezliği hastalıklarının ortaya çıkması tehlikesinin başgösterdiğini hatırlattı.

/ GİRESUN

05.07.2006


 

Atalay: Özgürlükleri genişletmek genel politikamız

Devlet Bakanı Beşir Atalay, özgürlükler, demokratikleşme, insan hak ve hürriyetleri konusunda hükümetin ileri adımlar attığını ifade ederek, ‘’Hükümetimizin politikası genel olarak özgürlükleri genişletme, toplumumuzda rahatlamanın olması, hiçbir kesimin bu konularda kendisini kısıtlanmış hissetmemesi... Buna özen gösteriyoruz’’ dedi.

Atalay, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinde düzenlenen 2006 Türkoloji Yaz Staj Programında, gazetecilerin soruları üzerine şöyle konuştu:

‘’Hükümetimiz döneminde özgürlükler, demokratikleşme, insan hak ve hürriyetleri konusunda sürekli ileri adımlar atıldı. Anayasa değişikliğinden başlayarak Avrupa Birliği uyum paketleri şeklinde devam etti. Değişik mevzuat düzenlemeleri yapılarak bu alanda açılımlar sağlandı. Şu anda da yürüyen 9. uyum paketi var. Bu paketin içinde özellikle vakıflarla ilgili düzenleme de var. Ombudsmanlık konusu da bunun içindeydi. Meclisten çıktı ama Sayın Cumhurbaşkanı bazı maddeleriyle ilgili görüşleriyle iade etti. Hükümetimizin bu alanda politikası genel olarak özgürlükleri genişletme, toplumumuzda rahatlamanın olması, hiçbir kesimin bu konularda kendisini kısıtlanmış hissetmemesi... Buna özen gösteriyoruz.’’

/ ANKARA

05.07.2006


 

Savcı Kaçan’ın görevden alınması istendi

Adalet Bakanlığı’nca hazırlanan adlî yargı kararname taslağıyla bin 600 hakim ve savcının görev yerinin değiştirilmesi öngörülüyor.

Alınan bilgiye göre, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nce Adlî yargı yaz kararnamesi taslağı tamamlandı. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na dün teslim edilen taslak, kurul tarafından incelenmeye başlandı. Adlî Yargıda görev yapan yaklaşık bin 600 hakim ve savcının görev yerinin değiştirilmesini öngören kararname taslağındaki değişikliklerin büyük bölümünün, bulundukları yerde görev süresini dolduran hakim ve savcıların yer değiştirmesine ilişkin olduğu öğrenildi. Kararname taslağı ayrıca, mazeret ve disiplin sebebiyle de görev değişikliklerini düzenliyor. Taslakta, Van Cumhuriyet Başsavcısı Kemal Kaçan’ın bu görevinden alınmasının önerildiği bildirildi. Van Cumhuriyet Başsavcılığı, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın ve Şemdinli olaylarının arkasından açılan davayla gündeme gelmişti. Kararname taslağına son şeklini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu verecek.

/ ANKARA

05.07.2006


 

DYP’li kadınlardan maaş protestosu

DYP İzmir İl Kadın Kolları, emekli maaşlarına uygulanan zamları, gerçekleştirdikleri eylemle protesto etti.

Konak Meydanı’ndaki Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü önünde bir araya gelen DYP’li kadınlar, ellerindeki dövizler, üzerlerine giydikleri kefen izlenimi veren beyaz örtüler ve yola açtıkları mendillerle emeklilere uygulanan maaş politikasını protesto etti. DYP İzmir İl Kadın Kolları Başkanı Filiz Özket, yaptığı basın açıklamasında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu tarafından emeklilerin düşük maaş almalarına gerekçe olarak 7.5 milyon emekliye karşın, 13 milyon çalışan olmasının gösterildiğini belirterek, “İş bulmak emeklinin vazifesi mi?’’ diye sordu.

Emeklilere, Tüketici Fiyat Endeksinden (TÜFE) doğan hakkının hala verilmediğini ifade eden Özket, şunları söyledi: “Rantiyeciye stopajı sıfırlayan hükümet, emekli ödeneklerini kısarak mı Türkiye’nin borcunu ödeyecek? Yabancılara sınırsız avantaj sağlayıp, yıllarca bu vatana hizmet etmiş emekliye el uzatılmasını bekliyoruz.’’ Eylem, açıklamanın ardından olaysız sona erdi.

/ İZMİR

05.07.2006


 

Kartal'da AKP’ye bomba

Kartal AKP İlçe Başkanlığının bulunduğu binada patlama meydana geldi. Patlamada yaralanan ve can kaybı olmadığı bildirildi.

Alınan bilgiye göre, Hürriyet Caddesi 12 numaradaki Hakkıbey İşhanı’nın 3’üncü katında, AKP Kartal İlçe Başkanlığının bulunduğu dairenin önünde saat 08.50 sıralarında patlama meydana geldi. Patlamada, ölen ve yaralanan olmazken, maddî hasar oluştu. Olay yerine gelen uzman ekiplerin yaptığı inceleme sonucu, patlamaya daire önündeki çöp kutusuna bırakılan parça tesirli, zaman ayarlı, boru tipi bombanın yol açtığı anlaşıldı.

/ İSTANBUL

05.07.2006


 

Hakkarili doktor bekliyor

Sağlık Bakanlığı tarafından Hakkari’ye, 19 doktor atandığı bildirildi. İl Sağlık Müdürü Dr. İdris Etemoğlu, 30 Haziranda yapılan ‘’Devlet Yükümlülüğü Kurası’’ sonucunda Hakkari’ye çeşitli branşlardan 15 uzman hekim ile 4 pratisyen hekimin atandığını söyledi.

Etemoğlu, ataması yapılan doktorların kısa sürede şehre gelerek göreve başlamasını beklediklerini ifade ederek, ‘’Ataması yapılan doktorların göreve başlamasıyla sıkıntılarımız sona erecek. Yeni atamalarla Hakkari genelinde uzman hekim sayısı 44, pratisyen doktor sayısı ise 58’e yükselecek’’ dedi.

Dr. İdris Etemoğlu, 31 Mayıs 2006 tarihinde gerçekleştirilen ‘’5. Devlet Hizmet Yükümlülüğü’’ kurasında, Hakkari’ye atanan 15 doktordan sadece 6’sının göreve başladığını söyledi. Etemoğlu, göreve başlamayan 9 doktoru Sağlık Bakanlığı’na bildirdiklerini ifade etti.

/ HAKKARİ

05.07.2006


 

Töre cinayeti genelgesi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çocuk ve kadınlara yönelik şiddet hareketleriyle töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi için alınacak tedbirler hakkında genelge yayımladı.

Resmi Gazete’nin dünkü sayısında Başbakan Erdoğan imzasıyla yayımlanan genelgede, kadın ve çocuklara yönelik şiddetin insanlığın gündemindeki yerini koruduğu belirtildi. Genelgede, şöyle denildi:

‘’Bu tür şiddetin en acımasız biçimi, kamuoyunda ‘töre cinayeti’ olarak tanımlanan kadına yönelik öldürme olaylarıdır. Kadın ve çocuklara yönelik şiddetin ülkemizde de devam ediyor olması, yeni ve acil önlemlerin alınmasını gerekli kılmaktadır. Ekonomik kalkınma ve gelişme ile birlikte eğitim ve kültür düzeyinin yükselmesiyle giderek ortadan kalkacak olan bu sorunların çözümü için kamu kurum ve kuruluşları ile birlikte sivil toplum örgütleri ve vatandaşlarımıza büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Nitekim Türkiye Büyük Millet Meclisi de sosyal bir yara olan bu olguyla ilgilenme ihtiyacı hissetmiş, 28 Haziran 2005 tarihli ve 853 sayılı kararıyla bir araştırma komisyonu teşkil etmiştir. Bu komisyon çalışmalarını tamamlayarak kadın ve çocuklara yönelik şiddetin sebepleri ile alınabilecek tedbirleri belirleyen kapsamlı bir rapor hazırlamıştır. Mezkur komisyon çalışmaları sonucunda hazırlanan ve Hükümetimizce de benimsenen bu konuda alınacak tedbirlere ilişkin öneriler ve bundan sorumlu kuruluşlar ekli listelerde belirtilmiştir. Bu önerilerle ilgili olarak başlatılacak çalışmalarda koordinasyon görevi çocuğa yönelik şiddet konusunda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, kadına yönelik şiddet ve töre/namus cinayetleri konusunda ise Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilecektir.Sorumlu kuruluşların ve bu kuruluşlarla işbirliği içerisinde hareket etmesi gereken kurumların ayrı ayrı belirtildiği önlemlere ilişkin çalışmalar, koordinatör olarak belirlenen Genel Müdürlüklerle işbirliği içerisinde derhal başlatılacaktır. Sorumlu kurumlar tarafından görev alanına giren konularda hazırlanacak ayrıntılı faaliyet raporları, üçer aylık dönemlerle ilgili koordinatör kuruma önderilecektir.’’Genelgeyle, çocuğa ve kadına yönelik şiddet, töre/namus cinayetleri konusunda çözüm önerilerinin yaşama geçirilmesinde koordineli çalışması gereken kurumlar da belirlendi.

/ ANKARA

05.07.2006


 

İHH’dan, Darfur’da 379 katarakt ameliyatı

İHH İnsani Yardım Vakfı, Sudan’ın Darfur bölgesinde 379 katarakt hastasının ameliyatlarını gerçekleştirdi. Afrika Yardım Kampanyası kapsamında bölgede faaliyet gösteren İnsani Yardım Vakfı, Mayıs ayı başında Sudan’da yaptığı yardım faaliyetleri esnasında tespit ettiği katarakt hastalarının ameliyat olmalarını sağladı

Darfur Niyala çevresindeki kamplarda yaşayan 379 katarakt hastasının ameliyatı Mekke Göz Hastanesi doktorlarıyla beraber bölgeye gönderilen sağlık ekiplerinin gözetiminde gerçekleştirildi. Afrika’da yardım çalışmalarında bulunan İHH İnsani Yardım Vakfı yetkilileri, Sudan’ın en büyük sağlık sorunlarından biri olan kataraktın, gerek alt yapı eksikliği gerekse ekip ve ekipman gibi diğer teknik yetersizlikler nedeniyle ve en önemlisi yetersiz beslenme sonucu ortaya çıktığını bildirdi. Ülkedeki göz doktorlarının sayısının 110 civarında olduğunu fakat bunların yalnızca 80 kadarının ameliyat yapabilir yeterliliğe sahip olduğunu belirten yetkililer, “Bu durumda Sudan’da her 45 bin kişiye 1 göz doktoru düşüyor. Sudan genelinde 1 milyonun üzerinde katarakt hastası bulunuyor ve her yıl bu sayıya 100 bine yakın yeni katarakt hastası ekleniyor. Sudan’da 1 yılda yapılan katarakt ameliyatları 30 bini aşmıyor. Dolayısıyla bu sorun önümüzdeki yıllarda daha da kronik hale gelecektir” dedi. “Darfur’da karşılaştığımız manzara içler acısı” diyen İHH İnsani Yardım Vakfı Sağlık Komisyonu Üyesi Yaşar Kutluay, özellikle 5-6 yaş grubu çocukların iki gözünün birden katarakt olması ve görme kabiliyetinden yoksun olmalarının yürekleri sızlattığını ifade etti.

/ İSTANBUL

05.07.2006


 

Sıcak en çok kalp hastalarını, bebekleri ve yaşlıları vuruyor

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte kendini iyiden iyiye hissettiren sıcaklar ve nem, insan sağlığını olumsuz etkiliyor.

Avrupa Acil Tıp Birliği Başkan vekili Uz. Dr. Ülkümen Rodoplu, aşırı sıcakların, yaşlılar, bebekler ve kalp hastalarını daha fazla etkilediğini belirterek, ‘’Her yıl 65 yaş üstü, bir milyon kişiden beşi sıcak çarpması nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu oran 5-44 yaş arasında daha azdır’’ diye konuştu. Rodoplu, ishal ve kusma gibi sıvı kaybına yol açan rahatsızlıkların bu mevsimde çok daha önem kazandığına işaret ederek, sıvı kayıpları yerine konulamadığında, özellikle yaşlılarda ve bebeklerde ölümlere yol açabileceği uyarısında bulundu. Rodoplu, kalp ve dolaşım ilaçları kullananların daha dikkatli olmaları gerektiğini de belirtti.

Rodoplu, şişmanlık, kalp ve damar hastalıkları, cilt hastalıkları, yanık, egzama, sedef, ter bezi bozukluklarının da risk oluşturduğuna dikkat çekerek, ileri ve küçük yaş grubundakiler, uzun süre hareketsiz kalanlar, alkol alanlar, uzun süre ısıya maruz kalanların, sporcular, nöbetçi askerler, madenciler ve itfaiyecilerin de risk altında olduğunu söyledi.

/ İZMİR

05.07.2006


 

Bağcılar’da 3003 çocuk sünnet oldu

Bağcılar Belediyesi’nin 14 yıl önce başlattığı geleneksel sünnet kampanyasında, bu güne kadar toplam 38 bin çocuk sünnet ettirildi.

İhtiyaç sahibi ailelerin başvurusunun değerlendirildiği ve dört hafta süren sünnet kampanyasında, bütün çocukların sünnet elbiseleri, ayakkabıları ve ilaçları belediye tarafından karşılandı. Sünnet Şöleni’nde bir konuşma yapan Belediye Başkanı Feyzullah Kıyıklık, bu güne kadar 38 bini aşkın çocuğun sünnet ettirildiğini belirterek, on dört yıl önce sünnet ettirdikleri birçok kişinin de düğünlerini yaptıklarını ifade etti. Bağcılar Belediye Stadyumu’nda yapılan şölene; AKP Sinop Milletvekili Cahit Can, İlçe Kaymakamı İrfan Balkanlıoğlu ve sünnet olan 3003 çocuk aileleriyle birlikte katıldı. Şölen, palyaçoların gösterileri, Murat Kekilli’nin konseri ve hediye dağıtımı ile sona erdi.

Yeni Asya / İSTANBUL

05.07.2006


 

Sigara kullanma yaşı 12’nin altına indi

Sigara bağımlısı çocukların yaşının giderek düştüğü belirtildi. Bağımlılıktan korunma çalışmalarının daha ilkokul çağında başlaması gerektiğini bildiren uzmanlar, çocukların 13-14 yaşlarından itibaren arkadaş çevresinin etkisi altına girdiklerini ve onlara yaklaşmanın gittikçe zorlaştığını belirtiyor.

. İstatistiklere göre, çocuklar ilk sigaralarını ortalama 12 yaşında içiyor. Uzmanların tahminlerine göre, kayıtlara girmeyen pek çok 9-10 yaşında sigara bağımlısı çocuk bulunuyor.

Bağımlılıktan korunma çalışmalarının ilkokul çağında başlaması bir gereklilik olmakla birlikte, bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Söz gelimi pek çok çocuk, sigara içen ebeveynleri için endişeye kapılıyor ve onların hastalanıp öleceğini düşünmeye başlıyor, bu da psikolojilerini olumsuz etkiliyor. Diğer yandan, çocuklara sigaranın beraberinde getirdiği kalp krizi, kanser gibi hastalıklardan bahsedilmesi pek de caydırıcı olmayabiliyor. Uzmanlar bunun sebebini, bu yaştaki çocuklarda vücutları ile sigaranın zararları arasındaki bağlantıyı anlayabilecek kadar bilgi birikimi olmamasına bağlıyor. Dolayısıyla, bağımlılıktan koruma çalışmalarında, çocukların vücutları ile ilgili bilinçlerinin arttırılması en önemli noktayı teşkil ediyor. Çocukların, aslında vücutlarının son derece sağlam bir mekanizma olduğu ama sigara ve diğer uyuşturucuların sağlıklarını bozup vücutlarını güçsüz düşüreceği konusunda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Ancak bu bilinçlendirmenin çocukların yaşlarına uygun anlatım şekilleri kullanılarak yapılması büyük önem taşıyor.

Çocuğa çizgi filmle anlatılacak

Uzmanlara göre, küçük çocuklara sigaradan çektikleri her nefes ile ciğerlerine giden nikotinin vücutlarına nasıl yerleştiği görsel olarak, söz gelimi çizgi film izletilerek anlatılabilir. İlk sigaradan itibaren bağımlılığın başladığını çocuğa kesin bir dille ifade edilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, ancak sigaranın zararları hakkında uzun söylevler vermenin caydırıcılık açısından pek yararı olmayacağını belirtiyor.

/ İSTANBUL

05.07.2006


 

Aşırı güneş, benlerde cilt kanserini tetikliyor

Aşırı derecede güneşe maruz kalınması benlerin yapılarını bozarken sayıca artmalarına sebep oluyor. Böylece cilt kanseri riski ortaya çıkıyor.

Genetik yapıya bağlı olarak, benlerin oluşumunda cildin rengini veren pigment hücreleri rol oynuyor. Tüm koyu renkli kabartıların ben olduğunun söylenemeyeceğini belirten uzmanlar, benlerin renkleri, büyüklükleri ve şekilleri ile farklılık gösterdiğini kaydediyor. Benlerin çok iyi takip edilmesini isteyen uzmanlar, “Çünkü bazı kişiler için cazibe unsuru olan benler oldukça tehlikeli de olabilirler. Benler özellikle avuç içi, ayak tabanı, genital bölge, kemer ve sütyen altı gibi sürtünme ve tahriş olmaya elverişli bölgedeyse dikkatle takip edilmelidirler. Ayrıca kozmetik ürünler de benler üzerinde olumsuz etkiye neden olabilirler” uyarılarını yapıyor. Özellikle malin melanoma dönüşme riski olan benler tehlike arz ediyor, bu benlerin uzman dermatologlar tarafından incelenmesi ve çıkarılması önem taşıyor.

/ İSTANBUL

05.07.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004