Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Temmuz 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Diyanet yeniden yapılanmalı

Diyanet-Sen Genel Başkanı Ahmet Yıldız, 1924 yılının şartlarında kurulan Diyanet İşleri Başkanlığının, bugünün şartlarına uygun olarak yeniden yapılandırılması gerektiğini söyledi.

Yıldız, Diyanet-Sen Kayseri Şubesi 2. Olağan Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, 1924 yılının şartlarında kurulan Diyanet İşleri Başkanlığının, bugünün şartlarına uygun olarak yeniden yapılandırılması gerektiğini söyledi. Diyanet İşleri Başkanlığının birçok konuda halkın bile gerisinde kaldığını savunan Yıldız, sözlerine şöyle devam etti: ‘’Diyanet, her konuda halkın önünde olmalıdırki halkı bilinçlendirip, aydınlatmalıdır. Bugün birçok televizyonumuz bu konuda programlar yaparak Diyanetin eksikliğini tamamlıyor. Ancak ‘Diyanet TV’ bir an önce kurulmalı ve buradan halkımıza dini eğitim verilmelidir. Çünkü, yapılan araştırmalarda, Diyanetin insanları aydınlatamadığını düşünenlerin sayısı yüzde 73’leri bulmuştur.’’ Türk Ceza Kanunu’nun 219. maddesinde hükümetin icraatlarını eleştiren din görevlilerine 3 yıl hapis cezası öngörüldüğünü ifade eden Yıldız, camide siyaset yapılmasına karşı olduklarını, ancak siyasi ortamlarda bir doktor ve öğretmen gibi fikirlerini dile getirmek istediklerini kaydetti. Kuran kurslarına yaş sınırlaması getirilmesini eleştiren Yıldız, hiçbir ülkede ibadethaneye gitme konusunda yaş sınırı olmadığını ifade etti. Yıldız, sözlerine şöyle devam etti: ‘’Gidin Almanya’ya, Fransa’ya böyle bir uygulama ile karşılaşamazsınız. Bir insanın dini ile ilgili bilgileri öğrenmesini engellemek, ayıptır, günahtır. Din ve vicdan özgürlüğü Anayasa’da açıkça belirtilmektedir. Ama, belirtmek yetmiyor, çocuklarımızın dinlerini öğrenmeleri engellenmemelidir.’’

CHP’Lİ VEKİLİN KORKUSU

CHP İstanbul Milletvekili Halil Akyüz de Anayasa’ya göre Diyanet kadrolarının siyaset yapmaması gerektiğine işaret ederek, şunları söyledi: ‘’Bu doğrudur ama hiç siyaset yapmayacak anlamına gelmez. Şimdi ben size siyaset yapın diyeceğim ama bizim aleyhimize yapacaksınız diye korkuyorum. Eğer aleyhimizde olmayacaksa siyaset yapın’’ Diyanet-Sen Kayseri Şubesi’nin üye sayısını soran ve 600 olduğunu öğrenen Akyüz, ‘’Siz isterseniz bir partinin ocağını yakarsınız. İsterseniz bir partiyi Kayseri’de iktidara getirirsiniz. Ama, 50 senedir bizim ocağımızı yıkıyorsunuz. Bu sefer yapmayın’’ dedi.

/ KAYSERİ

10.07.2006


 

Yapılacak çok şey var

Yeni Asya’ya konuşan Türkiye-Filistin Parlementolararası Dostluk Grubu Başkanı ve AKP Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi, son olayların ardından Filistinli milletvekilleriyle irtibat kurmaya çalıştıklarını, ama vekiller can güvenlikleri için sığınakta olduklarından irtibat kuramadıklarını belirterek, “Onun için Filistin’e gitmemiz gerekecek” dedi. Tanrıverdi İslâm dünyasının tepkisinin de yetersiz olduğunu ifade ederek, İsrail’e ve onu koruyanlara karşı petrolü durdurmak dahil, yapılabilecek birçok şey olduğunu söyledi.

Sırtını ABD’ye dayayarak Filistin’deki katliâmlarını sürdüren İsrail’in yaptıklarına dünya hâlâ seyirci. Yeni Asya’ya konuşan Türkiye-Filistin Parlementolararası Dostluk Grubu Başkanı ve AKP Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi, İslâm dünyasının yanı sıra BM, ABD, Rusya ve AB dörtlüsünün henüz oturup ciddî bir karar alamadığına dikkat çekerek, İsrail’in pervasızlığında bunun da önemli payı olduğunu kaydetti.

Dostluk Grubu olarak Filistin’e gitme durumunuz var mı?

Görüşmeler devam ediyor.

Görüşmelerinizi Filistinli milletvekilleriyle mi yapıyorsunuz?

Milletvekilleriyle iletişim koptu. Birkaç sivil toplum örgütünün başkanlarıyla görüşüyoruz. Milletvekilleri can güvenliklerinden dolayı sığınaktalar. Telefon irtibatı kuramıyoruz. Onun için gitmemiz gerekecek.

Filistin’e gitmekle neyi amaçlıyorsunuz?

Dünya kamuoyunun dikkatini çekmeyi. Ayrıca BM ve İslâm Kalkınma Örgütü’nün (İKÖ) toplanmasını istiyoruz. Ama şimdilik toplanan yok.

Müslüman dünyasının tepkisi yeterli mi?

Değil tabi. Yeterli olsa bir adım ileri atma şansına sahip olurlar. Çünkü o bölgeyle ilgili yükümlülükleri var.

Toplanmanın dışında neler yapılabilir?

Sadece toplanıp dağılmak değil olay. “Bu sorun bizim sorunumuz” diyeceklerdir. Sorunun çözümü için diplomasi yolu sonuç vermemişse o zaman bir yaptırım ortaya koymaları lâzım. Arap ülkelerinin bu gücü var.

Ne gibi yaptırımlar uygulanabilir?

Meselâ petrolü durdurabilirler. Hangi ülke ile irtibatlı oldukları hiç önemli değil. AB ülkeleri, ABD, Kanada olabilir. “Seyirci kalan dünyaya seyirci kalmayacağız” deyip ellerindeki imkânı kullansalar çok önemli ve ciddî bir adım atmış olurlar. Bu yapılamayacak da bir iş değil. Bunu ortaya koyabilmek için toplanmak gerekiyor. Sayın Başbakan Erdoğan geçen akşam Lübnan, Mısır, Filistin, Suudi Arabistan ve Libya büyükelçileriyle görüştü. Görüşmede ben de vardım. Türkiye sorumluluklarını yerine getiriyor ama görülüyor ki sonuca gitmede yeterli değil. Bir bütün olarak Arap ülkeleri de İslâm dünyası da Türkiye kadar hassasiyetle davransa çok önemli gelişmeler olur.

Büyükelçilerle yapılan toplantıda ne gibi bir izlenim edindiniz?

Büyükelçiler Türkiye’nin yaptıklarına teşekkür ediyorlar. “Türkiye’den umutluyuz” diyorlar. Türkiye’den umutluysanız o zaman İKÖ toplanır, geniş kapsamlı bir istişare yapılır. Türkiye’ye yetki ve destek verirsiniz bundan sonra daha ileri bir adım atılabilir. Onun için İKÖ’nün toplanması çok önemli. Toplandığı zaman önemli bir karar çıkacaktır.

İKÖ toplantısı ile neler yapılabilir?

İKÖ üyelerinin bir çok ülkeyle temasları var. “Bu yaranın sarılması, bu vahşetin durdurulması için siz de katkı sağlayın” diyebilirler. Meselâ Çin’in, Rusya’nın tavırları önemli bir gelişme sağlayabilir. BM, ABD, Rusya ve AB dörtlüsü henüz oturup ciddî bir karar alamadı. Yardım edecekleri zaman Filistin’e, “önce İsrail’e git elektrik borcunu öde” veya “ilâcını İsrail’den al” diyorlar. Hem para veriyor hem de parayı nerde harcayacağını söylüyor. Yani sağ cebinden çıkardıklarını yine İsrail’in cebine atıyorlar. Dünya kamuoyunda da sanki Filistin’e yardım edilmiş gibi görünüyor. Şimdi böyle numaralar var.

Danışıklı dövüş mü?

Kurdun kuzuyu yeme hesabı.

İsrail’in bu pervasızlığı da buradan mı kaynaklanıyor?

Tabi. İsrail’in sırtı bu noktadan kalın. Kalın olduğu için dünya seyirci kalıyor.

“Sadece İKÖ samîmî bir adım atabilir” diyebilir miyiz?

İKÖ ciddî bir toplantı ve karardan sonra dünyayı uyaracak ve diğerleri de kendine çeki düzen verecek. İKÖ’nün bu hafta toplanacağını tahmin ediyorum. Çünkü İslâm ülkeleri de bunaldı. Olay sadece İsrail-Filistin meselesi halinde devam etmiyor. İsrail F-16’sını Suriye devlet başkanının çatısının üzerinden uçurabiliyor. Bu olayın İsrail-Filistin hattının dışına taşıyacağının bir işaretidir. Suriye’si de, Mısır’ı da, Arabistan’ı da, komşu ülkeleri de bir dayanışma içine girmek zorundalar. Bunu yapamazlarsa İsrail pervasız tutumuyla bu çarpışmayı bütün Ortadoğu’ya yansıtmış olur.

İsrail askeri bahane mi ediyor?

Evet. İsrail “çok ciddî istihbaratımız var” diyor. Halid Meşal’in hangi evde oturduğunu, nereye hareket ettiğini biliyorlar. İstediği adamı istediği gibi takip ediyorlar. O halde asker kaçırıldıysa nerede olduğunu biliyorlardır. Belli bir katliâm ve yıkımdan sonra asker gün yüzüne çıkar. Bundan sonra da hayli bir tahribat olmuş olur. Olay çok farklı bir mecrada geliştiriliyor. Bunu bastırmak için Türkiye’nin tek başına girişimleri sonuç vermiyor. Böylesi olumsuzluklar dünya barışını tehdit ediyor. Amerika buna dikkat etmeli. “Tek kutupluyum” deyip şımarmamalı. Kimse kan ve gözyaşı görmek istemiyor. Üçüncü dünya savaşını doğuracak pervasız ve vurdumduymaz bir tavır var.

Kemal BENEK

10.07.2006


 

Ayrımcılık yaparak güçlü Türkiye olunmaz

Terör ve çatışma uzmanı Ercan Çitlioğlu, Yeni Asya’nın sorularını cevaplandırdı. Çitlioğlu, “Siz Türkiye’yi laik-şeriatçı, cumhuriyetçi-cumhuriyet düşmanı, irticacı-dinsiz, Alevî-Sünnî, Türk-Kürt gibi yapay ayrımlara tâbi tutarsanız, güçlü Türkiye hedefine kilitlenemezsiniz” şeklinde konuştu.

Türkiye-ABD ilişkilerini de değerlendiren Çitlioğlu şöyle devam etti: “Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkilerde, ortaklık kelimesini kullanmak fevkalâde yanlıştır. Bir şirket olarak düşünecek olursak, ABD’nin bu şirketteki payı yüzde seksen, yüzde doksan olur. Türkiye’nin hissesi de yüzde on veya yirmi olur. Bu, iki ülkenin konumunun ortaya çıkardığı realitedir.”

Röportaj bölümünü tıklayın

Hasan Hüseyin KEMAL

10.07.2006


 

ABD ile nükleer ortağız

Türkiye ile ABD arasında 26 Temmuz 2000 tarihinde imzalanan ‘’Nükleer Enerjinin Barışçıl Kullanımına İlişkin İşbirliği Anlaşması’’ ve ekindeki mutabakat zaptı, Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı.

Resmi Gazete’nin dünkü sayısında onayı yer alan anlaşma ile iki ülke, dünya çapında nükleer yayılmanın önlenmesine ilişkin tedbirlerin kuvvetlendirilmesi konusundaki desteklerini teyit ediyor. Türkiye ile ABD’nin taraf oldukları Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasından (NPT) kaynaklanan yükümlülüklerini göz önünde tutarak imzaladıkları bu anlaşma çerçevesinde iki ülke Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun (UAEK) hedeflerini destekliyor.

Anlaşmanın ‘’İşbirliğinin Kapsamı’’ bölümünde, tarafların barışçıl amaçlarla nükleer araştırma ve geliştirmede işbirliği yapabileceği belirtilerek, bu tür bir işbirliğinin eğitim, personel değişimi, toplantılar, ortak çalışma ve projelere katılımları içerdiği, ancak bunlarla sınırlı olmadığı bildiriliyor.

Anlaşmaya göre, bilgi transferi yapılabilecek ancak, gizlilik derecesi taşıyan veriler transfer edilemeyecek. Türkiye’ye transfer edilen özel nükleer malzeme, düşük zenginleştirilmiş uranyum olacak. Transfer edilen malzemelerle patlayıcı yapma ve askeri uygulama yasağı getiriliyor. İşbirliği için UAEK’nın güvenlik denetimi şart koşuluyor.

/ ANKARA

10.07.2006


 

İnsanlık suçu işleniyor

MAZLUMDER Diyarbakır Şube Başkanı Av. Nesip Yıldırım, yaptığı açıklamada İsrail’in Filistin’de insanlık suçu işlediğini söyledi. Yıldırım şöyle dedi: “İsrail, uluslararası hukuka göre, Filistinlilere karşı soykırım ve insanlığa karşı suçlar işlemektedir. İsrail’in suç dosyası iyice kabarık haldedir. İnsanları kasten öldürmek, bir planın icrası suretiyle millî, etnik, ırkî veya dinî bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi ‘soykırım’ suçunu oluşturur.”

Av. Nesip Yıldırım, yaptığı açıklamada, İsrail’in, uluslararası hukuka göre, Filistinlilere karşı, soykırım ve insanlığa karşı suçlar işlediğini belirterek, şunları kaydetti:

“İşgal ve en son yaptığı zulümlerle, İsrail’in suç dosyası oldukça kabarık haldedir. İsrail, yaklaşık 60 yıl önce haksız bir şekilde işgal ettiği ve işgalden itibaren sürekli yaptığı katliam ve hukuksuzlukların ‘soykırım’ ve ‘insanlığa karşı işlenen suçları’ oluşturduğu açıktır. Zamanaşımına tabi olmadan suça katılanların müebbet ağır hapisle cezalandırılmasını gerektiren bu ağır suçlarlara katılan İsrailliler bağımsız ve tarafsız bir Uluslararası Ceza Mahkemesinde cezalandırılmalıdır. Başta ABD olmak üzere, İsrail’in yaptığı işgal ve işlediği bu ağır suçlara ortaklık eden devlet ve aktörlerinde bir gün mutlaka bu mahkemelerde cezalandırılması gerekmektedir.”

Yıldırım, İsrail ordusu’nun, Gazze’yi karadan, havadan ve denizden bombalamayı sürdürdüğünü ifade ederek, şehirde elektrik ve yakıt akışının durduğunu, binlerce insanın yerlerinden göç ettiğini belirtti. Yıldırım, Filistinli seçilmiş bakan ve milletvekillerinin tutuklanmaları, Başbakanlarına ait ofisin bombalanması ve bölgede son derece yetersiz olan altyapının tahrip edilmesi, haksız işgal, gözaltı ve ölümlerin meşru Filistin devletine ve seçilmiş hükümetine karşı haksız fiil ve katmerli zülüm olduğunu vurguladı. Yıldırım şöyle devam etti:

“Mazlum sivil Filistin halkının yanındayız. Kardeşlerimize yapılan haksızlığı ve zulmü, kendimize ve insanlığa karşı yapılmış sayıyoruz. Filistin halkının, ülkelerini işgal eden siyonistlere karşı meşru müdafaa hakkı ve uluslararası hukuktaki tanımıyla ‘direnme hakkı’ mevcuttur. Bunun kullanılması da en tabi haklarıdır. Ancak bu yapılırken zulme dönüşmemeli, kadın, çocuk ve mağdur sivillerin hakları da ihlal edilmemeli ve haktan da uzaklaşılmamalıdır. İsrail’i uluslararası hukuka göre ihlal ettiği soykırım ve insanlığa karşı suçlarına rağmen korumaları, İsrail’e Güvenlik konseyi aracılığıyla yaptırım uygulamayan, kasten göz yuman Birleşmiş Milletler’in çifte standartlı davrandığını, farklı devletler hakkında ise şahin kesildiğini görmekteyiz. Varlık sebebi gereği Birleşmiş Milletler’in İsrail’i korumadan, hak ettiği yaptırımları uygulamasını da beklemekteyiz..

Bir devletin meşruiyeti, insanların haklarına riayet etmesi ve ihlal yapmaması ile ölçülebilir. İsrail devleti, terörist örgüt olarak suçladığı örgütlerin yöntemlerinin daha ağır hallerini uygulamaktan kaçınmamaktadır.

Yeni Asya / DİYARBAKIR

10.07.2006


 

Seçmen erken seçim istemiyor

Ankara Ticaret Odası (ATO), üyeleri ile gerçekleştirdiği ‘’Çarşının Nabzı’’ anketinin ikinci bölümünü açıkladı. Anket, 1056 işyerinde bire bir görüşme yöntemiyle yapıldı. Ankete göre, muhtemel bir seçimde, 2002 yılında oy verdikleri parti yerine bir başka partiye oy vereceklerin oranı yüzde 42, yine aynı partiye oy vereceğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 58 düzeyinde bulunuyor.

Anketi cevaplayanların yüzde 44’ü muhtemel bir seçimde Meclis’te üç partinin temsil edileceğini düşünüyor. Deneklerin yüzde 66’sı erken seçim istemediğini belirtirken, yüzde 34’ü ise ‘’Mümkün olan en kısa zamanda seçim yapılmalı’’ dedi. ‘’Olası bir erken seçim Türkiye ekonomisini nasıl etkiler?” sorusuna, katılımcıların yüzde 80’i ‘’olumsuz etkiler’’, yüzde 20’si ‘’olumlu etkiler’’ cevabını verdi. Ankette deneklere ‘’Seçimler kaç yılda bir yapılmalı?’’ sorusu da yöneltildi. Deneklerin yüzde 23’ü ‘’3 yıl’’, yüzde 25’i ‘’4 yıl’’, yüzde 52’si ‘’5 yıl’’ cevabını verdi. Anket sorularını cevaplayan her 100 kişiden 66’sı ‘’Cumhurbaşkanını halk seçsin’’ dedi. Yüzde 22’si ‘’TBMM tarafından seçilsin’’, yüzde 11’i ise ‘’Tüm parti temsilcilerinin objektif bir isim üzerinde uzlaşması ile seçilsin’’ cevabını verdi. Öte yandan ankete göre artan suç oranlarının sebep oldğu endişe, ulusal güvenliğe ilişkin endişelerin bile önüne geçti.

/ ANKARA

10.07.2006


 

Arın, Rusya yolcusu

TBMM Başkanı Bülent Arınç, resmî bir ziyaret için bugün Rusya Federasyonuna gidecek. Hareketinden önce Esenboğa Havalimanında basın açıklaması yapacak olan Arınç, Moskova’daki temaslarına yarın başlayacak.

Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Boris Grizlov ile bir araya gelecek olan Arınç, aynı gün Meçhul Asker Anıtına çelenk koyacak ve Kızıl Meydanı gezecek. Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı S.M. Mironov ile görüşecek olan Arınç, onuruna verilecek yemeğe katılacak.

Arınç, Rusya Akademik Gençlik Tiyatrosunda oynanan ‘’Don Kişot’’ balesini de izleyecek. 12 Temmuz Çarşamba günü Kremlin Devlet Tarih ve Kültür Müzesi ile Kolomenskoye Müzesini gezecek olan Arınç, akşam da Rus-Türk İşadamları Birliği tarafından verilecek yemeğe katılacak. TBMM Başkanı Arınç ve beraberindeki heyet, 13 Temmuz Perşembe günü Türkiye’ye dönecek.

/ ANKARA

10.07.2006


 

OKS sonuçları açıklanıyor

Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı’nın sonuçları bugün açıklanıyor. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, sınav sonuçlarını açıklamak üzere saat 10.00’da basın toplantısı düzenleyecek. Sınav sonuçları Bakanlığın http://meb.gov.tr internet adresinden duyurulacak.

OKS-Türkçe Matematik (OKS-TM) ve OKS-Matematik Fen (MF) puan türlerinin herhangi birinden 160 ve üzeri puan alan adaylar tercihte bulunabilecekler. Fen liselerine ve İstanbul Validebağ Anadolu Sağlık Meslek Lisesi ile sağlık meslek liselerine OKS-MF puanıyla, diğer okullara ise OKS-TM puanıyla yerleştirme yapılacak. Yerleştirme, adayların puanları ile tercihleri dikkate alınarak, kontenjanlara göre gerçekleştirilecek.

BAŞVURULAR

Okul tercih işlemleri, internet üzerinden, 11-21 Temmuz 2006 tarihleri arasında yapılacak. Adaylar tercih işlemlerini, mezun oldukları veya sınav başvurularını yaptıkları ilköğretim okulu müdürlüklerinde yürütebilecekler. 160’ın altında puan alan adaylar için bilgisayarda tercih ekranı gelmeyecek.

12 OKUL TERCİH EDİLEBİLECEK

Adaylar, okulların özel başvuru ve tercih şartlarına dikkat ederek en fazla 12 okul tercih edebilecekler. Bu tercihler istek sırasına ve okul türlerine göre karışık veya sırayla yapılabilecek. Tercihlerin iptal edilmemesi için okulların e-kılavuzda yayınlanan kayıt-kabul şartlarını adayların dikkatle okumaları gerekiyor. Adaylar, yerleştirme ücreti olarak okul aile birliklerine 2 YTL ödeyecek. Tercih sonuçları 28 Temmuzda açıklanacak. Boş kalan kontenjanlar için 7-13 Ağustos 2006 tarihleri arasında ikinci kez tercih başvuruları alınacak. İkinci yerleştirmenin sonuçları da 20 Ağustosta açıklanacak.

/ ANKARA

10.07.2006


 

‘Manüpilasyon’a 5 tutuklama

Borsada manipülasyon ve spekülasyon yapılarak haksız kazanç elde edildiği iddiasıyla yürütülen soruşturma çerçevesinde tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edilen 23 kişiden 5’i tutuklandı.

Şişli Cumhuriyet Savcısı Mecit Ceylan tarafından tutuklanmaları talebiyle Şişli Nöbetçi 6. Asliye Ceza Mahkemesine sevk edilen 23 kişinin sorguları tamamlandı. Bu kişilerden Mecnur Çolak, Yalçın Kaya, Mehmet Tahir Görpeoğlu, Can Dilmener ve Murat İlgeç, ‘’nitelikli dolandırıcılık’’, ‘’cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak’’ ve ‘’kara para aklamak’’ suçlarından tutuklandı. 18 kişiyse tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Serbest kalanların yakınları sevinç gösterilerinde bulundu. Zanlıların, savcılık ve mahkemedeki ifadelerinde, haklarındaki iddiaları reddettikleri öğrenildi. Şişli Adliyesine gönderilen 26 kişiden 3’ü, savcılıktan serbest kalmıştı.

/ İSTANBUL

10.07.2006


 

AB’nin geleceği Türk genci

Türkiye’deki gençleri çok önemsediklerini belirten UNICEF Başkan Yardımcısı Kul Gautam, “Çünkü Avrupa’da en fazla genç nüfusa sahip olan ülke Türkiye. Sizler gelecekteki AB nüfusunu oluşturacaksınız” diye konuştu.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı ve UNICEF Başkan Yardımcısı Kul Gautam 81 ili temsilen İstanbul’a gelen Türkiye Çocuk İletişim Ağı temsilcilerinin çocuk haklarına dair sorularını cevapladı. Gençlerin fikirlerini dile getirmeleri ve sorunlarını büyüklere ulaştırmalarının son derece önemli olduğunu ifade eden Gautam, Türkiye Çocuk İletişim Ağı’nı oluşturan gençlerin geçtiğimiz hafta Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan çocukların korunmasına dair genelgenin takipçisi olmalarını istedi.

Gençlerden parlak fikirler çıkıyor

Sözlerine yetişkinlerin toplantılarına gençlerin katılmasının önemiyle başlayan Gautam, katılımını sağladıkları ilk uluslar arası toplantının 2002 yılında gerçekleştirilen BM Genel Kurulu Özel Oturumu olduğunu ifade etti. Gautam, “Toplantının sonunda herkes bu durumdan memnun kaldı. Yetişkinlerin günlerce, aylarca müzakere ederek hazırlayabildikleri nihaî deklarasyonu gençler iki günde net, açık, başarılı bir belge ortaya koymayı başardılar. İster yerel ölçekli ister uluslar arası toplantılara ne zaman gençleri davet etsek son derece güzel ve parlak neticeler ortaya çıkıyor” dedi. UNICEF olarak Türkiye’deki gençleri çok önemsediklerini belirten Gautam, “Çünkü Avrupada en fazla genç nüfusa sahip olan ülke Türkiye. Sizler gelecekteki AB nüfusunu oluşturacaksınız. Yapmamız gereken sizlerin iyi eğitimli ve katılımcı bireyler olmanızı sağlamaktır” şeklinde konuştu. Gautam: Barış eğitimi olsun BM ve UNICEF olarak savaş ortamından çocukları korumak için tarafları biraraya getirmeye, diyalog içinde tutmaya gayret gösterdiklerini söyleyen Gautam, Sudan, Sierra Leone, Sri Lanka gibi çatışma bölgelerindeki çocuk askerleri ordudan çıkararak meslekî eğitimlerle kurtarabildiklerini anlattı. Gautam, bazı savaş ortamlarında da çocuklara gerekli sağlık yardımlarını ulaştırabilmek için kısa süreli ateşkesler sağlayabildiklerini söyledi. “Tabiî tüm bunlar yeterli değil. Hâlâ savaşlar, bu savaşlarda ölen çocuklar var. Yapmamız gereken, mücadelemize devam etmek. Şiddete başvurmadan anlaşmazlıkların çözülmesine dair eğitim vermek. Eğitim sistemlerine barış eğitiminin mutlaka koyulması gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuşan Gautam, çocukların sorusu üzerine aile içi şiddete de değindi. Müstehcenlik çok üzücü Gautam, medyada şiddet ve müstehcen yayınların olmasını da “çok üzücü ve olumsuz bir durum” olarak niteledi ve medyanın kendi içinde bir iş ahlâkının gerektiğinin altını çizdi. Gautam ayrıca, suça karışan çocukların danışmanlık, rehabilitasyon, eğitim çalışmalarıyla geri kazanılması gerektiğini de ifade etti.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

10.07.2006


 

Ölüm, memleket yolunda yakaladı

Bulgaristan’ın Hasköy bölgesinde Dimitrovgrad kenti yakınlarında meydana gelen trafik kazasında 5 kişilik gurbetçi Türk aileden 2 kişi öldü, 3 çocuk ağır yaralandı.

Hasköy Bölge Emniyet Müdürlüğü’nden edinilen bilgiye göre, yaz tatili için özel otomobiliyle Hollanda’dan Türkiye’ye gitmekte olan Bektaş Burçak (37), ana yolda ‘’U’’ dönüşü yapmaya çalışırken arkadan gelen otobüs araca çarptı. Yaklaşık 20 metre sürüklenen araçta sürücü Bektaş Burçak ve eşi Aysel Burçak (24) hayatını kaybetti. Çiftin 3, 6 ve 8 yaşındaki iki kız ve bir erkek çocuğu ise ağır yaralandı.

/ SOFYA

10.07.2006


 

Siverek’e 2 yılda 25 okul yapıldı

Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde, eğitime destek kampanyaları çerçevesinde, son 2 yılda, çoğunluğu köylerde olmak üzere 25 yeni ilköğretim okulu hizmete açıldı.

Siverek Kaymakamı Seddar Yavuz, 2004-2005 eğitim öğretim yılından bu yana, vatandaşların da katkılarıyla, çoğunluğu köylerde olmak üzere, 25 yeni ilköğretim okulunun hizmete girdiğini bildirdi. Önümüzdeki yıl, 17 ilköğretim okulu, 37 derslik ve 16 okul lojmanını hizmete açmayı planladıklarını belirten Yavuz, ilçede eğitim alanında yaşanan sıkıntıların giderilmesinde devlet vatandaş işbirliğinin önemine değindi.

/ SİVEREK

10.07.2006


 

Kolejli öğrenciden örnek davranış

İstanbul Robert Koleji 11. sınıf öğrencisi genç kız, yaz tatilini Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan ve günlerinin büyük bölümünü tarla, bağ, bahçe ve ev işlerinde geçiren köylü kadınlarla birlikte geçiriyor.

İstanbul’da hayatını sürdüren ekonomist bir ailenin çocuğu olan İrem Bilgiç (17), daha önce hiç görmediği doğuyu çok merak ettiğinden buraları görmek ve sosyal yardımlaşma faaliyetlerinde bulunmak istediğini ifade etti. Bilgiç, “Kendime göre doğuda yaşayan insanımıza nasıl katkıda bulunabilirim düşüncesiyle Erzincan’a geldim. Bu konuda bölgede köylere yönelik Toplumsal Yatırım Programı çalışmalarını sürdüren BTC Par Danışmanlık Erzincan Ofisi’nin büyük desteğini gördüm. Doğunun kaderine terk edilen köylerini görüp döndükten sonra da çevremi ve arkadaşlarımı gördüklerim konusunda bilinçlendirmek ve onlarında bu konuda duyarlılığını sağlayıp kampanyalar oluşturarak neler yapabileceğimizi değerlendirmek istiyorum. Bu düşüncemle buradaki akranlarımızın büyük şehirlerde onları seven ve destekleyen kardeşleri, arkadaşları olduklarını hissetmelerini sağlamak istedim. Bunun içinde zamanımın büyük bir bölümünü köylü kadınlarla geçirip onların sorunlarına ortak oluyorum. İstanbul’a döndüğümde de diyalogumuzu koparmayarak, onlara elimden geldiğince destek olmaya çalışacağım” dedi.

/ ERZİNCAN

10.07.2006


 

Manisa’da namaz coşkusu

Namaz hakkında kitap yazan ve namaz dâvâsına gönül veren ilahiyatçı, yazar ve fikir adamlarımızın oluşturduğu Namaz Gönüllüleri Platformu, faaliyetlerini İstanbul dışına da taşıdı. Son üç ay içerisinde Başakşehir, Yenibosna, Hamza Yerlikaya Stadı, Sultanbeyli, Zeytinburnu ve Kasımpaşa olmak üzere, altı büyük salon toplantısı düzenleyen plâtform, yedinci toplantısını 7 Temmuz Cuma günü, Manisa’nın Belediye Kültür Sitesi, Lâle salonunda gerçekleştirdi.

Yazarlar Abdullah Yıldız ve Ali Eren ile Dr. Kerim Buladı Hocanın konuşmacı olarak katıldıkları programda, Manisa halkının gösterdiği ilgi yazarlarımızı bile şaşkına çevirdi. 600 kişilik salona sığmayan Manisalılar, salondaki bütün boşlukları, adım atacak yer bırakmamacasına doldurmuşlardı. Ayakta kalan insanlar, salonun sağındaki, solundaki ve gerisindeki boşlukları, ara koridorları doldurduğu gibi, sahnenin önüne hasırlar seren bazı dinleyiciler de yerlere oturarak programı izlemek zorunda kaldılar. Hatta, salonu dolduranlar kadar bir kalabalığın da geri dönmekte olduğunu öğrenen yazarlarımız, bu kez dinleyicileri sahneye dâvet ettiler. Konuşmacıların yanlarına kadar sokulan, önlerine ve arkalarına kadar her yeri dolduran dinleyicilerin ilgisi gerçekten görülmeye değerdi. Salonun büyük bölümünü hanımların ve gençlerin oluşturması ise, dikkati çeken bir başka husustu.

Kur’ân tilâveti ile başlanan programda ilk sözü alan panel yöneticisi Abdullah Yıldız, okunan Kur’ân âyetlerinin bir bölümünden hareketle, “Eğer bu Kur’ân’ı bir dağa indirseydik, onu Allah korkusundan başeğmiş ve paramparça olmuş görürdün/üz” diyen Rabbimizin, Kur’ân’ı anlama/anlatma ve yaşama/yaşatma sorumluluğunu bize yüklediğini, bu sorumluluk bilincinin de günde beş kez namazla diri tutulduğunu hatırlatarak konuşmasına başladı. Yıldız, tevhîd akidesine imandan sonra ilk emredilen ibadetin namaz olduğunu, namazın İslâm’ın “olmazsa olmazı” olduğunu ve Müddessir/42-43. âyette vurgulandığı üzere, namazın terkinin ise cehenneme girme sebebi olduğunu hatırlattı. Herkesin, ‘kendi nefsinizi ve aile efradınızı, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem azabından koruyun’ âyeti ile irkilmesi gerektiğini söyleyen Abdullah Yıldız, Peygamberimizin (asm) saçlarını ağartan sorumluluğun da; sadece kendisinin değil, tevbe eden mü’minlerle birlikte emrolunduğu gibi dosdoğru olma(11/112) talimatı olduğunu hatırlattı. Ve bizi hem dünya ateşinden (kaos, bunalım, stres, mutsuzluk...) hem de ahiret ateşinden (cehennem) kurtaracak olan şeyin, ‘dinin direği’ namaz olduğunu ifade etti.

Ali Eren Hoca ise, namazın derûni boyutuna dikkat çeken konuşmasında; mü’minlerin namaz kılarken, kimi kıyam halinde, kimi rükû ve kimi secde halinde sürekli Allah’ı tesbih eden melekleri hatırlamaları gerektiğini, namazın bütün meleklerin ibadetini sembolize ettiğini, şeytanın ise secdeden kaçındığını söyledi. Mü’minlerin Allah’ın ziyafet sofrasına koşarcasına namaza kalkmaları gerektiğini vurgulayan Eren, Fatiha Sûresi ile ‘günde beş defa kulluk sözleşmemizi yenilediğimizi’ belirtti. Namazlarını eda etmeyenler için, “İzâ fâte’s-salâtu” ifadesinin kullanıldığını hatırlatan Ali Eren, bunun, bizim namazı geçirmemizden öte, namazın bizi geçmesi anlamına geldiğini, dolayısıyla, namazı terkedenin sadece kendisine zarar vereceğinin altını çizdi. Namazın ‘mümimin miracı’ olduğunu, ve mü’minin, teşehhüdde iken Rabbi ile doğrudan konuştuğunun, Rasûlüllah’a (asm) selâm verdiğinin farkında olması gerektiğini söyleyen Eren, Peygamberimizin namazda huzur ve huşû bulduğunu, çok bunaldığında, “yâ Bilâl, bizi ona çağır” diyerek namazla rahatladığını ifade etti ve dinleyicilere de böyle namaz kılmaları gerektiğini öğütledi.

Akılları durduran mucize

Programa “Akılları durduran mucize: Namaz” isminin verilmesinin kendisini çok bahtiyar ettiğini belirterek konuşmasına başlayan aynı isimli kitabın yazarı Dr. Kerim Buladı, bu kadar kalabalık bir insan unsurunun salonu hıncahınç doldurmasının, bu mucizenin bir tecellisi olduğunu söyledi. Salonu dolduranların büyük bölümünün kadın ve çocuk olmasının, sahabe dönemini hatırlattığını belirten Buladı, Rasûlüllah’ın (asm), peşinde namaz kılan kadınlar ve çocuk ağlamaları sebebiyle, sûreleri uzun tutmadığını, bugün de kadınların, çocukların camileri doldurmaları gerektiğini hatırlattı. Anne-babaların çocuklarına çok özenle namazı öğretmeleri ve özellikle gençlerin namaza özendirilmesi gerektiğinin altını çizen Kerim Buladı, geleceğimizden ancak namazla emin olabileceğimizi ekledi. Müslümanların hiç randevu almaya gerek olmadan günde beş kez Allah’ın huzuruna kabul edilmelerinin en büyük nimet olduğunu hatırlatan Buladı, mü’minlerin bu en büyük nimet, akılları durduran bu en büyük mucize sayesinde iç huzura kavuşacaklarını, maddî ve mânevî kirlerden arınacaklarını ve gerçek kurtuluşa/özgürlüğe kavuşacaklarını söyledi.

Yeni Asya / MANİSA

10.07.2006


 

Aliyev, tatil için Antalya’da

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, tatil için Antalya’ya geldi.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i, Azerbaycan Havayollarına ait uçakla geldiği Antalya Havalimanı’nda, Vali Alaaddin Yüksel karşıladı. VIP salonunda bir süre dinlenen Cumhurbaşkanı Aliyev, daha sonra tatilini geçireceği Kemer ilçesine gitti.

/ ANTALYA

10.07.2006


 

Toplu sünnetlere dikkat

Trabzon Tabip Odası Başkanı ve Fatih Devlet Hastahanesi Başhekim Yardımcısı Üroloji Uzmanı Opr. Dr. Aydın Aydın, toplu sünnetlerin zaman zaman riskli durumlara sebep olduğunu kaydederek, bu işlemin mutlaka hekim kontrolünde takip edilmesi gerektiğini söyledi.

Sünnet yaşının, çocuğun sünnet yaşını algılamayacağı ya da bilinçli olduğu dönemlerde yapılmasının daha uygun olacağını ifade eden Dr. Aydın Aydın, sünnetin ne kadar basit görünse de ortada bir cerrahi girişimin söz konusu olduğunu kaydetti.

Sünnette önemli olanın çocuğa yapılacak cerrahi işlemin mümkün olduğunca psikolojik travma oluşmadan, hijyenik şartlara uygun ve problemsiz yapılması olduğuna dikkat çeken Dr. Aydın, “Günümüzde sünnetin anatomik, fizyolojik, psikolojik açılardan bilgisi olmayan kişiler tarafından, uygun olmayan yerlerde ve koşullarda yapılmasının kabul edilebilir hiçbir gerekçesi olamaz. Sünnet ne kadar basit görülse de önemli bir cerrahi girişimdir. Bu nedenle sünnet yapılan yer ve aletlerde sterilizasyon, asepsi, antisepsi gibi tanımladığımız mikrop içermeyen ortam sağlanması zorunludur” dedi.

Sünnetin, genellikle ergenlik çağı öncesi yapıldığını ifade eden Dr. Aydın Aydın, “Son zamanlarda yeni doğan (ilk 2 haftalık) bebeklerde cerrahi işlemin kolaylığı, bebekte yara iyileşmesinin çabuk olması, sünnet sonrası bakımın kolaylığı ve psikolojik travma oluşturmaması nedeniyle en ideal yaş olarak kabul edilmektedir. Her yaşta sünnet yapılabilmekle beraber 2-4 yaş arası çocuklarda kimlik gelişimi, ben merkeziyetçi ve uyumsuz olmaları nedeniyle zorunlu olmadıkça sünnet yapılmamalıdır” diye konuştu.

/ TRABZON

10.07.2006


 

Yazın gıda zehirlenmesi artıyor

Yaz sıcaklarının artması ile besin zehirlenmelerine karşı vatandaşları duyarlı olmaya çağıran uzmanlar, besinlerin buzdolabında tutulmasını ve açıktan gıda satın alınmamasını tavsiye ediyor.

Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Serhat Yamalı, yaz aylarının sıcaklarla birlikte besin zehirlenmelerini beraberinde getirdiğini belirterek, özellikle besin zehirlenmelerinden korunmak için yiyecekleri buzdolabında belirli ısı derecelerinde saklamasına özen gösterilmesi gerektiğini söyledi. Dr. Serhat Yamalı, yaz aylarında iyi yıkanmayan sebze ve meyveler, temiz olmayan su kullanımı, açıkta satılan gıdaların tüketimi ve pişmiş yemeklerin buzdolabı dışında bekletilmesinin toksin ve bakteri oluşumuna sebep olduğuna dikkat çekti.

Besinlerle bulaşan en önemli hastalıkların başında tifo dizanteri, kolera, brucella ile bazı salmonella ve E. Coli türleriyle oluşan gastro enteritlerin geldiğinin altını çizen Dr. Yamalı, şöyle konuştu: “Bu mikroplar insanda kendisini ishal, kusma ve yüksek ateş gibi belirtilerle gösterir. İyi yıkanmayan sebze ve meyve tüketimi, temiz olmayan su kullanımı, açıkta satılan gıdaların tüketimi ve buzdolabı dışında pişmiş yemeklerin bekletilmesi toksin ve bakteri oluşumuna neden oluyor. Besin zehirlenmelerinden korunmak için yiyecekleri buzdolabında belirli ısı derecelerinde saklamaya özen gösterilmeli, sebze ve meyveler bol akan su altında yıkanmalı, dışarıdan açıkta satılan gıdalar alınmamalı, besin satın alınırken son kullanma tarihleri kontrol edilmeli, alınan besinler taze ve kısa sürede tüketilmeli.”

/ BURSA

10.07.2006


 

Avrupa’nın en kirli şehirleri İtalya’da

İtalyan çevre bilimcilerin yaptıkları bir araştırma, Avrupa’da en kirli şehirlerin İtalya’da olduğunu ortaya çıkardı.

İtalya Çevre Bilimleri Araştırma Enstitüsünün, Avrupa’daki 26 şehir üzerinde yaptığı araştırma, ağaçlık alanların az olduğu ve kanalizasyon sorunu bulunan Napoli ile Milano’yu, en kirli şehir listesinin ilk iki sırasında gösterdi.

Araştırmada, İtalya’nın başşehri Roma, en kirli 5. şehir olarak listede yer alırken, en temiz şehrin Helsinki olduğuna dikkat çekildi. Berlin ile Barselona da temiz şehirler olarak 2 ve 3. sırada yer aldılar.

/ ANKARA

10.07.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004