Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Temmuz 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

301’de uygun içtihad fırsatı kaçırıldı

Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in avukatı Fethiye Çetin, gazeteci hakkında verilen mahkumiyet kararının onanmasıyla ilgili kararın kendilerine tebliğ edilmesinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuracaklarını açıkladı.

Savcılığın itirazına rağmen cezanın onanmasının “en azından hukuki açıdan çok üzücü” olduğunu belirten Av. Çetin, Yargıtay Ceza genel Kurulu kararıyla önemli bir fırsatın kaçırıldığını ifade etti. Çetin, “301. madde yorumu açısından son derece hukuki ve demokrasiye uygun bir içtihat yaratabilirlerdi. Bu Türkiye’nin yararına olacaktı. Bu fırsat kaçırıldı” diye konuştu. 7 Ekim 2005’te Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 13 Şubat 2004’te yayımlanmaya başlayan dizi yazısında “Türklüğü alenen tahkir ve tezyif” ettiği gerekçesiyle gazeteciye 6 ay hapis cezası vermiş, cezayı 5 yıllık bir süre içerisinde aynı nitelikte bir suçun tekrarlanmaması uyarısıyla ertelemişti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, suçun oluşmadığını savunan ve davanın esastan bozulmasını isteyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazını, 6’ya karşı 18 oyla reddetmişti.

/ ANKARA

14.07.2006


 

İsrail devlet terörü uyguluyor

Filistin’in Ankara Büyükelçisi Nebil Maruf, “İsrail, vahşi bir şekilde yürüttüğü operasyonlarla örgütlü devlet terörü sergiliyor” dedi. Elektrik sıkıntısının kuyulardan motorla çekilmesi nedeniyle su kıtlığını da beraberinde getirdiğini belirten Maruf şöyle konuştu: “Su olmayınca hastalıklar da yayılacak. Hastanelerimiz ilaç sıkıntısı nedeniyle yeterli şekilde çalışamıyor. İsrail, tank, top ve bombalarla öldüremediği Filistin halkını aç ve temel ihtiyaçlarından mahrum bırakarak yok etmek istiyor. Gerçek soykırım budur.”

Suskun dünya suça ortak

Maruf, İsrail’in eylemlerinin uluslar arası meşruiyetin ayaklar altına alınması anlamına geldiğini ifade ederek, “Gayri insanî terörist eylemlere karşı suskunluğu tercih eden tüm dünya da bu suça ortaktır” dedi. Maruf, gelecek dönemde bölgede çatışmaların şiddetleneceği tahmininde bulunarak, bunu İsrail’in herşeye tek taraflı hakim olma isteğine dayandırdı. Maruf, “Bu bir hudut savaşı değildir. Var olma savaşıdır. Filistin topraklarında var olmaya devam edeceğiz. İsrail, asla zafer elde edemeyecek” dedi.

14.07.2006


 

Kınamak yetmez

TBMM TürkiyeFilistin Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Hüseyin Tanrıverdi, TBMM çatısı altında bulunan Dostluk Gruplarının başkanlarına bir mektup göndererek İsrail’in uluslararası toplum tarafından daha etkin bir şekilde uyarılmasını istedi.

İsrail’in yaptığı saldırılarla kin ve nefret tohumlarını bir daha silinmemek üzere çoğalttığına dikkat çeken Tanrıverdi, “Bu kaygı verici gelişmeler karşısında uluslararası toplum acilen müdahale etmelidir” dedi.

İsrail’in son bir ay içinde yarısından fazlası çocuk 55’i aşkın Filistinliyi öldürdüğünü ifade eden Tanrıverdi, İsrail’in uluslararası antlaşmalara ve BM’nin aldığı onlarca karara rağmen orantısız güç kullanımı ile Filistin halkı ve yönetimi üzerinde psikolojik ve askeri baskı kurduğunu belirtti. Tanrıverdi, “Ne yazık ki dünya kamuoyunun tepkisi, birkaç kınama mesajı ötesine gitmeyen cılız tepkiyle sınırlı kalmıştır” dedi.

İsrail’in özellikle sivil yerleşim alanlarına tanklarla ve ağır teçhizatlarla yaptığı saldırılarda insanların hedef alınmasıyla birlikte alt yapının, kanalizasyonun, köprülerin, enerji nakil hatlarının ve elektrik santrallerinin tahribatı neticesinde Filistinlilerin günlük hayatını adeta bitirdiğini vurgulayan Tanrıverdi, mektubuna şu ifadelere yer verdi:

“Yaşanan son gelişmeler karşısında uluslararası toplumun, insani yardım örgütlerinin, AB ülkelerinin parlamentolarının, BM’nin ve ilgili kuruluşlarının acilen harekete geçirilmesi elzemdir.

Bu sebeple, dünya kamuoyunun ve parlamentoların devreye girerek bu acımasız saldırıların durdurulması için, sizin Başkanlığını yürüttüğünüz Dostluk Grubunun karşılığı olan ülkenin parlamentosunun eş başkanı ile diyaloga geçmeniz ve bölgede öncelikle sükunetin sağlanması ardından kalıcı ve adil bir barışın gelmesi için çabalarınızı bekleriz.”

Kemal BENEK / ANKARA

14.07.2006


 

Türkiye’yi bürokratlar batırıyor

AKP Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş, Türkiye’yi batıranların bürokratlar olduğunu ileri sürdü.

Milletvekilleri Ahmet Uzer, Fatma Şahin, Mahmut Durdu ve Mehmet Sarı ile geldiği İslahiye ilçesinde çeşitli incelemelerde bulunan AKP Gaziantep Milletvekili Aktaş, Ticaret ve Sanayi Odası’nda yaptığı konuşmada Türkiye’yi batıranların bürokratlar olduğunu savunarak, daha önce çalıştığı çeşitli devlet kademelerinde de bunu gözlemlediğini söyledi.

Turgut Özal ile çalıştığı dönemlerde Türkiye ekonomisinin büyük bir ivme kazandığını dile getiren Milletvekili Aktaş, Özal’ı hep rahmetle andığını dile getirdi. Siyasilerin hep suçlandığını belirten Aktaş, oysa ülkenin ekonomisini yönlendiren bürokratların hatalarının sonuçlarına katlanıldığını vurguladı. Aktaş, hayvancılığın bürokrasi sebebiyle ölüme terk edildiğini, hükümetin de üreticiye para kazandırmak için yol gösterdiğini kaydetti.

/ GAZİANTEP

14.07.2006


 

İskeçe Müftüsüne AİHM desteği

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Batı Trakya İskeçe seçilmiş müftüsü Mehmet Emin Aga’nın yaptığı iki başvuruyla ilgili Yunanistan’ı mahkûm etti. AİHM, Yunanistan’ın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili 9. maddesini ihlâl ettiğine hükmetti.

Para cezasına gerek görmeyen AİHM, Yunanistan’ın, mahkeme masrafı olarak yaklaşık 3 bin avro ödemesini kararlaştırdı.

/ STRASBOURG

14.07.2006


 

Arınç: Lenin’le ilgili sözüm espriydi

TBMM Başkanı Bülent Arınç, Moskova ziyareti sırasında Lenin’in mozolesini ziyaret öncesi şaka yollu sorulan bir soruya, kendisinin de esprili bir cevap verdiğini söyledi.

TBMM Başkanı Bülent Arınç, Rusya’daki temaslarının son gününde, Türk gazetecilerle bir araya geldi. Tunceli’deki haberin bir benzerini Moskova ziyaretinde de gördüğünü anlatan Arınç, Lenin’in mozolesini ziyaret öncesi şaka yollu sorulan bir soruya, kendisinin de esprili bir cevap verdiğini söyledi. Arınç, ‘’Bizler, yani suratı asık, daima resmi söylemlerde bulunan, önündeki yazılı metni okuyan insanlar değiliz. Bir espri yaptım ve arkadaşıma da bunun bir espri olduğunu, yayınlanmamasını da rica ettiğimi ifade ettim’’ dedi. Bunu söylemesine rağmen, bu konuşmanın bir gazetenin neredeyse birinci sayfasını dolduracak bir haber haline dönüşmesini yadırgadığını dile getiren Arınç, ‘’Bizim için her şey haberdir’’ yönünde bir anlayış olduğunu kaydetti. Bu haberde, doğrudan doğruya bir düşünceyi, bir fikri ifade etmediğini, konuşmalar sırasında espri yaptığını vurgulayan Arınç, ‘’Bazen mikrofonların açık olduğunu unutursunuz, yanınızdakilerle espri yaparsınız. Bunu bir başkası duymuştur. Yani bu özel konuşmayı, dertleşmeyi veya birisi hakkındaki konuşmayı bizim haberimiz olmadan bir şekliyle buradan alıp haber şeklinde yayınlamak dürüst bir davranış değildir. Bu bir espridir. Bu espri zaman zaman yapılır. Zaman zaman başka şeyler de söylenebilir. Yazılmaması rica edilmişse, yazılmaması gerekir diye düşünüyorum’’ diye konuştu.Arınç, şunları kaydetti: ‘’Kaldı ki bu esprilerin çok daha fazlasını Rus meslektaşlarımızla sizin olmadığınız yerde yapıyoruz. O bakımdan hiç üzerinde durulacak bir şey değil. Ama ben basın adına bir üzüntümü ifade ediyorum. Türkiye’de herkes, her kuruluş, büyük bir değişim ve dönüşüm yaşıyor. Her kurum ve kuruluş kendilerini sorgulamaya başlıyor. Bence sıra geldi ve geçiyor basınımız da kendini sorgulamalıdır.”

/ MOSKOVA

14.07.2006


 

Vakıf üniversiteleri ateş pahası

Vakıf üniversitelerinin çoğunluğu, 2006-2007 akademik yılı ücretlerine yüzde 5-28 arasında değişen oranlarda zam yaptı.

Vakıf üniversitelerinin 2006-2007 eğitim-öğretim yılı ücretleri, Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzunda yayınlandı. Bilkent Üniversitesinde geçen yılın ücreti sabit tutulurken, bazı üniversitelerde geçen yıl ABD doları cinsinden belirlenen fiyatlar YTL’ye çevrildiği için küçük miktarlarda artış veya düşüşler oldu. Vakıf üniversitelerinin çoğunluğu, ücretlerini yüzde 5-28 arasında değişen oranlarda artırdı. Üniversitelerin tıp, diş hekimliği, mühendislik ve mimarlık gibi bölümlerinin fiyatları diğerlerine göre daha yüksek.

/ ANKARA

14.07.2006


 

Asgarî ücret değil, istihdam vergileri düşürülsün

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, ‘’iktidarın, IMF ile asgari ücretin düşürülmesi konusunu tartışmasını dahi abes bulduğunu ve şiddetle kınadığını’’ belirtti.

Ağar, yaptığı yazılı açıklamada, ‘’işsizliğin asıl nedeninin acımasız vergilerle üretime köstek olan iktidar politikaları olduğunu’’ iddia etti. İktidarın IMF ile asgari ücretin düşürülmesi konusunu tartışmasını dahi abes bulduğunu ve şiddetle kınadığını kaydeden Ağar, açlık sınırının bile altındaki asgari ücretin daha da düşürülmesi talebinin çalışan kesimin köle gibi görüldüğünün ifadesi olduğunu savundu. Ağar, ayda 30 dolara çalışanların ülkelerini örnek gösterip ancak ucuz

emekle ayakta kalınabileceğini söylemenin ayıp ve haksızlık olduğunu ifade ederek, bugüne kadar benzeri taleplerle çiftçinin, ücretli kesimin, sanayi üretiminin baskı altında tutulmasını sağlayan IMF’in, bu teklifi de iktidara yapmakta kendinde cüret bulabildiğini bildirdi. Aslında iktidarın zaman zaman ‘’bölgesel asgari ücret’’ tartışmasıyla rakamın aşağıya çekilmesi yolunda ortam hazırlamaya çalıştığını ileri süren Ağar, işsizliğe çarenin ve istihdam oluşturmanın yönteminin bu olmadığını kaydetti. Mehmet Ağar, şöyle devam etti:

‘’Asıl yapılması gereken istihdamın üzerindeki ağır vergi yükünü hafifletmek ve teşvik edici olmaktır. Ne yazık ki iktidarın yanlış ekonomik politikaları ülkedeki sermayenin dışarıya kaçıp başka ülkelerde yatırıma yönelmesine yol açmaktadır. Üretimin en temel girdi kalemlerinden enerjideki durum ortadadır. Bu iktidar, litresi iki doların üzerindeki akaryakıt fiyatı ve benzeri görülmemiş vergi oranıyla her türlü üretimin önünü kesmektedir. Üretime destek olup istihdam sağlamak, katma değer yaratmak, hem adil hem daha fazla vergi almak yerine bu kolaycı yollara sapılması Türkiye’ye karşı bir kötülüktür. Pahalı akaryakıt dolayısıyla kaçakçılık artmış, buradaki kara para dört milyar doların üstüne çıkmıştır.’’ Ağar, DYP olarak, istihdam üzerindeki vergileri düşürmek, akaryakıt fiyatlarını dünya standartlarına çekmek, asgari ücreti yükseltip emeğin kalitesini artırmanın başlıca hedefleri olduğunu ifade etti.

/ ANKARA

14.07.2006


 

Çelişkili beyanlar desteği azaltıyor

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, ‘’Türkiye’nin AB üyelik görüşmeleri için siyasi kararı alan politikacıların, zaman zaman çelişkili beyanlarda bulunmaları Türk kamuoyunun desteğini azaltmaktadır’’ dedi.

Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi (KİK) 21. Toplantısı’nın açılışında konuşan Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin AB ile bütünleşme sürecinde, sosyal tarafların temsilcileri olarak öncü bir rol oynadıklarını söyledi. Bu süreçte sosyal tarafların ilişkisinin siyasi ve diplomatik ilişkilerin ötesinde, toplumun çok büyük bir bölümünü içine aldığını ifade eden Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:

‘’Genel anlamda bu sürecin kazananları da kaybedenleri de sosyal taraflar olduğu için bizlerin yaklaşımları karar vericiler üzerinde etkili olmaktadır. Bu itibarla, Türkiye-AB ilişkilerinde sosyal tarafları ve örgütlü sivil toplumu bir araya getiren komitenizi çalışmalarından dolayı kutluyorum. Türkiye’deki işverenlerin çatı kuruluşu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak komiteye destek ve katılımlarımızı sürdüreceğiz. Benzer desteği yine çalışma hayatı, tarım ve esnaf temsilcilerinin çatı kuruluşlarında da görmekten mutluyuz.’’

Hisarcıklıoğlu, Türkiye AB ilişkilerinde katılım müzakerelerinin başlamasıyla çok önemli bir kilometre taşının aşıldığını dile getirerek, bu aşamaya gelinmesinde hükümetlerin ve diplomatların başarısı kadar sosyal tarafların ve sivil toplum kuruluşlarının katkısının da olduğunu kaydetti. Bu sürece kamuoyunun katkı ve katılımının sınırlı olduğunu savunan Hisarcıklıoğlu, bu eksikliğin görülmesinin ve müzakere sürecinin 3 temel ayağından birinin sivil toplum diyalogu olarak belirlenmiş olmasının ise geleceğe dönük beklentileri açısından olumlu olduğunu anlattı. Hisarcıklıoğlu, AB üyesi ülkelerin kamuoyunda Türkiye’nin üyeliğine yönelik, düşük destek düzeyinin kendilerini cesaretlendirmediğini kaydederek, sözleri şöyle sürdürdü:

‘’Ancak, bizim açımızdan endişe verici olan durum, siyasi iradenin yani bazı üye ülke hükümetlerinin yaklaşımlarıdır. Türkiye’nin AB üyelik görüşmeleri için siyasi kararı alan politikacıların, zaman zaman çelişkili beyanlarda bulunmaları Türk kamuoyunun desteğini de azaltmaktadır. Geçen yıl Tükiye’nin AB üyeliğine kamuoyunun desteği yüzde 70’ler düzeyindeyken son yapılan kamuoyu yoklamalarında bu oranın yüzde 50’nin altında düşmesi endişe vericidir. Oysa sizler de çok iyi biliyorsunuz ki kamuoyu desteği olmadan aday ülke hükümetlerinin müzakere sürecini cesaretle ileri götürmeleri çok zordur. Türkiye’nin AB üyeliğinin hepimiz için bir kazanç anlamına geldiğini kamuoylarımıza anlatmalıyız.’’

Babacan: Somut gelişmeleri görmeye başladık

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan da, geçen yıl 20 Ekimde başlayan tarama sürecinin bir yılda tamamlanacağını hatırlatarak, Türkiye’nin diğer aday ülkelere göre bu konuda hızlı ilerlediğini söyledi. Tarama sürecinin, Türkiye’deki kurumların AB tarafından daha iyi tanınması ve AB müktesebatına göre nerede olunduğunun bilinmesi açısından önemli olduğuna işaret eden Babacan, şöyle konuştu: ‘’Tarama süreciyle ilgili kamuoyuna fazla birşey yansımıyorsa, herşey mükemmele yakın şekilde seyrediyordur. En ufak bir problem, kamuoyunun gündemine taşınır. Katılım sürecinin başında olmamıza rağmen somut gelişmeleri görmeye başladık. Her Bakanlar Kurulu toplantısında, AB’ye uyum çalışmaları, kurul gündemine alınıyor. Nedere olduğumuzu gözden geçiriyoruz.’’

Tarama sürecinin Türkiye ekonomisine olumlu katkı sağladığını ifade eden Babacan, Türkiye’ye yatırım yapanlara bunun nedeni sorulduğunda, istikrardan, güvenden ve AB sürecinden bahsedildiğini, bu sürecin Türkiye’ye, uzun vadeli öngörülebilirlik getirdiğini vurguladı.

/ KAYSERİ

14.07.2006


 

Kur’ân kursları dolup taşıyor

Okulların tatile girmesiyle birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Türkiye çapında camilerde çocuklara yönelik başlatılan “Yaz Kur’an Kursları” büyük ilgi görüyor. Gemlik İlçesi’nde de camiler Kur’an kursuna devam eden çocuklarla şenlendi.

Gemlik İlçe Müftüsü Yusuf Şahin, yaptığı açıklamada, toplam 45 camide, 56 öğretici nezaretinde, 718’i kız ve 842’si erkek öğrenci olmak üzere toplam bin 560 öğrencinin Kur’an-ı Kerim ve temel dini bilgiler öğrenimi gördüğünü bildirdi. Müftü Şahin, “Yaz Kur’an Kursları”nın 26 Haziran 2006 tarihinde başladığını hatırlatarak, “Kurslarımız hafta içi her gün saat 09.00’dan 12.00’ye kadar 60 gün boyunca (9 hafta) devam edecek. Bu süre zarfında öğrencilerimizin öncelikle Kur’an-ı Kerim okuyabilmeleri sağlanacak. Ayrıca onlara namaz süre ve duaları ile en temel dini bilgiler öğretilmektedir. Bu kurslarla kursa katılanların namaz sürelerini usulüne uygun öğrenebilmeleri, herkesin bilmesi gereken ilmihal bilgilerinin doğru ve sağlam kaynaklardan yetkili kişilerce öğretilmesi amaçlanmaktadır” diye konuştu. Gemlik’in nüfusuna göre bin 560 öğrencinin az olmasından yakınan Müftü Yusuf Şahin, bu rakamın daha yüksek olmasını arzu ettiklerini kaydetti. Veysel Karani Camii İmam Hatib-i Mustafa Gürler ise, camilerinde 140 öğrencinin kursa devam ettiğini belirterek, ilköğretim 5. sınıfı bitiren öğrencilerin kursa kayıt yaptırabildiklerini ve kurslarda öğrencilere Kur’an-ı Kerim, itikat, ibadet, siyer konularında eğitim verildiğini kaydetti. Camilerinde 3’ü fahri olmak üzere toplam 4 eğiticinin vazife yaptığını kaydeden Gürler, kız öğrencilere ise bayan öğretmenlerin ders verdiğini sözlerine ekledi.

/ BURSA

14.07.2006


 

‘Atabeyler’için 24 yıl istendi

Kamuoyunda “Atabeyler Grubu” olarak bilinen soruşturma kapsamında, 2 emniyet müdürü, 2 subay ve 2 astsubayın da aralarında bulunduğu 10 kişi hakkında “hükümetin görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs için anlaşma” suçundan iddianame hazırlandı.

Terör ve organize suçlara bakmakla görevli Ankara Cumhuriyet savcılarından Dilaver Kahveci tarafından Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine sunulan iddianamede, şüphelilerin eylem yapma konusunda anlaşmalarının Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 220. maddesinde tanımlanan “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” kapsamı dışında olduğunun altı çizilen iddianamede, şüphelilerin suç işlemek için anlaşmalarının TCK’nın 316. maddesinde düzenlendiği belirtildi. İddianamede pilot yüzbaşı Murat Eren, Erkut Taş, Yasin Yaman, Yakup Yayla, Yunis Akkaya’nın “Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs suçunu işlemek için anlaşma” suçuna uyan TCK’nın 316/1 ve “izinsiz patlayıcı bulundurmak ve nakletmek” suçunu düzenleyen 174/1-2 maddelerinden 7 yıl 6’şar aydan 24’er yıla kadar hapisleri talep edildi. Yunis Akkaya ve Erkut Taş hakkında ayrıca “ruhsatsız silah bulundurma” ve “silah alım satımına aracılık etme” suçundan 1’er yıldan 3’er yıla kadar hapis cezası istendi. İsmail Binici, Mehmet Karatepe, Mustafa Raşit Çavdar ve Cemal Hasan Özdeş’in de TCK’nın 316/1. maddesi uyarınca 3’er yıldan 12’şer yıla kadar hapisleri istenen iddianamede, iş adamı Kıy’ın da “oluşuma yardım” suçundan 1.5 yıl ile 6 yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırılması talep edildi. Bu arada, soruşturma sırasında ifadeleri alınan Seyit Mehmet Ertürk, Fuat Ertürk, Mesut Terme, Yusuf Vehbi Eren ve Ömer Faruk Çolakoğlu hakkında ek takipsizlik kararı verildi.

/ ANKARA

14.07.2006


 

Danıştay’dan TÜPRAŞ’a onay

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 13. Dairenin, TÜPRAŞ’ın yüzde 51’lik hissesinin özelleştirilmesine imkan tanıyan Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararı, ihale ilanı, ihale şartnamesi ve ihale komisyonu satış kararının iptal talebinin reddine ilişkin kararını onadı.

Petrol-İş Sendikası’nın, TÜPRAŞ’ın yüzde 51’lik hissenin blok satış yöntemiyle özelleştirilmesini öngören ÖYK kararı, ihale ilanı, ihale şartnamesi ve ihale komisyonunun satış kararının iptali talebiyle açtığı davada sona yaklaşıldı. Alınan bilgiye göre, söz konusu işlem ve kararlarla ilgili iptal talebini reddeden Danıştay 13. Dairesi’nin kararlarına ilişkin temyiz talebini görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Petrol-İş Sendikası’nın itirazlarını reddederek 13. Daire’nin kararlarını onadı.

/ ANKARA

14.07.2006


 

Sezer, İsrail için devlet zirvesini toplasın

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır, İsrail’in Filistin başta olmak üzere Ortadoğu’da yaptığı katliamı kınayarak, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in devlet zirvesini toplayıp Türkiye’nin bu konudaki tavrını netleştirmesini istedi.

Partisine katılım töreni için Batman’a gitmeden önce Diyarbakır’da İl Başkanlığı’nı ziyaret eden MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır, yaptığı açıklamada, İsrail Devleti’nin Filistin ve Lübnan’daki saldırganlığını şiddet ve nefretle kınadıklarını açıklayarak, İsrail’in aşırı güç kullanarak sivil halkın kanını akıttığını ve katliam yaptığını vurguladı. Sebebi ve gerekçesi ne olursa olsun İsrail’in bu kadar pervasızca insanları öldürmesi, sivil hedeflere saldırmasının insanlık tarihine kara bir leke olarak düşeceğine dikkat çeken Şandır, şöyle konuştu: “Türkiye olarak Ortadoğu’da yaşanan bu trajediye itiraz edilmesini özellikle sayın Cumhurbaşkanı’nın tüm siyasi partilerin genel başkanlarını toplayarak Türkiye’nin bu konudaki tavrını netleştirmesini ve İsrail’e gerekiyorsa diplomatik yolla bu yolun yanlış olduğunu bildirilmesini MHP olarak davet ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı hızla bir devlet zirvesi toplamalıdır. TBMM olağanüstü toplanmalıdıır. İsrail’in bu Ortadoğu’daki saldırganlığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak kınamalıdır. Diplomatik yoldan yapılması gereken ne varsa o yerine getirilmelidir. AKP hükümetinin ve özellikle sayın Başbakanın, Dışişleri Bakanının başlangıçtan bu yana bu konudaki yanlış tavırları, Türkiye’nin bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmesini engellemektedir.” Ortadoğu’daki İsrail katliamına siyaset üstü yaklaşılmasını isteyen Şandır, aydınların da bir araya gelerek ortak bir deklarasyon yayınlaması gerektiğini kaydetti.

/ DİYARBAKIR

14.07.2006


 

AKP Balçova’ya bomba

İzmir’de AKP Balçova İlçe Teşkilatının bulunduğu binada poşet içinde bırakılan ses bombası patladı. Patlamada ölen ya da yaralanan olmadı.

Edinilen bilgiye göre, birinci katında AKP Balçova İlçe Teşkilatının bulunduğu 5 katlı apartmanın girişinde patlama meydana geldi. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı. Patlamanın meydana geldiği apartmanda hasar oluştu. Binaların camları kırılırken, çevrede bulunanlar patlama sebebiyle korku dolu anlar yaşadı. Patlamaya, apartmanın girişine poşet içinde bırakılan ses bombasının neden olduğu ihtimali üzerinde duruluyor. İzmir Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri inceleme başlattı. AKP İzmir İl Başkanı Ali Aşlık, patlamayla ilgili, ‘’Türkiye’de huzurdan rahatsız olan kesimler var’’ dedi. Aşlık, kendilerine yönelik yapılan bu tür saldırıların ilk olmadığını, daha önce de İl Başkanlığı ve Çiğli İlçe Teşkilatı binalarına bu tür saldırı girişimleri olduğunu hatırlattı.

/ İZMİR

14.07.2006


 

MÜSİAD ile Kızılay arasında işbirliği

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Türk Kızılayı ile ortak çalışma protokolü imzaladı.

Protokol kapsamında MÜSİAD, Türk Kızılayı ile kan bağışını teşvik etmek, kan bağışının sağlık açısından önemini vurgulamak için ortak eğitim projeleri düzenleyecek. Protokolün imza töreninde konuşan MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Bolat,

Türk Kızılayının can dostu bir kuruluş olduğunu kaydederek, ‘’Felaketlerde ilk yardıma gelen kuruluşlardan biridir. Başarılı ve örnek faaliyetlere imza atmıştır. Bu kuruluşların desteklenmesi büyük önem taşıyor’’ dedi.

Bolat, MÜSİAD’ın sosyal sorumluluk bilinci çerçevesinde geçen yıl Kasım ayında üyeler arasında gönüllü kan bağışı gerçekleştirdiğini ve 150’nin üzerinde katılım olduğunu belirterek, bunu tüm Türkiye’ye yayma konusundaki niyetlerini Türk Kızılayına ilettiklerini söyledi.

Bolat, protokol çerçevesinde ilk faaliyetlerinin, sonbaharda İstanbul’da ve 27 MÜSİAD şubesinde işadamlarının katılımıyla kan bağışı kampanyası düzenlemek olacağını bildirdi.

/ İSTANBUL

14.07.2006


 

956 kişiye bir dernek düşüyor

Türkiye’de her 956 kişiye bir dernek, her 14 bin 718 kişiye de bir vakıf düşüyor.

İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün verilerinden derlenen bilgiye göre, yurt genelinde faaliyetini sürdüren 76 bin 817 dernek ile 4 bin 989 vakıf bulunuyor. 2005 yılı nüfus kütüklerine kayıtlılarına göre 73 milyon 429 bin 426 kişinin yaşadığı ülke genelinde her 956 kişiye bir dernek, her 14 bin 718 kişiye de bir vakıf düşüyor. Türkiye’de şimdiye kadar 180 bin 384 dernek kuruldu. Kuruluşu gerçekleştirilen 103 bin 567 dernek çeşitli nedenlerle faaliyetlerini sonlandırdı. Bu derneklerden 30 bin 962’si mahkeme tarafından kapatıldı, 23 bin 330’u ise genel kurul kararıyla faaliyetlerini sona erdirdi. Faaliyetlerini sürdüren derneklerin de 476’si kamu yararına çalışan dernek statüsünde bulunurken, 14 bin 392 derneğin bulunduğu İstanbul, en fazla derneğin bulunduğu şehir oldu. İstanbul’u 7 bin 403 dernek ile Ankara, 3 bin 766ile İzmir, 2 bin 799 ile Bursa, 2 bin 130 ile Kocaeli takip ediyor. En az dernek ise Şırnak’ta bulunuyor.

/ ERZURUM

14.07.2006


 

Başbakan’a hakarete 11 ay hapis cezası

Gaziantep’te şehit oğlunun cenaze töreninde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan Ahmet Kömür, 11 ay 25 gün hapisle cezalandırıldı.

3. Sulh Ceza Mahkemesinde görülen davanın duruşmasına tutuksuz yargılanan Ahmet Kömür ile avukatı Mehmet Özdemir katıldı. Ahmet Kömür, savunmasında sözlerinin anlık bir tepki olduğunu ve iddia edilen sözleri söylediğini belirtti. Hakim, Ahmet Kömür’ün 11 ay 25 gün hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Mahkeme cezayı erteledi. Ahmet Kömür, adliye önünde gazetecilere yaptığı açıklamada, bu şekilde yargılanmaktan gurur duyduğunu, vatanı için yargılandığını belirterek, “Oğlumun cenaze töreninde yaptığım konuşmalar sadece benim o andaki tepkimdi” dedi.

/ GAZİANTEP

14.07.2006


 

Karikatür raporu Erdoğan'da

Diyanet İşleri Başkanlığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve kabine üyelerine İslam dünyasını ayağa kaldıran “karikatür” kriziyle ilgili 192 sayfalık bir rapor sundu.

Raporda, karikatürlerin yayınlanmasına destek veren ve karşı çıkan liderlerin isimlerine de yer verildi. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez başkanlığındaki bir heyet tarafından 6 aylık bir çalışma sonucu hazırlanan “Batı Düşüncesinde Hz. Muhammed Tasavvuru ve Dünya Basınında Karikatür Krizi Raporu” adlı rapor, Başbakan Erdoğan’a ve Bakanlar Kurulu üyelerine sunuldu. Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça ve Arapça dillerinden ikişer uzmanın üzerinde çalıştığı rapor, tüm dünya medyası irdelenerek hazırlandı. Rapor, Hz. Muhammed’e (a.s.m) hakaret içeren karikatürlerin bir Danimarka gazetesinden yayınlanmasından sonra dünya çapında meydana gelen olayları, tepkileri ve dünya medyasında konuyla ilgili yer alan tüm haber ve yazıları içeriyor. Vakitan’dan Dünya Kiliseler Birliği’ne, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’den ABD Başkanı George Bush’a kadar krizle ilgili görüş bildiren tüm liderlerin ve kuruluşların değerlendirmelerine raporda yer verildi. Türk medyasının “karikatür krizi”ne bakışının da mercek altına alındığı raporda, medyanın, daha önce fazla yer vermediği karikatür kriziyle ilgili gelişmeleri bir anda kucağında bulduğu kaydedildi.

/ ANKARA

14.07.2006


 

Diyanet’ten hacı adaylarına 2 öğün yemek müjdesi

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Fikret Karaman, kadın hacı adaylarının daha rahat ibadet yapabilmesi için hem Mekke’de hem Medine’de 2 öğün yemek dağıtmayı planladıklarını bildirdi.

Karaman, yaptığı açıklamada, Türk hacı adaylarının kutsal topraklarda ibadetlerini rahatça yapabilmeleri amacıyla çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti. Bu kapsamda 2 kez Suudi Arabistan’a gittiklerini ifade eden Karaman, ihtiyaca cevap verecek kadar ev kiraladıklarını, Suudi Hac Bakanlığı ile görüşerek, hacıların seyahat, ibadet ve ikametleriyle ilgili ayrıntıları karara bağladıklarını söyledi.

Hacı adaylarının sağlığı ve beslenmelerinin önemli bir konu olduğunu vurgulayan Karaman, kadın hacı adaylarının daha rahat ibadet yapabilmesi için hem Mekke hem Medine’de sabah kahvaltısı ve akşam yemeği olmak üzere 2 öğün yemek dağıtmayı planladıklarını bildirdi.

Gelişen ve değişen şartlar karşısında eğitimin önemine de dikkat çeken Karaman, hacı adaylarının, hac ibadeti ve hacda insanî ilişkiler konusunda bilgilendirileceğini söyledi. Görsel malzeme kullanılarak yapılan eğitimin daha kalıcı olacağını vurgulayan Karaman, geçen hac mevsimi kutsal topraklara götürülen çekim ekibinin, 2 CD hazırladığını anlattı. CD’lerden birinin dini bilgiler içerdiğini belirten Karaman, ‘’Hac Rüyası’’ adlı diğer CD’de Anadolu’da bir kişinin haca gidişinin anlatıldığını kaydetti. karaman, Bu CD’lerin hacı adaylarına dağıtılabileceğini ifade etti.

/ ANKARA

14.07.2006


 

Güneydoğu’da susuz yaz

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki 5 ilde toplam 678 yerleşim biriminde içme suyu sıkıntısı yaşanıyor.

Alınan bilgiye göre, bölgede yaz mevsiminde artan sıcaklarla birlikte yaşanan içme suyu sıkıntısı bu yıl da kendini hissettiriyor. İçme suyu sıkıntısı yaşanan bazı yerleşim yerlerinde vatandaşlar, ihtiyaçlarını kilometrelerce uzaklıktaki kuyulardan eşeklerle sağlıyor.

Kuyulardan kovalarla çekilen içme suyu, eşeklerin sırtındaki semerlere yerleştirilen bidonlarla taşınıyor. Kuyudan su taşıma işi ise kadınlar tarafından yürütülüyor. Kadınlar sabahın erken saatlerinde, eşeklerle yerleşim yerinin dışında bulunan kuyulara gelerek, burada uzun süren uğraşlar sonucu temin ettikleri içme suyunu bidonlara doldurup evlere taşıyor.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki Diyarbakır, Siirt, Batman, Mardin ve Şırnak’ta Köylerin Altyapısını Destekleme Projesi (KÖYDES) kapsamında yoğun bir çalışma yürütülürken, halen 678 yerleşim yerinde içme suyu sıkıntısı yaşanıyor. Güneydoğu Anadolu Bölgesi için hükümetin 226,6 milyon YTL ödenek ayırdığı KÖYDES Projesi kapsamında, 1 yılda Diyarbakır’da 983, Siirt’te 300, Batman’da 470, Mardin’de 2 ve Şırnak’ta 5 olmak üzere toplam bin 760 yerleşim birimi içme suyuna kavuştu.

Kuyu suyu için analiz yapılmalı

Dicle Üniversitesi (D.Ü) Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Ceylan, kuyulardan temin edilen suyun mutlaka analizinin yapılması gerektiğine dikkati çekti. Bazı yerleşim yerlerinde içme suyunun halen kuyulardan sağlandığını kaydeden Ceylan, içme suyu için kuyu açılırken, dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı: “Kuyudan temin edilen içme suyuna çok dikkat edilmelidir. İçme suyunun sağlandığı kuyu eğer 3 metreden daha derinse yüzeyde bir kirlilik olmaz. Ancak kuyu suyu yeraltındaki çatlaklıklardan dolayı kirlenebilir. Bunun için suyun kullanılmadan önce analizinin yapılması gerekir. Mümkünse kova yerine tulumba ile su çekilmeli, kova ile suyun çekildiği kuyu her zaman kirliliğe açıktır.’’ Ceylan, bölgede yaz mevsiminde içme suyundan kaynaklanan, ishal, tifo ve bağırsak parazitleri hastalıklarının sıkça görüldüğünü kaydetti.

/ DİYARBAKIR

14.07.2006


 

ÖNDER: Sorumlular hesap vermeli

İmam hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) Yönetim Kurulu yapılan yazılı açıklamada Danıştay’ın verdiği bir kararla Meslek Lisesi öğrencilerinin magdur edildiğine dikkat çekildi.

Meslek Lisesi öğrencilerinin Açık Liselere geçişini kolaylaştıran düzenleme sebebiyle 50 binden fazla meslek lisesi mezunu veya meslek lisesi son sınıf öğrencisi açık liseye geçiş yaptığı hatırlatılan açıklamada şu görüşler dile getirildi: “Danıştay’daki davanın olumsuz sonuçlanması üzerine, Açık Liselere kayıt olmuş öğrencilerin kayıtları, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından silindi. Ancak bu öğrenciler, Öğrenci Seçme Sınavı’na kafalarındaki soru işaretlerine rağmen girdiler. Durumlarının ne olacağı hep tartışma konusu oldu.”

YÖK’e bağlı Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından sınavın yapıldığı tarihten günler sonra öğrencilerin tedirginliğini artıran bir uyarı yazısı gönderildiğine işaret edilen açıklamada,” Bu yazı bilgilendirme ve uyarı değil, olsa olsa skandal bir belgedir” denildi.

ÖSYM Sınav Hizmetleri Müdürlüğü tarafından hazırlanan uyarı yazısının öğrencilerin eline günler sonrasında ulaştığına dikkat çeken ÖNDER Yönetim Kurulu şunları kaydetti: “Söz konusu belgede ciddiyetten yoksun bir tavrı sergileniyor. ÖSYM’nin öğrencileri günler öncesinde bilgilendirmesi ve belirsizlikleri ortadan kaldıracak açıklamalar yapması gerekiyordu. ÖSYM, 50 binden fazla öğrencimizi bir kere daha tedirgin etmiştir. Bu tür uyarıların zamanında yapılması gerekirdi. Sorumlulardan yasalar çerçevesinde hesap sorulması gerektiğini düşünüyoruz. YÖK ve ÖSYM, bu hatasını bir an önce telâfi etmelidir.”

/ İSTANBUL

14.07.2006


 

Çanakkale Boğazı’na dev Türk bayrağı

Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanlığı, kent tarihiyle özdeşleşen “Dur Yolcu’’ yazısının üzerine, 96 metrekare ebadında dev Türk bayrağı dikti.

Alınan bilgiye göre, yerden 45 metre yükseklikteki, 96 metrekare büyüklüğündeki dev Türk Bayrağı, Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanlığı tarafından boğazdan geçen tüm gemilerin rahatça görebileceği, Kilitbahir köyünde 1960 yılında yaptırılan “Dur Yolcu’’ yazısının üzerine dikildi. Mart ayında “Dur Yolcu’’ yazısının karşısındaki ‘’18 Mart Tepesi’’ne konulan aynı büyüklükteki dev bayrak da büyük ilgi görmüştü.

/ ÇANAKKALE

14.07.2006


 

Yüksekova’da şarbon karantinası

Hakkari’nin Yüksekova İlçesi’nde şarbon vakası nedeniyle 4 köy ve 1 mezranın karantina altına alındığı, yaklaşık 30 küçükbaş, 50 büyükbaş hayvanın da telef olduğu bildirildi.

İlçe Tarım Müdürü Mehmet Bilgin yaptığı açıklamada, ilçeye bağlı Kısıklı Köyü Yemişli Mezrasındaki çiftçilerin ihbarları doğrultusunda ekiplerin köyde incelemelerde bulunduklarını belirtti. İncelemelerde ekiplerin iki koyunun telef olduğunu tesbit ettiğini dile getiren Bilgin, ancak kesin sonuç alınması amacıyla hayvanlardan numune alarak Elazığ’a tahlile gönderdiklerini, numunelerin pozitif çıktığını ifade etti.

/ YÜKSEKOVA

14.07.2006


 

Başörtüsü başrolde

Almanya’da Türk nüfusunun üç milyona yaklaşmış olması, medya sektöründe de Türk kültürü ile ilgili programlara ilginin artmasına sebep oluyor.

Almanya’da yayın yapan ARD Televizyonundaki “Türkisch für Anfanger” (Yeni Başlayanlara Türkçe) adlı dizi bunlardan biri. Türkiye sosyal hayatının vazgeçilmezlerinden olan başörtüsü de dizideki yerini almış. Dizinin ana figürlerden biri olan Yağmur başörtüsü takıyor.

Yapımcı Alban Rehnitz, diziyi çekerken klişeleri kırmak istediklerini ve bunu da başörtüsü takan Yağmur tiplemesiyle başardıklarını dile getiriyor.

Rehnitz, bu karakteri şöyle anlatıyor: “Yağmur dindar biri ve başörtüsü takıyor, ama bunu kendi kararıyla yapan bir genç kız. Yani baskı altında değil. Babası ise liberal biri ve çocuklarına kural koymak istemiyor. Yağmur için anti-klişe demek doğru olur. Nitekim inancını yaşamak istediği için ailesiyle çatışmaya giriyor.”

Dizinin çekimlerinin devam edeceği konusunda iyimser olduğunu dile getiren Rehnitz, Türkiye’deki medyanın da diziye büyük ilgi gösterdiğini aktarıyor. Rehnitz, dizinin bir gün Türk televizyon kanallarında da gösterilebileceğinin altını çiziyor.

YENİ ASYA / İSTANBUL

14.07.2006


 

Meme kanserinden korunmanın yolları

Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Özgül Karayurt, kadınların günlük beslenmede A, C ve E vitaminlerinin alımının arttırılmasının, menopoz öncesinde meme kanseri gelişme riskini azalttığını açıkladı.

Kadınların hayatı boyunca meme kanseri olma riskinin yüzde 13 olduğunu ifade eden Karayurt yaptığı açıklamada, “Önemli olan meme kanserinden korunabilmektir. Ancak kanser oluşanların sadece yüzde 25’inde tanımlanmış risk faktörleri mevcuttur. Bu risk faktörlerinin önemli bir kısmı da kontrol edilebilir risk faktörleri değildir” dedi.

Meme kanserinden korunmak için dikkat edilmesi gereken hususları anlatan Yrd. Doç. Dr. Karayurt, “Haftada 3-4 saat yapılan egzersiz (haftada 4 saat tempolu yürüyüş gibi) yağ dokusunu azaltmaktadır. Yağ hücrelerinden östrojen üretiminin baskılanması meme kanseri sıklığını yüzde 35-40 oranında azaltmaktadır. Haftada 3 veya 4 saat egzersiz yaparak, hem ilk adet yaşının geciktirilebileceği hem de genç kızların adet sayısının azaltılabileceği gösterilmiştir. Bu da hayat boyu meme kanseri riskini azaltmaktadır. Ancak koruyucu etkinin sürekliliği için düzenli spor yapılması önerilmektedir” diye konuştu.

İlk doğum yaşının erken olması meme kanseri riskini azaltmada önemli faktörlerden biri olduğunu kaydeden Karayurt, “Emzirmenin meme kanseri riskini düşürdüğü belirtilmektedir. Annenin emzirmesi menopoz öncesi gelişen meme kanseri sıklığını yüzde 20-35 oranında azaltmaktadır. Ayrıca meme emzirme sadece annenin meme kanseri oluşması riskini değil emzirdiği kızının da riskini azaltabileceği üzerine görüşler vardır” dedi.

Meme kanserinin oluşmasında

rol oynayan risk faktörleri

Birçok faktörün meme kanseri riskini arttırdığını, bunlardan en önemlilerinin yaş ve cinsiyet olduğunu ifade eden Karayurt, meme kanseri oluşumunda rol oynayan risk faktörlerini şöyle sıraladı:

CİNSİYET: Kadın olmak meme kanseri riskini arttırmaktadır. Tüm meme kanserlerinin yüzde 99’u kadınlarda, yüzde 1’i erkeklerde görülür.

YAŞ: Yaş en önemli bağımsız risk faktörüdür. Yaş ilerledikçe, özellikle 50 yaş üzerinde risk artar. Meme kanserinin yüzde 78’i 50 yaş ve üzerindeki kadınlarda oluşur. 20 yaşın altındaki kadınlarda nadir görülmektedir.

SİGARA: Aktif sigara içen kadınlar ile sigara içmeyen kadınlar meme kanseri gelişme sıklığı açısından karşılaştırılmış ve aralarında bir fark belirlenmemiştir. Ancak pasif olarak sigara dumanına maruz kalanlarda diğer bir deyişle pasif içicilerde meme kanseri gelişme riski artmaktadır. Bunun sebebi, pasif sigara içenlerin aile içinde sigara dumanına daha erken yaşta maruz kalmasıyla açıklanmaktadır.

AİLE ÖYKÜSÜ: Ailede anne veya kız kardeş gibi birinci derecede yakınlarında veya her ikisinde meme kanseri bulunması, riski 2 ila 3 kez arttırır.

ADET ÖYKÜSÜ: Kadınlık hormonu olan östrojen hormonu, memede kanserin gelişme riskini arttırır. İlk adetin 12 yaştan önce olması ve 55 yaştan sonra adetten kesilme, kanser gelişme riskini arttırır. Adet görme süresinin uzaması meme kanseri riskini arttırırken kısalması riski azaltır.

DOĞUM ÖYKÜSÜ: Ergenlikte kadın memesinde başlayan gelişim gebelik döneminde tamamlanır. Hiç doğum yapmayanlar ve ilk çocuğunu 30 yaştan sonra doğuranlarda, meme kanseri gelişme riski artmaktadır.

HORMONLU İLÂÇ KULLANIMI: Doğum kontrol ilâçlarının kullanımına erken yaşta başlanması ve uzun süre kullanılması (5 yıl üzerinde) 45 yaş altında oluşan meme kanseri gelişme riskini arttırmaktadır. Adetten kesildikten sonra östrojen hormon ihtiva eden ilâçların uzun süreli kullanımı (5 yıl üzeri) riski artırır.

YÜKSEK SOSYOEKONOMİK DURUM: Sosyoekonomik durumu yüksek olan kadınlarda meme kanserine daha fazla rastlanmıştır. Bunun sebebi sosyoekonomik düzeyi yüksek olan ailelerin kızlarının daha iyi beslendikleri için daha erken gelişmeleri, erken yaşta adet görmeleri, buna bağlı olarak da östrojene maruz kalma süresi uzamasıdır. Çocuklarının eğitim ve iş sebebiyle geç doğum yapmaları, çocuklarını emzirmemeleri ve teknolojinin getirdiği çevre kirlenmesine daha fazla maruz kalmaları da diğer sebeplerdir.

ALKOL KULLANIMI: Günlük alkol alım miktarı meme kanseri gelişme riskini arttırmaktadır. Özellikle 30 yaş altında alkol alımına başlanması ve günde 3 bardak yüksek dereceli alkol tüketimi riski arttırmaktadır.

BESLENME: Aşırı yağlı beslenmenin, meyve ve sebze tüketmemenin meme kanserini artırdığı ileri sürülmektedir.

ŞİŞMANLIK: Adetten kesildikten sonra yani menopoz döneminde yumurtalıklardan östrojen üretilmiyor. Buna karşı yağ dokusu bir miktar östrojen üretmeye devam ediyor. Yağ dokusu ne kadar fazla olursa östrojen üretimi de o kadar fazla olmaktadır. Östrojene maruz kalmada meme kanseri riskini arttırmaktadır.

RADYASYON: Erken yaşta özellikle 30 yaşın altında veya ergenlikten önce radyasyona maruz kalma meme kanseri gelişme riskini arttırır.”

/ ERZURUM

14.07.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004