Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

AB’den mesaj var: 301’i kaldırın

Ali Babacan geçen haftayı Brüksel’de geçirdi. Aynı sırada, bir başka heyet de Brüksel’de müzakere sürecini yürütüyordu. Yani, hem Komisyon hem de Konsey ile tatil sonrasında veya sonbaharda beklenen Kıbrıs krizi öncesinde ilk temas yapılmış oldu. Türk yetkililerine önemli mesajlar ve ipuçları verildi.

Avrupa Birliği yetkililerinin verdikleri mesajlar son derece netti.

Bana da tekrarladılar.

“Eğer Kıbrıs krizinin büyümesini istemiyorsanız… Eğer bu krizin kontrolden çıkıp, Türkiye ile AB ilişkilerinin durmasına yol açmasını engellemek istiyorsanız… Hemen harekete geçin…”

Harekete geçip ne yapmamız gerekiyor ?

“Reformlarınıza öncelik verin. Kıbrıs konusundaki sıkışıklığı görüyor ve anlıyoruz. Bir tren kazasına uğramamak için, en kolay gerçekleştirebileceklerinizi ön plana çıkarın. Reformları hızlandırın…”

Reformlardan ne kastediliyor?

1) 301’i tümüyle kaldırın veya gereken değişiklikleri yapın. 301 ile yolunuza devam edemezsiniz.

2) Vakıflar ile ilgili yasayı biraz daha düzeltip yasalaştırın.

3) Ombudsman yasasını çıkarın.

4) TSK harcamalarını Sayıştay denetimine sokun.

5) Ruhban Okulu sorununu çözün.

Aslında yukarda sayılan reformların önemli bölümü -301 hariç- 19 Eylül’de toplanacak olan TBMM oturumunda oylanacak olan 9’uncu reform paketinin içinde. Ancak 301 kilit konumda.

Brüksel’den konuştuğum AB Komisyonu yetkilileri bu konuda çok nettiler:

“Eğer Kıbrıs konusundaki sıkışıklıktan kurtulmak isteniyorsa, gerçekten en etkili yaklaşım, 301’in şu veya bu şekilde değiştirilmesini gerektirir. Bunu başarabildiğiniz taktirde, birçok ülkenin tutumunu etkileyeceksiniz. Kıbrıs konusunun, AB reformlarıyla ilişkili olmadığını ileri sürebileceksiniz. Elinizi rahatlatacaktır. Birçok ülke, Türkiye’yi yaptığı reformlarla değerlendirmek istiyor. Kıbrıs’ı ön plana çıkartmak istemiyor.”

Bu yaklaşım çok önemli. Zaten ilk günden beri biliniyordu. Kıbrıs tuzağından kurtulmanın tek yolu olarak reformların ön plana çıkarılmasının üstünde duruluyordu. Ancak hükümet hareketlenmiyordu.

Ancak şimdi durum değişiyor galiba…

Ali Babacan Brüksel’deki basın toplantısında, 301 ile ilgili bir hazırlıkları bulunmadığını, yargının kendi içinde ince ayar yapacağını söylemişti. Oysa Ankara’daki gelişmeler hiçte öyle değil. Hükümet, 301’i tümüyle kaldıramayacağını, ancak bazı değişiklikler yapmayı planlıyor. Hatta gizliden gizliye hazırlıklar dahi yapılıyor. Ancak sıkıntı, milliyetçiler ve ulusalcıların baskısından kaynaklanıyor. Seçim öncesinde bu grupların tepkisinden çekinen hükümet, kamu oyunun desteğini elde etmeye çalışacak. Önümüzdeki günlerde konu kamuoyunda tartışılmaya başlanacak.

Eğer Türkiye, AB ile ilişkilerde Kıbrıs tuzağına düşmek istemiyorsa, T.C.Kanunudaki 301’inci maddeyi iptal etmelidir. 301 hem Türk toplumunun belirli bir bölümünü hem de AB ile ilişkileri yıpratmaktadır. Üstelik hiçbir yarar da sağlamamaktadır.

* * *

BABACAN’DA UFAK BİR DEĞİŞİM GÖRÜLMÜŞ !

Ali Babacan, sürekli eleştiriliyor. Başmüzakerecilik işlevini yerine getirmediği konusunda giderek yaygınlaşan bir izlenim var. Genelde izlenimlerin gerçeklerle bir ilgisi olmayabilir, ancak izlenim yerleşmeye başladı mı, kolay kolay değiştirilemez.

Babacan, bu göreve talihsiz bir dönemde başladı.

O, müzakerelerin ekonomik yönünü yönetecek, Gül de siyasi yönünü yönetecekti. Ancak öncelikler yer değiştirince, Başbakan başta olmak üzere, hükümetin dikkati başka alanlara kayınca işlerin rengi değişti. İlgi dağıldı, reformlar durdu.

Bizin beklentimiz, Ali Babacan’ın kükremesi, Başbakan’ın ve hükümetin dikkatini çekmesi, kamuoyunu bilgilendirmesi idi. Daha başka beklentilerimiz de vardı. Kamuoyunu bilgilendirecek kampanya açması, AB işinin iletişim yönünü, yani işin show’unu da yapmasıydı.

Ali Babacan, bunları yapamadı. Belki de bu açıdan yanlış bir seçimdi. İşin sadece ekonomik yönüyle ilgilenmesini beklemememiz gerekirdi. Veya bizim beklentilerimiz doğru değildi.

Neyse olan oldu…

Babacan geçen haftayı Avrupa turunda geçirdi. Çeşitli temaslar yaptı. Görüştüğü kişiler arasında, performansını eleştirenler de vardı. Dayanamadım ve her birini arayıp sordum:

- İlk defa görüştüğünüz Babacan ile bugün görüştüğünüz Babacan arasında nasıl bir fark buldunuz?

Hemen hemen tümünden aynı yanıtları aldım. Şöyle özetleyebilirim:

- Ali Babacan ilk gelmeye başladığı dönemlerde, sadece ekonomiden söz ederdi. AB konularına hakim değildi. Ekonomiyi anlatırken gözleri parlardı. Konusuna hakim olduğu ve sevdiği belli olurdu. Bu defa farklı bir Babacan gördük. Daha siyasi konuşan, ekonomiden çok Avrupa ile ilişkilerin siyasi yönüne dikkat sarfeden bir Babacan bulduk.

Anlayacağınız, Babacan değişmeye başlamış. Bu kadarcık değişim bizleri tatmin eder mi, bilemem. Bir de biz şu değişimi görsek çok iyi olacak…

Özetlemek gerekirse, Türkiye’nin Kıbrıs nedeniyle çıkan krizi atlatmak için pazarlığa hazır olduğunu, ancak bunun için sadece Türk tarafından fedakarlık istenmemesi gerektiğini söylemiş.

Anlayacağınız, pazarlıklar başlamış durumda.

Bir de Türkiye hareketlenebilse…

Posta, 12.9.2006

Mehmet Ali BİRAND

13.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Cemaatler ve demokrasi

  AB’den mesaj var: 301’i kaldırın

  Ölçü kaçıyor

  Yassıada belgelerinde Necip Fazıl

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004