Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Çocuklarımıza Türkçe öğretemiyoruz...

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik geçenlerde, “…çocuklarımıza Türkçe öğretemiyoruz” diyerek çok samîmî, fakat aynı zamanda da çok acı bir itirafta bulunmuştu. Başka bir memlekette devletin bu işten sorumlu resmî bir yetkilisinden böyle bir açıklama yapılsaydı yer yerinden oynardı. Bizde ise tek sütunluk bir haber şeklinde çıktı ve geçti. Çünkü kamuoyu, ekran damat ve kaynanalarına ve benzeri rezaletlere kilitlenmişti.

Türkçe’yi öğretememenin birçok sebebi var.

Uzunca bir zaman dil ırkçılığı yapılmıştır. Arapça, Farsça diye bin yıldır kullanılan yüzlerce kelime dilden atıldı. Onların boşluğu doldurulamadı. Yerlerini Fransızca, İngilizce kelimeler aldı. Öz Türkçecilik dayatması ile dil fakirleştirildi. Masa başında kelimeler uyduruldu. Fakat uydurma kelimeler tutmadı ve sevilmedi.

Türkçe bir de teknoloji macerası yaşadı ve yaşamakta.

‘Bilgisayar Türkçesi’ne Türkçe demek Türkçe’yi yermektir. Televizyon ve radyolarda kullanılan dil evlere şenlik. Baba ile oğul, dede ile torun nerede ise tercüman aracılığıyla anlaşacaklar. Keza reklâm dili de aynı şekilde. Hatta sinema dili bile. ÖSS, ÖYS sorularının çoğunu hiç birimiz anlayamayız. Yapmacık, köksüz ve uydurma anlaşılması zor bir dildir. 60 bin gencin sıfır çekmesindeki sebeplerden biri de hayatta olmayan o azınlık dilidir.

Şehirlerimiz yabancı marka, etiket, tabelâ ve isim işgali altındalar. İstanbul üniversitesinin yaptığı bir araştırma, işin vahametini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. İşyerine isim koyanların yüzde 71.9’u, koydukları ismin ne anlama geldiğini bilmiyorlar. Şunu asla unutmamalı, işgal üç türlüdür; Askerî işgal, ekonomik işgal ve kültürel işgal! Bunlardan en ağırı, en sonuncusudur...

Türkçe sadece okullarda mı öğretilir?

Türkçe, okullardan önce evlerde, hayatta ve kitaplarda öğrenilir.

Halis Türkçeyi bilen varsa bunlar mümkün. Anne, baba, öğretmen, mahalle bakkalı, sözde yazar bilmezse Türkçe öğrenilemez. Bugün en evvel habercilerin Türkçe konuşması gerekir. Onlar da sukut-u hayali “sükût-u hayal” diye telâffuz ederek hayal kırıklığına yol açmaktalar.

Tabiî herkesi aynı kefeye koyamayız, zira çok değerli öğretmenlerimiz var ama maalesef, edebiyat ve Türkçe öğretmenleri dahi Türkçe bilmemekteler.

Güzel Türkçe konuşan ve yazan, bunu kendine dert edinmiş, hayat üslûbu yapmış insan sayısı çok azaldı.

***

Gürbüz Azak’tan dinlemiştim. Almanya’dan Türkiye’ye tatile gelen bir arkadaşının başından geçenleri anlatmıştı. Tatilini Türkiye’de geçiren gurbetçinin otomobili dönüş yolunda Almanya’nın bir şehrinde arıza yapar. Yoldan geçen bir Alman’a otomobilinin arıza yaptığını, markasının ‘Mercedes’ olduğunu söyler, fakat hiçbir cevap alamaz, ikinci, üçüncü Alman’a derken, cevap alamayınca merak eder ve “Bir hata mı yaptım, yanlış bir şey mi söyledim, neden bana cevap vermiyorsunuz?” diye sorar. Alman’ın cevabı çok düşündürücü: ‘Saatlerce, aynı soruyu buradan her geçene sorsanız hiç birinden cevap alamazsınız. Çünkü siz Mercedes derken, bir harfi yanlış telâffuz ediyorsunuz!’ Evet gerisini varın siz düşünün…

***

Dil yaşayan bir varlıktır, kelime verir ve alır. 30’a yakın dile ödünç kelime veren bir milletiz. Hele bizim gibi dün fiilen, bugünse iklim olarak imparatorluk hayatı yaşayan milletlerde bu alış veriş sular seller gibidir. Bulgarca, Sırpça, Rusça, Ermenice, Yunanca ve Arapça’da birçok Türkçe kelime yaşıyor. Bu dillerden onlarca kelime de Türkçe’de. Asırlardır kullandığımız, yerleşmiş bir kelime ister Almanca olsun, isterse Arapça, o artık Türkçe’dir.

Türkçe’yi iyi konuşan ve yazanların sayısı çoğaltılırsa Türkçe zenginleşir.

Türkçe güçlü olursa yabancı diller çabuk öğrenilir.

Ana dili zayıf olan nesiller bir başka yabancı dili zor öğrenirler. Almanya’da yapılan bir araştırma, Türk çocuklarının Almanca’yı yeteri kadar öğrenemediklerini ortaya koyuyor. Derinlemesine yapılan bir başka araştırmada, bu çocukların anne ve babalarının, anadilleri olan Türkçe’yi iyi konuşamadıkları tesbit ediliyor. Yahya Kemal, ‘Kelime hazineniz ne kadar zengin ise zekânızı da o nispette kullanırsınız’ diyor.

Türkler kadar ikinci bir dili zor öğrenen millet azdır. Çünkü dilimizi yeteri kadar bilmiyor, iyimser bir tahminle 250-300 kelime ile kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. Böyle olunca da sonuç ortada.

Türkçe, bir milletin ses bayrağıdır.

O bayrak keyiflere göre dalgalanmaz.

Okullarında Türkçe’nin “Türkçe” olmadığı bir bakanlığın isminin başındaki “millî” kelimesi fazla gelir. Ancak, tek mükellef, MEB değildir, RTÜK, TDK, basın, yazarlar… Herkes sorumlu!

Bu sorumluluk bilinciyle zaman zaman, Türkçe’mizle ilgili birçok meseleyi bu sütunlarda, sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

***

İnsan kelimelerle düşünür.

Düşündüğü gibi konuşur.

“Bir fıçının, çatlak mı, yoksa dolu mu olduğu, nasıl çıkarttığı sesten anlaşılırsa, bir insanın da ahmak mı, yoksa akıllı mı olduğu konuştuğu kelimelerden anlaşılır…” Demosten

(Genç Yaklaşım, Eylül-2006 sayısından alınmıştır)

Sırrı ER

19.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004