Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 03 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Talim ve Terbiye Kurulu

Millî Eğitim Bakanlığının adı ile özdeşleşmiş olan bu kurulun, değişmeyen adından da anlaşılacağı üzere, tarihi de çok eski. Eski dilde “talim/öğretim,” “terbiye/eğitim” anlamında olduğu için, kurulun bugünkü dilde adı “Öğretim ve Eğitim Kurulu” oluyor. Başka bir adının da “Bilimsel Danışma ve Tetkik Kurulu” olduğu söylenebilir.

Bakanlığın bu eski ve köklü biriminin, çok önemli görevleri var. Öncelikle, okulların eğitim/öğretim programları, bu kurul tarafından hazırlanıyor. Eğitim/öğretimle ilgili kanun. tüzük ve yönetmelik tasarıları, önce bu kurulun incelemesinden geçiyor. Ders Kitapları ile öğrencilerin istifadesine sunulan her türlü yayınlar, bu kurulun incelemesi, kabulü ve tavsiyesinden sonra okullarda okutuluyor.

Eskiden, idarî yargıda bakanlık aleyhine açılan dâvâların savunmaları da bu kurul tarafından yapılıyordu, ama bu işleri artık Hukuk Müşavirliği yürütüyor. Yine kurula bağlı olup, eğitim, öğretim ve yönetimle ilgili görevler üstlenen Muamelat, Mevzuat, Ders Kitapları, Belge ve Denklik, Ders Programları, Araştırma ve Değerlendirme, Test ve Tercüme Bürosu, Pedagojik Dokümantasyon birimleri, bazı değişiklikler ve yeni ad ve görevlerle kurulun içindeki görevlerini sürdürüyorlar.

Kurulun bir önemli görevi de, zaman zaman toplanan Millî Eğitim Şûrâlarının gündemini hazırlamak ve şûrâyı organize etmektir.

Kurulun en önemli görevi ve özelliği ise, eğitim/öğretim programlarını Millî Eğitim Temel Kanununa göre hazırlamak oluyor. Ders kitapları ile eğitim araçlarında da, bu ilkelere uyulup uyulmadığını hem bilimsel, hem de hukukî yönden incelemek, kurulun esas görevleri arasında.

KURUL NASIL OLUŞUYOR?

Millî Eğitime yön veren ve bu kadar önemli görev ve sorumluluklar yüklenen bir kurulun bağımsız kişiler tarafından oluşturulması gerekli iken, tabiî ki öyle olmuyor. Kurul üyeleri Millî Eğitim Bakanı tarafından seçiliyor, azlediliyor ve kurul kararları da Millî Eğitim Bakanının onayından geçtikten sonra ancak geçerli olabiliyor. Yani kurul, eğitim/öğretim için ne kadar önemli ve gerekli bir karar alsa da, bakanın onayı olmadan bu karar hiçbir anlam ifade etmiyor.

Askerî yönetim döneminde 1982 anayasası hazırlanırken, o zaman illerin görüşü de sorulmuştu. İstanbul ili olarak, Millî Eğitim politikalarının devlet politikası olarak ele alınmasını ve mutlaka Anayasaya konmasını istemiştik, ama dinleyen olmadı. Oysa, geçmişteki siyasî müdahaleler, ülkemizde her dönem için gerekli ve sürekli olması gereken eğitim politikaları yerine, eğitimi tam bir “yaz/boz oyunu” haline getirmişti.

Hiç değilse, bu akademik kurulun tarafsız olması ve sürekli olan eğitim politikaları üretmesi gerekirken, siyasî ihtiraslar buna bir türlü imkân vermedi ve vermiyor.

Millî Eğitim Bakanları diledikleri kararları bu kuruldan çıkartabildikleri gibi, aksine davranan üyeleri de görevden alıp, kurul üyeliğinden çıkarabiliyorlar.

POLİTİZE OLAN KURUL GÖREVİNİ YAPMIYOR

Talim Terbiye Kurulunun eğitim kurumlarında ve halk arasında en çok bilinen yönü, okul kitaplarını incelemesi ve uygun görülenleri tavsiye etmesidir. Gerçi, bazı yayınların inceleme ve tavsiyesi artık Yayınlar Müdürlüğüne verilmişse de, ders kitaplarının incelenmesi hâlâ Talim ve Terbiye Kurulunun görevleri arasında.

36 yıl önce liseler için yazdığım Matematik kitabı, bu kurul tarafından “ders kitabı” olarak kabul edildiğinde, kurulun çalışmaları hep ilgi alanımda olmuştu. Gerek o zaman, gerekse öncesinde ve daha sonra, ders kitapları için yazarlar arasında müsabaka açılır ve çok ciddî bir yarışma yapılırdı. Yarışmaya katılan müsvedde eserler çok dikkatle kurul tarafından incelenir, varsa bütün hatalar bulunur ve hiçbir hataya göz yumulmazdı. Kişisel yakınlıklar ve kayırmacılıkların ise, lâfı bile olmazdı.

Anavatan Partisinin kurduğu ilk hükümetin Millî Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler, komisyonlar kurarak, ders kitaplarını bu komisyonlara yazdırdı. Komisyonlara her hangi bir görüşün telkin edilip edilmediği bilinmiyor, ama Talim ve Terbiye Kurulu bu kitapları aynen kabul etti.

Daha sonra ders kitapları serbest yazıma bırakıldı ve kabul edilen her kitabın 5 yıl süreyle okutulması kararlaştırıldı. İşte, bu tarihten sonra kitaplar ciddî incelenmediği gibi, bir takım uygunsuz ilişkiler, kitapların hem bilimselliğine, hem de öğrencilere tarafsız doğru bilgiler aktarmasına engel getirdi. Bu arada bir çok yayınevinin çıkar ilişkileri kurarak, kuruldan kabul ve tavsiye kararları aldıkları söylendi, durdu.

Ayrıca, siyasî iktidarların görüş ve ideolojilerinin ders kitaplarına yansıtıldığı ve bu görüşlerde öğrenci yetiştirilmesi istendiği de hep söylendi.

Seçimi, Millî Eğitim Bakanı tarafından yapılan kurul üyelerinin politize olmaları normaldi, ama hatalar ve sakıncalarla dolu kitapları ders kitabı olarak kabul etmeleri, normal değildi.

SAKINCALI KİTAPLARIN KABULÜ

Son yıllarda, gerek ders kitaplarında gerekse yardımcı ve kaynak olarak tavsiye edilen kitaplardaki bazı yanlışlar ve sakıncalar, herkesi şaşırtıyor. Bu durum, kitapların kurul tarafından ciddî incelenmediğini, hatta hiç incelenmediğini gösteriyor. Öyle hatalar var ki, biraz dikkatli bakıldığında, kitapta onları görmemek mümkün değil.

Daha geçen yıl, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Ders Kitabında çizilen ve Hz. Peygamberin yarım sayfayı kaplayan resmini görmemek mümkün müydü? Bakanlıkça okullara tavsiye edilen ve geçen ay 100 Temel Eser’in içinden çıkan ve de “müstehcen sözler” içeren şiir ve bilmece kitaplarına ne demeli? Ve daha neler, neler?

Millî Eğitim Bakanının bu kadar ayrıntıya inip, bunları görmesi mümkün olamaz. Ancak, kurulun çalışmalarını biraz daha yakından izlemesi, tabiî ki mümkün.

DERS KİTAPLARI İÇİN MÜSABAKA AÇILMALI

Ders Kitapları, bütün öğrencilere artık devlet tarafından ve bedelsiz olarak veriliyor. Yani, piyasanın müşterisi sadece devlet. Bu konudaki çeşitli söylentiler ve suçlamalara rağmen bu uygulama, hükümetin sosyal bir politikasıdır. Uygulamadan da, vatandaş son derece memnundur.

Ancak, ders kitapları yine serbest yazıma bırakılmalı, ama bir çok sakıncanın ortadan kaldırılabilmesi bakımından, müsabaka açılarak yazdırılmalıdır. Ayrıca, aynı dersin piyasadaki bir çok kitabı yerine, çok iyi incelenmiş ve kabul görmüş tek kitap okutulmalıdır. Meselâ, müsbet bilim kitaplarındaki farklı örnekler, öğrencilere farklı bilgiler yüklerken, sosyal konuları işleyen kitaplar ise, değişik yazarların üslûbu ve bazı hayal ürünleri ile öğrencilerin kafasını karıştırmaya yetiyor.

Öte yandan, bütün ders kitaplarının bedelini devlet ödediğine ve dağıtımını da kendisi yaptığına göre, devletin kendi kitabını kendisinin basması acaba o kadar zor mudur?

Naci AKAY / (E.) İstanbul Millî Eğitim Müd

03.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004