Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Sahura kalkmayan Erdoğan hastanelik oldu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’ye giderken aniden rahatsızlanarak Güven Hastanesi kardiyoloji servisine aldırıldı. Hastane Başhekim Yardımcısı Küçükbaş, Erdoğan’ın saat 11.25 sıralarında âcil servise getirildiğini, geldiği zaman halsiz ve bitkin bir halde olduğunu belirterek, ilk tetkiklerde kan şekerinde düşüklük tesbit ettiklerini söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AKP grup toplantısına gelirken aracında kan şekerinin düşmesi üzerine Özel Güven Hastahanesi’ne kaldırıldı. Başbakanlık Basın Sözcüsü Akif Beki, Başbakan’ın sağlık durumunun iyi olduğunu, merak edilecek bir durum olmadığını belirtti. Beki, “Kan şekerinin düşmesinden kaynaklanan bir rahatsızlık. Doktorlar kontrollerini yapmaya devam ediyor. Sağlık durumu iyi” diye konuştu.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan’ın sağlık durumuyla ilgili telaş edilecek hiçbir şey olmadığnı söyledi. Gül, Güven hatanesinde gazetecilere şu açıklamayı yaptı:’’Sizler de yakından takip ediyorsunuz Sayın Başbakanımızın yoğun porogramını... Hafta sonları, hafta içi... Bu kadar yoğun çalışma, gece ve gündüz... Diğer taraftan orucun getirdiği bazı yorgunluklar. Bunların neticesinde şeker oranındaki düşmeden dolayı küçük bir rahatsızlık söz konusu. Bütün göstergeleri, her şeyi kontrol altında. Herhangi bir negatif durum söz konusu değil.”

Güven Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. Tevfik Ali Küçükbaş, yaptığı açıklamada şunları kaydetti: “Yaptığımız değerlendirmelerden sonra, hayati fonksiyonları tamamen yerinedir. Normal sınırlarda. Aşırı yorgunluk ve oruca bağlı olarak şeker değerlerinde bir düşme meydana gelmiştir. Buna bağlı olarak vücuttaki bu değişiklikler hemen kontrole alınmış durumda. Kendilerini bir süre daha burada kontrolde tutmak istiyoruz. Şu anda hayati fonksiyonları yönünden herhangi bir endişe edici durum tespit etmemiş durumdayız. Kendilerine bira an önce iyileşmelerini temin ediyoruz.’’

Başbakan Erdoğan’ın hastaneye kaldırılmasının hemen ardından hastane ziyaretçi akınına uğradı. Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan başta olmak üzere, bakanlar, milletvekilleri ve vatandaşlar hastaneye geldiler. Bu arada, hastanenin bulunduğu Şimşek Sokak taşıt trafiğine kapatıldı ve park halindeki araçlar çekicilerle kaldırılmaya başlandı. Hastane önünde de yoğun güvenlik tedbirleri alındı.Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, ‘’Sayın Başbakanımızın sağlık durumu iyi’’ dedi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın rahatsızlığıyla ilgili olarak, ‘’Kalple ilgili sorun olduğunu sanmıyorum’’ dedi. MAKAM ARACININ CAMI BALYOZLA KIRILDI Öte yandan eski turizm bakanlarından İrfan Gürpınar, Başbakan Erdoğan’ın hastaneye getirilişi sırasında kendisinin de yeni doğum yapan kızını, ziyaret etmek üzere orada bulunduğunu söyledi. Hastane önündeki gazetecilere Başbakan Erdoğan’ın hastaneye getirilişini anlatan Gürpınar, Başbakan’ın makam aracının büyük bir gürültüyle hastane önüne yaklaştığını ifade etti.Aracın kapılarının kilitlenmesi nedeniyle korumaların kapıları dışarıdan açamadıklarını anlatan Gürpınar, arabanın sol ön kapı camının korumalar tarafından balyoz ve kesici aletlerle kırıldığını belirtti. Daha sonra korumaların dışarıdan ellerini sokarak, sağ arka kapıyı açtıklarını kaydeden Gürpınar, Başbakan Erdoğan’ın bu kapıdan çıkarılarak, hastaneden getirilen sedyeyle içeriye alındığını dile getirdi. Gürpınar, bu sırada büyük bir panik yaşandığını anlattı.

/ ANKARA

18.10.2006


 

Toplantılar iptal edildi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın rahatsızlanarak hastaneye kaldırılması sebebiyle, dün yapılması beklenen Savunma Sanayi İcra Komitesi toplantısı ileri bir tarihe ertelenirken, TBMM Adalet Komisyonu ve AKP TBMM grup toplantıları iptal edildi.

AKP TBMM Grup Toplantısı, Genel Başkan ve Başbakan Erdoğan’ın rahatsızlanması sonucu iptal edildi. Yaklaşık yarım saat Erdoğan’ın gelmesini bekleyen milletvekilleri, AKP Grup Başkanvekili Sadullah Ergin’in, ‘’Başbakan küçük bir rahatsızlık geçirdiği için grup toplantısı iptal edilmiştir’’ demesinin ardından panik yaşandı.

Ergin’in açıklaması grupta şaşkınlığa sebep olurken, bakan ve milletvekilleri, cep telefonlarıyla durumu öğrenmeye çalıştı. Kısa bir süre daha bekleyen ve ne olduğu konusunda kendi aralarında konuşan milletvekilleri, daha sonra grup salonundan ayrıldı.

ADALET KOMİSYONU ERTELENDİ

TBMM Adalet Komisyonu, çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin yasa teklifinin görüşmelerini erteledi. Adalet Komisyonu, AKP Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan’ın başkanlığında toplandı.

Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in de katıldığı toplantıda, AKP Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ile 11 milletvekili tarafından verilen, çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin yasa teklifinin tümü üzerindeki görüşmelere başlandı. Yasa teklifinin tümü üzerindeki görüşmeler sürerken, Komisyon Başkanı Toptan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığını söyledi. Toptan, yasa teklifinin maddelerine geçilmesinin kabul edilmesinden sonra, görüşmelere yarın saat 11.00’de devam edilmek üzere birleşimi kapattı.

SAVUNMA SANAYİ KOMİTESİ

TOPLANTISI DA ERTELENDİ

Başbakan Erdoğan’ın başkanlığında dün yapılacağı duyurulan Savunma Sanayi İcra Komitesi toplantısının ertelendiği öğrenildi. Alınan bilgiye göre toplantı, Başbakan Erdoğan’ın rahatsızlanması nedeniyle, daha sonra belirlenecek bir tarihte yapılacak. Dünkü toplantıda Savunma Sanayii Müsteşarlığının açtığı ‘’ATAK’’ taktik-taarruz savaş helikopteri ihalesi başta olmak üzere, bazı savunma sanayii projelerindeki son durumun değerlendirilmesi bekleniyordu.

/ ANKARA

18.10.2006


 

Şoför ve korumalar paniğe kapıldı

AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, “Şoför ve koruma paniğe kapılıp dışarı çıkınca, tabiî ki zırhlı bir araç, otomatik olarak kendi kendini kilitlemiş. İçerden kilitlenmiş, ancak o şekilde (kırarak) açılabilir” dedi.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, tedavi altına alınan Başbakan Erdoğan’ı ziyaretini ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Fırat, Başbakan’ın bağlık durumunun iyi olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan’ın hastaneye geldiğinde makam aracının camının kırılarak çıkarıldığına ilişkin iddianın sorulması üzerine Fırat, şu bilgileri verdi:’’O ayrı efendim... Şoför ve koruma paniğe kapılıp dışarı çıkınca, tabii ki zırhlı bir araç, otomatik olarak kendi kendini kilitlemiş. Mesele bundan ibaret. İçerden kilitlenmiş, ancak o şekilde (kırarak) açılabilir. Çünkü anahtar da içerde kalmış, heyecanla şoför ve korumalar birden dışarı çıkınca, arabanın özelliğinden, zıhlı bir araç olmasından dolayı kendi kendini kilitlemiş. Sayın Başbakan da içerde kalmış.’’

ÖNCEKİ AKŞAM BAŞ AĞRISI VARDI

Başbakan Erdoğan’ın hastaneye gelmeden çok önce rahatsızlığını hissedip hissetmediğine ilişkin bir bilginin olup olmadığı sorusuna da Fırat, şu karşılığı verdi: ‘’Hayır, dün (önceki) akşam MYK’da hafif bir baş ağrısı vardı. Ve hatta ben de kendisine şeker ihtimalinin olabileceğini söyledim. Kendisi de ‘sınırda olduğunu’ söyledi. Aynı şey çünkü bende de var. O bakımdan biliyorum, baş ağrısı yapar. Mesele bundan ibaret.’’

Fırat, Başbakan Erdoğan’ın hastaneye geldiğinde baygın durumda olup olmadığı sorusunu cevaplarken, ‘’Hayır, zaten hipoglisemi olduğu zaman siz kendinizden geçersiniz. Her şeyi duyarsınız fakat müdahale edemezsiniz. Ben de geçirdiğim için... Baygınlık odur. Ama bugün inşallah çıkar’’ dedi.

/ ANKARA

18.10.2006


 

İnsan haklarında çifte standart olmaz

Gazetemiz sorumlu Yazı İşleri Müdürü Faruk Çakır’ın 301. maddeden yargılanmasına insan hakları örgütlerinin tepki vermemesi eleştirilere yol açtı. Mazlum-Der İstanbul Şube Başkanı Mustafa Ercan, Hrant Dink, Elif Şafak ve Orhan Pamuk aynı maddeden yargılanırken Türkiye’den ve Avrupa’dan birçok insan hakları savunucusunun mahkeme önüne gelerek duruşmaya katıldığını hatırlatarak, “aynı düşünceden olmayan kişilere karşı çifte standart uygulanması”nı eleştirdi.

Hrant Dink, Elif Şafak ve Orhan Pamuk’un da aynı maddeden yargılanmasına rağmen Türkiye’den ve Avrupa’dan bir çok insan hakları savunucusunun mahkeme önüne gelerek duruşmaya katılması “aynı düşünceden olmayan kişilere karşı çifte standart uygulandığı” şeklinde yorumlandı. Konuyla ilgili gazetemize açıklamalarda bulunan Mazlumder İstanbul Şube Başkanı Mustafa Ercan, bu konuda bir takım ön yargıların olduğunu söyledi.

Dink, Şafak ve Pamuk dâvâlarına katılıp TCK 301. maddeyi eleştiren isimlerin aynı hassasiyeti Çakır için göstermemelerini eleştiren Ercan, “Bu adamalar seçmeci davranıyorlar. Bizim çocuklar diyebilecekleriyle ilgileniyorlar. Onlar üzerinde bir politika yürütüyorlar. Bir çok konuda bu böyle” dedi.

Öte yandan bazı insan haklarını savunan kişi ve örgütlerin şikâyetçi oldukları çifte standart uygulamalarına kendilerinin de yapmasının bu konudaki samimiyet tartışmalarını gündeme getireceğine dikkat çekildi.

Kemal BENEK / ANKARA

18.10.2006


 

Olli Rehn: 301’in değiştirilmesi en güvenli yol olacak

AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Türk Ceza Kanununun 301. maddesinin değiştirilmesinin “en iyi ve en güvenli yol olduğunu’’ dile getirerek, “Türkiye’nin seçenekleri değerlendirmeye hazır olmasından memnuniyet duyduğunu’’ ifade etti.

AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Genişlemeden sorumlu AB Komisyonu üyesi Rehn, Nobel Edebiyat ödülünün yazar Orhan Pamuk’a verilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, bunun Türkiye’de ifade özgürlüğü açısından önemine dikkat çekti.

Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin değiştirilmesinin ‘’en iyi ve en güvenli yol olduğunu’’ dile getiren Rehn, ‘’Türkiye’nin seçenekleri değerlendirmeye hazır olmasından memnuniyet duyduğunu’’ ifade etti.

Türkiye-AB Troykası Bakanlar Toplantısı’nın ardından Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, dönem başkanı Finlandiya’nın Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja ve gelecek dönem Başkanı Almanya’nın Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ile ortak basın toplantısı düzenleyen Rehn, toplantıda en uzun konuşulan konunun orta doğu, İran ve Kafkaslar gibi uluslararası meseleler olduğunu söyledi.

Olli Rehn, Kıbrıs’taki tıkanıklığın aşılması konusunda dönem başkanı Finlandiya’nın getirdiği ‘’gerçekçi ve dengeli’’ önerileri desteklediklerini belirterek ‘’Masadaki tek ciddî oyun bu’’ dedi.

Türkiye’nin AB katılım müzakerelerine başladığı 3 Ekim 2005’in ilk yıl dönümünde Türkiye’yi ziyaret ettiğini ve bu süreçte yapılması gerekenleri konuştuğunu hatırlatan Rehn, tarama sürecine katılan Türk müzakere takımını profesyonel oldukları gerekçesiyle övdü.

Tarama sürecini tamamlasalar da müzakerelerin sadece teknik değil, aynı zamanda politik bir süreç olduğunu vurgulayan Rehn, bu kapsamda TBMM tarafından ele alınan 9. reform paketinde ombudsmanlık kurumu ve vakıflarla ilgili düzenlemelerin önemine dikkati çekti. Rehn, 9. reform paketindeki unsurlara, 8 Kasımda açıklayacakları ilerleme raporunda yer vereceklerine işaret etti.

/ BRÜKSEL

18.10.2006


 

Gül'ün 301 tavrında yeni birşey yok

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 301. maddenin değiştirilmesi konusunda uygulamaya bakılacağını, değişikliğe gerek duyulursa gerekenin yapılacağını belirtti. Bakan Gül, uygulamanın ne kadar bekleneceği sorusuna, “Bilemiyorum, bu konuda birşey söylersem doğru söylemiş olmam” karşılığını verdi.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye’nin önündeki iki seçimin AB sürecini olumsuz etkilemeyeceğini söyledi. Gül, Türkiye’de siyasetçilerin, yazar ve düşünürlerin de gücünü Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarıyla tüketmemesi gerektiğini belirtti. Lüksemburg’da AB Troykası ile yaptığı görüşmelerin ardından önceki gece Ankara’ya dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını cevaplayan Gül, “AB sürecinde yaptığımız her şey Türkiye’nin çıkarınadır. Biz tüm bu adımları Türkiye’nin çıkarına olduğu için atıyoruz. Dolayısıyla Türk halkının çıkarına olacak bir şeyi seçime giderken yapmaktan neden korkalım” dedi.

Gül, Cumhurbaşkanlığı seçiminin yaklaşmakta olduğunun hatırlatılması üzerine, “Bunun tarihi ve kuralları belli. Henüz vakit var. Bu konu günü geldiğinde konuşulur. Ancak bu konuda söyleyeceğim sadece şudur: Eğer enerjimizi bu işe harcarsak, biz hükümet olarak, siyasetçiler olarak, siz yazarlar olarak gücümüzü bu konuya harcarsak, Türkiye’ye ve Türk halkına yazık olur. Zaten kaybettiğimiz çok yıllar olmuş. Şimdi bir mesafe almışız, büyük hizmetler yapılıyor, bunları aksatmamak gerekir” diye konuştu.

301’E UYGULAMAYA BAKACAĞIZ

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Fransa’nın 301. madde konusunda Türkiye’nin elini rahatlatıp rahatlatmadığı sorusuna, “Başkası ne düşünür bilemem. Ancak ben kesinlikle öyle düşünmüyorum. Başkasının yaptığının biz de aynısını yapalım demek yanlış” karşılığını verdi. Ancak Gül, 301 maddenin değiştirilmesi konusunda uygulamaya bakılacağını, değişikliğe gerek duyulursa gerekenin yapılacağını belirtti. Bakan Gül, uygulamanın ne kadar bekleneceği sorusuna, “Bilemiyorum, bu konuda bir şey söylersem doğru söylemiş olmam” karşılığını verdi.

/ ANKARA

18.10.2006


 

Yazar Elif Şafak: Tepkilerin asıl amacı Türkiye’nin AB’ye girmesini engellemek

“Baba ve Piç” romanı nedeniyle yargılanarak beraat eden, kitabı etrafında tartışmalar süren yazar Elif Şafak, kitabını hedef alanların asıl amacının Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini engellemek olduğunu savundu.

Şafak, İsrail’de İngilizce yayımlanan Jerusalem Post gazetesine verdiği mülakatta, “kitabının aşırı milliyetçilerin hedefi olduğunu” söyledi. Şafak, “Bu grup, toplumda oldukça küçük bir kesim olmasına rağmen, sesinin yüksek çıkması ve mesajlarının saldırganlığı nedeniyle, siyasi gündeme hakim olmayı başarıyor” diye konuştu.

“Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğini engellemek isteyen milliyetçi bir tepkinin var olduğunu” kaydeden Şafak, “Bunlar kasten aydınları hedef alıyor. Asıl hedef biz değiliz. Asıl hedef Türkiye’nin AB sürecidir” dedi.

/ KUDÜS

18.10.2006


 

Meclis çevresinde protesto yürüyüşü

Nükleer enerji karşıtı bir grup, yaklaşık 10 önce başlattığı TBMM çevresindeki yürüme eylemine, Greenpeace gönüllülerinin katılımıyla bugün de devam etti.

Alınan bilgiye göre, nükleer enerji karşıtı grup, sabah saatlerinde TBMM çevresinde yaptıkları yürüyüşün ardından Milli Egemenlik Parkı önünde toplandı. Burada grup adına açıklama yapan gazeteci Timur Danış, Sinop’ta ve Akkuyu’da nükleer enerjiye karşı yapılan eylemleri hatırlattı. Danış, hükümetin, nükleer santral kurulmasına yönelik çalışmalar hakkında vatandaşları bilgilendirmesi gerektiğini kaydetti.

Greenpeace gönüllüsü Mevlüt Yaman da Türkiye’de defalarca vazgeçilmiş

nükleer enerji planlarının yüksek maliyetlerine ve risklerine rağmen tekrar gündeme getirilmesindeki ısrarı anlamadıklarını söyledi.

Burada yapılan açıklamanın ardından gruptakiler, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na yürüdüler. Eylemciler, nükleer santral kurulmasına olanak sağlayacak yasa hakkında bilgi almak için Bakanlık yetkililerine dilekçe verdiler.

/ ANKARA

18.10.2006


 

Kur'ân kursları denetim yorgunu

Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, Kur’ân kurslarının en çok denetlenen kurumların başında geldiğini söylerken, kurs yöneticileri son dönemde neredeyse her gün müfettiş geldiğini belirtiyorlar.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, ''Din; ortak bağın, sevginin, kardeşliğin aracı olursa herkes rahat eder, kavganın ve çekişmenin aracı olursa rahatsızlık doğar'' dedi.

Basın mensuplarıyla Diyanet İşleri Başkanlığındaki iftar yemeğinde bir araya gelen Bardakoğlu, medyada magazin üslubuyla dini konuların tartışılmasının son bulduğunu belirterek, sorumluluk duygusuyla davranan gazetecilere teşekkür etti.

Dinin, herkesin ortak değeri olduğunu belirten Bardakoğlu, ''Tıpkı, Cumhuriyetimiz, bayrağımız, vatanımız gibi... Bu nedenle dini konuların ciddiyetle ele alınması günlük tartışmaların uzağında tutulması önemli'' dedi.

Dinin; ortak bağın, sevginin, kardeşliğin aracı olması halinde herkesin rahat edeceğini, kavganın ve çekişmenin aracı olması durumunda ise rahatsızlık doğacağını kaydeden Bardakoğlu, bugüne kadar çekişme konusu yapılan kavramlar hakkında toplumda mutabakat oluştuğunu, laiklik, Cumhuriyetin temel ilkeleri, çağdaş yaşamın gerekleri gibi konuların özümsendiğini söyledi.

Bardakoğlu, Batı'nın, İslam konusundaki bir takım ön yargılarını gidermeye, Müslüman ülkelere ise Türkiye'deki dindarlığın ve Müslümanlığın özgün bir yeri olduğunu anlatmaya çalıştıklarını dile getirdi.

DİN GÖREVLİSİ AÇIĞI

Türkiye genelinde 77 bin'e yakın cami bulunduğunu, bunların 15 bin'inin din görevlisi bulunmadığını ifade eden Bardakoğlu, 2007 yılındaki en önemli hedeflerinden birinin kadro açığını kapatmak olduğunu kaydetti.

Kurumdan her yıl yaklaşık 2 bin kişinin emekli olduğunu, 500-600 kişinin de başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere başka kurumlara geçtiğini bildiren Bardakoğlu, ''Bırakın açığı doldurmayı, açık vermemeye çalışıyoruz'' diye konuştu.

Camilerin ihtiyaca cevap verecek şekilde, planlı olarak yapılmadığına dikkati çeken Bardakoğlu, göç alan bazı yerleşim yerlerinde az sayıda cami bulunduğunu, buna karşı az nüfuslu yerlerde ise cami sayısının fazla olduğunu ifade etti.

Camilerin estetiğine ve çevre düzenlemesine de önem verilmesi gerektiğini vurgulayan Bardakoğlu, cami müştemilatında ekonomik kaygılar yerine sosyal ve kültürel amaçların ön plana çıkarılması gerektiğini belirtti.

Bardakoğlu, Diyanet bütçesinde cami yapımı ve camilerin elektrik ve tamir giderleri için ödenek olmadığını bildirdi.

Kur'ân kursları

Kur'ân kurslarını yaz ve kış Kur'ân kursları olmak üzere ayrı ayrı değerlendirmek gerektiğini vurgulayan Bardakoğlu,Türkiye genelinde 55-60 bin camide yaz Kur'ân kursu verildiğini, 12 yaşını bitirmiş çocukların bu kurslarda temel dini bilgilerle namaz sürelerini öğrendiğini söyledi. Bardakoğlu, bu kurslarda kesinlikle Arapça öğretilmediğine dikkati çekti.

Kış Kur'ân kurslarına ise genellikle 15 yaşın üzerindeki genç kızlarla ev kadınlarının devam ettiğini belirten Bardakoğlu, yaklaşık 5 bin 200 kış Kur'ân kursunda temel dini bilgiler ile hafızlık eğitimi verildiğini anlattı. Kur'ân kurslarında da kadro sıkıntısı yaşandığını dile getiren Bardakoğlu, ''Kurslarda halen 3 bin 700 kadrolu, 2 bin 500 sözleşmeli çalışanımız var. Kurs başına bir kişi düşüyor. Bu sayının 2 veya 3 olması gerekir. Öğretmen ihtiyacını fahri öğreticilerle gidermeye çalışıyoruz'' dedi.

Kur'ân kurslarının Türkiye'de en çok denetlenen kurumların başında geldiğini ifade eden Bardakoğlu, kursların yılda 4 ya da 5 kez denetimden geçtiğini söyledi.

Başkanlığın görsel ve yazılı yayınları hakkında da bilgi veren Bardakoğlu, 21. yüzyılın eşiğinde Hz. Muhammed'in sünnet ve hadislerinin değerlendirileceği bir kitap konusunda çalışmaların sürdüğünü, ayrıca çocuklara ve gençlere yönelik VCD'ler hazırlandığını da bildirdi.

Bardakoğlu, kadın hakları ve engelliler konusunda da duyarlılık sağlamaya çalıştıklarını ifade etti.

YURT DIŞINDAKİ DİN GÖREVLİLERİ

Diyanet İşleri Başkanlığının, yurt dışında şu an bin 600 çalışanının bulunduğunu belirten Bardakoğlu, yurt dışına görevli gönderme konusunda bazı sıkıntılar yaşadıklarını söyledi. İlgili ülkelerin ikna edilmesinin, bu sorunların başında geldiğini söyleyen Bardakoğlu, ''Görevlilerin amacının, oradaki vatandaşların entegrasyonunu sağlamak olduğunu anlatmaya çalışıyoruz'' dedi.

Yurt dışı din hizmetinin önemine değinen Bardakoğlu, ''Eğer bu hizmeti vermeseydik, o vatandaşlarımızı kaybedebilirdik'' diye konuştu.

.

/ ANKARA

18.10.2006


 

Urfa’da Bediüzzaman mevlidi

Şanlıurfa’da başta Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (asm) ve bütün Peygamberler olmak üzere vefatının 46. yılı münasebetiyle Bediüzzaman Said Nursî ve mânevî şehitlerimizin ruhlarına bağışlanmak üzere Ramazanın 25. gecesine rastlayan bu akşam Bediüzzaman Hazretlerinin ilk defnedildiği yer olan Dergâh Camiinde mevlid-i şerif ve hatim okunacak.

Risâle-i Nur adını verdiği 130 parçadan meydana gelen Kur’ân tefsirlerinin müellifi, mütefekkir ve büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî, hicri 25 Ramazan 1379 (23 Mart 1960) yılında Şanlıurfa’da misafir bulunduğu İpek Palas otelinin 27 nolu odasında 46 yıl önce Cenâb-ı Hakkın rahmetine kavuşmuştu.

Bediüzzaman Hazretlerinin vefatından bu güne kadar her yıl düzenlenen mevlid-i şerif, Ramazanın 25. gecesine rastlayan Çarşamba günü yatsı namazından sonra Hz. İbrahim’in (as) doğduğu makam ve Bediüzzaman Hazretlerinin ilk defnedildiği yer olan Dergâh Camiinde okunacak. Yurdun ve dünyanın dört bir yanından sevenlerinin ve okurlarının da bulunacağı mevlid-i şerife katılımın bir hayli fazla olması bekleniyor.

ŞANLIURFA / Nihat ÇİÇEK

18.10.2006


 

Feshane’de Kur’ân coşkusu yaşandı

Kur’ân-ı Kerimi Güzel Okuma Yarışmasında dereceye girenlere ödülleri, Feshane’de düzenlenen muhteşem bir törenle takdim edildi.

Ödül töreninde hem dünyaca ünlü hafız Ahmet Naina hem de yarışmanın birincisi ve ikincisi dâvetlilere Kur’ân tilâveti sundular. Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu bir konser verirken semazenler ise bir gösteri sundular.

/ İSTANBUL

18.10.2006


 

“Ret cephesi büyüyor”

İngiltere’de yayımlanan The Independent gazetesinin Başyazarı, “hem Türkiye’de hem Avrupa’da Türkiye’nin AB süreciyle ilgili ret cephesinin giderek büyüdüğünü” savunarak, “bu da sadece Türkiye’nin üyelik arzusu açısından değil, Avrupa’nın ilerici ve kucaklayıcı bir siyasi güç olarak geleceği açısından da tehlikeler arz ediyor” açıklamasında bulundu.

Gazete “Türkiye’nin, AB’nin elinden kaçırmakta olduğu bir ödül durumunda bulunduğunu” yazdı.

“Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin geçen hafta AB içindeki Türkiye’ye

yönelik tutumları ve Fransa meclisinin kabul ettiği yasa teklifinin Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini vurulmuş birer darbe olduğu” görüşünü dile getiren gazetenin başyazarı, “AB dışişleri bakanlarının dün, bu zararı biraz da olsun giderebilmek için toplandıklarını” belirtti.

“Asıl diplomatik zorluğun gelecek ay ilerleme raporunun açıklanmasıyla ortaya çıkacağını” ifade eden başyazar makalesinde, “Eğer beklendiği gibi raporda Türkiye’nin liman ve havaalanlarını Rum gemi ve uçaklarına açmayı reddetmesi eleştirilirse AB liderleri bir sonraki toplantılarında Türkiye’nin üyelik sürecini tümüyle dondurabilir. Bir kez donduruldu mu, müzakerelerin yeniden başlatılması son derece zor olacaktır” diye yazdı.

“AB’nin gelecekteki genişlemesiyle ilgili yaygın bir karamsarlık bulunduğunu” da savunan başyazar, “AB Komisyonu Başkanı Manuel Barroso’nun hafta sonunda yaptığı değerlendirmenin, Türkiye’nin üyelik şansıyla ilgili en karamsar resmî değerlendirme olduğunu” yazdı.

“Barroso’nun, Türkiye’nin üyelik sürecinin 20 yıl süreceğini tahmin ettiğini” kaydeden başyazar, “bu sürenin daha önceki resmi açıklamalarda 15 yıl olduğunu” ifade etti.

Fransa meclisinin kararı milliyetçi kesime yaradı

Gazetenin başyazarı, Fransa meclisinin kararıyla ilgili olarak da “Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan özür dilediğini, iktidardaki partinin de yasaya karşı olduğunu” hatırlattı ve “ancak artık olan oldu, bu adımla verilen zarar verilmiş oldu” eleştirisinde bulundu.

“Fransa meclisinin kararının Türkiye’de, (AB’nin Türkiye’yi istemediğini) savunarak AB üyeliğine karşı çıkan milliyetçi kesimin işine yaradığı” görüşünü dile getiren başyazar, “AB yanlılarının ise yapılan fedakarlıkları savunmakta güçlük çektiklerini” ifade etti.

“Bu kocaman ödül elimizden gidiyor” ifadesini kullanan başyazar, “Oysa bu Müslüman ülkenin üyeliği Avrupa için madden ve ideolojik olarak büyük bir başarı olacaktı. Böylelikle Avrupa Orta Doğu ile sınırı olan bir kara parçasında insan hakları, ifade özgürlüğü ve liberal ekonomi gibi değerlerini yükseltecekti” görüşünü dile getirdi. Yazar, ancak Türkiye’nin Avrupa ile politik ilişkilerinin sürmemesi halinde bunların hiçbirinin gerçekleştirilemeyeceğini kaydetti.

/ LONDRA

18.10.2006


 

Kâmran İnan da nişanını iade etti

Eski Bakanlardan Kamran İnan, “Legion d’Honneur’’ nişanını Fransa’ya iade etti.

Edinilen bilgiye göre, İnan, Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Francois Mitterrand tarafından kendisine verilen nişanı ekinde bir mektup ile Fransa’nın Ankara Büyükelçiliğine iletti.

İnan mektubunda, “Fransız Parlamentosunun ve hükümetinin memleketemine karşı aldığı düşmanca kararlardan sonra, daha önce Cumhurbaşkanınız Francois Mitterrand’ın bana verdiği Legion d’Honneur nişanını muhafaza edemeyeceğimden ilişikte size iade ediyorum’’ ifadesine yer verdi.

/ ANKARA

18.10.2006


 

Ağar: Silâhlar susacak

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, devletin meşru güvenlik güçleri hariç hiç kimsenin silahla gezmemesini sağlayan bir politika, açılım yaptıklarını belirterek, ‘’Türkiye meselelerini silahla çözememez. Silahlar susacak’’ dedi.

Almanya’daki temaslarını tamamlayan DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, yurda döndü.ğar, Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada, Avrupa Demokrasi Vakfı önderliğinde bazı programlara katıldıklarını belirterek, çok sayıda sivil toplum kuruluşlarıyla ve Alman yetkililerle görüşmeler yaptığını söyledi. Almanya’daki Türk vatandaşlarının din eğitimi, ana dilde eğitim, emeklilik, vatandaşlık ve seçme-seçilme hakkı gibi temel haklarda büyük sıkıntılar yaşadığını tespit ettiklerini belirten Ağar, çok sayıda gencin de uyuşturucu kullandığını kaydetti.

/ İSTANBUL

18.10.2006


 

Yetimler unutulmadı

Bağcılar Belediyesi, Ramazan faaliyetleri çerçevesinde “Yetimler Gecesi” düzenledi. Hayırsever insanların katkılarıyla yapılan bayramlık yardımlar yetimlere dağıtıldı.

Toplumun, yetim ve öksüz çocukların varlığının ve durumlarının farkında olmalarını temin etmek ve ilçede yaşayan yetimlerin bayrama sevinçle girmelerini sağlamak amacıyla düzenlenen gecenin sunuculuğunu İkbal Gürpınar yaptı.

Hayırsever insanların katkılarıyla yapılan bayramlık yardımlarının dağıtımı Ramazan Çadırı İrfan Sofrasında düzenlenen sembolik bir programla yapıldı. Belediye Başkanı Feyzullah Kıyıklık, “ Toplumumuzun önemli bir parçası olan yetim ve öksüz çocuklarımıza en çok muhtaç oldukları şefkat ve ilgiyi göstermemiz gerekir” dedi.

Yeni Asya / İSTANBUL

18.10.2006


 

Sağlıkta personel sıkıntısı

Anavatan Partisi İzmir Milletvekili Serpil Yıldız, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a, ülke genelinde tüm sağlık kuruluşlarında kadro eksikliği nedeniyle yaşanan sıkıntıyı gidermek için çalışmaları olup olmadığını sordu.

Yıldız, Bakan Unakıtan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde, Ege Üniversitesi Tülay Aktaş Onkoloji Hastanesi’ne ilişkin, basında yer alan haberleri hatırlattı.

Habere göre, ‘’hastanede 60 hemşire ve 40 hastabakıcı kadrosu bulunmasına karşın Maliye Bakanlığının kadro vermemesi yüzünden 4’ü kadrolu 28 hemşire ve 12 hastabakıcının görev yaptığını; bunlardan 24 hemşirenin maaşlarının da bağışlarla karşılandığını’’ ifade eden Yıldız, önergesinde şu sorulara yer verdi: ‘’Hasta vatandaşlarımızın mağdur olmaması için söz konusu hastaneye hemşire ve hastabakıcı kadrosu vermeyi düşünüyor musunuz? Hastaneye yapılan bağışlardan yüzde 30 kesinti yapılıyor mu? Sağlıktan kesilen bu kaynak nereye aktarılıyor? Ege Üniversitesi’nde ve ülke genelinde tüm sağlık kuruluşlarında kadro eksikliği nedeniyle yaşanan hemşire ve hastabakıcı sıkıntısını gidermek için bir çalışmanız var mı?’’

/ ANKARA

18.10.2006


 

“Cep” yasağı sorunu çözmez

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (EĞİTİM-İŞ) Adana Şube Başkanı İrfan Irmak, televizyon kanallarında yayınlanan gizli çekimlerin öğrencilere kötü örnek olduğunu söyledi.

Eğitim-İş Sendikası Adana Şubesi, sendikanın kuruluşunun 1. yıldönümü nedeniyle Atatürk Parkı’ndaki anıta çelenk koydu. Son günlerde okullarda hızla yayılan cep telefonu görüntüleri konusuna da değinen Irmak, “Özellikle ortaöğretimde yaşanan cep telefonu sorunu büyük boyutlara ulaştı. Televizyon kanallarında her gün yeni bir cep telefonu görüntüsü yansıyor. Okullarda çocukların eğitim görmesi gerekirken onlar başka işlerle uğraşıyor. Öğrenciler televizyon kanallarında yayınlanan gizli çekimlerden etkilenerek bu tür faaliyetlere yöneliyorlar” dedi.

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün okullarda cep telefonunu yasaklamaya hazırlandığını hatırlatan Irmak, “Cep telefonunu yasaklamak çözüm değil. Çözüm yine eğitimden geçiyor, öğrencileri iyi eğitirsek bu sorun ortadan kalkar. İlköğretimde belki yasaklanması doğru olabilir. İlköğretimde okuyan öğrencinin cep telefonuna ihtiyacı olamaz ama ortaöğretimde okuyan öğrencilerin cep telefonuna ihtiyacı var. Bu soruna yasaklama yerine daha köklü çözüm bulunulmalı” diye konuştu.

/ ADANA

18.10.2006


 

14 bin komşu bayrama geliyor

Hatay Valisi Ahmet Kayhan, Ramazan Bayramı sebebiyle bu yıl Suriye’den 14 bin kişinin Türkiye’ye giriş yapacağını ve akrabalarında 48 saat konaklayacaklarını söyledi.

Kayhan, yaptığı açıklamada, Cilvegözü Sınır Kapısı’nın, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından yeniden düzenlendiğini, bu nedenle Suriye’den gelecek vatandaşların sayısına kısıtlama getirmek zorunda kaldıklarını söyledi.

Suriyeli vatandaşların toplu taşıma veya kendi araçlarıyla giriş yapabileceklerini ifade eden Kayhan, şunları kaydetti:’’Geçen yıl Suriye’den 25 bin kişinin akrabalarında 48 saat konaklamasına izin vermiştik. Ancak, bu yıl Cilvegözü Sınır Kapısı’nda inşaat çalışmaları olduğu için 10 bini Cilvegözü, 4 bini Yayladağı Sınır Kapısı’ndan olmak üzere toplam 14 bin kişinin Türkiye’ye gelmesine izin verdik. Girişler bayramın ikinci günü başlayacak. Yığılmaları önlemek için gerekli tedbirleri aldık. Her iki ülke arasında düzenlenen protokol gereğince triptikleri bulunmayan araçlar Hac Konaklama Tesisleri’nde tutulacak. Vatandaşların, bizlerin belirleyecekleri toplu taşıma araçlarıyla akrabalarına gitmeleri sağlanacak. Son yıllarda komşumuz Suriye ile ekonomik, sosyal ve kültürel alanda önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Kurban Bayramı’nda da Suriye’de akrabaları bulunan vatandaşlarımız Hatay’dan ziyarete gidecekler.

/ HATAY

18.10.2006


 

Mikro kredi tüm ülke geneline yayılsın

Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Züheyir Amber, mikro kredi uygulamasının yasal çerçevede tüm Türkiye’ye yayılması için TBMM’de komisyonda bekleyen yasa tasarısının, ivedilikle hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.

Amber, yaptığı yazılı açıklamada, mikro kredi fikrinin, bundan 30 yıl önce Bangladeş’te başladığını, projenin Nobel Barış Ödülü alan Prof. Dr. Muhammed Yunus tarafından geliştirildiğini kaydetti. Mikro kredi uygulamasının başarılı olmasıyla birlikte fakirlere kredi veren bankaya dönüştüğünü anlatan Amber, bu projenin yaklaşık 100 ülkede başarıyla uygulandığını bildirdi. Amber, Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Diyarbakır Milletvekili Prof. Dr. Aziz Akgül’ün çalışmaları sonucunda, projenin Türkiye’deki yoksullar için de bir umut olduğunu ifade ederek, pilot bölge olarak belirlenen Diyarbakır ve ilçesi Bismil’de, mikro kredinin 3 yıldır yoksullara verildiğini anımsattı.

Projeyi, Türkiye İsrafı Önleme Vakfı, Grameen Bank ve Diyarbakır Valiliğinin birlikte yürüttüğünü belirten Amber, şunları kaydetti:

‘’Bu proje fakirliğin, yoksulluğun azaltılması yönünde büyük bir başarı göstermektedir. Mikro kredi uygulamasının yasal çerçevede tüm ülkemiz genelinde uygulanması için Prof. Dr. Aziz Akgül’e partiler üstü bir destek sağlanmalı ve halen TBMM’de komisyonda bekleyen Mikro kredi Yasası ve Sayın Akgül’ün bu konunun can damarı olacak bir banka kurulması yönündeki kanun teklifi, ivedi olarak hayata geçirilmelidir.’’

/ ANKARA

18.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004