Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Hasan Hüseyin KEMAL

Demokratlar Bush’a nefes aldırmaz

Geçen hafta Salı günü, ABD’de yapılan kongre seçimlerinde Demokrat Parti Temsilciler Meclisinin ardından Senatoda da çoğunluğu kazandı. Burada şu bilgiyi vermekte yarar var. Amerikan Kongresi, Senato ve Parlamentodan oluşuyor. Parlamento eyaletlerin nüfusuna göre temsilci alırken, Senatoya her eyaletten entelektüel iki kişi gönderiliyor. Halkın getirdiği yasaları Senato tartışıyor ve halkın görüşünü halkın entelektüel kesimi dengeliyor ve nihayet kararları üçüncü güç olan başkana gönderiyor. Başkanın veto hakkı var. Ancak başkan kararları veto etse de, Senato kanun teklifini tekrar başkana gönderebiliyor.

Demokratların seçim zaferini Uluslurarası İlişkiler Uzmanı ve Amerikan üniversitelerinde misafir öğretim üyeliği yapmış, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni’yle konuştuk. Seçimler dünya siyasetine nasıl yansıyacak? Demokratlar dünya için ne vaat ediyor? Büyük Ortadoğu politikası bundan nasıl etkilenecek? Güney Amerika ABD’yi nasıl zorluyor? İsterseniz diğer soruları ve cevaplarını beraber okuyalım.

Amerika’da yapılan kongre seçimlerinde Demokrat Parti’nin Temsilciler Meclisinin ardından Senatoda da başarı sağlamasını nasıl yorumluyorsunuz?

Seçim sonuçları Amerikan halkının, yeni muhafazakârların savaşçı ve saldırgan politikalarını reddetmesi tarzında ortaya çıktı. Bunun nedeni de bu politikanın Amerikan halkının hayatını ekonomik olarak kötü etkilemesidir.

Amerikan halkı Irak işgaline tepki göstermedi mi diyorsunuz yani?

Amerikan halkı kurulduğu günden beri savaşıyor. Latin Amerika’yı ele geçirmiş, Kızılderililerle ve Vietnam savaşında nükleer silâh kullanmış, Birinci ve İkinci Dünya Savaşına katılmış bir halk. Amerika hâlâ savaşıyor. Ama ne zamanki bu savaş ekonomik refahı bozacak tarzda hayata yansıyor, o zaman reaksiyon gösteriyorlar. Yoksa Irak’ta ölen üç bin zenci ve Latin fakir adam onlar için umursanacak bir değer taşımıyor.

Ama bazı sivil toplum örgütleri ve üniversiteler bu savaşın Amerika için iyi olmayacağını söylemişlerdi.

Evet. Bizim basınımıza yansımayan Amerikan üniversitelerinin reaksiyonları vardı. Beş yüz üniversite bir araya gelip, Amerika’nın kötü gidişatı ve savaşla ilgili bir deklarasyon yayınladılar. Kimse Türkiye içinde Amerika’ya dokunmaya cesaret edemedi. Bence Amerikan halkı özgürlük ve refah istiyor.

Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasındaki fark nedir? Pek çok kişi Demokratların kazanmasına sevindi. Bu haklı bir sevinç midir?

Kongredeki bu iki grup ne sol, ne sağ, Amerikan yöneticileri. İkisinin kültüründe ayrıcalıklı bir farklılık yok. Çünkü Cumhuriyetçileri savaşa iten grup neoconlardı. Neoconların arkasında da Musevi lobileri vardı. Musevi lobileri sadece Cumhuriyetçilerde değil, Demokratlarda da var. Kim kaybederse kaybetsin, lobi iktidardaki gücünü sürdürüyor. Hatta Cumhuriyetçilerin seçimi kaybedeceklerini neoconların liderliğini yapan Richard Perle, “Bush aptalca bir politika izledi. Olayları doğru düzgün götüremedi” açıklamasından anladık. Demokratların seçimi kazanması sonucunda, Amerikan siyaseti belki Clinton dönemindeki daha insancıl bir politikaya dönüş yapabilir. Orayı, burayı bombalama gibi bir olay olmayacak.

Amerikan seçimleri Türkiye’ye nasıl bir etki yapar?

Ortadoğu’daki yapı bozularak dolaylı da olsa Türkiye’ye en büyük kazık atılmıştır. Kürt sorunu tamamen Türkiye’nin başına yıkılmıştır. K.Irak’ta bir Kürt Devleti otonom şekilde ortaya çıkmıştır. Amerika’nın bu noktadan sonra Kürtleri bırakması mümkün değil. Demokratlar Amerikan askerinin Irak’tan çekilmesini istiyor. Çekilen Amerikan askerleri Kürt bölgesine yerleşecektir. Bu da Türkiye açısından bir sorundur.

Amerika Başkanı Bush, yaptığı açıklamada seçim sonuçlarını yenilgi olarak beklemediğini ima etti. Irak politikasında olduğu gibi gene yanılmış anlaşılan...

Konuştuğumuz Amerikan halkının temsilcileri, “Bu böyle gitmez, 2008’de bu başkan değişecek” diyorlardı. Olayların çok büyümesi, Arapların iyi savaşması neticesinde bu güç dengesi değişimi erken oldu. Amerika’nın korkutma politikası toplumu kastı. Uçağa suyunuzla binemiyorsunuz, çünkü emniyet görevlileri o suyu tuvalette bomba yapma ihtimali üzerinden hareket ediyor. Bizde de havaalanlarında aynı politikalar uygulanmaya başladı. Zaten bizde Amerika’nın her söylediğini uygulama hastalığı var.

Bush ayrıca halkın siyasetçilerden ahlâklı hareket etmesini beklediğini söylüyor. Burada ne kastediyor sizce?

Yolsuzluklar arka arkaya patladı. Evanjelistlerin başkanı eşcinselliğe karşıydı, eşcinsel çıktı. Sapık senatörler ortaya çıktı. Yolsuzluklar da ortaya çıktı.

Bush, “Bundan sonra Demokratlarla uyumlu çalışacağım” diyor. Bunu yapar mı?

Zaten başka bir seçeneği yok. Senatonun kararlarını Bush geri çevirse bile, Demokrat senatörler yasayı tekrar Bush’a gönderirler ve istediklerini alırlar. Bush’a nefes aldırmazlar.

Demokrat iktidar dünya için ne vaad edebilir?

Amerika sakin bir durum izleyecekse, yani daha barışçı bir siyaset güdecekse, çatışmaların durmasının dünya ekonomisine olumlu yansımaları olur. Ancak Amerika savaş yüzünden dört yüz milyar dolar ekonomisinde açık verdi. Bunu kapatmak için Amerikan Merkez Bankası’nın faizleri arttırması Türkiye’yi perişan eder. Çünkü Türkiye’de dolar yükselir.

Siz Demokratların Irak’tan çekilmek istediğini söylediniz. Peki Büyük Ortadoğu Projesi ne olur?

O büyük bir palavraydı. Araplarla konuştuk, bu konunun uzmanlarıyla konuştuk. “Böyle bir proje yürümez” dediler. Seksen yıllık Türkiye, tam demokrat olamamış da Irak’ın işgaliyle Arap dünyasına demokrasi mi gelecek? Demokrasi, sadece seçim yapmak değil, seçimi herkes yapıyor. Her büyük işgalci güç olumlu parolalar söyler. Meselâ, Napolyon Avrupa’yı işgal edip Fransa’yı kurarken, “Eşitlik, kardeşlik, özgürlük getireceğim” diyordu. “Sizi bölüp kendi kardeşlerimi başınıza getiriyorum” demiyordu. Sovyetler, Doğu Avrupa’ya gelirken, “İşçiler sizi zincirlerinizden kurtarmaya geliyorum” demişti. Amerika da bölgeyi bölmeye giderken, demokrasi vaadinde bulunuyor.

Amerika’nın saldırgan politikasının arkasında güçlü oluşu mu, yoksa dünya iktidarındaki düşüş korkusu mu var?

Amerika teknoloji ve üniversiteler noktasında çok üstün. O teknolojiyle önemli silâhlara sahip oldular. Neoconlar bu gücü Ortadoğu’daki sorunu çözmek için kullandı. Niye o zaman Kore’ye müdahale edemiyorlar? Yani bu İsrail’in arka tarafını temizleyerek, kendi istediği tarzda bir barış yapmasını sağlamak isteğiydi. Yoksa, Irak zaten güçsüz bir ülke.

Irak’taki zor durumun ve buna bağlı olarak ekonominin olumsuz etkisinin yanında, Güney Amerika’daki devrimci hareketler de ABD yönetimini zorluyor galiba...

Latin Amerika ve Afrika 2002-2003’den sonra hızla kalkınmış, sebebi Amerika’nın elini buralardan çekmesi. Latin Amerika’yı kalkındırma programlarını inceledik. Amerika kalkınma için yeterli para vermek yerine, silâh satın almaları için para vermiş. Latin Amerika’nın düşmanı kim? Latin Amerika bu silâhları balıklara karşı mı kullanacak? Ne zamanki Amerika Ortadoğu ile mücadeleye başlamış, Latin Amerika kendini bulmuş, toparlanmış ve ortak bir yapıya geçmiş... Artık kendi kalkınma modellerini kendileri çizmek istiyorlar. Irak savaşı Latin Amerika’yı bağımsızlaştırmıştır ve Araplara şükran borçları var. Türkiye olarak Latin Amerika’ya açılmak istiyoruz, ancak orada beş diplomatımız var. Bu diplomatlar nasıl analiz yapıp, Ankara’ya göndersinler? Ama her yerde Amerika’nın, İsrail’in adamları var.

Bizde de tam tersi bir anlayış var. “Amerika olmasa batarız” diyenler var.

Dolar sistematiği içinde kaldığımız için, Amerika’da vuku bulan malî kriz veya davranış Türkiye’ye yansıyor. Amerika’nın Orta Asya’dan ve İran’dan rahatsızlığının önemli nedeni, ticareti artık avroyla yapmaları. Türkiye’nin yeni dış politikasındaki tehditleri doksanlardan sonra söylememesine rağmen, kendi müttefikleri... Ermeni tasarısı Avrupa’dan destek alıyor, Kürt meselesi Amerika’nın dolaylı davranışının sonuçları, ancak Amerika’dan silâh almaya devam ediyoruz. Ben o silâhları kime karşı kullanacağımızı bilmiyorum.

K.Irak’taki Kürt devleti meselesinin ABD tarafından desteklendiğini söylediniz. Seçimleri kazanan Demokratların da Ermeni soykırımı yasasını Kongreden geçirebilecekleri yorumları yapılıyor. Ne dersiniz?

Demokratlar etnik gruplara önem veriyorlar. Ancak seksen üç yılında bir senatör, konuşmamız sırasında şöyle bir analiz yaptı: “On iki milyon Latin Amerikalı var, günde dört bin beş yüz Latin Amerikalı sınırı geçmek istiyor. Ancak bin iki yüzü yakalanıyor. Yakalananlar da ABD’nin işgal ettiği topraklarına geri dönmek istediklerini söylüyorlar.”

Şimdi, ABD öyle bir yasa çıkartır, Ermeniler Türkiye’den bir talepte bulunursa Amerikan yönetiminin de Latin Amerikalılara, Kızılderililere istediklerini vermesi lâzım. Bir de esir getirdikleri zencilere tazminat ödemek zorundalar. Amerika’da 1960’lara kadar ırk ayrımcılığı vardı. 1960’larda ırk ayrımcılığını kaldırırken Martin Luther’i öldürmüşler, bir de utanmadan yıldönümünü kutluyorlar. Artık her inceliği görebilen bir Türkiye var. Eskisi gibi her söyleneni kabul eden bir Türkiye yok. Bağımlılığımız var, ancak hastalığımızın ne olduğunu biliyoruz.

Türkiye’nin demokratik talepleri karşılamada isteksiz davranması, güçsüzlüğünden mi kaynaklanıyor? Yoksa Osmanlı’da herkes özgürlük içinde kültürünü yaşayabiliyordu.

Türkiye arkasına yeni dengeler kurarak gücünü kullanması lâzım. Beş milyonluk İsrail güçlü mü? Arkasında Amerika var. 10 milyonluk Yunanistan gücünü AB’den alıyor. Türkiye de yeni oluşumlar içinde Batı dışında bir güç alanı oluşturmalı.

AB’den vaz mı geçelim?

AB, Türkiye’yi zorladı. Bu kadar çabanın sonucunda AB’nin bize yapacak oldukları ödemeleri var. O ödemeleri alalım, ne yapacağımızı düşünelim diyorum. Fransızlarla yemek yerken, “2005 yılında Kıbrıs konusu halledilmeliydi” diyorlar, ancak halledilemiyor. 2006 yılında, “Artık her şey bitti, bağımızı sizinle kesiyoruz” diyorlar, yine de kesmiyorlar. Demek ki, Türkiye’yi bırakmaları mümkün değil. Avrupa’nın karşısında hızla gelişen Çin var. Yetmiş milyonluk canavar gibi Türkiye’yi istiyorlar, ama “O sırada onlara ne yutturabilirsek yaptıralım” diyorlar. Türkiye de “Yapmıyoruz, bizi atabiliyorsanız atın” diyor. Eğer AB Türkiye’yi birlikten uzaklaştırmak istesin veya AB üyeliğine kabul etmesin, sizin önünüzde dişlerimi çıkarıp masanın üstüne koyacağım.

Türkiye’nin AB mücadelesini başarıyla tamamlaması için iç çekişmeleri bırakıp güçlenmesi lâzım galiba...

Türk devletlerinin çöküşü içerden olmuştur. Dışardan devleti yıkacak bir güç yoktur. İç çatışmalar imparatorluğu yıkmıştır. Bir Japon birliği gibi, bir arada olabilme yeteneği sergileyemedik. Belki de bu Türk toplumunun yeknesak olmamasından kaynaklanıyor.

Bu birlikte hareket edememe sorununda devletin halkına uyguladığı yanlış politikaların payı yok mu?

Var tabiî. Devleti yönetenler halka inemiyor. Bütün Ortadoğu ülkeleri böyle. Yukarıdakiler oligarşi oluşturuyor, ondan faydalanan kitleyle birlikte halktan kopuk boyut gösteriyorlar. Kendi statüsünü feda edip tabanlaşmak demek, o statüden, o gelir düzeyinden vazgeçmek demek. Bunu kabul edemiyor. Bürokrasiyi küçültemiyorsunuz. Devlet memurlarının yaşadığı Ankara’nın harcamaları üretim yapan İstanbul kadar.

Asker, tehdit olarak gördüğü irtica konusunda veryansın ederken, K.Irak’ta Kürt devleti kuran Amerika hakkında konuşmuyor. Bu bir tezat değil mi?

Bunun yanında asker Fransa’ya bankasını satıyor. O nasıl olacak?

Bu hükümet Amerika’nın her dediğini yapmıyor mu? Amerika siyasal İslâm’la mücadele etmiyor mu? AB girmek istiyorlar, AB siyasî İslâma izin verir mi? Anlaşılan içerdeki oligarşi gücünü kaybetmek istemiyor.

Desenize iç çekişmeler yüzünden Türkiye’nin zamanı boşa harcanıyor.

Allah Türkiye’nin yanında... Dünya savaşında Batılılar Türkiye’yi parçalayacak, Stalin çıkıyor, “Defolun ben sizinle işbirliği yapmıyorum” diyor. Doksan yılında, İngiliz sefaretinde yemekteyiz, bir diplomat “Bu aç Türkleri ne yapacağız?” diyor. Sonra Balkanlarda ve Kafkaslarda savaş çıkınca Türkiye’nin yıldızı parladı. Daha sonraki yıllarda yeniden uluslar arası kamuoyunda yıldızımız söndü. Bu sefer Usame bin Ladin Amerika’yı bombaladı. Bu sefer Türkiye, Amerika’nın laik demokratik müttefiki haline geldi. Büyüklerimizin fotoğrafının yanına Stalin, Miloseviç, Usame bin Ladin’in fotoğraflarını ana kurtarıcı olarak koyalım.

Hasan Hüseyin KEMAL

13.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (06.11.2006) - Türkiye’ye tuzak kurulmak isteniyor

  (04.11.2006) - Filistin tüm Müslümanların dâvâsı

  (02.11.2006) - “Asıl okumam gereken kitabı okumamışım”

  (30.10.2006) - Şiddetin artmasından hepimiz sorumluyuz

  (24.10.2006) - Fransa’nın kâbusu Türkiye-Almanya ekseni

  (16.10.2006) - Dünyanın bildiğini neden halktan saklıyorsunuz?

  (13.10.2006) - “Güvenliğin yolu özgürlükten geçer”

  (12.10.2006) - Tanrıkulu: Bu fırsat kaçmasın

  (11.10.2006) - Ağar’ın açılımı çözümü kolaylaştırır

  (09.10.2006) - Türkiye’den daha fazla yardım bekliyoruz

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004