Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Sınıfta kalanlar

Adalet nedir? Hak edene hak ettiği kadarını vermek. Haktan ve haklıdan yana olmak; hem de sonuçlarından bağımsız olarak. Bu çerçevede bir hakkı, kime yarayacağına ve ne gibi siyasi sonuçlar doğuracağına bakmadan hak olduğu için savunmak. Galiba bizde asıl eksik olan da bu.

Prof. Dr. Atilla Yayla’nın İzmir’de yaptığı konuşma dolayısıyla uğradığı saldırılar bu eksikliğin boyutları hakkında yeterince bilgi veriyor. Bu sınavda basının sınıfta kaldığı kesin. (Akademik camianın tepkisini beklemedeyiz.)

Ama sınıfta kalan sadece basın değil. Davet ettiği misafirinin söylediklerinden ‘dehşete kapılan’ AK Parti İzmir İl Başkanı, rahatsız olup salonu terk etmiş. Sormak gerek, hoşlanmadığı bir fikri duyduğunda konuğunu or(t)ada bırakıp giden bir kişi ne kadar demokrat olabilir? İzmir milletvekili ise ‘gitsin reklamını başka yerde yapsın’ demiş. Bu en hafif ifadeyle ayıptır. Sormak gerek, acaba insan reklam amaçlı olmadan, inandığı için konuşuyor olamaz mı? Siz böyle bir insanın varlığını tahayyül edemiyor musunuz? Sayın milletvekiline hatırlatmak gerek, 28 Şubat sürecinde birileri postunu kurtarmaya çalışırken Atilla Yayla demokrasi mücadelesi veriyordu.

Tanımıyorlarmış, ne söyleyeceğini bilememişler. Demek ki özgürlükle, liberalizmle, hatta kendi ideolojileri muhafazakarlıkla ilgili yazılan en temel Türkçe eserlerden haberleri yok. Eğer tanımıyor idiyseniz Ankara’dan Sn. Yayla’yı hangi özelliği nedeniyle çağırdınız?

Onları bir yana bırakalım, diğer AK Partililer de konuşmuyor, ifade özgürlüğünün linç edilmesine karşı çıkmıyor. Prof. Yayla’nın Kemalizm eleştirisini fırsat bilerek basının ve bazı çevrelerin partilerine yüklenmek istediğini düşünüyor olabilirler. Bu doğrudur. Ama bu durumda yapmaları gereken, yapılan konuşmanın içeriğinden bağımsız olarak sadece ifade özgürlüğünü savunmaktan ibaret olmalıydı. ‘Bilmiyoruz, duymadık’ diyerek korktukları suçlamalara maruz kalmaktan kurtuldular mı?

Kendi misafirinin dahi hakkını savunmamak belki kısa vadede ödemeleri gereken siyasi faturanın maliyetini düşürebilir; daha doğrusu onlar öyle umabilirler. Ama bu tenzilat, kendilerine ahlaki bakımdan ödenmesi mümkün olmayan çok daha ağır bir fatura çıkarır. Dahası savundukları düşünce geleneği olan muhafazakarlığın temel tezlerini en başta kendilerinin çiğnemesi anlamına da gelir. Çünkü muhafazakârlık, siyaseti adalet ve ahlak gibi değerlerle birlikte yürütülebilecek bir etkinlik olarak görür.

Ama bizim siyaset geleneğimizde insaf, adalet, vefa genellikle herkesin kendi ihtiyaç duyduğunda başvurduğu erdemlerdir. Siyasi bir risk söz konusu olduğunda bu erdemler rahatlıkla terk edilir. Ama tecrübeler göstermiştir ki bunun başta yapan olmak üzere kimseye faydası yoktur. Dahası bunu yapanlar, umdukları siyasi sonucun tam da tersinin başlarına gelmesine sebep olurlar. İlkeleri feda ederek savuşturmak istedikleri belanın tahakkukunu hızlandırmış olurlar.

Olurlar, ama yine de ders almazlar.

Star, 24 Kasım 2006

Berat ÖZİPEK

25.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Laikli demokrasi içinde kalarak korunur

  301’inci madde Atilla Yayla’ya da uygulanmalı!

  Sınıfta kalanlar

  General motor

  Yasak, 12 Eylül’ün ürünü


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004