Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

EMASYA protokolü yasadışı

Orduya asayişi ilgilendiren olaylarda kendi kararıyla ve bir denetime tâbi olmaksızın müdahale yetkisi veren Emniyet Asayiş Yardımlaşma (EMASYA) Protokolünün yasadışı olduğunu söyleyen İzmir Barosu avukatlarından Ali Koç, “Dolayısıyla bu protokole dayanarak yapılacak her türlü uygulama da yasadışıdır” dedi. bianet’e konuşan Koç’a göre “bu protokolden kurtulmak mümkün.”

Koç, askerin EMASYA Protokolüyle ilân edilmemiş OHAL veya örtülü darbe gücünü elinde bulundurduğunu vurgulayarak, bu protokolün yürürlüğünü önlemenin iki yolu olduğunu söylüyor: “İdare Mahkemesinde yasadışılığın tesbiti için dâvâ açılabilir veya Genelkurmay’la bu protokolü 1997’de imzalayan İçişleri Bakanlığına bir dilekçeyle başvurarak, ‘yok hükmündeki’ protokolün kaldırılması için işlem yapılması istenebilir.”

19.01.2007


 

Seçim yenilgisi

Irak Başbakanı Nuri El Malikî, ABD Başkanı George Bush’un “hiç bugünkü kadar zayıf olmadığını” söyledi. İtalyan Corriere della Sera gazetesine demeç veren Malikî, “Şimdiki Amerikan yönetiminin iki ay önceki seçim yenilgisinden sonra büyük zorluk içinde bulunduğunu anlıyorum. Bush’un zayıflığını hiç bugünkü kadar hissetmemiştim. Bana Bağdat’ta biz değil de Washington’da onlar tükeniyor gibi geliyor” dedi.

ABD tarafından, yetersizlikle eleştirilen Irak Başbakanı ilk kez bu kadar ağır bir biçimde Amerikan yönetimine yükleniyor. Maliki, açıklamasında, “Bana öyle geliyor ki Bush iç baskıların ağırlığına teslim olmakta. Belki de durumun kontrolünü kaybetti. Üzgünüm çünkü George Bush genelde güçlü bir karaktere sahip” dedi. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın Kongre’de Irak hükümetinin gecikmekte olduğu yönündeki sözlerini de reddeden Maliki, “Rice’a teröristlere yardım edecek türden açıklamalarda bulunmamasını tavsiye ediyorum. ABD uygun silâh ve teçhizatı hemen gönderseydi durum daha iyi olabilirdi” dedi. Şiî milisleri hoş gördüklerine dair suçlamalarla ilgili olarak da Maliki, “Ayrım yapmaksızın, bütün milislerin peşindeyiz. Ayrım ya da tercih olmayacaktır” dedi. Bush’un yeni Irak stratejisiyle ilgili olarak da Maliki, planın başarılı olabileceğini belirterek, Amerikan askerlerinin sayısının 3 ila 6 ay içinde azaltılabileceğini yineledi. Maliki, planın sahada nasıl uygulanacağını görmek gerektiğini de belirtti. Ülkesinin geleceğine güvenle baktığını söyleyen Maliki, bir iç savaş beklemediğini, geçmişte de barış içinde birlikte yaşamayı başardıklarını ve aşırı uçtakileri yeneceklerine ikna olduğunu ifade etti. Maliki, “Bizim planımız da ne kadar zaman alırsa alsın teröristlerle her zaman ve her yerde savaşmak. Başarısız olursak yine de devam edeceğiz” dedi.

Maliki, İngiliz Times gazetesine de açıklamalarda bulunmuştu.

/ ROMA

19.01.2007


 

Suriye Türk yatırımcıları bekliyor

Türkiye ve Suriye arasındaki ekonomik ilişkilerin iki ülke Başbakanlarının karşılıklı ziyaretleri ile önemli bir artış gösterdiğine dikkat çeken uzmanlar, Suriye’nin Türk yatırımcıları beklediğini dile getiriyorlar.

19.01.2007


 

AKP’li Beyribey: En az CHP kadar Atatürkçüyüz

Meclis Genel Kurulunda konuşan AKP Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey, CHP’nin tek başına Atatürkçülüğü kullanmasını eleştirerek, “Atatürkçü bir tek siz değilsiniz” dedi.

Laikliğin siyasî çıkar aracı olarak kullanıldığını ifade eden Beyribey, “Birileri Atatürkçülüğü kullanmakta, ulu önderin ilke ve inkılâplarının tek sahibiymiş gibi ortaya çıkıp, siyaset yapmaya çalışmaktadırlar” şeklinde konuştu. CHP’li üyelerden “siz de yapın” şeklinde gelen itiraza karşılık veren Beyribey, “Atatürkçü bir tek siz değilsiniz. Ne laiklik ne milliyetçilik ne Atatürkçülük birilerinin tekelinde değildir. AK Parti en az onlar kadar bu değerlerin savunucusudur, arkasındadır” dedi.

İbrahim DOĞRU / ANKARA

19.01.2007


 

Kaçak benzinin müşterisi devlet

Kaçak akaryakıtın önlenmesi için çalışan hükümet en büyük kaçak akaryakıt kullanıcısının kamu kurum ve kuruluşları olduğunu itiraf etti.

Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı görüşmeleri sırasında CHP Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, kamu kurum ve kuruluşlarının akaryakıt ihaleleri açtığını, ihalelerin en düşük teklifi veren kişiye verildiğini hatırlattı.

Verilen tekliflerin çok düşük olduğuna dikkat çeken Aslanoğlu, “Akaryakıtta rafine çıkış fiyatları, bayi kârı, nakliye fiyatları az çok bilinmesine rağmen bu oranların çok üstünde, örneğin yüzde 12-13-14 gibi kırımlarla akaryakıt veya yakıt ihalesi yaptığı zaman, acaba, kamu kurum ve kuruluşları kaçak akaryakıt alımı mı yapıyor?” şeklinde soru sordu.

Soruyu cevaplayan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, “Kaçak akaryakıtla ilgili bir piyasa oluşabiliyor mu derseniz, muhtemelen oluşabilir. Hukuki boşluklar var ve bu boşluklardan yararlanmak suretiyle piyasaya sürülen kaçak akaryakıt da özel sektör veya muhtemelden belki de kamu itibarıyla piyasa buluyor olabilir” dedi. Şener, kamu kuruluşlarının geçmişte yaptıkları ihalelerle ilgili özel inceleme yaptırılabileceğini sözlerine ekledi.

AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler de Türkiye’de 1990 yılında 3 milyon 750 bin olan araç sayısının 2005 yılında 11 milyona yükseldiğini, araç sayısında yaşanan üç katlık artışa rağmen ham petrol tüketimindeki artışın sadece yüzde 11’de kaldığını söyledi.

Kiler, “Bu ters orantının mantıklı bir izahı olabilir mi? Tabiî ki olamaz. Tabiî konunun biraz daha içine girmeye başladığımız zaman, işin içinde çok büyük oyunlar olduğunu, çok büyük oyuncular olduğunu hep beraber gördük. Gizli ortaklıklar, bedelsiz satışlar, birilerine tanınan imtiyazlar, işin odağına oturmuş siyasiler, kendilerine ikinci, üçüncü maaş bağlatmış üst düzey bürokratlar, payını alan memurlar. Hele hele, bu denli bir hırsızlığı önlemek için devletin tepe noktasında makam sahibi olmuş kişilerin de bu tablodaki varlığı, durumun vahametini en net biçimde ortaya koymaktadır” şeklinde konuştu.

Kemal BENEK / ANKARA

19.01.2007


 

Erdoğan, Yahudi başkanla görüştü

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Yahudi Konseyi Başkanı Pierre Besnainou’yu kabul etti. Besnainou, Başbakanlıkta basına kapalı yapılan görüşmenin ardından gazetecilerin sorularını cevapladı.

Başbakan Erdoğan ile “çok ilginç” bir görüşme yaptıklarını kaydeden Besnainou, ağırlıklı olarak ele aldıkları konunun Türkiye-AB ilişkileri olduğunu söyledi. Türkiye’nin üyeliğinin AB’nin çıkarına olacağına inandıklarını belirten Besnainou, bununla birlikte Türkiye’nin Orta Doğu sürecine de katkıda bulunabileceğini kaydetti.

Besnainou, Avrupalı Yahudiler olarak Türkiye ile, İsrail ve Filistin’in birlikte barış içinde yaşaması gibi konularda ortak görüşü paylaştıklarını ifade ederek, “Türkiye bölgeyi istikrara kavuşturabilecek bir ülke. Yıllardır ülkenizin politikası buydu. Başbakanın bu doğrultuda devam edeceğine eminiz.” diye konuştu.

Pierre Besnainou, “Türkiye’nin, birkaç ay önce kaçırılan askerin hayatına ilişkin İsrail’e güvence verilmesi konusunda Filistin üzerinde etkili olabileceğine” inandıklarını da kaydetti. Erdoğan ile görüşmesinde Avrupa’da antisemitizm konusunu da ele aldıklarını belirten Besnainou, Türkiye’de böyle bir sorun olmaması ve ülkedeki Yahudilerle ilişkilerin mükemmel olmasını memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.

/ ANKARA

19.01.2007


 

Tüzmen’e kaçak akaryakıt sorusu

Gebze’deki akaryakıt kaçakçılığı iddialarıyla ilgili takipsizlik kararının kaldırıldığını ifade eden CHP Adana Milletvekili Ziya Yergök, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’e, ‘’olayla ilgili, ‘takipsizlik kararı verilmiş ve karar kesinleşmiştir’ diye, TBMM’yi ve kamuoyunu yanıltmak amacıyla mı beyanda bulundunuz?’’ diye sordu.

Yergök, Tüzmen’in yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde, Gümrük Müsteşarlığı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Gebze’deki 13 milyon dolarlık akaryakıt kaçakçılığı iddialarını gündeme getirdiğini anımsattı. Bunun üzerine Tüzmen’in, ‘’Gebze Cumhuriyet Savcılığının olayla ilgili takipsizlik kararı verdiğini ve kararın kesin olduğunu’’ ifade ettiğini kaydeden Yergök, Gümrük Müsteşar Yardımcısı Bülent Ertem’in, ‘’takipsizlik kararına itiraz etmeyin’’ talimatına rağmen, yapılan itirazı görüşen Kartal Ağır Ceza Mahkemesinin 29 Aralık 2006 tarihinde takipsizlik kararını kaldırdığını ve dosyayı, dâvâ açılmak üzere Gebze Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiğini belirtti. Tüzmen’e, ‘’TBMM Genel Kurulunda, Gebze’deki akaryakıt kaçakçılığı olayı ile ilgili olarak, ‘takipsizlik kararı verilmiş ve karar kesinleşmiştir’ derken,

TBMM’yi ve kamuoyunu yanıltmak amacıyla mı bu şekilde beyanda bulundunuz?’’ diye soran Yergök, ‘’takipsizlik kararına itiraz etmeyin’’ yazısından bilgisi ve onayı olduğu için mi kesin konuştuğunu öğrenmek istedi.

Yergök, Bülent Ertem hakkında bir işlem yapılıp yapılmayacağını da sordu.

/ ANKARA

19.01.2007


 

Araştırma Komisyonu şiddete çare arıyor

Polis Akademisi Başkanlığı Güvenlik Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tülin İçli, Emniyet Genel Müdürlüğü istatistiklerine göre, Türkiye’de suç oranlarının, gelişmiş ülkelere göre daha az olduğunu söyledi.

Çocuk ve gençlerde artan şiddet eğilimi ile okullarda meydana gelen olayların araştırılması ve gerekli tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, AKP İstanbul Milletvekili Halide İncekara başkanlığında toplandı.

Toplantıda konuşan Prof. Dr. İçli, çocukların şiddet içeren davranışlara katıldığına yönelik haberlere işaret ederek, bu durumun, ‘’Benim de başıma gelir mi?’’ şeklinde yetişkinleri tedirgin ettiğini söyledi. İçli, bu çocukların, gelecekte yetişkin suçlu olarak karşılarına çıkabileceğini ifade etti.

İçli, şiddeti ‘’sapmış bir davranış’’ olarak tanımlayarak, şiddetin öğrenildiğini vurguladı. İstatistiklere bakıldığında, kapkaç olaylarının azaldığını, bunun, kapkaç olaylarının bir bölümünün gasp suçu kapsamına girmesinden kaynaklandığını vurgulayan İçli, ‘’Azalmadı ama aşırı arttığı kanısında değilim. Sayılar tepeye çıkıyorsa, anne, baba, öğretmenler olarak şapkayı önümüze koyup, ‘Ne yaptık da çocuklar şiddet uyguluyor’ diye düşünmeliyiz’’ diye konuştu. İçli, Emniyet Genel Müdürlüğü istatistiklerine göre, Türkiye’deki suç oranlarının, gelişmiş ülkelere göre daha az olduğunu kaydetti.

/ ANKARA

19.01.2007


 

3 günlük AKP kampı başlıyor

AKP 8. İstişare ve Dayanışma toplantısı yarın başlayacak.

AKP milletvekilleri, MKYK üyeleri ve parti kurucuları, 19-21 Ocak 2007 tarihleri arasında Kızılcahamam Asya Termal Tesisleri’nde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında kampa girecek. Alınan bilgiye göre, katılımcılar parti politikalarının gözden geçirileceği kamp için tesislere yarın gelecek. Burada yapılacak toplantı, Başbakan Erdoğan’ın 20 Ocak Cumartesi saat 09.30’da yapacağı açılış konuşması ile başlayacak.

2007’yi sürekli olarak ‘’final yılı’’ olarak nitelendiren Başbakan Erdoğan’ın, milletvekilleri ile partinin son 1 yıllık süreçte izleyeceği strateji üzerinde değerlendirmeler yapacağı kaydedildi. Erdoğan’ın, kamp sırasında milletvekilleriyle gruplar halinde görüşerek, ülke meseleleri üzerinde görüş alışverişinde bulunacağı belirtildi.

Ayrıca Başbakan Erdoğan’ın, AKP’nin 8. İstişare ve Danışma Toplantısı’nda da milletvekilleri ile kabine üyelerini biraraya getirmeyi amaçlayan ‘’time-table’’ uygulamasına devam edeceği ifade edildi. Kampa katılacakların, eşlerini ve çocuklarını da getirecekleri bildirildi.

/ ANKARA

19.01.2007


 

“Şemdinli dosyası baskı altında siyasallaştırıldı”

Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde meydana gelen olaylarla ilgili sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz’e verilen hapis cezasına ilişkin kararın temyiz duruşması, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nde yapıldı.

Duruşmaya sanık astsubaylar Kaya ve İldeniz’in avukatları katıldı.Avukat Vedat Gülşen, duruşmaya bombalanan Umut Kitapevi’nin 1/50 ölçekli hazırlanmış maketiyle geldi. Savunmasını da maket üzerinde yapan Gülşen, dosyanın Avrupa Birliği baskısı altında siyasallaştırıldığını öne sürdü.Yerel mahkemenin erken karar vererek sanık astsubayların yargılama sonuna kadar tutuklu kalmalarına neden olduğunu iddia eden Gülşen, ‘’Bu dosya Avrupa Birliği ve ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında jandarmanın hedef seçildiği bir dosyadır. Terörle mücadele eden devlet unsurlarımızın morallerinin düzeltilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız hukuk devleti gereği için sanıkların tahliye edilmesini talep ediyoruz’’ diye konuştu. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, temyiz istemine ilişkin kararını 1 Şubat Perşembe açıklayacak.

/ ANKARA

19.01.2007


 

“Gerginlikler Türkiye'nin talihsizliği

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “Türkiye’de toplumun ağırlıklı güçlerinin anayasal rejiminin özüyle sürekli bir gerginlik içinde bulunması, Türkiye’nin en büyük talihsizliğidir’’ dedi.

Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran’ı ziyaret eden Baykal, basına kapalı yapılan görüşmenin ardından öğretim üyeleriyle sohbet toplantısında bir araya geldi.

Baykal, burada yaptığı konuşmada, Türkiye’de üniversitelerin Ankara ve İstanbul dışında oluşturulmasının, Cumhuriyet tarihinin önemli projelerinden biri olduğunu belirtti. Baykal, bunun sadece eğitimi geliştirme, yaygınlaştırma, üniversite hizmetini Anadolu’ya yayma amacının ötesinde, Türkiye’nin temel anayasal siyaset anlayışının Anadolu coğrafyasına yerleştirme amacını taşıdığını söyledi.

Baykal, şunları kaydetti: “Türkiye, kendi anayasal rejiminin temellerini tartışmaya sürüklenen bir ülke konumundadır. Hiçbir istikrarlı ülkede, o ülkenin siyasi düzeni ve temelleri, marjinal çevreler hariç tartışma konusu olmaz. Türkiye’de toplumun ağırlıklı güçlerinin anayasal rejiminin özüyle sürekli bir gerginlik içinde bulunması, Türkiye’nin en büyük talihsizliğidir. Türkiye bunu aşmalıdır.’’

/ BURSA

19.01.2007


 

Dünyayı bekleyen tehlike

Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Zeynep Yöntem, iklim değişikliğine fosil yakıtların kullanılması, sanayileşme, enerji üretimi, ormansızlaşma ve diğer insan faaliyetleri, ekonomik büyüme ve nüfus artışının sebep olduğunu ifade ederek, “Son yıllarda atmosferde çeşitli insan aktivitelerinden kaynaklanan nedenlerle karbondioksit, metan, ozon ve azot monoksit gibi gazlardan oluşan sera gazları, yeryüzü sıcaklığında belirgin artmalara sebep olmaktadır” dedi.

Yöntem, küresel boyutta olabilecek bir sıcaklık artışına bağlı olarak iklimde önemli değişmeler olacağına dikkat çekerek şunları söyledi: “Bu değişmenin sonuçları kara ve deniz buzullarının erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, iklim kuşaklarının sınırlarının değişmesi, meteorolojik olaylar ve bunlara bağlı doğal afetlerin artması şeklinde görülecektir. Bu olaylar bölgesel ve zamansal olarak çok değişik biçimde ortaya çıkacaktır. Örneğin, dünyanın bazı bölgelerinde görülen kasırgalar, kuvvetli yağışlarla bunlara bağlı oluşan sel ve taşkınlar gibi meteorolojik afetlerin şiddetinde ve frekansında artış olurken, bazı bölgelerde uzun süreli ve şiddetli kuraklıklarla birlikte çölleşme görülebilecektir.”

Dünyanın bazı bölgelerinde daha çok hissedilen ve belirlenen iklim değişikliği özellikle de sıcaklık artışı ve kuraklık birçok fizik ve sistemleri etkilediğini anlatan Yöntem, sözlerine şöyle devam etti: “Orta enlemler yüksek enlemlere doğru genişliyor. Bazı bitki ve hayvan türlerinin sayısı azalıyor. Yeryüzü ve troposferdeki sıcaklık artışı nedeniyle kar ve buz örtüleri alansal ve hacimsel olarak azaldı. Nehirler ve göllerde geç donma, erken çözülme gözlenirken, buzullarda bir gerileme görülüyor. Geçen 30 yıl içinde dünyanın farklı bölgelerinde olağanüstü hava olayları yaşandı. Küresel boyutta geçen 10 yıl boyunca atmosfer kökenli afetlerin sayısı iki kat arttı. Birçok tropikal hastalık yüksek enlemlere ve kutuplara doğru yayılmış, salgın hastalıklar da gelişen teknolojiye rağmen arttı.”

Yöntem, 1861 yılından beri yapılan sıcaklık ölçümlerine göre, 1998 yılından sonra en sıcak yıl olan 2001 yılında 2 bin 371 kişinin hayatını kaybettiğini, 13 milyar dolar ekonomik kayıp olduğunu bildirdi.

Bu yılda yaşanan kuraklıktan dolayı aynı kâbusla karşılaşabileceğimizi anlatan Zeynep Yöntem, şöyle konuştu: “Sıcak kuşağın kutuplara doğru kayması sonucu mevcut ekosistemler kendilerini yeni koşullara uydurmak durumunda kalacak, belki de birçok canlı türü yok olacak.”

Yağış rejiminde değişikliğin görüldüğü yerler ile yağışın şiddetinde ve miktarında artış görülen yerlerde sel, çığ, kütle hareketleri gibi daha birçok tabiî afetin sayısında ve şiddetinde büyük artış olacağına dikkat çeken Yöntem, “Uzun süreli yağış azlığı nedeniyle dünyanın birçok bölgesinde daha etkili kuraklık ve çölleşme gibi iklim kökenli doğal afetler yaşanacak. Türkiye’de kuraklık böyle devam ederse 2100 yılında Afrika gibi olacak. Deniz seviyesinde olabilecek yükselmeler nedeniyle, dünya nüfusunun büyük bir bölümünün yaşadığı alçak kıyı ovaları ile deltalar sular altında kalacak”

/ ADANA

19.01.2007


 

Çukurova’da ürünler kuruyabilir

Küresel ısınmanın en çok etkilediği Çukurova yöresine yaklaşık 70 gündür yağmur yağmaması sebebiyle başta buğday olmak üzere birçok ürünün kuruma riski altında olduğu bildirildi.

Edinilen bilgiye göre, Ocak ayının sonlarına gelinmesine karşın hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi, Çukurova’da üreticileri kara kara düşündürüyor. İngiliz araştırmacılar tarafından, küresel ısınmanın en çok etkilendiği bölgeler arasında gösterilen Çukurova’da üreticiler, ay sonuna kadar yağmur yağmaması durumunda özellikle buğday ekili alanlarını bozarak, yeniden ekim yapmak zorunda kalacak. Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şube Başkanı Ayhan Barut, 70 gün önce aşırı yağışlar sebebiyle yörede pamuk, yer fıstığı ve mısır gibi ürünlerin hasat edilememe tehlikesiyle karşı karşıya iken 70 gün sonra kuraklık riskinin yaşandığını, bu durumun küresel ısınmanın somut bir göstergesi olduğunu söyledi.

/ ADANA

19.01.2007


 

Sıcak hava fokları da etkiledi

Akdeniz’de sıcak giden havalar, nesli tükenme tehlikesi altında olduğu için koruma altında olan Akdeniz foklarını da olumsuz etkiliyor.

Denizdeki ısınma dolayısı ile balıklar, derin sulardan kıyılara doğru geldi. İnsanlardan uzak yerlerde yaşayan 3 Akdeniz fokunun da Akdeniz-Mezitli sahilinde 100 metre açıkta sabahtan akşama kadar yüzmesi görenleri şaşırttı.

Fokları gözlemleyen Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Bedii Cicik, Akdeniz foklarının insanlara bu kadar yakın bir alanda görülmelerinin normal olmadığını söyledi.

Akdeniz foklarının neslinin tehlike altında olmasından dolayı koruma altında bulunduğunu belirten Cicik, “Akdeniz fokları kolay kolay insanların bulunduğu yerlere gelmezler. Gelmelerinin önemli bir nedeni küresel ısınma olabilir. Bu yıl havalar iyi gittiği için deniz suyu sıcaklıkları da kıyılarda düşmedi. Bu nedenle normalde derin sularda olması gereken balık sürüleri kıyılara yakın bölgelerde bulunuyor. Foklar da besin bulabilmek için balık sürüsünün peşine takılarak buralara kadar gelmiş olabilir.” dedi.

/ MERSİN

19.01.2007


 

Sulak alanlar kayboluyor

Türkiye’nin, 40 yılda Van Gölü’nün 3 katı büyüklüğünde sulak alanını kurutma, doldurma ve su rejimine yapılan müdahaleler sonucu kaybettiği, tedbir alınmadığı takdirde gelecek yıllarda önemli derecede su sıkıntısıyla karşı karşıya kalabileceği bildirildi.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı-Türkiye (WWF-Türkiye) Su Kaynakları Program Müdürü Buket Bahar Dıvrak, Türkiye’deki toplam 2,5 milyon hektarlık sulak alanın, 1milyon 300 bin hektarının son 40 yılda kaybedildiğini söyledi.

Kaybedilen alanın Van Gölü’nün 3 katı kadar olduğunu anlatan Dıvrak, bu alanların kurutma, doldurma ve su rejimine yapılan müdahaleler sonucunda ekolojik özelliklerini yitirdiklerini vurguladı.

Dıvrak, sulak alanların içme suyu sağlama, taşkın kontrolü, yer altı sularının beslenmesi, besin depolama, iklim değişikliğinin kontrolü, tabiî arıtım, balıkçılık, saz kesimi, turizm ve rekreasyon imkânları sağlamak gibi hayati işlevleri bulunduğuna işaret ederek, Türkiye’nin bugüne kadar Amik ve Avlan gölleri, Kestel, Gavur, Yarma, Aynaz, Hotamış, Eşmekaya sazlıkları gibi sulak alanlarını kaybettiğini belirtti.

/ BURSA

19.01.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004