Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

Şimdi onun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakikî sûretinde gördü.

Necm Sûresi, 12-13

01.02.2007


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

Bir evlâd babasının hakkını ödeyemez. Ancak onu köle olarak bulup da satın alarak hürriyetine kavuşturması hariç.

Câmiü's-Sağîr, c: 3, 3883

01.02.2007


Kıyametin tarihini bilmek mümkün mü?

18.01.2007 tarihinde

ajanslar enteresan bir haber geçtiler:

“Nükleer kıyamet kapıda. Önde gelen bir grup bilim adamı Londra ve New York’ta, nükleer silahlanmanın yayılması tehlikesine dikkat çekmek için 1947’de kurulan kıyamet saatini dün aynı anda ileri aldılar. Böylece, 2002 yılından beri 12’ye 7 kalada duran saatin yelkovanı 12’ye 5 kalaya getirildi. Nükleer felâketin bu kadar yaklaşmasına sebep olarak özellikle Kuzey Kore ve İran’ın nükleer faaliyetleri gösterildi. Bilim adamları bir bildiri yayınlayarak, ‘İkinci Nükleer Çağ’ın eşiğinde duruyoruz. Hiroşima ve Nagazaki’ye ilk atom bombalarının atılmasından bu yana dünya bu derece tehlikeli bir noktaya gelmemişti’ dediler.” (www.sentezhaber.com)

Bu gün insanlığın en çok sarsılacağı muhtemel felâketlerden birisi, belki de en tehlikelisi hiç kuşkusuz nükleer felâkettir. Bilim adamları bu felâketin dehşetine dikkat çekmek için meseleyi “Nükleer kıyamet kapıda” diye tanımlıyorlar. Gerçekten de öyle. Bir Çernobil faciasının dehşeti hâlâ hafızalarda. Demek ki, üç-dört Çernobil benzeri bir felâket yaşansa dünyanın dengesi bozulacak. Hayat yaşanmaz bir hale gelecek. Çernobil bir reaktör faciası idi. Şayet bir nükleer savaş çıksa, bu tam bir yıkım olur. Belki de kıyamet kopar. Günümüzde devletlerin hırsla nükleer silahlanmaya devam etmesi böyle bir felâketin habercisi. Bilim adamları da bu hususa dikkat çekmek için kıyamet saatini iki dakika ileri almışlar.

Bu sembolik bir olay, ama nereden bakarsanız bakın bu gün dünyada yaşanan hadiseler artık kıyameti haber veriyor. Bilim adamları bu konuda ciddi çalışmalar yapıyorlar, kıyamet senaryoları üretiyorlar. Dünyanın nasıl yok olup, öleceğini tartışıyorlar.

İşte İngiliz bilim adamlarının bu konudaki görüşleri:

“İngiliz Evren Bilim Uzmanı Brandon Carter’in, ‘Kıyamet Günü’ başlıklı raporuna göre Dünya’yı yok edecek 12 neden şöyle:

*ASTEREOİD ÇARPMASI: Kozmik bir cisim başımıza düşerse tek bir canlı kalmayacak.

* GAMA IŞINLARI: Bu ışının patlaması havaküreyi sıcaktan kavurabilir.

*HAVA BOŞLUĞU ÇÖKÜŞÜ: Yeni boşluklar, enerji patlamasına yol açabilir.

*KARA DELİKLER: 10 milyon kara delik, güneş sisteminden geçerse dünya uzay boşluğunda kaybolur.

*GÜNEŞ’TEKİ PATLAMALAR: Büyük bir patlama Dünya’yı kavurabilir.

*MANYETİK ALANIN DÖNMESİ: Dünya’nın manyetik alanı birkaç bin yılda bir etkisini yitiriyor. Böylesine bir tersine dönüş yaşanabilir.

*YANARDAĞLAR: Yanardağların 65 milyon yıl önce dinozorların yok oluşuna sebep olduğu varsayılıyor.

* KÜRESEL SALGIN: AIDS gibi ölümcül hastalıkların artması.

*KÜRESEL ISINMA: Dünya’nın ısısı artıyor. Havakürenin içindeki gazların dengesi altüst olabilir.

* KÜRESEL SAVAŞ: Nükleer savaş şimdilik imkânsız görülüyor ama...

* ROBOTLAR: 2040’a kadar insan ile makine arasında ortak hayat kurulacak. Bu insanlığın sonu mu?

*KİTLESEL ÇILGINLIK: 2020’ye kadar depresyon, ölüm sebeplerinde ikinci sıraya yerleşecek.” (www.milliyet.com.tr)

Bunlar elbetteki tartışılacak görüşler. Bir çoğu da yaşanmış ve yaşanmakta olan olaylar. Ama nereden bakarsanız bakın bütün yollar bir kıyamete doğru çıkıyor.

Hatta meşhur İngiliz fizikçi Stephan Hawking kıyametin 2800 yılları civarında kopacağını söylüyor. Hawking’in kıyamet sebepleri ise şunlar:

* “İKLİMLER DEĞİŞECEK: Önümüzdeki 400 yılda iklimler değişecek. Görülmemiş kasırga ve hortumlar dünyayı kasıp kavuracak. Dünya ısısı süratle arttığından bitki örtüsü de değişecek.

*SEL VE KURAKLIK: 500. yılda ise buzullar eriyecek. Okyanusların su seviyesi değişecek. Dünya’nın yüksek dağlarında çığ felâketleri oluşacak. Kuzey sellerle boğuşurken, güney kuraklıktan kavrulacak.

*SAVAŞLAR ARTACAK: 800. yıla girerken çevre kirliliği tabiî kaynakları tüketirken, suyun yükselmesi sebebiyle kara haritaları değişecek. Bu arada göçler ve savaşlar artacak.

*CANLI KALMAYACAK: Ve bütün gelişmelerin sonunda atmosferin yapısı değişecek; Dünya, insanların yaşayamayacağı bir hale gelirken, hiçbir canlı kalmayacak.” (www.milliyet.com.tr)

Çevreci bilim adamları ise, çevre kirliliği bu şekilde devam ederse dünyanın en fazla 100 yıllık bir ömrü kaldığını söylüyorlar. Fizik bilim adamlarının bir başka tezi de genişleyen kâinatın bir gün geri dönüşle küçülmeye başlayacağı. Bilindiği gibi Big Bang denilen büyük patlamadan sonra kâinat genişlemeye ve büyümeye devam ediyor. Zamanla bu büyüme, cisimler arasındaki çekim kuvveti sebebiyle, geri dönecek ve kâinat kendi içinde çökecek. Fizikçiler bu olayın uzun bir süre sonra olacağını söylüyorlar, yaklaşık on bin yıl gibi. Ama uzun bir süre de olsa “Fennî bir hesap sonucu” kıyamet kopacak.

Bu gün bütün bilim ve fen dalları ‘bu hayatın sonu olacağı konusunda’ müttefikler. Uzak veya yakın, eninde sonunda bu dünya ölecek, bu dünyadaki hayat bitecek. Hatta açıkça tarih verenler de var. Bazıları yüz yıl gibi kısa bir tarih verirken, bazıları ise üç-beş yüz sene, bazıları da sekiz yüz sene, en uzakları ise birkaç bin yıl tarih veriyorlar.

Fakat günümüzde meydana gelen baş döndürücü fennî ve teknik gelişmeler kıyamet tarihinin pek de uzak olmadığının işaretlerini veriyor. Özellikle nükleer silahlanma ürkütücü boyutlarda. Yaşadığımız çevrenin teknoloji atıkları ile süratle kirlenmesi başka bir tehlike. Salgın hastalıklar ise tüm hayatı tehdide devam ediyor. Bir kuş gribi bile insanlığı ne kadar sarstı, görüyorsunuz. Daha bir çok sebep saymak mümkün. Tüm bunlar da bir hakikate işaret ediyor ki, çok uzak olmayan bir zamanda şu yaşlı dünyamız ölecek ve bir kıyamet kopacak.

Bediüzzaman Hazretleri de bu hususa bir mektubunda dikkat çekiyor.

Kastamonu Lâhikası’nda ‘Ahirzamandan haber veren mühim bir hadis’ başlıklı bir mektupta “Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır” hadis-i şerifini işârî noktadan tefsir eden Bediüzzaman Hazretleri, ‘ehl-i hakkın 1506 (milâdî 2082) yılına kadar galip, 1542 (miladi 2117) yılına kadar gizli ve mağlubiyet içinde İslâm hizmetine devam edeceğini’ işaret ettikten sonra şöyle diyor:

“‘Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar)’ fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1545 (miladi 2120) olup kâfirin başında kıyâmet kopmasına ima eder. Lâ ya’lemu’l-ğaybe illâllah.” (Kastamonu Lahikası, s. 26)

Yani Bediüzzman Hazretleri Hicrî 1545 veya Miladi 2120 yılında kıyametin kopacağını ifade ediyor. (Dikkat: 1545 tarihi Rumi tarih ise Miladi tarihte birkaç yıl farklılık olacaktır) Hadis-i şerifin işârî ve cifrî tefsirine istinat ederek böyle tespit yapıyor.

Peki, kıyametin tarihini bilmek mümkün mü?

Cevabı yine Bediüzzaman Hazretleri veriyor:

“Bu imalar gerçi yalnız birer tevafuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil; fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat’î tarzda kimse bilmez; fakat, böyle îmalarla bir nevî kanaat, bir galip ihtimal gelebilir.”

Evet, ifadeye göre kıyametin tarihini kat’î tarzda kimse bilemez. Bu tarih mugayyebât-ı hamse (Kıyâmetin ne zaman kopacağı, yağmurun ne zaman yağacağı, rahîmlerde olanı, kişinin yarın ne kazanacağı ve kişinin nerede, ne zaman öleceği) olarak Cenâb-ı Hakkın ilminde saklıdır. Bu sebeple kesin tarih ve gününü bilmek mümkün değil. Ancak bir kanaat ve bir ihtimal ile yakın bir tarih tahmin edilebilir.

Şöyle ki:

Şimdi bir hasta düşünün ki, karaciğer kanserine yakalanmış. Doktora gidiyor. Doktor hastayı muayene ediyor, hastalığı teşhis ediyor, hastalığın ilerleme hızına bakıyor, tedavisinin mümkün olmadığını tespit ediyor ve hasta sahibine diyor ki: “Ne yazık ki hastanız ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Hastalığın ilerleme hızına göre iki ay sonra hastanız ölür.”(Bu olay yaşanmış bir olaydır) Şimdi doktorun bu sözü elbette ki gaybı bilmek değil. Tıp ilmine istinat ederek hasta hakkındaki bir kanaatidir. Elbette ki, böyle bir kanaat kesin değildir. Fakat bakıyorsunuz doktorun söylediği tarihe yakın bir zamanda hasta ahirete intikal etmiş oluyor.

İşte bunun gibi manevî hastalıkların doktoru olan Bediüzzaman Hazretleri de derin hadis ve Kur’ân ilmine istinat ederek dünyanın ne kadar ömrü kaldığını tespit ve teşhis ediyor. Bu tespit ve teşhis de, konusunda uzman bir çok fen âliminin teşhis ve tespitleri ile çakışıyor. Demek ki kıyametin tarihini kesin olarak kimse bilemez, ama yakın bir tahmin ve teşhis yapmak da mümkün gözüküyor. Kim bilir belki de kıyametin tarihi gayb olmaktan çıktı ve âlem-i şehadete girdi. Bu sebeple, yağmurun âlem-i gaybdan çıkıp âlem-i şehadete girdiği zaman tahmin edilebildiği gibi, kıyamet tarihi de bazı insanlar tarafından tahmin edilmekte.

Halil AKGÜNLER

01.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004