Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Trafiğe çözüm: Akıllı proje

Kadir Topbaş’ı, daha önce Beyoğlu Belediye Başkanlığından tanıyoruz. Bedrettin Dalan’ın Tarlabaşı’nı açmasından sonra güzelliği biraz daha ortaya çıkan Beyoğlu, Topbaş’ın zamanında da önemli hizmetlere kavuştu. İstanbul’un “gözbebeği” olan ilçe, öncelikle Taksim Meydanı ve İstiklâl Caddesi ve bu alanların güzelliği ile tanınsa da, Beyoğlu’nun “asayişi hariç,” artık hemen her tarafı güzel. Asayişe müessir olaylar, sadece bugünün Beyoğlu’nda değil, geçmişin “Pera”sının kayıtlarında da var. İstanbul’un namlı “kabadayı”ları hep Beyoğlu’nda yetişmiştir. Sokak kavgalarının ve toplumsal olayların merkezi, yıllardır hep Beyoğlu olarak biliniyordu. 1950’li yıllarda İstanbul’un “mini” Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay’ın da gözünü önce Beyoğlu’nun kabadayıları korkutmuşsa da, o bunun kolayını çabuk bulmuştu. Bir buluşmamızda, rahmetli bana eski İstanbul’u anlatırken, söz bu kabadayılara gelmiş, heyecanlanan Gökay, “Dayak fayda etmeyince, omurgalarından su aldırmaya başladım. Belini doğrultanı bir daha ne Beyoğlu’nda, ne de İstanbul’da gören olmadı” demişti. Yapılan ne derece doğru idi, tartışılır ama, Gökay’ın namlı olmasının ve unutulmamasının esas sebebi de, onun gibi bir Valinin İstanbul’a bir daha gelmemiş olmasıdır. 24 Ocak 2007 günü yine bu sütunlarda yayınlanan bir yazımda, “İstanbul’u, hep kurtarmak isteyenler batırdı” derken, gözler hep Gökay’ın İstanbul’unu arıyordu.

BELEDİYE BAŞKANLARI, HEP ELEŞTİRİLİR

İstanbul’a kim ne hizmet verirse versin, İstanbul hizmete doymaz. Çünkü, her yönüyle, her gün değişikliğe uğrayan bu şehrin sorunları, hiçbir zaman bitmez. Kadir Topbaş da seçilir seçilmez, diğer Başkanlar gibi ürettiği yeni projeler ve kısa ve uzun vadeli programlarla İstanbul’a hizmet vermeye başladı. Hizmetini aralıksız sürdürüyor.

Bizim toplumumuzda insanlar başarılarıyla değil de, hep yaptıkları hatalarıyla değerlendirildikleri için, Topbaş’ın başarıları da hep “göz ardı” ediliyor. Yıllardan beri, dere yataklarında oturanların, ilk yağmurda sele ve çamura battıkları bilindiği halde, kusurlu sadece Topbaş’mış gibi, önüne gelen onu eleştiriyor. Araç sayısı arttıkça sıkışan trafikten herkes şikâyetçi, ama yolları genişletmek için yapılan çalışmalara hiç kimse tahammül edemiyor. Suçlu yine Topbaş. Bir resmî görev için yurt dışına çıksa, yolda açılan çukura biri düşmeye görsün. “Bu çukurlar can yakarken, Başkanın yurt dışında işi ne?” diyenler, hemen ortaya çıkıveriyor.

Uzun yıllar kamu görevi yaptığım için, biz bunlara alışmıştık. Ancak, Topbaş’ın bu eleştirilere ne kadar hazırlıklı ve tahammüllü olduğunu bilemem tabiî. Belediyelerin ürettiği hizmetleri ve uygulayacakları projeleri halkla paylaşması ve halkı önceden bilgilendirmeleri çok faydalı oluyor. Seçildikten hemen sonra, Kadir Topbaş’ın da uygulamaya koyduğu 116 projeden halkı önceden bilgilendirmesi yerinde bir davranış olmuştur. Bunların tamamının uygulanması, kuşkusuz ki İstanbul halkına çok önemli hizmetlerden sayılacaktır.

Merhum Özal’ın iktidarının ilk yıllarında belediyelerin statülerinde yaptığı değişiklikle, gelirlerinin arttırılması, hizmetleri de arttırmış ve bu durum halkı memnun etmiştir. Hatırlanacağı üzere, ilçelerde şimdiki belediyelerin yerinde var olan “Belediye Şube Müdürlükleri,” merkeze bağlılıkları sebebiyle bugünkü gibi faydalı olamıyorlardı. Bu günkü teşkilâtlanma, o sebeple çok yararlı olduysa da, büyükşehirden kopuk ve koordinesiz çalışan bazı ilçe belediyelerine, yeniden ve mutlaka bir “çeki-düzen” vermek gerekiyor.

İSTANBUL’UN BÜYÜK SORUNLARINDAN

BİRİ; “OTO PARK”

İstanbul’un en önemli sorunlarından biri, kuşkusuz ki “otopark” sorunudur. Araç sayısının her geçen gün artmasıyla bu sorun da giderek büyüyor. Bir çok yerde, sorun artık çözülemez boyutlara gelmiş durumda. Eskiden ana caddelerde görülen sağlı sollu araç yığılması, şimdi ara sokakları da doldurdu. Sokaklara artık zor giriliyor. İtfaiye ise, hiç giremiyor. Bu sebeple, yanan binalar değil, itfaiyecinin tabiriyle, binanın sadece arsası kurtarılabiliyor.

1960’lı yılların sonuna doğru Karaköy’de yaptırılan “kat otoparkı”, herkesin gözüne o kadar büyük geldi ki, “Bu kadar araç nereden bulunup da, bu otopark doldurulacak?” diye herkes sorup duruyordu. “Dolmaz” denen otopark kısa sürede dolduğu gibi, daha sonra yapılan bir çok kapalı otopark da, kısa sürelerde dolup, taştı.

Bu arada “imar mevzuatı”nda yapılan bir düzenleme ile yapılacak yeni binalarda eğer otopark yeri ayrılamıyorsa, ruhsat alırken Belediyeye ödenecek bir bedelle, Belediye tarafından yeni otoparklar yapılacaktı. Ancak, paralar hep toplandı, ama bu paralardan tek bir otopark bile yapılmadı. Bu durum, halka karşı tam bir aldatmaca ve kandırmacaydı. Bu kandırmacaya hiç kimse sesini çıkarmayınca, paralar başka yerlere harcanıp, gitti.

GELELİM TOPBAŞ’IN “AKILLI PROJESİ”NE

İstanbul’un merkezî yerlerinde kalan bazı okulların, sosyal hareketlilik, gürültü ve trafik sıkışıklığı sebebiyle eğitim kurumu olma vasfını kaybettikleri, ancak değerlerinin çok arttığı biliniyor. Bu okulların satılıp, gelirleri ile başka yerlerde daha çok sayıda okulun yaptırılması nihayet uygulamaya kondu. Öte yandan, benzeri durumdaki bazı okulların bahçeleri, yaz tatillerinde “otopark” olarak kullanılsa da, bunun ciddî sakıncaları ortaya çıktı. Ne var ki, bu bahçelerin altına yapılacak ve giriş/çıkışları okulla bağlantılı olmayan “kapalı otopark”ların, otopark sorununa çok önemli bir çözüm olacağı anlaşıldı. Bu “akıllı proje”yi ortaya atan Kadir Topbaş, şimdi bunu hayata geçirmeye çalışıyor.

Proje, uygulama imkânı kolay, otopark sorununu çözebilmek için çok gerekli, ayrıca eğitim kurumlarının ihtiyaçlarının karşılanması için de çok önemli bir gelir kaynağı konumunda. İstanbul’da, bulunduğu yeri ve bahçe genişliği itibariyle, bahçelerinin altına otopark yapılabilecek tam 52 okulu tesbit ettim. Maliyet gerektiren bu projenin hayata geçirilmesi için belediyenin imkânlarını bilemem. Ne var ki, proje uygulamaya konduğunda çok kısa sürede maliyet giderlerini karşılayabilecektir. Eğer, işletmeye açıldığında gelirinin bir kısmı kamuya verilmek kaydıyla “Yap-İşlet-Devret” uygulaması kapsamına alınırsa, kamuya herhangi bir yük getirmeyecektir.

Eğitim, pahalı bir sektördür ve Türkiye’de eğitim harcamaları, bütçeye her yıl büyük bir yük getirmektedir. Buradan elde edilecek gelirler bir “fon”da toplanırsa, “Eğitimin giderlerine çok önemli bir katkı payı” olabilir.

Topbaş, üzerinde fazla düşünme gerektirmeyen bu projeyi uygulamaya koyduğu takdirde, bu gerekli, kazançlı ve kalıcı hizmeti hiçbir zaman unutulmayacaktır.

İstanbul’un “otopark” sorununa önemli bir çözüm getirecek olan bu proje, vatandaşa “vize uygulaması projesi”nden daha öncelikli olmalıdır. Bu arada, “İstanbul’da barınacak yeri ve işi” olmayanlar için “giriş tahdidi” konusu da, artık mutlaka ele alınmalıdır.

Naci AKAY (E.) İstanbul Millî

06.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004