Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Gül: 301 reform sürecini gölgeliyor

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. maddesinin değişmesini istediğini belirterek “Çünkü, 301. madde bizim reform sürecimizi gölgeliyor’’ dedi.

New York’ta Dış İlişkiler Konseyi adlı düşünce kuruluşunda konuşan Dışişleri Bakanı Gül, gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi ve TCK’nın 301. maddesinin yürürlükten kaldırılıp kaldırılmayacağıyla ilgili bir soru üzerine, 301. maddeyi uzun bir zamandan beri değiştirmek istediklerini, bu amaçla hükümetin, Hrant Dink’in öldürülmesinden çok önce bu konuda çalışmalara başladığını ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerini aldığını söyledi. Bu çalışmaların hâlâ sürdüğünü belirten Gül, ‘’Bu maddenin değişmesini istiyorum çünkü, 301. madde bizim reform sürecimizi gölgeliyor’’ dedi.

Gül, dış dünyanın, sırf bu madde yüzünden sanki Türkiye’de ifade özgürlüğü yokmuş, insanlar düşüncelerinden dolayı cezaevlerine konuluyorlarmış, kitaplar özgürce basılamıyormuş ya da hükümet eleştirilemiyormuş gibi yanlış bir izlenime kapıldıklarını dile getirerek, ‘’Biz, böylesine bir imajı haketmiyoruz ve bunu değiştirmek istiyoruz’’ diye konuştu.

Türkiye’de, şiddeti desteklemediği sürece her türlü düşüncenin ifade edilmesinden yana olduklarını ifade eden Gül, aslında hükümet olarak TCK’da olumlu yönde pek çok değişiklik yaptıklarını, ancak bu madde dolayısıyla kimi entelektüel ve yazarlara bazı dâvâların açıldığını hatırlattı. Gül, Hrant Dink dahil sözkonusu yazarların ya da entelektüellerin hiçbirinin ceza almadıklarını, hapse konmadıklarını, dâvâların ya düştüğünü ya da hâlâ sürdüğünü anlattı. Aslında Türkiye’nin bu maddeyi AB ülkelerinin yasalarından aldığını, ancak uygulamada kimi sıkıntıların çıktığını belirten Gül, bu maddeyi değiştirmek istediklerini yineledi.

“Annan Planı’nı AB de destekledi”

Gül, Türkiye-AB ilişkileri kapsamında Kıbrıs ile ilgili bir soru üzerine, kimi AB ülkeleri tarafından Türkiye’nin AB ile müzakere sürecinde Kıbrıs sorununun ‘’yapay’’ bir biçimde ‘’mazeret’’ olarak kullanıldığına dikkati çekti. Gül, Kıbrıs Türkleri’nin Annan Planı’na ‘’evet’’ diyerek iyiniyetli olduklarını ispatladıklarını ancak Rumlar’ın plana “hayır’’ dediklerini hatırlattı. Annan Planı’nın, tüm Birleşmiş Milletler’in planı olduğunu vurgulayarak, planın BM Güvenlik Konseyi’nin onayını aldığını, AB tarafından da desteklendiğini hatırlatan Gül, plana ilişkin yapılan referandumdan önce dünya kamuoyunun Ada’daki Türkler’in planı reddetmesini Rumlar’ın ise planı kabul ederek Ada’nın birleşmesini isteyeceklerini sandıklarını, oysa gerçekte bunun tam tersinin olduğunu söyledi. Kıbrıs Rum tarafının, Ada’da geçerli olan anlaşmalara ve ilkelere ters bir biçimde AB’ye girdiğini dile getiren Gül, Rumlar’ın, Kıbrıs sorununu AB’ye taşıdıklarının altını çizdi.

Gül, Ada’da niçin bugün Türk askeri olduğunu soran Yunan asıllı ABD’li bir dinleyicinin sorusu üzerine, Türk askerinin Ada’ya, Kıbrıs anlaşmalarından doğan ‘’garantörlük hakkı ‘’ çerçevesinde Rumlar tarafından zulüm gören Kıbrıslı Türkleri korumak amacıyla girdiğini bildirdi. Abdullah Gül, ‘’Eğer Rumlar planı kabul etmiş olsalardı, bugün Türk askeri Ada’da olmazdı’’ dedi.

ABD'nin başarısı bizim başarımız

Bu arada, Türkiye’nin “Irak’ın siyasal birliğinin, toprak bütünlüğünün korunmasını, Irak’ın komşularıyla barış içinde yaşamasını, mezhepsel şiddetin durmasını istediğini’’ belirten Gül, “ABD’nin Irak’taki başarısı bizim başarımız olacaktır” şeklinde konuştu.

/ NEW YORK

11.02.2007


 

Emniyet'in kayıtları

Türkiye’de geçen yıl bir gün içinde işlenen suç sayısının bir önceki yıla göre yüzde 64 oranında arttığı bildirildi. 2005’te her 64 saniyede bir suç işlenirken, 2006’da bu süre 39 saniyeye düştü. Ankara Ticaret Odasının, Emniyet Genel Müdürlüğünün 2006 yılı Ocak-Eylül aylarında Türkiye geneli polis sorumluluk alanında meydana gelen şahsa ve mala karşı işlenen asayiş olaylarından yaptığı hesaplamaya göre, her bir dakikada mala karşı, her bir buçuk dakikada bir de şahsa karşı suç olayı yaşandı.

Ankara Ticaret Odasının (ATO) Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 2006 yılı Ocak-Eylül aylarında Türkiye geneli polis sorumluluk alanında meydana gelen şahsa ve mala karşı işlenen asayiş olaylarından yaptığı hesaplamaya göre, her 39 saniyede bir suç işlendi.

ATO’nun “Dakika Dakika Suç Sicilimiz” araştırmasına göre, 2006 yılının 9 ayında 354 bin 269’u mala karşı, 244 bin 119’u şahsa karşı olmak üzere toplam 598 bin 388 suç olayı yaşandı. 2005 yılında 289 bin 765’i mala karşı, 197 bin 996’sı şahsa karşı olmak üzere toplam 487 bin 761 suç işlenmişti. Gün başına 2005 yılında 1336 suç olayı istatistiklere girerken, 2006 yılında gün başına işlenen suç adedi 2 bin 192 oldu. Buna göre, 2006 yılında, bir önceki yıla göre, bir gün içerisinde işlenen suç oranlarındaki artış yüzde 64 oldu. 2005 yılında her 64 saniyede bir suç işlenirken, 2006 yılında bu süre 39 saniyeye düştü. Suçlar şahsa karşı ve mala karşı olarak ayrıldığında ise 2006 yılının Ocak-Eylül döneminde, her bir dakikada mala karşı, her bir buçuk dakikada bir de şahsa karşı suç olayı yaşandı.

6 DAKİKADA BİR EV SOYULDU

Türkiye’de 2006 yılında Ocak ayından Eylül ayı sonuna kadar 67 bin 79 eve, 53 bin 20 otomobile, 42 bin 331 iş yerine hırsız girdi. Bu verilere göre, her 6 dakikada bir ev, her 7 dakikada bir otomobil, her 9 dakikada bir iş yeri soyuldu. Söz konusu dönemde, hemen hepsinde güvenlik görevlileri bulunmasına karşın 3 bin 199 resmî kurumda hırsızlık olayı kayıtlara girdi. Yani hırsızlar, güvenlik görevlilerini de atlatarak 2 saatte bir resmî kurumu soydu. Emniyet Genel Müdürlüğü istatistiklerine göre, geçen yılın Ocak-Eylül döneminde 23 bin 537 oto hırsızlığı kayıtlara girdi. Bir başka söyleyişle, her 17 dakikada bir otomobil çalındı.

YANKESİCİLİK KORKULU RÜYA

Hemen her gün haber bültenlerine konu olan yankesicilik ve kapkaç olayları 2006 yılında vatandaşın korkulu rüyası olmaya devam etti. Geçen yılın 9 aylık döneminde 21 bin 402 yankesicilik, 9 bin 668 de kapkaç olayı kayda geçti. Yani her 18 dakikada bir yankesicilik, her 41 dakikada bir de kapkaç olayı yaşandı. 9 aylık dönemde 9 bin 546 dolandırıcılık olayının yaşandığı Türkiye’de, her 41 dakikada bir kişi dolandırıldı. Geçen yılın Ocak-Eylül döneminde tam 6 bin 633 gasp ve yağma vak'ası Emniyet siciline girdi. Yani her 59 dakikada bir kişi veya kuruluş gasp ve yağmaya uğradı.

Yaralama, darp ve adam öldürme vak'aları da artık sıklıkla yaşanır oldu. Geçen yılın 9 ayında 94 bin 226 yaralama ve darp, 1610 da kasten adam öldürme vak'ası kayda geçti. Bir başka deyişle, 4 dakikada bir yaralama ve darp, 4 saatte de bir cinayet işlendi. Söz konusu dönemde, 5 bin 376 kız, kadın-erkek, 504 de çocuk kaçırıldı. Yani her 1 saatte 15 dakikada bir yetişkin, her 13 saatte de bir çocuk kaçırıldı. Bu arada silâh tutkusu istatistiklerde de kendini gösterdi. 28 dakikada bir ruhsatsız silâhın yakalandığı 2006 yılının 9 ayında, emniyet kayıtlarına bu sayı 13 bin 874 olarak girdi.

AYGÜN: ENDİŞE VERİCİ

Emniyet Genel Müdürlüğünün asayiş istatistiklerini değerlendiren ATO Başkanı Sinan Aygün, 2006 yılının 9 aylık suç rakamlarının 2005 yılının tamamının rakamlarını geride bırakmasının endişe verici olduğunu belirterek, “En çarpıcı rekoru, kıra kıra suç sayısında kırdık” dedi.

Toplumsal değişimin beraberinde suç oranlarında yükselişi de getirdiğine işaret eden Aygün, “Kapkaç korkusuyla insanlar sokakta dolaşamaz hale geldi. Suç sosyal bir olgudur, suçlarla mücadeleyi sadece yasalar çerçevesinde düşünmemek gerekiyor. El birliğiyle bu kötü gidişe dur dememiz gerekiyor. Büyüyen ekonomilerde suç bu şekilde büyümez. Suç, tehlikeli bir biçimde artıyorsa, istihdamda, gelir dağılımında, aile ve sosyal yapıda ciddî sorunlar var demektir.”

Recep GÖREN / ANKARA

11.02.2007


 

Herşeye rağmen gündem AB

Ocak ayının en önemli gündem maddesi Avrupa Birliği oldu. Medya Takip Merkezi (MTM) tarafından hazırlanan medya araştırmasının sonuçlarına göre Hrant Dink cinayeti ile Kerkük meselesi de diğer gündem maddeleri arasında ilk sıralarda yer aldı.

MTM’nin bin 600’ü aşkın gazete-dergi, TV kanalı ve internet haber sitesini inceleyerek hazırladığı Ocak ayı raporuna göre Olli Rehn’in, Türkiye’nin bugünkü haliyle imtiyazlı ortak olduğu, asıl amaçlarının ise Türkiye’yi tam üye yapmak olduğunu açıklaması ve Hrant Dink’in öldürülmesiyle gündeme oturan 301. madde tartışması, AB haberleri arasında dikkat çeken başlıklar oldu. AB, yazılı, görsel ve elektronik basında toplam 22 bin 625 habere konu olurken, televizyon ekranlarında 107 saate yakın bir süre yer aldı. 22 bin 58 habere konu olan Hrant Dink, ayın en çok konuşulan isimleri arasında ilk sırada yerini aldı. Dink haberleri ekranlarda 483 saate yakın yer buldu.

Irak ve Kerkük meselesi 32 bin 569 haberde yer aldı ve 451 saati aşkın süreyle ekranlarda kaldı.

Siyasiler arasında en çok Başbakan Recep Tayyip Erdoğan medyada yer alırken, onu CHP Genel Başkanı Deniz Baykal izledi. Haberlerine en çok yer verilen diğer isimler ise sırasıyla, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar oldu.

Kemal BENEK / ANKARA

11.02.2007


 

Başörtülülere bir ‘tedbir’ daha

Yarın başlayacak olan ÖSS başvurularında başörtülü adayları yeni yasaklar bekliyor. Bu yıl sınava başvuran adayın fotoğrafını başvuru merkezi görevlisi çekecek. Geçmiş yıllarda böyle bir uygulama olmadığı belirtilerek, bunun yasakçılar tarafından “başörtüsü için alınmış yeni tedbir” olduğu belirtildi.

Bu yıl ÖSS’ye başvurularda ve puanların hesaplanmasında değişik uygulamalar getirilmiş. İlk değişiklik başvuruda.Önceki yıllarda aday fotoğrafçıda çektirdiği fotoğrafı aday formunda kullanabilirken bu sene, başvuru merkezi görevlisi, adayın aday bilgi formundaki bilgileri ile birlikte web kamerayla fotoğrafını çekerek elektronik ortama aktaracak. Diğer uygulama da puanın hesaplanmasında. Adaylar, ÖSS puanlarına göre 2007 ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu’nda yer alacak yükseköğretim programlarına yerleştirilemeyecek.

2007-ÖSS’ye lise son sınıf öğrencileri, lise son sınıfta beklemeli durumda olanlar, ortaöğretim kurumlarının dışardan bitirme sınavına girenler, lise mezunları ve ortaöğretimlerini yabancı ülkelerde yapanlar başvurabilecek. Ancak bu adaylar, ÖSS puanlarına göre 2007 ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu’nda yer alacak yükseköğretim programlarına yerleştirilemeyecek. Lise son sınıfta okuyan öğrenciler, okullarının bağlı olduğu başvuru merkezlerinden, mezun durumda olanlar istedikleri herhangi bir başvuru merkezinden, içinde 2007 ÖSYS Aday Bilgi Formu da bulunan 2007-ÖSYS Kılavuzu’nu 2 YTL karşılığında alabilecekler.

BAŞVURU MERKEZLERİ

Lise müdürlükleri, ÖSYM Sınav Merkezi Yöneticilikleri ve ÖSYM büroları ÖSYS’de başvuru merkezi olarak görev yapacaklar. Başvurularını mektupla yapacaklar dışındaki adaylar, başvuru merkezinden randevu alacaklar. Adayların ÖSS için 40 YTL, ÖSS ve YDS için 50 YTL sınav ücretini mutlaka yatırmaları gerekiyor.

FOTOĞRAFI BAŞVURU GÖREVLİSİ ÇEKECEK

Başvuru merkezi görevlisi, adayın aday bilgi formundaki bilgiler ile birlikte web kamerayla fotoğrafını çekerek elektronik ortama aktaracak. Bu fotoğrafın cepheden, başı açık ve adayı kolaylıkla tanıtabilecek şekilde çekilmiş bir fotoğraf olması gerektiğinden, başvuru merkezine giderken adayların bu durumu dikkate almaları isteniyor. Sınav günü bu fotoğraftaki saç, bıyık, makyaj gibi tanınmada önemli rol oynayacak görünüm özelliklerinde bir değişiklik bulunmaması gerekiyor. Sınav günü salon başkanı, fotoğraftan kimlik belirlemede güçlük çektiği takdirde adayı sınava almayabilecek.

ÖSS’ye başvuru süresi, 23 Martta sona erecek. ÖSS, 17 Haziranda, Lefkoşa dahil il ve ilçelerdeki 159 merkezde gerçekleştirilecek.

/ ANKARA

11.02.2007


 

3 Mart’ta ay tutulacak

Tam ay tutulması, bu yıl iki kez yaşanacak. 3 Mart’ı 4 Mart’a bağlayan gece gerçekleşecek 2007’nin ilk tam ay tutulması, havanın açık olması durumunda, tüm Türkiye’den çıplak gözle, dakika dakika izlenebilecek.

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi ve Ankara Üniversitesi Rasathanesi Müdürü Doç. Dr. Berahitdin Albayrak, tam ay tutulmasının, dolunay aşamasındaki ayın tamamen kararması anlamına geldiğini belirterek, 3 Mart’ta ay, dünya, güneş üçlüsünde ay ve dünyanın ‘’gölge oyununa’’ şahit olunacağını söyledi.

/ ANKARA

11.02.2007


 

Tatil bitti, okullar yarın açılıyor

İlköğretim ve ortaöğretim okullarında ikinci yarıyıl Pazartesi başlıyor. Öğrenciler açısından 2006-2007 eğitim-öğretim yılının ikinci yarısı, sınavlar sebebiyle ilk yarıyıldan daha yoğun geçecek.

Anadolu, fen ve sosyal bilimler liselerinde okumak isteyen ilköğretim son sınıf öğrencileri, 10 Haziran 2007’de gerçekleştirilecek Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı’na (OKS), lise son sınıflarındaki öğrenciler de 17 Haziran 2007’de Öğrenci Seçme Sınavı’na (ÖSS), üniversitelerin yabancı dil ile ilgili bölümlerinde okumak isteyen adaylar da 24 Haziran 2007’de Yabancı Dil Sınavı’na katılacaklar. ÖSS ve YDS’ye başvurular da 12 Şubat Pazartesi günü başlayacak ve 23 Martta sona erecek.

İlköğretim okullarının 5, 6 ve 7. sınıf öğrencileri ile liselerin 9, 10 ve 11. sınıflarında okuyan öğrenciler, 6 Mayıs 2007’de Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı’na girecekler.

/ ANKARA

11.02.2007


 

Ağar: Derin devletten ziyade, perişan devlet var

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, ‘’Hükümet, bugün beceriksizliğiyle sorumlu olduğu olayları derin devlet tarifinin arkasına sığınmak suretiyle geçiştirmeye çalışmaktadır. Bugün ortada derin devletten ziyade, bir perişan devlet görülmektedir’’ dedi.

DYP Kadın Kolları tarafından düzenlenen ‘’Kadın Siyasetçilerin Eğitimi’’ adlı eğitim programının sertifika törenine katılan Ağar, DYP Ankara İl Başkanlığına gelişinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Ağar, dün bir basın organında yer alan ve Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında tutuklanan Yasin Hayal’in Trabzon TEM Şube Müdürü Yahya Öztürk’ten direktif aldığına yönelik ifadeleri bulunduğu yönündeki habere ilişkin soru üzerine şunları kaydetti:

‘’Bunu savcıların çıkarması lâzım artık. Bu olayın ardında, arkasında ne var, kim var, nereye kadar gidiyorsa bunların hepsinin çıkması lâzım. Görüldüğü gibi ortada derin devletten ziyade perişan devlet yönetimi görülüyor. Bu, vahim bir şey tabiî... Yani, bir insan hem haber elemanı olup da hem eylem yönlendirir hale geldiyse bu vahim bir şey...’’

‘’Bir kamu görevlisinin böyle bir işin içinde olabilmesi mümkün değil, düşünülemez bir şeydir. Ama böyle bir şey de varsa savcılar bunu ortaya çıkaracaktır, çıkarması da gerekir’’ diyen Mehmet Ağar, konuyla ilgili ‘’doyurucu bir siyasi makam açıklamasının’’ görülemediğini savundu. Ağar, ‘’Hükümet, sanki sorumlusu ve tarafı değilmiş gibi görülmektedir. Bütün sorumluluk hükümet yönetiminindir, başbakanındır. Çok süratle olay bitirilmelidir’’ diye konuştu.

Ağar, sertifika töreninde yaptığı konuşmada ise, devletin meşru güvenlik güçlerinin her türlü zorluğun üstesinden gelebileceğini belirterek, “Demokratik bir hukuk devletinde kimsenin durumdan vazife çıkarmaya veya devletin böyle bir beklenti içinde olmasına gerek yoktur” dedi.

/ ANKARA

11.02.2007


 

İktidar dert yanma yeri değil

Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, ‘’Başbakan, derin devletten ne anladığını, derin devletin mevcudiyetinin delillerini milletimize açıklamak zorundadır. İktidar makamı, dert yanma yeri değil, muktedir olup, sorunları çözme yeridir’’ dedi.

Recai Kutan, partinin Ankara İl Başkanlığı’nda düzenlenen ‘’İl Başkanları Toplantısı’’nda yaptığı konuşmada, hükümetin, iktidara geldiğinden bu yana icraatlarını değerlendirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, son günlerde açıkça derin devletin varlığını kabul ederek, ‘’Derin devlet vardır, ancak ortadan kaldırılması çok güçtür’’ şeklinde sözler söylediğini anlatan Kutan, şöyle devam etti:

‘’Başbakan, akıl almaz bir yanlış yapmıştır. Bu durumda Başbakan, derin devletten ne anladığını, derin devletin mevcudiyetinin delillerini milletimize açıklamak zorundadır. İktidar makamı, dert yanma yeri değil, muktedir olup, sorunları çözme yeridir.

Başbakan, böyle konuşarak, hükümet olarak çaresizliklerini açıkça ilan etmiş olmuyor mu? Başbakan, sorumlu bir devlet adamıysa bu konunun üzerine gitmek, kanun dışı eylemlerin sorumlularını süratle adalete sevk etmek zorundadır.’’

/ ANKARA

11.02.2007


 

Yargıtay’a eğitim ve araştırma bürosu

TBMM Adalet Alt Komisyonunda, AB süreci dikkate alınarak Yargıtayda, ‘’Uluslararası İlişkiler, Eğitim ve Araştırma Bürosu’’ kurulması kabul edildi.

Adalet Alt Komisyonu, Yargıtay Kanununda değişiklik yapılmasını öngören kanun tasarısı üzerindeki çalışmalarını tamamladı. Komisyon, tasarıyı bazı değişikliklerle kabul etti. Tasarıya yeni maddeler ekleyen Komisyon, AB ile yürütülen çalışmalar kapsamında, Yargıtayda ‘’Uluslararası İlişkiler, Eğitim ve Araştırma Bürosu’’ kurulmasını benimsedi. Buna göre, söz konusu büro, Yargıtay tetkik hakimleri ve Yargıtay Cumhuriyet savcıları ile yurtdışından gelen hakim ve savcıların her türlü işleriyle ilgili koordinasyonu sağlayacak, araştırma ve eğitim programlarıyla ilgili çalışmalar yapacak. Eğitim amacıyla yurtdışında görevlendirilecek hakim ve cumhuriyet savcılarına ilişkin işlemleri yürütecek olan büro, yabancı ülke yüksek mahkemeleri ve uluslar arası kuruluşlarla ilişkilerde Birinci Başkanlığa yardımcı olacak.

/ ANKARA

11.02.2007


 

Hükümet bürokrasiye teslim oldu

AKP iktidarının ilk yıllarında demokrasi alanında attığı adımların asker ve polisten gelen tepki sebebiyle durduğu ve böylece geriye gidişin yaşandığı ileri sürüldü.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından yapılan değerlendirmede, hükümetin ifade özgürlüğü alanında attığı adımların özellikle Aralık 2004’ten itibaren sekteye uğradığı ifade edildi. Değerlendirmede, “Silâhlı çatışmaların artması, asker ve polislerin yanısıra sivil bazı çevrelerin ‘bu kadar özgürlüğün Türkiye’ye fazla geldiği’ tepkilerinden hareket eden hükümet, ifade özgürlüğü alanında atılan adımları geri götürecek düzenlemeleri TBMM gündemine getirdi” görüşlerine yer verildi. Hükümetin düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engelleri 301. madde tartışmalarına indirgediğinin belirtildiği değerlendirmede, “Hükümet ve yasa yapıcılar düşünceyi ifade özgürlüğünü sadece TCK’nın 301. maddesi ile sınırlı tutarak geçiştirmeye, unutturmaya çalışmaktadır. Bu, geçtiğimiz dönemde yetkililerin ağzından ‘TCK’nın 301. maddesinden hüküm giyen kimse olmadığı’ açıklamasında olduğu gibi bugün de kendini 301. maddede yapılacak değişiklikler için bazı kuruluşları bir araya getirerek, yeni bir metin hazırlamalarını istemek şeklinde kendini göstermektedir” denildi.

AKP iktidarının, insan hakları alanında gerekli kararlılığı göstermediğinin açıklandığı değerlendirmede, Türkiye’de düşünceyi ifade özgürlüğünün sağlanabilmesi için tek tek maddelerin değiştirilmesinin yetmeyeceğine dikkat çekildi.

Kemal BENEK / ANKARA

11.02.2007


 

Kan örneklerinde kuş gribine rastlanmadı

Sağlık Bakanlığı, kuş gribi şüphesiyle gözlem altında tutulan 3 kişiden alınan örneklerde virüse rastlanmadığını, dördüncü kişiden alınan örneğin ise yetersiz bulunduğunu ve yeni örnek alınacağını bildirdi.

Sağlık Bakanlığının açıklamasında, Batman’ın Gercüş ilçesine bağlı Boğazköy köyünde tavuklarda kuş gribinin tesbit edilmesiyle olayın insanî boyutunun acil olarak değerlendirildiği belirtildi. Açıklamada, hasta ve ölü hayvanlarla teması bulunmayan, ancak üst ve alt solunum yolları bulguları olan ve bölgede ikamet eden 3 çocuktan alınan laboratuvar sonuçlarına göre, bu vak'alarda kuş gribi virüsüne rastlanmadığı kaydedildi. Sağlık Bakanlığının açıklamasında şöyle denildi:

‘’Gercüş Devlet Hastahanesinde takip edilen 3 vakadan alınan örnek sonuçları negatif bulunmuştur, yani bu 3 vak'ada kuş gribi virüsüne rastlanmamıştır. Dicle Tıp Fakültesi Hastanesinde gözlem altında tutulan, tavuklarla teması olmayan dördüncü vak'adan alınan örnek ise laboratuvar incelemeleri için yetersiz bulunmuştur. İlgili kişiden yeni bir örnek alınarak incelemeleri yapılacaktır.’’

Açıklamada, Batman İl Sağlık Müdürlüğünden köye sağlık ekibi gönderildiği, Bakanlığın bir uzman ekibinin de köydeki incelemelerini sürdürdüğü hatırlatıldı. Bölgedeki tüm yerleşim birimlerinde sağlık taramalarına devam edildiği kaydedilen açıklamada, hasta ve ölü hayvanlarla yakın teması olan bir kişinin takip amacıyla hastahanede gözlem altında tutulduğu, ancak bu kişide klinik bulgulara rastlanmadığı belirtildi.

/ ANKARA

11.02.2007


 

“Milliyetçilik milleti sevmekten geçer”

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, milliyetçiliğin milleti sevmekten, milleti sevmenin de millete hizmet etmekten geçtiğini belirterek, ‘’Hamasi nutuklarla milliyetçilik olmaz’’ dedi.

Unakıtan, Niğde’de AKP İl Danışma Meclisi toplantısında yaptığı konuşmada, göreve geldiklerinde milletin tereddüt içinde olduğunu, ancak tereddütleri boşa çıkardıklarını ifade etti. Milletin parasına sahip çıkarak, bütçe açığını hızla kapattıklarını ve aynı zamanda ekonomik büyüme sağladıklarını bildiren Unakıtan, Başarılarının devam edeceğini, çünkü Türk insanının refahını artırmak ve ülkeyi daha yaşanılabilir hale getirmek için göreve geldiklerini belirtti. Unakıtan, şöyle devam etti:

‘’’Esas milliyetçilik budur. Milliyetçilik milleti sevmekten, milleti sevmek de millete hizmet etmekten geçer. Hamasi nutuklarla milliyetçilik olmaz. Ekonominiz ne kadar iyiyse o kadar konuşursunuz. Kuvvetli devlet kuvvetli ekonomiyle olur. Ekonomimiz güçlenince imajımız değişti, gündem belirleyen ülke haline geldik. Yıllardır ülkeye gelmeyen devlet liderleri gelmeye başladı. 40 yıl AB kapısında bekletildik. Bizim iktidarımız zamanında müzakereler başladı. Biz kendimize güveniyoruz. Çünkü milletimize güveniyoruz. Türkiye, milletler camiasında onurlu ve saygın yerini alacak. Bu da kendine güvenen yönetimlerle mümkün olacak.’’

/ NİĞDE

11.02.2007


 

Hayal’in iddiaları savcılık ifadesinde yok

Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında tutuklanan Yasin Hayal’in avukatına anlattığı öne sürülen iddiaların, savcılıkça alınan ifadelerde geçmediği bildirildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından alınan bilgiye göre, Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Yasin Hayal’in avukatına anlattığı öne sürülen bilgiler, İstanbul Cumhuriyet Savcıları tarafından alınan Hayal’in ifadelerinde bulunmuyor. Bir savcılık yetkilisi, “Gazetede belirtildiği gibi bir ifade, bu şahıs tarafından avukatına yapılmışsa, avukat veya başka kişiler tarafından da bu gizli olması gereken ifade basına verilmiş ise bu konuda ayrıca araştırma ve soruşturma yapılacaktır’’ dedi.

/ İSTANBUL

11.02.2007


 

MİT: Bağlantımız yok

MİT Müsteşarlığı, Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında tutuklanan Yasin Hayal’in ifadelerine ilişkin basında yer alan haberlerle ilgili, “Basında yer aldığı şekliyle iddia edilen hususlara ilişkin teşkilatımızın kurumsal anlamda herhangi bir bağlantısı söz konusu değildir’’ açıklamasında bulundu.

MİT Müsteşarlığı’ndan konuyla ilgili yapılan yazılı açıklama şöyle: ‘’9-10 Şubat 2007 tarihlerinde bazı basın yayın organlarında; Hrant Dink suikastinde azmettirici olarak tutuklanan Yasin Hayal’in ifadesinde ‘bir MİT mensubu ile ilişkili olduğunu belirttiği’ yönünde iddialara yer verilmiştir. Adli makamlarca soruşturma aşamasında bulunan ve henüz netleşmeyen olayın, kamuoyuna bu şekliyle yansıması yadırganmaktadır. Basında yer aldığı şekliyle iddia edilen hususlara ilişkin teşkilatımızın kurumsal anlamda herhangi bir bağlantısı söz konusu değildir. Anılan yayınlarda, Yasin Hayal ile temas ettiği öne sürülen İhsan/İsmail Kasap isimli bir personelimiz de bulunmamaktadır.’

/ ANKARA

11.02.2007


 

Emniyet’ten Akşam’ın manşetine yalanlama

Emniyet Genel Müdürlüğü, “gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili, Trabzon TEM Şube Müdürünün olayla ilgisi olduğu şeklindeki iddianın kesinlikle yalan olduğunu” bildirdi.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklama şöyle: “Akşam Gazetesinin 10 Şubat 2007 (dün) tarihli sayısında manşetten verilen ‘Vur Emri Polis Şefinden’ haberi ve bazı basın yayın organlarında benzer konuyu içeren haberlerde yer alan; gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili, Trabzon TEM Şube Müdürünün olayla ilgisi olduğu şeklindeki iddia kesinlikle yalandır. Gerçek dışıdır, iftiradır, hayal mahsulüdür. Bu iddianın gerçeklerle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.

Bu iddia olayın vuku bulmasından itibaren canı pahasına çalışan emniyet teşkilatını karalamaya yönelik kampanyaya ve bilgi kirliliğine açık bir örnek olup, bu kirliliğin nerelerden kaynaklandığının açık bir göstergesidir.

Bu asılsız iddiayı öne sürenler ve yayımlayanlar hakkında gerekli yasal işlemlere başlanmıştır.”

Trabzon Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürü Öztürk de yaptığı açıklamada, ‘’kendisini ve teşkilatını hedef alan haberlerin karalama kampanyasının asılsız ürünü olduğunu’’ belirterek, sorumlular hakkında dava açacağını bildirdi.

/ ANKARA

11.02.2007


 

İslâm evrensel bir güçtür

Dış Haberler Müdürümüz Mustafa Özcan, İslâm dünyasının bugün içinde bulunduğu durumun düşmanlarının gücünden değil, kendi zaafiyetinden dolayı olduğunu ifade etti.

Yeni Asya Vakfı Konferans Salonu’nda Cumartesi Toplantıları kapsamında düzenlenen “Dünya Satrancında Son Hamleler” başlıklı konferansta konuşan Özcan, Ortadoğu üzerinde oynanan oyunların farkına varmak gerektiğini ve Müslüman devletler olarak tam bir denge politikası izlenmesi gerektiğini söyledi. İslâm dininin dünyanın tam merkezinde yer alan ve her ırktan mensubu bulunan evrensel bir din ve dolayısıyla büyük bir güç olduğunu vurgulayan Özcan, bulunduğu durumun geçici olduğunu ve gün gelip bu gücün uyanacağını kaydetti. Özcan, ABD'nin dünya siyasetindeki pozisyonuna değinirken de şunları kaydetti: “ABD bir cumhuriyet sistemidir. Ancak Bush’un başında bulunduğu Neoconlar ABD’yi bir imparatorluğa çevirmek istiyorlar. Ancak cumhurî sistemler imparatorluk gibi davrandıkları zaman çözülmeye uğrarlar. Bugün de ABD’nin çözülmeye başladığını görüyoruz. Bunun devamı gelecektir.”

Özcan’ın konuşmasından sonra soru cevap kısmına geçildi ve geniş katılımla gerçekleşen konferansın ardından katılımcılara çeşitli hediye ve ikramlarda bulunuldu.

/ İSTANBUL

11.02.2007


 

Aksu hakkındaki önerge Meclis gündeminde

Anavatan Partisi’nin, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu hakkında TBMM Başkanlığı’na verdiği gensoru önergesinin ön görüşmesi 13 Şubat 2007 günü ele alınacak.

TBMM Genel Kurul’un bu haftaki gündeminde, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu hakkında Anavatan Partisi tarafından verilen ve Grup Başkanvekilleri Süleyman Sarıbaş, Muzaffer Kurtulmuşoğlu ve Ömer Abuşoğlu’nun yanı sıra Genel Başkan Erkan Mumcu’nun da imza koyduğu gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmaması konusunda ön görüşme yapılacak. Önergenin gerekçesinde, terör ve asayiş olaylarındaki genel artışa dikkat çekilirken, bazı faili meçhullerin aydınlatılamadığına işaret edilmişti. Gensoru önergesi Anayasa’nın 99. maddesine göre, bir siyasi parti grubu adına veya en az 20 milletvekilinin imzasıyla verilebiliyor. Gensoru önergesinin, verilişinden sonraki üç gün içinde bastırılarak üyelere dağıtılması, dağıtılmasından itibaren on gün içinde gündeme alınıp alınmayacağının görüşülmesi gerekiyor.

/ ANKARA

11.02.2007


 

Fen liseleri daha başarılı

2006 Öğrenci Seçme Sınavında (ÖSS), yüksek öğretim kurumuna yerleşmenin ön şartı olan ÖSS-1 testini başarıyla çözen okullar sıralamasında Fen Liseleri başlarda yer alıyor.

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince (ÖSYM) hazırlanan ‘’Ortaöğretim Kurumlarına Göre 2006-ÖSS Sonuçları Kitabı’’ ÖSYM’nin internet sayfasında yayınlandı. Kitaptan çıkan sonuçlara göre, 2006 ÖSS’ye başvuran herkesin çözmekle sorumlu olduğu ÖSS-1 testinde, 7 bin 84 lise arasından Fen Liseleri başarı sıralamasında öne çıktı. Puanları hesaplananların tümüne göre en başarılı 10 ortaöğretim kurumu sıralamasında devlet fen liseleri ‘’Sayısal-1’’, ‘’Sözel-1’’ ve ‘’Eşit Ağırlıklı-1’’ puan türlerinde başlarda yer aldı.

/ ANKARA

11.02.2007


 

“Hakkımızı istiyoruz”

Ankara İnanç Özgürlüğü platformu tarafından yapılan “başörtüsüne özgürlük eylemleri”nin “53. hafta”sında konuşan Mazlumder Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Yelda Polat, Platform olarak, yılmadan, usanmadan sorunun çözüm yolunun, hak arama bilincini geliştirerek ve direnerek çözülebileceğini savunduklarını söyledi.

Polat konuşmasına şöyle devam etti, “Özelde başörtülülerin genelde ise bütün inanç sahiplerini devletin belirlediği ve istediği inanç kalıbını reddeden insanlara karşı uyguladığı ayrımcılık; ülkemize, ülke barışına, ülke huzuruna katkı sunmayacağı ortadadır. Bilakis bu yasak; barışı, huzuru, uzlaşı kültürünü ortadan kaldıran önemli bir etkendir” diye konuştu.

Ahmet TERZİ / ANKARA

11.02.2007


 

Kurtlar köye indi

Şırnak’ta bir köye inen kurt sürüsü 15 koyunu parçaladı.

Edinilen bilgiye göre, Şırnak’a 5 kilometre uzaklıktaki Yoğurtçular köyü Özveren mezrasına aç kaldıkları için inen çok sayıda kurt, Ali Gülleş’in ahırına girdi. Ahırdaki 15 koyunu parçalayan kurtlar 15 koyunu da yaraladı. Ali Gülleş, kar sebebiyle aç kalan kurtların köylere inmeye başladığını belirterek, son bir ay da köylerine 3 kez kurt sürüsünün indiğini söyledi. Gülleş, “Gece ahıra giren kurtlar 15 koyunumu parçalamış, 15 tanesini de yaralamış. Kurtların köydeki insanlara zarar vermesinden korkuyorum’’ dedi.

/ ŞIRNAK

11.02.2007


 

Güneydoğu’da kuş gribi alarmı

Diyarbakır Vali Yardımcısı Suat Seyitoğlu başkanlığında olağanüstü gündemle toplanan Diyarbakır İl Hayvan Sağlığı Zabıtası Komisyonu, kanatlı hayvan satışını yasakladı.

Kuş gribinin şehre sıçrama ihtimaline karşı tedbirlerin konuşulduğu toplantıda Batman’ın Gerçüş ilçesinde ortaya çıkan kuş gribi de değerlendirildi. Komisyon ikinci bir emre kadar Diyarbakır’a her türlü canlı kanatlı hayvan giriş ve çıkışını yasakladı. Komisyon ayrıca üretim izni olmayan ve açıkta satılan kanatlı etlerin satışını da yasakladı.

Komisyon kararın tüm ilgili birimlerle birlikte muhtar, öğretmen ve imamlara duyurulmasını da karar altına aldı.

/ DİYARBAKIR

11.02.2007


 

‘Çocuklarımız giderek şişmanlıyor’

Prof. Dr. Mahmut Çoker, “İzmir’de yapılan bir çalışmada, 2 ile 6 yaş arası 3 bin 114 çocuğun yüzde 4.7’sinin, 6 ile 10 yaş arası 4 bin 469 çocuğun yüzde 9.1’inin, 10.5 ile 15.5 yaş arası 4 bin 235 ergenin ise yüzde 9.5’nin obez olduğu saptanmıştır.” dedi.

Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Çoker, çocukluk ve ergenlik çağında obezitenin (aşırı şişmanlık) giderek arttığını belirtti.

EÜ Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı, Ege Obez Hasta Derneği, Ege Diyabetle Yaşamı Kolaylaştırma Derneği ve Ege Osteoporozlu Hasta Derneği işbirliğiyle düzenlenen 4. Halk Kongresi’nde “Çocukluk Çağı Obezitesi” konusunda bilgi veren Prof. Dr. Çoker, obeziteyle mücadelenin uzun zaman alması ve yeni bir hayat tarzının oluşturulması esas olduğundan, psikolojik desteğin rolünün çok önemli olduğunu söyledi. Obezite tedavisinde diyetin ayrı bir yer tuttuğunu açıklayan Çoker, “Öncelikle hastanın uyguladığı beslenme modeli ayrıntılı olarak öğrenilerek besin tüketimi hesaplanır. Alınan fazla kalori tesbit edildikten sonra yeni diyet modeli çocuk-ergene, anne ve babaya, birlikte oldukları aile büyüklerine ayrıntılı olarak açıklanır. Temel amacın büyümeyi engellemeyecek, dengeli ve günlük ihtiyaçları karşılayan bir model olduğu bilinmelidir. Besin tüketimi konusunda hasta ve ailenin yanlış bildirimde bulunması, aile fertlerinin tamamının uygulamayı kabullenmemesi ve çalışan anne çocuklarının beslenmesini sağlayan grubun konuya katılmaması uygulamadaki zorluklardır.” şeklinde konuştu.

/ İZMİR

11.02.2007


 

Sıkı disiplin ters tepebilir

Kocaeli’nin Gebze ilçesinde, Anadolu Sağlık Merkezi’nde (ASM) görev yapan Uzman Psikolog Sevil Usanmaz, sıkı disiplin altında yetiştirilen çocukların gerçek başarıya ulaşamayacaklarını söyledi.

ASM’de görevli Uzman Psikolog Sevil Usanmaz, sömestr tatilinin bitmesine ve ikinci eğitim döneminin başlamasına az bir zaman kaldığını belirterek, çocukların yeni eğitim dönemine şimdiden hazırlanması gerektiğini ifade etti. Usanmaz, “İlk dönem, sınavlar, ödevler, ek dersler, dershane ve çeşitli aktivitelerle, son derece yoğun geçerek sona erdi. Çocukların fizikî, zihnî ve psikolojik olarak dinlenmeye ihtiyaçları vardır. 15 günlük yarı yıl tatilinin ilk haftasının dinlenerek geçirilmesi, yeterince iyi uyumaları, beslenmeleri, arkadaşlarıyla vakit geçirmeleri, büyükanne ve büyükbaba ziyaretleri yapmaları gerekir” dedi.

Tatilin ikinci haftasının ise yeni eğitim dönemine hazırlanmakla geçirilmesinin, çocuğun başarısında rol oynadığının altını çizen Usanmaz, “İkinci haftada, okul ödevlerinin yapılması ve zayıf olan derslerin tekrarı, yeni konuların gözden geçirilmesi, ikinci döneme hazırlık olacağı gibi, derslerin daha kolay öğrenilmesi ve başarının artmasına yardımcı olacaktır. Ancak gereğinden fazla yüklenmeler, beklentiler çocuklarda bıkkınlık ve çaresizlik duygularını arttırmakta, derslere karşı olumsuz tutum, öğrenmeye karşı direnç ve inatlaşmaya sebep olur” şeklinde konuştu.

Manevî - maddî ödül

Öğrenmede ödüllendirmenin de çok önemli olduğunu vurgulayan Usanmaz, şunları kaydetti: “Ödüllendirme, manevî ödül, takdir ve beğenme şeklinde olursa, başarıyı olumlu yönde etkiler. Maddî ödül ve vaatler öğrenmeyi tam tersine olumsuz yönde etkilemekte, bir süre sonra ebeveyn ve çocuk arasında inatlaşma ve çekişmeye sebep olmaktadır. Çocuklarda görev bilinci, sorumluluk gibi duyguların gelişebilmesi için maddî ödül, manevî ödülün peşinden gelmelidir. Sıkı disiplin altında yetiştirilen çocuklar, gerçek başarıya ulaşamazlar. Beden ve ruh sağlığı birlikte iyi olursa başarıdan söz edebiliriz. Mutlu, huzurlu, kendini seven, hatalarını kabul eden, hatalarını düzeltmek için çaba gösteren, sorumluluk alabilen, destek ve yardım isteyebilen çocuklar başarılı olurlar. Çocuğun yeteneklerini, ihtiyaçlarını, kapasitesini, ve gelişim seviyesini dikkate almayan sıkı disiplin, başarıya değil başarısızlığa yol açar. Katı disiplin yerine sınırlardan ve sorumluluklardan söz edebiliriz. Bunun için de çocukların amaçlar edinmesi ve hedefler koyması istenebilir. Çocuğun kendi özdenetimini sağlayabildiği, sevgi ve destekle ulaşılan başarı sürekli olacak ve hayatın her aşamasında devam edecektir.”

/ KOCAELİ

11.02.2007


 

Öğrenciye adıyla seslenin

Okul öncesi eğitim kurumlarında ‘’canım, şekerim’’ sözcüklerinin söylenen öğrenciyi motive ederken diğerlerini olumsuz etkilediği, bu sebeple öğretmenlere söz konusu sözcükleri kullanmamaları tavsiyesinde bulunulacağı bildirildi.

Kocaeli İlköğretim Müfettişleri Başkanı Seyfettin Karamızrak, Millî Eğitim Bakanlığı yetkilileri, müfettişler ve bazı üniversitelerden eğitim uzmanlarının katılımıyla İstanbul’da okul öncesi eğitim programının değerlendirildiği son toplantıda, bu kurumlarda öğretmen ve öğrencilerin uyması gereken kuralların gözden geçirilerek yararlı olanların belirlenmeye çalışıldığını ifade etti.

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından okul öncesi eğitimi programı konusunda değişiklikler yapıldığını ve bazı yeniliklerin getirildiğini de anlatan Karamızrak, eğitim programıyla 3-6 yaş grubu çocukların psikomotor, sosyal davranış ile duygusal ve bilinçsel alanlardaki gelişimlerinin desteklenmesi, çocuklara beceriler kazandırılarak ilköğretime hazırlanmalarının amaçladığını vurguladı.

YÖRESEL KIYAFETLİ BEBEK TAVSİYESİ

Seyfettin Karamızrak, özellikle kız çocuklarının oyuncak olarak cindy ve barbie bebekleri tercih ettiklerine dikkati çekerek şunları kaydetti: ‘’Barbie veya cindy bebekleri yerine o ilin yöresel kıyafetlerinin giydirildiği el yapımı bebekler kullanılabilir. Okul yönetimi bu tür bebekleri imal edenlerle irtibat kurup, bunlar yaygınlaştırılabilir. Böylece folklorumuzu çocuklara küçük yaşta anlatabiliriz. Aynı şekilde, yabancı çizgi film kahramanlarının oyuncakları da erkek çocuklar tarafından yaygın olarak kullanılıyor. Bunun yerine bebekler gibi Keloğlan, Nasrettin Hoca, Hacivat-Karagöz tipleri de üretilip okullarda oyuncak olarak kullanılabilir. Toplantıda varılan bu ortak görüşleri müfettişler olarak öğretmenlere aktaracağız.’’

/ KOCAELİ

11.02.2007


 

Yerel kanallar tek çatı altında

İnternetin hayatımızın her alanına girmesi ile birlikte medya kuruluşları da bu yolla izleyicisine ulaşmanın yollarını deniyor. Yayın yapan bütün medya kuruluşlarının birer internet sitesi ve bu site üzerinden yayın yapan birer televizyonu ve radyosu bulunuyor.

Türkiye’de yayın yapan önemli argümanlardan birisi de kuşkusuz yerel mecradır. Bir ilin veya bir ilçenin sesi olma, burada yaşanan olayları ve haberleri şehrin en ucundaki insana ulaştırma görevi üstlenen yerel televizyonlar ve radyolar da her geçen gün yeniliklere adapte olarak yayınlarını internet üzerinden izleyenlerine ulaştırmaya çalışıyor. İnternetin günümüz hayatında önemli bir yer almasıyla birlikte bu sahayı daha çok kullanan televizyonlar yayınlarına verdikleri önem kadar internet üzerinden de yayın vermeyi kendilerine amaç ediniyorlar.

Ülkemizde özel televizyonculuğun 1991 yılında hayata geçmesi ile birlikte ulusal televizyonların yanında yerel televizyonlarda devreye girmeye başladı. Bir çok il ve ilçede yerel yayın yapan kanallar kendi hemşerilerine ulaşmanın yolunun internetten geçtiğinin düşüncesiyle siteler yapmaya ardından da televizyonlarının yayınlarını bu sitelerde yansıtmaya başladılar.

2003 yılından itibaren yerel televizyonlara prodüksiyon hizmeti sunan Cihan Haber Ajansı, buradan hareket ederek yerel televizyonların tümünün bir çatı altında toplanması için bir çalışma içine girdi. Bunun için uzun süren bir alt yapı çalışmasının ardından Cihan ve Renknet firması’nın ortaklaşa hazırladığı www.biziizle.com sitesi hayatiyete geçirildi.

Bu sitede öncelikle Cihan’dan yayın alan yerel televizyon kuruluşları ve radyoların yayınları yansıtılırken ortak ağda bulunmayan kanalların yayınları da buradan verilmeye başlayacak. Cihan Yapım Yerel Medya Hizmetleri Yöneticisi M. Murat İğrek, Cihan olarak yerel mecrayı çok önemsediklerini bunun için bu mecrasının daha iyi izlenmesi ve daha üst konumlara gelmesi için ellerinden gelen çabayı göstereceklerini söylüyor.

11.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004