Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Derin devlet dedikleri

Adına ister ‘derin devlet’ isterse başka bir şey deyelim, Türkiye’de hukukun dışında işleyen ve zaman zaman demokratik siyasî süreci etkisiz bırakacak kadar güçlü olan bir ‘siyaset belirleme’ mekanizmasının varlığı şüphe götürmez. Üstelik bu, darbelere indirgenebilecek kadar istisnaî bir olgu da değildir, tam aksine burada carî sistemin karakteristik bir vasfını görüyoruz.

Başka bir ifadeyle, Türkiye’de ‘devlet’ gibi davranan iki farklı otorite var: Pozitif hukuk tarafından tanımlanan de jure devlet ile, esas itibariyle hukukun dışında var olan de facto devlet. Burada işimizi daha da zorlaştıran nokta, hukuken tanımlanmış devletin kimi unsurlarının da zaman zaman bu ikincisiyle ittifak halinde hareket etmesidir.

Türkiye’nin carî sistemini böyle tanımlamak kötümser bir yaklaşım olsa da, gerçekçi olmak için buna mecburuz. Bunun bilincinde olmalıyız ki, Türkiye’nin özgürleşme ve demokratikleşme davasına gerçekten katkı yapmamız mümkün olsun. Aslında, son yıllarda ‘AB’ye uyum’ adı altında yapmaya çalıştığımız şeyin bir yanı da ‘derin devlet’ denen unsurları hukukun ve demokratik sürecin kontrolü altına almaya çalışmaktır.

Doğrusunu söylemek gerekirse, devletin görünen yüzü yanında bir de görünmeyen yüzünün bulunması Türkiye’ye özgü bir durum değildir. Demokratik olsun otoriter olsun, bütün devletlerin ‘kapalı kapılar ardında’ işleyen, yani karanlık bir tarafı vardır. Esasen, ‘devlet’in olduğu yerde bu kaçınılmazdır. Ne yazık ki, bu hastalığı demokrasi de tedavi edemez, edemiyor. Çünkü, demokrasi devleti belki kısmen vatandaşların kontrolü altına alabilir, ama onu kendiliğinden ehlileştirmez. Öte yandan, görünüşe göre, devleti kısmen de olsa ehlileştirmenin yolu onu hukukla bağlamaktır, ama modern çağın tecrübesi bu tedbirin de ne yazık ki çok fazla işe yaramadığını göstermiştir.

Yine de bu konuda Türkiye’yi diğer demokratik devletlerden ayıran önemli bir nokta var. Bu, Türkiye’de ‘derin devlet’in carî sistemin karakteristik bir özelliği olmasıdır. Bunun arkasında, birisi bizim devlet geleneğimizden kaynaklanan, diğeri ise Cumhuriyet dönemine özgü olan, başlıca iki etken yatmaktadır. Türkiye’de Osmanlı döneminden tevarüs ettiğimiz devlet geleneğini şekillendirmiş olan en temel düşünce ‘hikmet-i hükümet’tir. Bu düşüncenin ise gerek hukuk devleti idealiyle, gerekse demokrasi fikriyle tabiatı icabı gerilim içinde olduğu açıktır. Nitekim, derin devletçiler her zaman ‘hikmet-i hükümet’ düşüncesinin inançlı müdafileri olmuşlardır.

‘Derin devlet’ olgusunun bizde arızî veya marjinal değil de sistemin yapı taşlarından biri olmasının ikinci nedeni, Türkiye Cumhuriyeti’nin baştan beri gelen ideolojik niteliğidir. Bundan dolayı, Türkiye’de hukuk ve ‘halk’ ne derse desin, devletin olmak ve hep öyle kalmak istediği bir ideolojik kimlik vardır ve bu kimliğin bazı karanlık işlerin ve hukuksuzlukların maskesi olarak kullanılması alışıldık bir durumdur. Üstelik devletin ideolojik kimliği sadece fiilî bir durumdan ibaret de değildir; bunun ayrıca anayasal ve yasal dayanakları da vardır.

Sonuç olarak, adına ister ‘derin devlet’ isterse başka bir şey diyelim, bu olgu maalesef bizim siyasal sistemimizin karakteristik bir özelliğidir. Onu belki büsbütün yok edemeyiz ama bunun için çalışabiliriz. Bunun da yolu, en başta, resmî ideolojiyle pekiştirilmiş olan ‘hikmeti hükümet’ doktrinini reddetmekten geçer.

Star, 14.2.2007

Mustafa ERDOĞAN

15.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Düşünceyi açıklama özgürlüğü

  Derin devlet dedikleri

  Yargıtokrasi

  Çakır’la dayanışma


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004