Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Neden savunmaya geçeriz?

İnsan neden savunmaya geçer? Sizin ne cevap vereceğinizi bilemem; ama ben, her olay karşısında ikide bir savunmaya geçmemiz konusunda pek iyimser değilim. Hadi diyelim, bazı tehlikeler karşısında, hayatı koruma adına otomatik olarak bir savunma yapmamızı normal görelim. Kendimizden kaynaklanan bir kaygıdan ötürü ha bire kendimizi savunmak için bir dizi savunma mekanizmalarına başvurmamıza ne denir?

Sahiden ne diye bu mekanizmaları kullanırız? Bana göre daha çok yetersizlik, kendi güçsüzlüğümüzü gizlemek ve olduğumuzdan başka şekilde görünmekten. Hepsi de iç özgürlüğün yitirilmesine yönelik bir takım çabalardır. Olduğumuz gibi kendimizi göstersek ne olur? Bu kolay değil. Bu bir erdemdir. İnsanlığın belki de en önemli amacıdır.

Gerçek kişiliğimizi farkına varıp koruyamadığımızda bizde yapay bir kişilik de oluşmaya başlar. Bu iki kişiliğin bazen farkında oluruz; ama çoğunlukla farkında olmayız. Hatta bazen yapay kişiliğimiz gerçek kişiliğimiz olur çıkar. Gerçek kişiliğinin farkında olup onu korumaya çalışmayanlar, egolarının etkisi altındadırlar. Gerçek kişilikleri parçalanmıştır.

Böyle insanlar dış etkiler karşısında sağlam duramadıklarında kaygı yaşamaktalar. Eğer dış çevre iç dünyalarıyla örtüşmüyorsa ya da çatışıyorsa, o zaman ister istemez içimizde bir çatışma yaşanır ve bunun sonucunda da bir kaygı oluşur. Bütünsel bir kişiliğe sahip olmayanlar kaygıyı biraz olsun hafifletmek için kişilik özelliklerine göre çeşitli savunma mekanizmalarına başvurur. Mekanizmaları olumlu ve olumsuz ya da başarılı ve başarısız diye ikiye ayırabiliriz. Mekanizmalara başvurmanın dozajı da kişiliğin zayıflık ve kuvvetliliğine göre de değişir.

Hangi mekanizmaya başvurulursa vurulsun, bu gibi insanlar, iç engellemelerden oluşan kaygıyı ancak geçici olarak azaltabilirler.

En iyisi hiçbir savunma mekanizmasına başvurmadan, bizde olanla yetinmek ve bizdekini olduğu gibi kabullenmek değil mi? Evet, savunma mekanizması, hangisi olursa olsun, bir kişilik zaafıdır. Organik bir tepkisizlikten kaynaklanmamak şartıyla, az savunma yapanın iyi bir kişiliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. O demektir ki çatışması da azdır. Meselâ, dışarıdan biri bizim zayıf bir noktamızı söylese, biz de bunu çok normal görsek ve ona teşekkür etsek, güzel bir tutumdur. Aslında zaafımızın yüzümüze haykırılması az çok içimizde bir kaygı meydana getirir. Ama kendimizi iyi tanıdığımız için daha önceden farkına varmadığımız eksikliğimizin yapılan ikazla farkına varmamızdan müteşekkir oluyoruz. Böyle bir olayın karşısında kendini savunanlar da vardır. Kendi eksikliğini gizlemek için türlü bahaneler ileri sürerler. Yani savunma mekanizmasını harekete geçirirler. İnsan ya, kendini kusurdan uzak görmek ister. Oysa nefis taşıyan herkes, kendini kusur ve noksanlardan uzak görmemeli.

Savunma mekanizmaları çok çeşitlidir. Onların hepsini burada saymak mümkün değil. Hatta bazen tevazu niyetiyle sergilediğimiz bir davranışımız, bir gurur olarak da ortaya çıkabiliyor. Meselâ, sahip olduğu bir makamla takdim edildiğinde, “Yok efendim ne haddime” ile başlayan beyanlar...

Büyük insanlar, kendilerini en az savunanlar ve belki de başkalarının etkisi altında en az kalanlardır.

Bir davranışa cevap vermeden önce, iç dünyamızı değerlendirmemiz gerekmez mi? Savunma ihtiyacımız nereden kaynaklanıyor? Nefsî çıkarlarımızdan, kusurlarımızı örtbas etme çabasından mı, yoksa bir olayın doğru bir şekilde ortaya çıkması isteğinden mi?

[email protected]

Hüseyin KARA

24.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Neden savunmaya geçeriz?

  Bir muhtaç...

  Altı Şapkalı Düşünme Tekniği

  Öğrenme ihtiyacının ihyası

  YASEM temsilcileri toplandı


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004