Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 03 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Nasıl seviyoruz?

Sevgi konusunda Miguel de Unamuno’nun çok güzel bir sözü var: “Sevilmemek acı bir şeydir, ama sevememek daha da acıdır.”

Sevilmek sevmekten daha sonra gelir. Asıl olan sevmektir; yoksa sevmenin karşılığında ille de sevgi beklentisi içinde olmak güzel değil. Sevginin en güzelidir karşılıksız sevgi. Ama böyle bir sevginin karşılıksız kaldığını da şimdiye kadar kimse görmedi. Çünkü böyle bir sevgi, yumuşatmadığı bir vahşi, evet dedirtmediği bir inatçı, sevindirmediği bir yetim, kendine getirmediği bir masum, gidermediği bir burukluk yok.

Sevgi gizemli bir güce sahip. Bütün varlıkların özünü oluşturuyor. Elle tutulan bir şey değil, ama varlığı herkes tarafından algılanabilen ve becerebilence özümsenebilen bir iksir. Nasıl bir sevgi olmalı ki, sevginin bu gizemli gücüne sahip olabilsin. Elbette her sevgi bu övgüye lâyık değil. Sevginin esrarlı gücüne inanmış ve insanlığın kurtuluşunu sevgiye bağlayan Erich Fromm, sevginin dört ögesinin olduğunu söyler. Bunlardan birisi eksik olursa özlenilen sevginin oluşamayacağını vurgular. Doğru da söyler. Nedir bu dört öge? İşte: İlgi, sorumluluk, saygı ve bilgi.

Hangi sevgi ilgi doğurmaz ki! İlgiyi harekete getirmeyen bir sevgiye biz sevgi diyebilir miyiz? Saksısındaki çiçekleri kurumaya terk eden, “Ben çiçekleri çok seviyorum” diye çiçek sevgisinden nasıl söz edebilir? Hayvanları çok sevdiğini iddia eden biri de ya bir evcil hayvan barındırmalı evinde ya da darda olan bir hayvana yardım etmek için bir uğraş vermeli. Sevilene karşı ilgi uyandırmayan bir sevginin harikalar yapması düşünülemez. Kişi, uğrunda emek harcadığı şeyleri daha çok sever. Bunun gibi ilginin olmadığı yerde sevgi de olamaz.

Sevilene karşı sorumluluk duymak da gerçek sevginin bir öğesi. Bize emanet edilenlere sorumsuz davranamayız. Onları ihtimal tehlikelerden korumak için gerekli tedbirler almalıyız. Gerektiğinde hayatı ortaya koymak da en büyük erdemdir. Tarihimizde bunun örneklerine çok rastlanır.

Sevdiklerimize karşı saygı duymak, sorumluluk ilkemizi zorbalıktan kurtarır. Sevgi hiçbir zaman zorbalık aracı olamaz. Sevdiğimize saygı duymalıyız ki, özgür kişiliğine zarar vermiş olmayalım. Sevginin olduğu yerde zorbalık olmaz; orada yalnız ve yalnız özgür tutumlar var. Fromm, saygının asla korkmak olamayacağını söyleyerek, güzel bir yorum getirir. Müslümanların Allah’tan korkmaları da salt korkuya dayanmaz. Tevhit insanı, Allah’a karşı ümitle korku arasında tatlı ve sevgisi daha yoğun olan bir korku içindedir. Bir yavrunun annesinden çekinmesine benzer bir korku. Rahatlığı sevilen için istenir, kendimiz için değil. İnsan bilmediği şeye düşmandır ya, sevilen şey konusunda yeterli bilgiye sahip olmak da sevginin pekişmesine yardım eder. Yoksa tanınmayan, hakkında bilgi sahibi olunmayanı yeterince sevmek mümkün değil. Sevdiğimizin ne olduğu konusunda bilgi toplamalıyız ki, neyi sevdiğimizi tanımlı hale getirmiş olalım. Ariflerin Allah’ı daha çok sevmiş olmaları gizem bilgisine yani derin bilgiye sahip olmalarıdır.

Sevgi bu ögeler doğrultusunda bir düzeye çıkar ve bizi şöyle bir olgunluğa taşır: Sevileni olduğu gibi kabul etmek. Artık sevdiğimiz insan, hangi psikolojik hal içinde olursa olsun, bizim sevgimize olumsuz bir etki yapmaz. Kötü halinde de severiz onu; bu kez sevgimiz acımaya dönüşür, yardım elimizi uzatırız ona. Sevdiklerimize karşı son derece objektif davranırız.

Gerçekçi bir sevginin mutlaka olumlu karşılığı vardır. “Ben seviyorum, o beni sevmiyor” diye birisi kalkıp şikâyette bulunamaz. Aksine kendini yoklamalı, bütün bu ögelerin sevgisinde olup olmadığını araştırmalıdır. Buna tam uyan bir sözü de Moiig Dse söyler: “Kim, başkalarını seviyor, fakat onlardan sevgi bulamıyorsa, onlara karşı olan hareketlerini gözden geçirmeli.”

Hem gerçek sevgi karşılıksızdır. Duyduğumuz sevginin karşılığında bir şey beklememeliyiz. İşte o zaman insan doyumsuz bir sevgiye ulaşır. Çevredeki her şey gözünde daha başka görünür. İçi sevgiyle dolar, doyumsuz hazza ulaştığı gibi, pürüzsüz bir rahatlığa da erer.

[email protected]

Hüseyin KARA

03.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Mutluluk hormonu (seratonin) ve performans

  Bursa'da seminer günleri

  Vazgeçilir olmak;

  Süreli eğitimler yeniden…

  Nasıl seviyoruz?


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004