Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 28 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

‘Gerçek muhabbetin kimyası imandır’

Risâle-i Nur Enstitüsü Fatih Şubesi tarafından düzenlenen programda konuşan Sosyolog Yusuf Özkan Özburun, iman olmadan, muhabbetin gayrımeşrû ve zararlı olacağını belirterek, “Gerçek muhabbetin kimyası imandır” dedi.

Bediüzzaman Haftası kapsamında Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde düzenlenen programlar devam ederken Risâle-i Nur Enstitüsü Fatih Şubesi de bir program gerçekleştirdi. Yusuf Özkan Özburun’un “İlâhî ve Beşeri Muhabbetin Kimyası” ve Dr. Hakan Yalman’ın “Varlığın Besmelesi Sevgi” başlıklı birer konuşma yaptığı programda, sevginin ilâhî kaynağı, insanlardan diğer varlıklara nasıl yansıması gerektiği, gerçek sevginin nasıl olması gerektiği anlatıldı.

Fatih Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen ve Harun Güneş’in Kur’ân-ı Kerim tilâvetiyle başlayan programda ilk sunum Yusuf Özkan Özburun tarafından yapıldı. Modern dünyanın, birçok şeyde olduğu gibi sevginin de içini boşalttığını söyleyen Özburun, “‘Sevmek çok güzel bir şey, dünyada sevmekten daha âlâ bir şey var mı? Her şey sevgiyle başlar, her şeyin başı sevmek.’ Tamam bunlar güzel. Fakat bu arada, muhabbetin ne olduğu, gerçek anlamda hakkıyla, hak için, insana yakışan, insanın fıtratıyla örtüşen, varlığıyla örtüşen muhabbetin ne olduğu buharlaşıyor” dedi.

RİSÂLE-İ NUR İMAN SİMYASINI TALİM EDİYOR

Kimya biliminden önce, içinde metafizik ögeleri, duâyı, varlığı dönüştürme arayışını taşıyan simya ilminin olduğunu ifade eden Özburun, simyanın esprisinin, sıradan madenleri olağanüstü madenlere, pahalı madenlere dönüştürmek, aynı zamanda varlığı anlamaya çalışmak olduğunu vurguladı. “Risâle-i Nur da bize iman simyasını talim ediyor. Nasıl talim ediyor? Bize niyetin tashihi, sıhhatli hale getirilmesiyle bakış açısının, nazarın düzeltilmesini tavsiye ediyor” diyen Özburun, Risâle-i Nur’un bize telkin ettiği iman simyasının, bakılan her şeye, yaşanılan her duruma oradan bir marifet güldestesi çıkaracak hassasiyeti vermek olduğunu ve bu bütün irşad hareketlerinin gayesinin bu olduğunu anlattı.

Gerçek muhabbetin kimyasının iman olduğunun altını çizen Özburun, “İman olmadan, bir elmayı hakikatini düşünmeden, hayvancasına dişlemenin gayrımeşrû bir tarafı vardır. Sende oluşturduğu bir kirlenme, can sıkıntısı, daralma, bir ufunet vardır. Niyeti tashih etmeden, nazarı tashih etmeden, bakış açısını düzeltmeden ve kalbinle varlığa, eşyaya muhatap olma terbiyesine talib olmadan gerçek bir muhabbet, sağlıklı bir muhabbet geliştirileceği kanaatinde değilim” şeklinde konuştu.

Kur’ân-ı Kerim’de de ‘aşk’ tabiri olmadığını, ‘hubb’ ve ‘vudd’ kelimeleri olduğunu ifade eden Özburun, “Yeryüzünden, mahlûklardan Allah’a doğru olan muhabbete ‘hubb’ diyoruz, anladığımız kadarıyla. Allah’tan bize doğru inzal olunan sevgiye de ‘vudd’ diyoruz. Yani Vedud isminin tecellisi” dedi. Peygamberimizin vefatından yüz yıl kadar sonra İslâm literatürüne giren ‘aşk’ kavramının ise ilk zamanlar, ‘varlığa sorular sormak ve kendini anlamaya çalışmak, arayışın kişide dert ve ıztırap haline gelmesi’ mânâsında kullanıldığını dile getirdi. Özburun, sonraki zamanlarda aşkın kimyasının bozularak, Vedud isminin tecellisi olmaktan çıktığını vurguladı.

Özburun, aşkın, sevginin, muhabbetin kimyasını anlamak için Risâle-i Nur’da, Bediüzzaman’ın, dünyanın, kendine bakan fani yönü, esma-i İlâhiyeye bakan yönü ve ahirete bakan yönü olmak üzere üç yön tarifinin dikkate alınması gerektiğini de ifade etti.

BAŞLANGIÇTAKİ MUKADDES MEYİL: SEVGİ

“Varlığın Besmelesi Sevgi” başlıklı bir konuşma yapan Dr. Hakan Yalman da, varlığın ilk başlangıcında mukaddes bir meyil olduğunu söyledi. “İçinde yaşadığımız dünyanın, yeryüzünü nehirleriyle, sinekleri, böcekleri, yıldızlarıyla oluşturan mukaddes saik neydi?” diye düşündüğümüzde kendi hayatımızdan, kendi ruh dünyamızdan bazı çıkarımlar yapabileceğimizi söyleyen Dr. Yalman, “Özellikle insan üzerindeki çalışmalarımızda, insanı anlamaya gayret ettiğimizde, ortaya çıkan sonuç şu ki, eşyanın o en başlangıçtaki ilâhî saiki anlamaya en yakın özelliği duyguları. Duygular derinlerde ve gerçekten hissedildiğinde davranışa dönen haller. O halde şu varlık dediğimiz, kâinat dediğimiz tablo, eğer Rabbimizin san’at eseri, mukaddes bir davranışı olarak algılanacak olursa onun gerisindeki ana unsur, yani varlığın bu şekilde ortaya çıkmasında Rabbimizin kudret kaleminin bu eserleri ortaya koymasındaki ana unsur ne diye düşündüğümüzde sonsuz Cemal ve Kemal’in kendini görmek ve göstermek istemesi gibi bir hakikat önümüze çıkıyor” şeklinde konuştu. “Sonsuz Cemal ve Kemal’e yönelik duygu nedir?” sorusuna verilebilecek aşikâr cevabın da “sevgi” olduğunu belirten Yalman, “Yani Rabbimiz, mukaddes bir sevgi duygusu zemininde varlığı, şu içinde yaşadığımız kâinatı, varlıklar dediğimiz sistemi yaratıyor” dedi.

SEVGİ VARLIĞIN ESASI OLMAYA DEVAM EDİYOR

Başlangıçtaki ilâhî saik olan sevginin her an varlığın esası olarak devam ettiğini de vurgulayan Yalman, “İşte Bediüzzaman’ın da belki sevgi olarak bize anlattığı en önemli şey bu” sözleriyle konuşmasını sürdürdü.

Varlıktan bu sevgiye nasıl ulaşılabileceği sorusuna cevap ararken de önümüze çok önemli bir şifre çıktığına dikkati çeken Yalman, “Cenâb-ı Hak bizi varlıkla irtibatlandırırken her işin başlangıcında, Bismillahirrahmanirrahim şifresi ile muhatabiyeti emrediyor. Peygamberimizin hayatında da onun belki en şifre duâsı, en öz duâsı besmele idi. Burada, Rahman ve Rahim olan bir Allah’tan ve O Allah’ın ismiyle başlamaktan, Allah’ın ismiyle varlığı algılamaktan bahsediyoruz. Bir kere, âlemlerin Rabbinin bize sevgisi Rahman boyutunda hissettirmesinde, yeryüzünde bize ulaşan, maddî boyuttaki nimetler var. Yediklerimiz, içtiklerimiz, dokunduklarımız, dinlediklerimiz. İçimizde yaşadığımız muhabbet duygusu da Rabbimizin aslında bir ihsanı. Ve duygular boyutunda, mânâ boyutunda sevgisini bize hissettirişi. Orada da Rabbimizin Rahimiyetini anlıyoruz” dedi.

Sevginin yansımasının önemiyle ilgili olarak Emoto adlı bir Japon bilim adamının araştırmasını örnek gösteren Yalman, araştırmada su damlalarına sevgi sözcükleri söylendiğini de ve huzur verici müzikler dinletildiğinde su kristallerinin muhteşem şekiller aldığını anlattı. İnsandaki görme, işitme gibi işlevlerin yanı sıra duyguların beyindeki oluşumunu da görsel malzemelerle anlatan Yalman, Rabbimizin bizlerle sevgiye dayalı bir bağı olduğunu ve her şeyin bizden sevgi beklediğini vurguladı.

/ İSTANBUL

28.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Küresel ısınma ‘geliyorum’ diyor

  Yargıda seçimler 15 Nisan'da

  Erdoğan: Hakimiyet ve meşrûiyet milletindir

  Ağar: Hiçbir partiyle ittifak arayışımız yok

  Babacan: Herkes demokratik takvimi beklemeli

  Türkiye çağrılmalıydı

  Avrupa'daki Türk vekiller KKTC'de toplanıyor

  Leyla Zana ve Ahmet Türk'ün ifadesi alınacak

  GP’nin Ertürk’e açtığı dâvâya ret

  Muhabbet, kâinatın yaratılış sebebidir

  ‘Gerçek muhabbetin kimyası imandır’

  Bediüzzaman Adıyaman'da anıldı

  Müstehcen siteler engellenecek

  Yaşar Cihan, serbest bırakıldı

  Umuda yolculukta 7 ölü

  Ağustos’ta 30 bin öğretmen atanacak

  PKK'ya ait 7 sığınak ortaya çıkarıldı

  Türkçedeki bozulma gazeteci ve üniversitelere sorulacak

  RTÜK’ten ücretsiz filtreleme programı

  Çalışan çocuklar için ‘sokak lambası’

  Çökme tehlikesi altında ders

  Büyük Menderes seferberliği

  Sarıyer Uyum Villaları’nda yıkım

  TABA’dan mektup yağmuru

  OKS’ye başvurular başladı

  Aspirin, hastalıkları azaltabiliyor

  Parkinsonda 'pil tedâvisi' uygulaması

  “Namaz, Allah ile konuşmaktır”


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004