Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 28 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Asıl fetih

Bir anlaşmanın “Fetih” olarak nitelendirilmesinin İslâm tarihinde anlamı büyüktür. Bir ülkeyi fethetmek değil de bir anlaşmanın Kur’ân’ın da desteklediği fetih kapılarını açmış olması, özgürlüklerin savunulup yaygınlaşmasında önemli bir adımdır.

Böylesi bir anlaşmanın İslâm tarihinde “Hudeybiye Anlaşması” olduğunu duyanınız var elbette. Hudeybiye Anlaşması, Peygamberimizin hayatında yirmi yıl süregelen tebliğin bir dönüm noktasıdır. Yalnız Hudeybiye Anlaşması ve onun oluş şekli bile, İslâmın ve onun Peygamberinin insanlık barışına verdiği önemi gösteren anlamlı bir belgedir.

Çünkü Hudeybiye Anlaşmasını imza altına alma aşamasında, çok olaylar oldu. Müşrik heyeti birtakım dayatmalar yaparken, diğer taraftan hak din sahipleri olarak Müslümanlar da bu dayatmaları kabul etmeme noktasında o Yüce Peygamberi ha bire zorluyorlardı. Peygamberimiz böyle bir anlaşmanın imzalanması için müşrik heyeti tarafından dayatılan şartları sırf İslâmın açılımı noktasında kabul ediyordu. Müslümanlar ise, bunu bir ölüm fermanı olarak sayıyor, anlaşmaya yanaşmaması için Peygamberimize adeta diretiyorlardı. Öylesine ki Sahabelerde bir telaş yaşanmıştı. Hz. Ömer, böyle bir anlaşmanın kabul edilmemesi için önce Peygamberimiz huzurunda girişimlerde bulunuyor ve sonra Hz. Ebû Bekir’in görüşlerine müracaat ediyordu. Peygamberimiz ise, Sahabelerinin tavrını bildiği halde, anlaşmadan yana tavır koyuyor ve onları teskin etmeye çalışıyordu.

Görünüşte anlaşmadaki şartlar, Müslümanların aleyhindeydi. Peygamberimiz için hiç de öyle değildi. Tarihler bu anlaşmanın sonuçları üzerinde çok durur. Bana göre üç önemli sonucu var:

1- Müşriklerle ilk kez bir diyalog başlangıcı olması açısından dışa açılımı sağladı.

2- Müslümanların gücü müşriklerce resmen tanındı.

3- Mekke müşriklerinin diğer kabilelerle, özellikle Yahudilerle güç birliğine gitmeleri önlendi.

Hz. Peygamberimizin, barış insanı ve peygamberi olduğu şundan belli ki, Sahabelere rağmen, müşrikleri tavizler vererek anlaşmayı imzalama aşamasına getirmiştir.

Savaş ve kavga ile hiçbir doğruya varılmaz. Küs olmakla da huzur sağlanmaz. Hak her zaman üstün olduğuna göre, diyalogdan kaçınmakla hak sahibinin eline ne geçer?

Nitekim Kur’ân da, Fetih Sûresinde “Biz sana gerçekten açık bir zafer verdik” diye olan ilk ayetle, Peygamberimizin bu çabasını övüp alkışlar. Evet, bu anlaşma, bir manevi zaferdir ya da kalblerin fethine doğru hızla atılan bir adımdır. Asıl fetih kalblerin fethi değil mi? Barış elinin uzatılması ve özgürlüğün hakiki anlamda algılanmasının başlangıcıdır. Bir diyalog kurulmaya durulsun, arkadan hakikat arayıcıları sökün eder. Öyle de oldu.

Tarih, Hudeybiye Anlaşması ile Mekke’nin fethine kadar geçen iki yıllık bir süre içinde Müslüman olanların sayısı, vahyin başlangıcından Hudeybiye Anlaşmasına kadar aşağı yukarı geçen yirmi yıl içinde Müslüman olanların sayısından kat kat fazladır. İki yıl sonra Kâbe, Hudeybiye Anlaşması aşamasında umreye teşebbüs eden bin dört yüze karşılık on bin Müslüman’la ziyaret ediliyordu.

Hudeybiye Anlaşmasına kadar Mekkeli müşrikler, bütün diyalog kurma kapılarını kapatmıştı. Yoksa Müslümanların temasa geçtiği her müşrik çoğunlukla cehaletinin farkına varıyor ve İslam’ı kabul ediyordu. Bunu çok iyi bilen müşrikler, Mekke ile Medine arasında büyük bir kin duvarı örmüşlerdi. Böyle de olsa, kin ve intikam, barışın sıcak nefesi karşısında erimeye ve yok olmaya mahkûmdur.

[email protected]

Hüseyin KARA

28.04.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Yüksek işler veya endüstriyel tırmanış

  “İyi ki sınavlar var!”

  Asıl fetih

  Nisan Mayıs süreli eğitimler yeni grublarla başlıyor


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004