Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

 

Bundan sonra

Öğle saatlerine kadar AKP 367’yi sağlamış, hatta geçmiş gözüküyordu. Trafik önceki gece başlamıştı. Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in, ANAP lideri Erkan Mumcu’nun önerdiği reformlara evet dediklerini açıklaması...

Ardından AKP Genel Başkan Yardımcısı Necati Çetinkaya ile ANAP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler arasındaki görüşme trafiği... Keçeciler “Adalet Bakanı’nın bu açıklaması, kararımızı olumlu yönde etkileyecek” diyor gece yarısı görüştüğümde.

Hemen Keçeciler’e soruyorum: Bu sözleriniz Erkan Mumcu’nun da görüşünü yansıtıyor mu?

- Evet!

Sabah saat 11.00: Abdullah Gül’ün en yakın kurmaylarından Kayseri Milletvekili Taner Yıldız’a soruyorum, “367’yi geçiyoruz gibi, ANAP’tan 10’un üzerinde katılım olacak”

ANAP’lı Keçeciler’e dönüyorum, o da “Evet, o kadar arkadaşımız katılabilir, ben de katılımdan yanayım” diyor.

Yön değişiyor

Saat 14.00: DYP lideri Mehmet Ağar, “Katılmayacağız” diye basın toplantısı yapıyor. Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan, “Milletvekillerimizle birlikte ittifakla aldık bu kararı, bizden tek kişi katılmaz” diyor.

Peki ANAP?

Saat 14.20: Keçeciler “Ağar’ın kararı etkili oldu, katılmama eğilimi güçlendi” diyor.

Meclis açılıyor, sürpriz! Hiç beklenmeyen DYP’den iki vekil var: Ümmet Kandoğan ve Mehmet Eraslan! Üstelik Kandoğan “1946 ruhu, söz milletindir, Meclis’in üstünlüğü” gibi merkez sağın siyasi değerlerini savunan, “Siyaset mahkemeye düşmesin” diyen, içerikli bir konuşma da yapıyor.

DYP’li Celal Adan, “Bu iki arkadaşımız da dahil, ittifakla katılmama kararı almıştık, ne oldu da katıldılar?! Hayret!” diyor.

Ümmet Kandoğan ise oylamaya katılacağını önceden deklare ettiğini belirtiyor.

Salonda 361 milletvekili var. ANAP’tan sadece bir kişi! İlerleyen saatlerde katılma olur mu?

Cevap: Erkan Mumcu bütün milletvekillerini bir odada topladı, ‘anca da bir kanca da bir’ diyorlar. Artık katılma olmaz!

Ve CHP itirazını Anayasa Mahkemesi’ne götürüyor, iş mahkemelik!

Mahkeme ne diyecek?

Cumhurbaşkanı seçiminin mahkemelik olması elbette esef verici bir olay. Olmamalıydı, ama oldu.

Anayasa Mahkemesi şu üç karardan birini verebilir:

Anayasa ilk turda üçte iki oyla cumhurbaşkanı “seçilir” dediğine göre, bu, “toplanmak” için değil, “seçmek” için gereken sayıdır; toplanmak için 184 sayısı yeterlidir. Mahkeme böyle karar verirse Gül, üçüncü turda, 9 Mayıs Çarşamba günü cumhurbaşkanı seçilir.,

Benim hukuki kanaatim bu yöndedir.

Anayasa Mahkemesi CHP’nin itirazını haklı bulur da 367 olmadan hiçbir şekilde toplantı yapılamayacağına karar verirse, izleyen turlara geçilemeyeceği için, otomatikman “derhal seçim” süreci başlar. CHP bunu savunuyor. Temmuz başlarında seçim demektir bu!

Anayasa Mahkemesi CHP’nin itirazını haklı bulur da 367 milletvekilinin hazır olmadığı “ilk tur”u “sonuçsuz kalmış” sayarak izleyen turlara geçilebileceğine karar verirse, ikinci, üçüncü ve dördüncü tur oylamalar yapılır. Hiçbirinde 367 bulunamazsa o zaman “derhal seçim” süreci işlemeye başlar. Bu işleri iyi bilen Mehmet Keçeciler, Dernekler Kanunu’na kıyasen Yargıtay içtihatlarına dayanarak bu tezi savunuyor.

Bu son tezin özelliği 9 Mayıs’a kadar AKP’ye 367’yi arama imkânı vermesidir. Ama böyle ‘sürüklenen’ bir süreci Gül’ün kabul etmeyeceğinden eminim.

Neticede her durumda “söz milletin”; bakalım nasıl gelişecek?

Milliyet, 28.4.2007

Taha AKYOL

29.04.2007


 

Seçim mahkemede, erken seçim kapıda mı?

Evet, Cumhurbaşkanı seçimi Anayasa Mahkemesi’nde... Erken seçim kapıda mı?

Seçimin mahkemelik olduğu kesin. Çünkü, ilk tur oylamadan 367 oy çıkmadı, 361’de kaldı ve CHP Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Gül ise 357 oyda kaldı.

Söz şimdi Yüksek Mahkeme’nin.

CHP başvurusunu yerinde bulursa, Türkiye bu yaz en geç temmuz ortasında erken seçime gidecek.

Ya reddederse?..

O zaman 9 Mayıs’taki üçüncü turda Gül, 11. Cumhurbaşkanı seçilecek.

Bir soru daha:

Anayasa Mahkemesi’nin CHP başvurusunu geri çevirme ihtimali ne kadar? Kulisteki hava, böyle bir gelişmeye pek fazla ihtimal verilmediğini gösteriyor.

Ama yine de ihtiyatlı olmakta yarar var. Yüksek Mahkeme eğer CHP’nin başvurusunu geçersiz sayar da, Gül’e Çankaya yolu üçüncü turda açılırsa, erken seçim yine önümüzdeki yaz kapıyı çalacaktır.

Meclis kulisi dün sıcaktı. Olağanüstü günlere özgü bir hava vardı. Gazeteci milleti devamlı çetele tutuyor, cep telefonları çalışıyor, “360’ı geçemediler, şimdi 361 oldular” diye yakın çevreye de yayın yapılıyordu.

Kuliste sürpriz, Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu’yla ilgiliydi. Ağar, üç milletvekilinden ikisini fire vererek yenilgiye uğramıştı lider olarak.

Buna karşılık tam tersi beklenirken, Mumcu’nun 20 kişilik ANAP Grubu sadece 1 fire vermişti.

Kulisteki yorum şöyleydi:

DYP ile ANAP’ın seçim meydanlarında kendi tabanlarına bunun hesabını vermeleri kolay olmayacaktır.

Şimdi sıra mahkemede!

Kararın ikinci turun yapılacağı 2 Mayıs gününe kadar çıkacağı söyleniyor.

Dünün özeti böyle.

Milliyet, 28.4.2008

Hasan CEMAL

29.04.2007


 

Askerin işi zor

Askerin işi zor. Bugüne kadar, başta ordu evleri olmak üzere askeri kurumlara girişle ilgili zorunlu kıyafet düzenlemelerinde türban yasak. Askeri hastanelere girişlerde, hasta ziyaretlerinde de uygulanan bu yasak, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Gata’da yatarken türbanlı eşinin ziyaret edebilmesi için, hastaneye ‘arka kapıdan’ alınmak zorunluluğunu ortaya çıkarmıştı.

Anadolu’nun kimi kasabasında bile, bayramlarda mülki erkânın tertiplediği resmi kabullerde türbanlı konuk görüldüğünde, askeri erkân bu toplantıları boykot edip kapıdan dönmüştü.

Emekli kimi Genelkurmay Başkanı, Çankaya’da yapılacak, türbanlı konukların bulunacağı toplantılara davetli komutanların katılmayacağını, bundan dolayı da ortaya, üstesinden kolay gelinemeyecek, bunalımlar çıkacağını söylemişti.

Askerin bu laik düzeni tehdit etmek için, meydan okumak için ihdas edilmiş başörtüsü türünü kendi özel yaşamında, sadece garnizonlarda değil, asker lojmanlarında da kabul etmediği, yasakladığı bilinir. Türbanlı yaşamda ısrarın bünyeden çıkarılmakla neticelendirildiği de sır değildir.

Bu durumda acaba askerin eşi türbanlı olan bir başkomutan ile kurumsal ilişkisi nasıl düzenlenecek.

En basit bir olasılıkla, türbanlı eşiyle bir ordu evine gelen cumhurbaşkanına nasıl bir hoş geldiniz muamelesi yapılacak?

Bu durum karşısında asker sıkıntılı. Sorulara muhatap olduğunda da yanıtların Genelkurmay Başkanı’nın basın toplantısında söylediklerinin içinde olduğu öne sürülüyor. Ama o gün Yaşar Paşa seçilecek kişinin yaptığı tarifine, beklentilerine uyup uymadığı hakkında ancak seçimden sonra konuşacağını söylemişti.

(...)

Bu noktada, Orgeneral Işık Koşaner’in, Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı sırasında söylemesine izin verdiği, seçilecek cumhurbaşkanının eşinin türbanı ile ilgilenmedikleri şeklindeki değerlendirme üzerinde durmak da gerekmektedir.

Bu zamansız ve gereksiz söylem şimdi askerin önemli sıkıntısını ortadan kaldırmak için çaba gösterenleri de güç durumda bırakmaktadır.

Radikal, 28.4.2007

Mehmet Ali KIŞLALI

29.04.2007


 

Evet, Türkiye’de bir ‘Anayasa Mahkemesi sorunu’ var!

Kim ne derse desin (değerli üyeleri tenzih ediyorum), bu ülkede bir Anayasa mahkemesi sorunu var.

Mustafa Erdoğan hocanın da sıkça vurguladığı gibi, Türkiye’de hukuk fikri/nosyonu olmadığı, ‘hukuk’un ‘haklar’dan geldiği, ‘hak’sız bir ‘hukuk telakkisi’ olamayacağı, Türkiye’de hukukla ilgili temel sorunun, hukuk dediğimiz şeyin haklarla olan bağlantısının unutulmuş ya da yok sayılmış olmasından kaynaklandığı için, bu sorun devasa bir ‘sorunsal’ olarak durup duruyor orta yerde.

Dediğim gibi, sözlerim değerli üyelerle ilgili değil.

Kurumsal reflekslerden söz ediyorum.

Birçok değerli üye (başta Sayın Tülay Tuğcu) ‘açılış’ ve ‘kuruluş yıldönümü’ törenlerinde fevkalade ‘demokratik’ konuşmalar yapıyor, mütemadiyen ‘hukuk’un altını çiziyor, sürekli yargının bağımsız olmadığı fikrini seslendiriyor.

*

Gelgelelim, sürekli hukukun altını çizen ve yargının bağımsız olmadığı fikrini seslendiren hiçbir yargı mensubu, bugüne kadar altına imza attığı kararlarla ‘hukukun tesisi’ne yardımcı olmadı, olmuyor.

Bir paradoks yok mu burada?

Siz ne düşünürsünüz bilmem ama, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, bizdeki gibi, olağanüstü yetkilerle donatılmış ve ‘parlamento üstü siyasi erk’ işlevi gören özel yargı kurumlarına rastlayamazsınız.

Belki kuruluşu hatalıydı.

Belki böyle bir mahkemenin ihdasına karar veren ‘61 Konvansiyonu’nun zihninde problemler vardı.

Belki bu kurum hiç olmamalıydı.

*

Hatırlarsanız, bu yüksek mahkeme, 12 Eylül’de konumunu muhafaza etmiş, varlık nedeni ortadan kaldırıldığı halde mesaisini sürdürmüştü.

Bazı üyelerin, anayasal düzeni ‘silah zoruyla’ ortadan kaldıranlara teşekkür ziyaretinde bulunması ise, sevgili ve acıklı yurdumuza has bir ‘hoşluk’tu...

Eminim, hiçbir değerli üye tasvip etmiyor bunları.

Etmez de.

Muhtemelen onlara göre de yürümeyen bir şeyler var ama ellerinden bir şey gelmiyor. Belki de ‘Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu’nu, ‘Görev ve Yetkileri’ni düzenleyen yasayı aşamıyorlar ve mutlaka içten içe üzülüyorlar.

*

Elbette Anayasa Mahkemesi’nin görevi, parlamentodan çıkan yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemek ve yasama organını ‘hukuk çizgisi’ne çekmektir.

Peki, Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararların, koyduğu ‘değişmez, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ kuralların anayasaya ve hukuka uygunluğunu kim denetleyecek?

Burada bir sorun yok mu?

Star, 28.4.2007

Ahmet KEKEÇ

29.04.2007


 

Söylenen şu: Abdullah Gül seçilirse Genelkurmay Başkanı Büyükanıt istifa edecekti

Bunu beklemiyordum..

Neyi?

Gece yarısı gelen Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasını..

İçeriği kadar yayınlanış tarzı da önemli!

Bildiriyi Genelkurmay sitesine koymuş..

Okuyan, okusun mu?

Hayır.. El altından gazeteciler uyarılıyor..

Beş dakika sonra sitemize bakın diye uyarı notları geçiyorlar..

Bildirinin altında imza da yok..

Niye?

Bilmem..

Yanlış mı?

Evet..

En azından altında imza olsaydı..

Ankara’da söylenen şuydu: Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, Erdoğan veya Abdullah Gül veya Bülent Arınç Cumhurbaşkanı olursa istifa edecekler diye..

Peşinden Kara Kuvetleri Komutanı..

Olur mu?

Olmaz dedim..

Ama gece gelen bildiriden sonra inandım..

Askerler çok sert..

Son kale olarak görüyorlar..

Son kale düşemez diyorlar..

Peki, buna.. Yani bu açıklamaya gerek var mıydı?

Hayır..

Niye?

Olay yargıda..

En yüksek makamda..

Anayasa Mahkemesi’nde..

Sonuç beklenmeliydi..

Sonra yapsınlar anlamında söylemiyorum.. Keşke hiç yapmasalardı.. Tavır alsalardı, istifa mekanizmasını çalıştırsalardı.. Bu demokratik bir tavır olurdu.. Türkiye anlardı..

Hata yaptılar..

Ne yazık ki demokrasiye yine müdahale oldu.

Vatan, 28.4.2007

Mehmet TEZKAN

29.04.2007


 

Bir başka iddia

Geceyarısı yapılmış olması ile ilgili bazı emekli askerlerin yorumuna göre, eğer seçim ilk turda sonuçlanmış olsaydı açıklama ile yetinilmeyebilirdi. Yani açıklamanın son bölümünde belirtildiği gibi TSK cumhuriyetin temel niteliklerinin korunması konusunda kendisine kanunlarla verilen açık görevleri, yani “koruma ve kollama” görevini açıkça yerine getirebilirdi.

Vatan, 28.4.2007

Bilal ÇETİN

29.04.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004