Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Kazasız belâsız yemin törenini de atlattık

Dünkü gazetelerin hemen hepsinde vardı. Yeni seçilen milletvekillerinin yemin törenini –kazasız belasız- tamamlamaları memnuniyet verirken, bir grup DTP’li milletvekilinin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile tokalaşması gönüllere –adeta– su serpmişti...

Bir gazete TBMM çatısı altında geçirilen ilk günü şöyle özetliyordu:

“Meclis gerilim değil, jestlerle açıldı.”

TBMM çatısı altında tek bir Kürtçe sözcükten ve o “sinir bozucu” renklerden eser yoktu.

Ne mutlu bize....

“Yemin töreni”, yani Anayasa’daki haliyle “Andiçmek” töreni.

İsterseniz vakit geçirmeden bu meselenin bütününe ilişkin ne düşünüyorum onu açıklayayım:

Benim temennim, ortaya çıkacağı söylenen “sivil anayasa”nın bu “yemin” bahsine (de) yer vermemesi doğrultusundadır.

“Yemin”i siyasal hayatın dışına çıkarmak en doğru yoldur herhalde. Siyasal hayatın kurucusu, arkasında mutlaka bir tür moral olan “yemin” değil de “sözleşme” ise (ki öyle) milletvekillerine andiçirmekten vazgeçmek gerekiyor.

(...)

Bir zamanlar Nazlı Ilıcak bir toplantıda söyleyince hoşuma gitmişti. Ilıcak, sözü milletvekillerinin yemin metninde bulunan “Atatürk inkılaplarına” getirerek –ve haklı olarak- “Milletvekilleri bunun üzerine yemin ettiğinde şapkaya yemin etmiş oluyor. Bu komik. Bunun laiklikle ilgisi yok. İnsanların inandıkları bir şey üzerine yemin etmesi daha uygun olur” demişti.

Evet, “yemin”i siyasal alana taşıdığınızda karşılaşılan ilk soru budur: Ne üzerine yemin edilecek?

Bu konu önemli, çünkü özellikle bizim gibi anayasaları yap-boza dönen ülkelerde üzerine yemin edilen “şey” olduğu yerde durmuyor, devamlı değişiyor.

Bu çerçevede Kanun-i Esasi’den 82 tarihlisine kadar anayasalarımızı gözden geçirdiğimizde milletvekili yeminlerinin değişiklik geçirdiğini görüyoruz.

Mesela bugünkü metinde adı geçen “Türk” sözcüğü.

“Türk” sözcüğünün yemin metninde yer alması –sanılanın aksine- çok yeni bir hadisedir. Bu sözcük 82 Anayasası’nın bir katkısıdır. (Bunun dışında, benim bildiğim kadarıyla, 61 Anayasası için dönemin Milli Birlik Komitesi tarafından getirilen kanunda yer almaktadır.)

1924 ve 1961 Anayasaları “Türk milleti” yerine “millet” demekle yetinmiştir.

Yemin metinlerinde neyin üzerine yemin edildiğinin de farklılık arz ettiğini söylemiştim. Nitekim elimizdeki 7 yemin metni karşılaştırıldığında, hepsinde ortak olan tek sözcük “namus”tur. Bu sözcüğü “şeref” (4 defa) ve “mukaddesat” (3 defa) izlemektedir.

Bu metinlerde karşılaştığımız önemli bir husus da şudur: 82 Anayasası hariç bütün anayasalarda milletin ya da halkın “mutluluğu” için çalışılacağından söz edilmektedir. (Soru: 82 Anayasası bu sözcüğe niçin yer vermemiştir)

“Atatürk ilke ve inkılapları”nın yemin metninde yer alması da yeni bir hadisedir. Tahmin ettiğiniz gibi, bu katkıyı yapan da 82 Anayasası’dır. Yeminin bu faslı –haklarını yemeyelim- 61 Anayasası’nı kaleme alınların bile aklına gelmemiştir. 61 Anayasası, 82 Anayasası’nda yer alan “...demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma...” ifadesi yerine “...demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine bağlı kalacağıma” ifadesiyle yetinmiştir. Doğrusu çok da iyi etmiştir.

O halde “sivil anayasa”da, başımıza -bir de- “yemin metni”nden kaynaklanması muhtemel sorunlar almaktan kaçırmak için birçok Batı ülkesinde olduğu gibi “yemin”i sadece cumhurbaşkanları için öngörmemiz en yerinde seçimdir. Bu çerçevede –yine bazı ülkelerde olduğu gibi- cumhurbaşkanlarının canları neyi çekiyorsa onun üzerine yemin edebilmelerinin yolu da açılmalıdır.

Yeni Şafak, 6 Ağustos 2007

Kürşat BUMİN

07.08.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Prof. Ergun Özbudun: Bir ideolojiye angaje olan bir anayasa demokratik olamaz

  Kazasız belâsız yemin törenini de atlattık

  Anayasal Türklük

  Kuraklık ve yağmur duâsı


 Son Dakika Haberleri