Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

‘Sivil Anayasa’ meselesi

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bir grup akademisyene hazırlattığı anayasa taslağı yeni bir tartışma başlattı. Bu taslağa ‘sivil anayasa’ denmesinden tutunuz da Atatürkçülük ve laiklik meselelerini ele alış tarzına, oradan sürecin şeffaf olup olmadığına kadar bir çok konu gündeme getiriliyor. Hatta kimileri, büyük bir suç işlemişlercesine, taslağı hazırlayan akademisyenlerin isimlerini ‘teşhir’ etmeye başladı.

Daha önce yazdığım gibi, bir anayasanın ‘sivil’liği, her şeyden önce, onun hazırlanmasında inisiyatifin sivillerin elinde olmasıyla ve sivil dinamiklerce yönlendirilmesine bağlıdır. Öte yandan, böyle anılmayı hak eden bir anayasanın öngördüğü sistemin sivil toplumun özgürleşmesine katkıda bulunmaya elverişli olması da gerekir. Nihayet, ‘sivil’ anayasa aynı zamanda silahlı kuvvetler üzerinde sivil otoritenin denetimini tesis eden bir anayasa demektir.

Bu açıdan bakıldığında, bu yeni anayasanın sivil girişimin eseri olduğu doğru olmakla beraber, henüz sürecin başında olduğumuzdan bu konuda nihai bir yargıya varmak için vakit henüz erken. Şimdilik şu kadarı söylenebilir ki, bu süreci munhasıran iktidar partisi yürütür ve diğer siyasi partileri ve ‘sivil toplum’u sürecin dışında tutarsa ortaya çıkan belgeye ‘sivil anayasa’ demek sadece kısmen doğru olacaktır.

Yeni anayasanın sivil toplumun özgürleşmesine katkı yapabilmesi için ise, sivil ve siyasi özgürlükleri eksiksiz olarak tanıması ve onları keyfi olarak yorumlanabilecek kayıtlara bağlamaması gerekir. Bu meyanda, temel hakların ‘kötüye kullanılması’na ilişkin genel yasak getiren 14. madde benzeri bir hükme bu taslakta yer verilmemiş olması, eğer doğruysa, fevkalade isabetli olmuştur.

Taslağın öngördüğü temel haklar rejimine ilişkin olarak elimizde başkaca bir bilgi bulunmamakla beraber, bu anayasanın toplumun özgürleşmesinde en kritik alanlardan biri olan dinin devletten özgürleştirilmesi yolunda hatırı sayılır bir yenilik getirmeyeceği anlaşılıyor. Nitekim, yürürlükteki Anayasa’nın 24. maddesinin son fikrasının bu taslakta da aynen korunduğu söyleniyor. Oysa, otoriter, hatta totaliter imaları olan ve medeni dünyada eşi-benzeri bulunmayan böyle bir hüküm sahici bir özgürleşmenin önündeki en büyük engellerden biridir.

Sivil-asker ilişkileri ve askeri etki meselesine gelince, bu konuda yürürlükteki Anayasanın gerisine düşülmeyeceği açıktır, ama sivil-asker ilişkilerinde Batılı modelin aynen benimseneceğinden de ben şahsen emin değilim. Dahası, sahici bir sivillik Milli Güvenlik Kurulu’nun anayasadan çıkartılmasını şart kılmasına rağmen, taslakta da böyle olduğuna ilişkin bir habere en azından ben rastlayamadım.

Buna karşılık ‘sivil anayasa’ hazırlığının şeffaf bir şekilde yürütülmediğine ilişkin olarak medyada yer alan eleştirileri haklı bulmadığımı belirtmek isterim. Çünkü, yukarıda işaret ettiğim gibi, daha sürecin başındayız, esasen resmi süreç henüz başlamadı bile. AKP sözcüleri parti organlarınca incelenip revize edildikten sonra kamuoyuna açıklanacağını belirttiklerine göre, akademisyenlerce hazırlanan taslağın gizli kalmasını mesele yapmamak gerektir.

Bu ‘sivil anayasa’ meselesinde beni asıl endişelendiren nokta şudur: Statüko sözcüsü medya her ne kadar onda ‘Atatürkçülük’ten ve laiklikten sapma’ emareleri görse de, bana öyle geliyor ki, bu sürecin sonunda ortaya çıkacak olan ‘sivil anayasa’ hiç de ‘radikal’ değişiklikler içermeyecek ve temel meselelerde yürürlükteki Anayasadan pek de farklı olmayacaktır. Eğer öyle olursa, bunun Türkiye toplumunun gelecekteki özgürlük arayışlarına ket vurmasından korkarım.

Star, 10.9.2007

Mustafa ERDOĞAN

11.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  ‘Tören Devleti’

  AB konusunda hükümete destek verilmeli

  ‘Sivil Anayasa’ meselesi


 Son Dakika Haberleri