Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

İlâhiyat fakülteleri içler acısı

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Doç. Dr. Halil Altuntaş, fakültelerde görev alan ilim adamlarının, ilâhiyat fakültelerinin son dönemde içinde bulunduğu “acıklı durumu’’ açık yüreklilikle dile getirmeleri gerektiğini belirterek, ‘’Dünyanın neresinde 25 yıl önce açılıp bir tek öğrencisi olmayan bir ilim yuvası vardır? Bunu bilim adamları dert edinmelidirler’’ dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığınca Kızılcahamam’daki Patalya Otel’de düzenlenen 1. Dini Hizmetler Sempozyumu değerlendirme oturumu ile sona erdi.

Oturum başkanlığını yapan Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem, sempozyumdaki oturumlarda Türkiye’de ilahiyat öğreniminin ABD ve Kanada ile karşılaştırmasının yapıldığını belirtti. Yeprem, söz konusu ülkelerin nüfus yoğunluğunun Türkiye ile karşılaştırılması durumunda Türkiye’de 70 ilahiyat fakültesinin bulunması gerektiğinin oturumlarda vurgulandığını ifade etti.

Oturumlarda din hizmetlerinin bugünkü kapsamından daha geniş bir alana yayılması gerektiği sonucuna varıldığını anlatan Yeprem, toplumun buna şiddetle ihtiyaç duyduğunun vurgulandığını kaydetti.

Sami Yeprem, nüfusun yarısından fazlasını oluşturan kadınlara yönelik din hizmetlerinin ve bunlara hizmet veren kadın din görevlilerinin hem kalite hem de sayısal olarak artırılması gerektiğini dile getirdi.

“25 YILDIR TEK ÖĞRENCİSİ

OLMAYAN İLİM YUVASI’’

Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Doç. Dr. Halil Altuntaş da ilahiyat fakültelerinin öğrenci yetiştirmekte yeterli noktaya gelemediğini söyledi. İlahiyat fakültelerinin sorunlarına değinen Altuntaş, şunları söyledi:

‘’Fakültelerde görev alan ilim adamları, ilahiyat fakültelerinin son dönemlerde içinde bulunduğu acıklı durumu açık yüreklilikle, üslubunca dile getirmelidirler. Dünyanın neresinde 25 yıl önce açılıp bir tek öğrencisi olmayan bir ilim yuvası vardır? Bunu bilim adamları dert edinmelidirler. Her birimizin 10’ar öğrencisi var. Hoca başına 5 öğrencinin düştüğü sınıflarımız var. Bunu bilim adamlarımız, ilahiyat fakültelerimiz bir problem olarak dile getirmelidir.’’

ÇOCUKLARA YÖNELİK DİN HİZMETLERİ YETERSİZ

Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Akpınar ise oturumlarda toplumun değişik kesimlerine yönelik din hizmetlerinin nasıl verilmesi gerektiği konusunda tebliğler sunulduğunu, ancak sempozyumun çocuklara yönelik din hizmetleri açısından yetersiz kaldığını söyledi. Akpınar, oturumlarda imamların ekonomik durumlarının düzeltilmesi, mesaî ücretleri gibi konuların düzenlenmesi ve her ilin imkanları dahilinde öğretmenevleri gibi ‘’imamevleri’’ adıyla misafirhaneler kurulmasının tartışıldığını bildirdi.

Oturumlarda televizyonlarda Diyanet saatlerinin artırılması ve yabancı dilde Diyanet saatleri yapılması gerektiği yönünde görüşlerin dile getirildiğini belirten Akpınar, toplumun ve din hizmeti alanların eğitim düzeyi yükselirken bu hizmeti verenlerin de eğitim düzeyinin yükseltilmesi için İlahiyat Meslek Yüksekokullarının yeniden aktif hale getirilmesi üzerinde durulduğunu kaydetti.

PERSONEL DAHA İYİ YETİŞTİRİLMELİ

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağırıcı ise personelin daha iyi yetiştirilmesi ve daha iyi hizmet vermesi için formel bir eğitim sürecinden geçmesinin önemine işaret ederek, bunun için üniversitelerle Diyanet İşleri Başkanlığının işbirliği içinde çalışması gerektiğini dile getirdi.

/ KIZILCAHAMAM

06.11.2007


 

OHAL kararı çok büyük hata

Türkiye-Pakistan Kültür Derneği Başkanı ve AKP Ankara Milletvekili Burhan Kayatürk, Pakistan’daki darbelerin temel sebebinin, halkın söz sahibi olmasından duyulan korku olduğunu söyledi. Müşerref’in OHAL ilân etmesini “çok büyük bir hata” olarak niteleyen Kayatürk, “Müşerref, istediği partinin seçimleri kazanamayacağını anladığı için bu yöntemi seçti” diye konuştu.

Türkiye-Pakistan Kültür Derneği Başkanı AKP Ankara Milletvekili Burhan Kayatürk, Pakistan’da bitmeyen karmaşanın gerçek sebebinin “halktan endişe edilmesi” olduğunu söyledi. Kayatürk, “Bütün İslam aleminde olduğu gibi Pakistan’da da endişe, korku halkın söz sahibi olmasıdır” dedi.

Pakistan Lahore Teknik Üniversitesi mezunu olan ve yıllarca Pakistan’da çalışan Burhan Kayatürk Yeni Asya’ya konuştu.

Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in olağanüstü hal ilan etmesinin “çok büyük bir yanlış ve hata” olduğunu söyleyen Kayatürk, “Müşerref istediği partinin seçimleri kazanamayacağını anladığı için bu yöntemi seçti. Bütün mesele bu” dedi. Genel seçimlere az bir zaman kala yapılan olağanüstü hal ile muhalefet liderlerinin tutuklandığını hatırlatan Kayatürk, “Müşerref Benazir Butto ile bir anlaşma yapmıştı. Ama Butto ile olan anlaşmanın halk tarafından onay görmeyeceğini anladı. Bunu yapmak zorunda kaldı. İslâmî veyahut İslâmcı diye nitelendirdikleri kesim Butto ile Müşerref’in anlaşmasına karşı çıkıyorlardı” şeklinde konuştu.

Müşerref’in “aşırı islamcı şiddet” gerekçesinin doğru olmadığını da vurgulayan Kayatürk, “Pakistan’da İslami hassasiyetler çok yüksektir. Uygulama alanlarında zayıflık olsa bile Peygamber ve İslam sevgisi çok çok yüksektir. Halk 1999’dan beri Müşerref’in bir gün koltuğu bırakacağını ve demokratik bir seçimden sonra yeni yönetimin ülkeyi devralacağını bekliyor. Ancak bu olmadı” dedi. Benazir Butto’nun olağanüstü hal gerekçesini kabul etmesini ve diğer yandan eleştirmesini garip bulduğunu ifade eden Kayatürk, “Pakistan’daki en büyük problem demokrasinin inkıtaa uğramasıdır. Butonun öncelikle bununla mücadele etmesi lazım. Bölgenin hastalıkları arasına bir şey var. İşimize geldiği kadar demokratız. Butto da işine geldiği kadar demokrat olan bir insan. Keşke daha sert bir tutum içine girseydi” şeklinde konuştu.

Pakistan’daki darbelerin temel meselesinin halkın söz sahibi olmasından duyulan korkunun yattığını açıklayan Kayatürk, “Karmaşanın gerçek sebebi halktan endişe edilmektedir. Bütün İslam aleminde olduğu gibi Pakistan’da da endişe, korku halkın söz sahibi olmasıdır” dedi.

Kemal BENEK / ANKARA

06.11.2007


 

Askerler Ankara’da sorguda

Dağlıca’daki baskından sonra kaçırılan ve dün teslim alınan 8 askerin Ankara’daki sorgusu sürüyor. Mynet sitesinin haberine göre Türkiye’ye 13 gün sonra dönen askerler hemen sorguya alınarak çeşitli konuların açıklığa kavuşturulmasına çalışılıyor.

Askerlerin vereceği cevaplarla hem olayların nasıl gerçekleştiği, hem de PKK’nın nerede olduğu ortaya çıkarılacak. Askerlerin olaylarda kusurunun olup olmadığı ve askerlikleriyle ilgili hukukî durumları da bu sorgulamalar sonrasında belli olacak. Askerler, saldırı anında nerede olduğu, nasıl teslim olduğu, nereye götürüldüğü, kimlerle görüştüğü, nerede, ne kadar süreyle kaldığı başta olmak üzere pek çok soruya açıklık getirecekler.

ROJ TV KONUŞMALARI DA

ASKERLERE SORULACAK

Askerlerin terör örgütünün kontrolünde olduğu dönemde Roj Tv’de yayınlanan konuşmalarının da sorgulamada askerlere sorulması bekleniyor. Bu görüntüler baskı altında çekilen görüntüler olarak değerlendirilse de, askerlerin baskın anında kusurlarının olup olmadığı ve teslim alınmadıkları, kendilerinin teslim olduğu yönündeki iddialarla ilgili olarak da sıkı bir sorgulamadan geçirilmeleri bekleniyor.

/ ANKARA

06.11.2007


 

DTP’li vekillere inceleme başlatıldı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Dağlıca’daki terörist saldırının ardından irtibat kesilen 8 Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personelinin Türkiye’ye getirilmesi süreciyle ilgili olarak DTP’li milletvekilleri Osman Özçelik, Aysel Tuğluk ve Fatma Kurtulan hakkında inceleme başlattı.

Başsavcılığın, Irak’ın kuzeyine giden DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk, Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve Van Milletvekili Fatma Kurtulan hakkında, Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu çerçevesinde inceleme başlattığı öğrenildi. Bu arada CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, AKP’nin ‘’DTP aracılığıyla terör örgütü PKK ile bağlantı kurduğunu’’ savunarak, ‘’Hükümet, milletvekillerini Kuzey Irak’a niye gönderdi?’’ diye sordu.

Kılıçdaroğlu, yaptığı açıklamada, irtibat kesilen askerin Türkiye’ye getirilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. DTP’li milletvekillerinin, ‘’Biz buraya (Irak’ın kuzeyine), Hükümetin bilgisi dahilinde geldik’’ dediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, AKP’nin DTP aracılığıyla terör örgütü PKK ile bağlantı kurduğunu öne sürdü. Kılıçdaroğlu, Hükümetin, bu konuda açık ve net cevap vermesi gerektiğini belirterek, ‘’Hükümet, milletvekillerini Kuzey Irak’a niye gönderdi?’’ dedi. Açıkça Anayasanın ihlâl edildiğini savunan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hükümetin terör konusundaki başarısızlığı, TSK’ya mal edilemez. TSK, Hükümetin emrindedir, siyasî otoriteye bağlıdır, başarısızlığı TSK’ya yıkıp, kenara çekilme, ABD’ye gidip oradan medet umma, doğru bir davranış değildir.’’

/ ANKARA

06.11.2007


 

Gül, Azerbaycan yolcusu

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, resmi ziyaret için bugün Azerbaycan’a gidecek. Gül, 6-8 Kasım tarihlerini kapsayan Azerbaycan ziyaretinde, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile görüşmesinin yanı sıra çeşitli resmi temaslarda bulunacak.

Cumhurbaşkanı Gül, Aliyev ile Bakü’de görüşecek. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Gül onuruna akşam yemeği verecek. Gül ile Aliyev, bazı ikili anlaşmalara da imza atacak.

Ziyaretinin ikinci gününde Başbakan Artur Rasizade’yi kabul edecek olan Gül, Azerbaycan Parlamentosu ile Azerbaycan Devlet ve Kafkas üniversitelerini ziyaret edecek. Cumhurbaşkanı Gül, ziyaretinin son gününde ülkenin ikinci büyük şehri Gence’ye geçerek, çeşitli temaslarda bulunacak.

/ ANKARA

06.11.2007


 

Hakkari köylüsü terörden dertli

Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde vatandaşlar terör olaylarına tepki gösterdi.

Kırsal kesimde bir çok köyde hayvanların meralara çıkarılamadığını belirten Yüksekova ilçesi Dibekli Köyü Muhtarı Alattin Çınar, “İlçeye 30 kilometre uzaklıktaki 40 haneli 550 nüfuslu köyümüzde bin 500 küçükbaş hayvanımız var. Terör sebebiyle kıt kanaat hayvanlarımızı otlatmaya çıkarabiliyoruz. Artık köylüler eskisi gibi hayvan beslemekten yana değiller” dedi. Köydeki kadınlar da terör yüzünden hayvancılığın bitme noktasına geldiğini söylediler.

/ YÜKSEKOVA

06.11.2007


 

Çağlayan: Yatırımlarda bürokrasi azaltılacak

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, risk alarak, elini taşın altına koyarak, Türkiye’yi geleceğe taşıyacak girişimcilere her türlü desteği sağlamanın, onlara yol açmanın temel çalışma anlayışları olacağını belirtti.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile ilgili ve ilişkili kuruluşların bütçelerinin sunumunu yapan Çağlayan, geleceğe ilişkin bakanlık hedeflerini anlattı.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Çağlayan, gerek üreticilere gerekse ithalatçılara verilen garanti belgesi, satış sonrası hizmetleri yeterlilik belgesi ve muafiyet işlemlerinin, hiçbir evrak alınmadan yalnızca internet ortamında elektronik imza ile yürütüleceğini ifade ederek, bunun 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren zorunlu olacağını belirtti. ‘’Böylece bir belge için gerekli 12 sayfa ve 48 imza ortadan kaldırılacak’’ diyen Çağlayan, ortalama 7 günlük başvuru süresinin dakikalara indirileceğini, kağıt sarfiyatının ortadan kaldırılarak çevreye katkı sağlanacağını, noterlere ödenen yıllık 2 milyon 600 bin YTL’den tasarruf edileceğini, iş takipçilerine ödenen yüksek ücretlerin ürün maliyetlerine etkisinin ortadan kaldırılacağını kaydetti. Çağlayan, şunları kaydetti: ‘’Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak dünyanın rekabet gücü yüksek ekonomileri arasında yer alan, girişim, teknoloji ve üretim yeteneklerini marka haline getirmiş, bilinçli tüketici toplumu hedeflerine ulaşmış bir Türkiye’nin oluşumunda öncü olmak vizyonuyla politikalar geliştirmekteyiz. Bu yolda girişimcilerimize ve risk alarak, elini taşın altına koyarak, Türkiye’yi geleceğe taşıyacak insanlarımıza her türlü desteği sağlamak, onlara yol açmak temel çalışma anlayışımız olacaktır.’’

/ ANKARA

06.11.2007


 

“Komutanlar emeklilikten sonra mı farkına varıyor?”

DTP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal, “Kürt yok dedik sorunu görmedik” ve “Kürtler dillerini kullansınlar, kültürlerini yaşasınlar” şeklinde açıklamalar yapan emekli komutanların açıklamalarını “Emekliye ayrıldıktan sonra mı gerçeklerin farkına varılıyor” sözleriyle değerlendirdi.

Mynet’in haberine göre Birdal, eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın açıklamalarını değerlendirdi. “Kuşkusuz bunları emekliye ayrılmadan, o makamlardayken söyleselerdi sorunun çözümü daha kolay olurdu” diyen Birdal, yine de açıklamaların şu anda görevde olan komutanlar için yararlı olabileceğini söyledi.

Birdal, söz konusu açıklamalar için “Sanırım itirafta bulunuyorlar” derken, Türkiye’nin bir dönemiyle yüzleşmesi gerektiğini söyledi.

Birdal şöyle konuştu:“Savaşın da bir hukuku var ve kimse bu hukukun dışına çıkamaz. Bu süreçlerle yüzleşilmesi gerek. Başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de yargıçlar, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve hukukçuların içinde bulunduğu ‘Gerçekleri Araştırma Komisyonu’ kurulmalı. Bunu da öncelikle hükümetin istemesi gerekli. Bunlar olmadan Doğan Güreş’in ya da diğerlerinin açıklamalarının çok fazla karşılığı yok. Bu açıklamalar yapılırken bir yandan da bombalar yağdırılıyor. Yani Kürt sorununun var olduğunun farkına emekliye ayrıldıktan sonra mı varılıyor.”

/ ANKARA

06.11.2007


 

Kaza üstüne kaza: 4 ölü, 7 yaralı

TEM Otoyolu’nun Sakarya’nın Sapanca ilçesi bölümünde, zincirleme kaza yapan araçlara bakmak için araçlarından inenlere, arkadan gelen başka bir aracın çarpması sonucu 4 kişi öldü, 7 kişi de yaralandı.

Edinilen bilgiye göre, Önal Isırgan (53) yönetimindeki 34 TK 2888 plakalı otomobil, TEM Otoyolu Sapanca bölümünde bariyerlere çarptı. Kaza yapan otomobile arkadan gelen Haydar Dilmen yönetimindeki 41 NB 489 plakalı kamyonet ve Mehmet Durmuş’un kullandığı 34 U 5289 plakalı kamyonetin çarpmasıyla zincirleme trafik kazası oldu. Bu sırada kazaya bakmak için araçlarından inen kişilere, arkadan gelen Aysun Akbay’ın kullandığı 34 DR 970 plakalı cip çarptı. Kazada Güveniye Dilmen (48), Yadigar Doğu, Ziynet Isırgan ve Hasan Kozak olay yerinde öldü. Haydar, Zekiye, Serpil ve Mihraç Dilmen, İsmail Çiçek, Semih Çalışkan ve Öznur Uğuş yaralandı. Yaralılar, Toyotasa Travmatoloji ve İlkyardım Hastanesi’nde tedavi altına alındı.

/ ADAPAZARI

06.11.2007


 

Özgür üniversite için YÖK kaldırılmalı

Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkan Yardımcısı Önder İşleyen, ‘’Üniversitelerin özerk-demokratik bir yapıya kavuşması için 12 Eylül’ün bir parçası olan YÖK kaldırılmalı, neo-liberal düzenlemelere son verilmelidir’’ dedi.

İşleyen, yaptığı yazılı açıklamada, YÖK’ün kaldırılmasının bir süredir AKP ve bizzat YÖK tarafından da tartışıldığını belirterek, ‘’AKP ve YÖK’ün öngördüğü yeni üniversite modelinin ise, sermayenin doğrudan kontrolünün sağlandığı, üniversitenin tüm işleyişinin ve ilişki biçiminin piyasanın öngördüğü tarzda düzenlendiği bir model olduğunu’’ savundu. Üniversitelerin, kamusal eğitim anlayışının bir parçası olarak düzenlenerek, eğitimin tüm kademelerde parasız olması gerektiğini belirten İşleyen, şunları kaydetti:

‘’Üniversite öğrencileri, eğitimlerini sürdürebilmek için devlet tarafından karşılıksız burslarla desteklenmelidir. Üniversiteler, üniversite bileşenlerinin söz, yetki ve karar sahibi olduğu demokratik bir işleyişe kavuşturulmalı, anti demokratik üniversite yapılanması ortadan kaldırılmalıdır.

Üniversitelerin özerk-demokratik bir yapıya kavuşması için 12 Eylül’ün bir parçası olan YÖK kaldırılmalı, neo-liberal düzenlemelere son verilmelidir.’’

/ ANKARA

06.11.2007


 

Ecevit, DSP tarafından anılıyor

Eski başbakanlardan Bülent Ecevit, ölümünün 1. yılında Devlet Mezarlığı’ndaki kabri başında üzenlenen törenle anıldı.

Törene, Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Zeki Sezer, parti yöneticileri, milletvekilleri, il ve ilçe örgütleri ile vatandaşlar katıldı. Sabahın erken saatlerinden itibaren Devlet Mezarlığı’na gelen vatandaşlar, ellerindeki kırmızı ve beyaz karanfilleri Ecevit’in kabrine bıraktılar. Bazı vatandaşların Ecevit’in büyük boy resimleri, Türk Bayrağı ve DSP flaması taşıdıkları görüldü.

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, parti yöneticileriyle birlikte Ecevit’in kabrine kırmızı ve beyaz karanfillerden yapılmış çelenk bıraktı. Sezer, burada yaptığı konuşmada, ‘’O’nu hiç unutmadık, unutmayacağız. İlkeleri, felsefesi, yaşam şekli bize ışık olmaya devam edecek’’ dedi. Sezer, bir gazetecinin Rahşan Ecevit’in törene katılmadığını hatırlatması üzerine “Rahşan Hanım, Sayın Ecevit ile ilgili törenlerde çok üzülüyor. Onun için katılamadı. Böyle günlerde birbirlerine olan sevgilerinin ne kadar büyük olduğunu daha iyi görüyoruz’’ dedi.

/ ANKARA

06.11.2007


 

CHP’den bakan Günay’a “Madımak Oteli” sorusu

CHP Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe, Sivas Madımak Oteli’nin müze yapılması yönündeki talebi Meclis gündemine taşıdı.

Mynet sitesinin haberine göre Tınastepe, “Madımak Oteli’nde 37 aydın ve sanatçının katledilmesinin üzerinde 14 yıl geçmiştir. Bu süreç içinde Madımak Oteli’nin kültür ve san'at müzesi yapılması yönündeki talepler hiçbir hükümet ve bakan döneminde karşılık bulamamıştır” dedi. Tınastepe, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın yazılı cevaplaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, Madımak Oteli’nin halen et lokantası ve kebap salonu olarak işletildiğine dikkat çekerek, “Gerçekle yüzleşmek, insanlık suçlarını birlikte mahkum etmek farklı kültürleri ve inançları yakınlaştırmak adına Madımak Oteli’nin müze yapılması yönünde çalışmanız olacak mı?” dedi.

/ ANKARA

06.11.2007


 

İlerleme raporu açıklanıyor

AB Komisyonu, diğer aday ve potansiyel aday ülkelerle birlikte Türkiye İlerleme Raporunu, strateji belgesini ve önümüzdeki 4 yıla ilişkin mali yardım çerçevesini bugün açıklayacak.

AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn’in, raporun açıklanmasından sonra basın toplantısı düzenleyerek soruları cevaplandırması bekleniyor.

İlerleme Raporunda, AB Komisyonu, Türkiye’de son bir yılda yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeleri ve reform çalışmalarını değerlendiriyor. Raporda, Türkiye’nin AB müktesebatına ne ölçüde uyum sağladığı müzakere fasılları itibarıyla ele alınıyor.

/ BRÜKSEL

06.11.2007


 

Demokrat Parti'de, 4. Olağanüstü Kongre heyecanı başladı

Demokrat Parti (DP) 4. Olağanüstü Büyük Kongresi, 17-18 Kasım tarihlerinde Ankara Atatürk Spor Salonu’nda toplanacak. Gündeme göre kongre, 17 Kasım Cumartesi günü saat 10.00’da açılacak.

Başkanlık Divanının oluşturulmasının ardından Atatürk ve şehitler için saygı duruşunda bulunulacak ve İstiklal Marşı okunacak. Tüzük Komisyonu, Ülke Meseleleri Komisyonu, Bütçe ve Hesapları İnceleme Komisyonu, Dilek ve Temennileri İnceleme Komisyonu oluşturulacak. Daha sonra Genel Başkan Mehmet Ağar gündemle ilgili sunuş yapacak.

Genel İdare Kurulu (GİK) ve Merkez Karar Kurulu raporları ile gelir-gider kesin hesap raporunun okunması, müzakeresi ve karara bağlanmasının ardından Tüzük Komisyonu raporları okunup görüşülecek ve bu raporlar karara bağlanacak. Genel Başkan adaylarının açıklanması ve konuşmalarından sonra Genel Başkan seçimi gerçekleştirilecek.

Genel Başkan seçimiyle ilk gün çalışmalarını tamamlayacak olan kongrede, Pazar günü kalan komisyon raporları okunacak ve karara bağlanacak. Siyasi konuşmaların ardından Genel İdare Kurulu, Merkez Karar Kurulu ve Yüksek Haysiyet Divanı organlarının yedek ve asil üyelerinin seçimleri gerçekleştirilecek. Dilek ve temennilerin ardından kongre çalışmalarını tamamlayacak.

Bu arada kongre tarihi yaklaştıkça genel başkan adayları da ortaya çıkmaya başladı. DYP eski genel sekreterlerinden Serhan Yücel, Demokrat Parti genel başkanlığına aday olduğunu açıkladı. Yücel, parti genel merkezinde adaylığını duyurduğu basın toplantısında, DP’nin var olma kavgasına sayılı günlerin kaldığını kaydetti. 22 Temmuz seçimlerinde ‘’demokrat misyonun bayrağının yere düştüğünü’’ belirten Yücel, ‘’Hata yapanlar bunun bedelini ödeyeceklerdir’’ dedi. Yücel, ‘’Bu misyonu yok etmeye kimsenin gücü yetmedi ve yetmeyecektir’’ diye konuştu. Kongrede partilerine sahip çıkacaklarını söyleyen Yücel, 22 Temmuz seçimlerinde alınan yüzde 5.4 oyun kimseyi üzmemesi gerektiğini, partiyi yeniden iktidara taşıyacaklarını savundu.

Sanayici Dursun Atabek, DP Genel Başkanlığı’na aday olacağını açıkladı. Dursun Atabek, yaptığı açıklamada, partinin yeniden yapılanmasını ve iktidar olmasını sağlamak için 17 Kasım’da yapılacak olağanüstü kongrede genel başkanlığa aday olacağını bildirdi. Atabek, seçilmesi durumunda, sosyal kimliğiyle vatandaştan gelen beklentilere karşılık vereceğini, sanayici kimliğiyle de ‘’ezilen ve borçlu ülke değil, ayakları üzerinde duran bir Türkiye’’ için çalışacağını söyledi.

/ ANKARA

06.11.2007


 

KPSS gençlerimizi bunalıma sokuyor

Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Salih Çelik, “KPSS sınavı, gençlerimizi bunalıma sokmaktadır. Sorular kişinin kendi branşında değil” dedi.

Hamburg Eğitim Ataşeliğinin davetlisi olarak Almanya’nın Hamburg şehrine gelen Çelik, Almanya Atatürk Kültür Merkezi (AAKM) toplantı salonunda öğretmenleri Türkiye’nin eğitim sistemi hakkında bilgilendirdi. Çelik, Türkiye’de 2010 yılına kadar okullaşma oranını yüzde ellilere çıkarmayı hedeflediklerini belirterek, Bakanlık bünyesinde bazı yapısal değişikliklere gidileceğini açıkladı. Türkiye’de insan gücünün planlanmasında bazı eksiklikler olduğunu ifade eden Çelik, Türkiye’de uygulanan Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) uygulamasını da eleştirdi. Çelik, ‘’KPSS sınavı, gençlerimizi bunalıma sokmaktadır. Sorular kişinin kendi branşında değil. Örneğin, İngilizce bölümü mezunu genç, diğer soruları da yanıtlamak zorunda. Üniversite mezunları arasında işsizlik oranının en yüksek olduğu ülke biziz. O halde insan gücünü planlama sistemini değiştirmeliyiz’’ diye konuştu. Milli Eğitim Bakanlığında toplam 39 birimde müdürlük bulunduğunu ve bu yapının doğru olmadığını ifade eden Çelik, ‘’Türkiye’de herhangi bir resmi yazının, müsteşarın önüne gelene kadar en az 8 imzadan geçmesi gerekiyor. Teknolojinin, internetin yoğunlukla kullanıldığı bir dönemde bu sistem bürokrasiyi de tıkıyor. Şu an hazırladığımız taslakta 38 birim 13’e indirildi. Bu birimlere sistemi bilen kişileri getireceğiz. İşi en iyi kim biliyorsa, ona vermek gerekir. Genç nüfusumuzu çağın gereklerine göre hazırlamalıyız’’ dedi.

/ HAMBURG

06.11.2007


 

Meteorolojiden yağış uyarısı

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, yurdun büyük bölümünde görülecek yağışlarla ilgili uyarıda bulundu.

Yapılan son meteorolojik değerlendirmelere göre, Marmara’nın güney ve doğusu, Ege, Akdeniz’in iç ve batı kesimleri, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzey ve batısında etkili sağanak ve gök gürültülü sağanak yağış bekleniyor. Yaşanabilecek olumsuz şartlara (sel, su baskını, dolu, yıldırım gibi) karşı ilgililerin ve vatandaşların tedbirli olmaları gerekiyor.

/ ANKARA

06.11.2007


 

Bediüzzaman bu asra hitap ediyor

“Namaz Risâlesi” başlıklı seminerde konuşan yazar, Sadık Yalsızuçanlar, “Bediüzzaman, üslubunu içinde bulunduğumuz asrın ve insanlarının yapısına göre şekillendirmiştir” dedi.

Risâle-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesi’nin Pazar seminerleri kapsamında, “Namaz Risâlesi” başlıklı bir sunum gerçekleştirildi. Programda Bediüzzaman’ın hayatından namazla ilgili kesitler aktaran Yazar Sadık Yalsızuçanlar, Fatiha Suresi’nin namaza dair önemini de anlattı.

Fatiha’nın Kur’ân’ın özünü ihtiva eden camii bir sûre olduğunu ifade eden Yalsızuçanlar, “Fatiha okunmadan namaz olmayacağından namaz için çok mühimdir. Ayrıca Fatiha’nın ilk yarısı kula, ikinci yarısı da Allah’a racidir” dedi.

Bediüzzaman’ın Risâle-i Nur’daki namazla ilgili bölümlerdeki farklı üslubuna da dikkat çeken Yalsızuçanlar, “Üstad, insanların namazdan kopmalarını engellemek için, içinde bulunduğumuz asra uygun olarak 21. Söz’de şunları söylemiştir: Sakın deme, ‘Benim namazım nerede, şu hakikat-i namaz nerede!’ Zîrâ bir hurma çekirdeği, bir hurma ağacı gibi, kendi ağacını tavsif eder. Nasıl bir hurma çekirdeğinden tâ mükemmel bir hurma ağacına kadar ne kadar merâtib bulunur; öyle de, namazın derecâtında da, daha fazla merâtib bulunabilir. Fakat bütün o merâtibde, o hakikat-i nurâniyenin esâsı bulunur. Daha önceki alimler namaz hakkında insanlara sert uyarılar yapmıştır. Bediüzzaman bunları doğru kabul etmekle birlikte bu asrın ve bu asrın insanlarının yapısından dolayı onları namazdan koparmamak için üslubunu sert bir şekilde oluşturmamıştır” şeklinde konuştu.

Yalsızuçanlar sunumunda ayrıca, namazın emredildiği âyetleri, Risâle-i Nur’daki namazla ilgili bölümlerin sonlarındaki duâları, Peygamberimizin namaza bağlılığıyla ilgili kıssalar okudu.

Cemil YÜZER / ANKARA

06.11.2007


 

Kur’ân Karayip diline çevrildi

Karayiplerde İslâmiyet olan ilginin üst seviyelere çıkması ve günden güne Müslüman olanların artması üzerine Kur’ân-ı Kerim Karayiplerde en yaygın konuşulan dil olan Papiamento diline tercüme edildi.

Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’in Karayip Adalarına bağlı Cruzao’da konuşulan Papiamento diline bir tercümesinin yapıldığı belirtildi. Haber kaynaklarının bildirdiğine göre bölgede yaşayan yerel halk arasında İslâmiyet’e olan ilginin aşırı derecede artması üzerine Kur’ân-ı Kerim’i yerel Papiamento diline çevirme ihtiyacı ortaya çıkmış. Cruzao’da yaşayan Müslüman bir iş adamı olan Naser Hakim yerel bir gazeteye verdiği demeçte “Bu hayallerimizin gerçek olması demektir.” diyor. Hakim’in tercüme masraflarına sponsorluk yaptığı da belirtiliyor.

Tercümenin 25 mütercim ve dilbilimci tarafından tam 7 yıl süren bir çalışmanın ürünü olduğunun belirtildiği haberde, mütercimleri en çok yoran meselenin de Papiamento dilinde Arap dilindeki kadar zengin kelime dağarcığının olmaması ve bu sebeple kelimelerin karşılığını bulmakta çok zorlanmaları olarak belirtildi. Bu sebeple tercümenin normalde çok uzun olduğunu çünkü âyetlerdeki mânâları uzun uzadıya da olsa açıklamak durumunda kalındığı da ifade ediliyor. Haberde tercüme bittikten sonra bir çok uzman tarafından da doğruluğunun kontrol edildiği belirtiliyor.

Papiamento dili Karayip adalarında konuşulan en yaygın dil olarak biliniyor, özellikle Cruzao, Antilles, Aruba ve Bonaire bölgelerinde konuşulan bu dil, Portekizce, İspanyolca ve Flemenk dillerinin bir sentezinden oluşuyor. Ayrıca bu dilde Batı Afrika dillerinden de izler bulunuyor.

Bölgede yayınlanan El Nuevo Herald gazetesinin belirttiğine göre, Karayip adalarında son yıllarda İslâmiyeti seçen adalıların sayısında büyük bir artış gözleniyor. Bu tercümenin özellikle Müslüman olan Karayipliler için çok önemli olduğu belirtiliyor. Trinidad gazetesinin belirttiğine göre de, Karayiplilerin İslâmiyet’te en çok maneviyat ile maddiyat arasında kurduğu dengeden ve ruhsal hayatla günlük hayatın uyumluluğundan etkilendikleri belirtiliyor. Özellikle İslâmiyeti seçen adalılar arasında hayata daha bağlılık, çalışkanlık ve hayat şartlarında bir yükselme görüldüğünün belirtildiği haberde, ayrıca Müslüman olan Karayiplilerin daha önceden işsiz oldukları halde, İslâmiyeti seçtikten sonra iş buldukları ve düzenli bir hayata geçtikleri kaydediliyor.

Büyüklü küçüklü 7000 kara parçasından oluşan Karayipler Kuzey Amerika’nın güneydoğusunda bulunuyor ve bu bölgede kaç kişinin Müslüman olduğu konusunda resmî bir rakam bulunmuyor.

Umut YAVUZ

06.11.2007


 

Kirli hava, hamileleri daha fazla etkiliyor

Gebe olan bayanların zorunlu olmadığı sürece kirli hava şartlarında dışarıya çıkmaması gerektiği ifade edildi. Çalışan veya dışarıya çıkma zorunluluğu olan kadınların ise kendilerini kirli havadan koruyucu tedbirler almaları istendi.

Kış aylarında hava kirliliği özellikle büyükşehirlerde kendini gösteriyor. Her yaştan insanda bir çok hastalığa sebep olan kirli hava, hamileleri, çocukları ve yaşlıları daha çok etkiliyor.

Özel Selçuklu Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Nil Okur, nüfus yoğunluğunun fazla olduğu şehirlerde hava kirliliği sorununun daha fazla yaşandığını hatırlattı. Anne adaylarının bu dönemlerde beslenmelerine dikkat etmeleri, enerji veren ve vitamin kaynağı olan besinlere yönelmeleri gerektiğine dikkat çeken Uzman Dr. Nil Okur, kirli havada bulunan zararlı gazların beyin motor eşgüdümünü ve konsantrasyonunu yorduğunu vurguladı. Zaman zaman beyne giden oksijen miktarının azalabileceğini bildiren Dr. Nil Okur, azalan oksijenin bebeğin ihtiyacı olan oksijen miktarının verilmesini de zorlayacağını ifade etti. Okur, gebeler dahil olmak üzere bütün bireylerin başta çocuk, hasta ve yaşlıların hava kirliliğinin yoğun olduğu dönemlerde dışarıda olmamaya önem vermelerini istedi.

Dahiliye Uzmanı Dr. Hasan Tahir Canbaz da hava kirliliğinin özellikle kalp ve akciğer hastalarını etkilediğini bildirerek “Solunum yolu ile alınan hava içerisindeki parçacıklar, teneffüs esnasında akciğerlere kadar ulaşır. Solunum sisteminin derinliklerinde depolanan bu parçacıklar, akciğer kanserlerine kadar varan sorunlara neden olabilir” şeklinde konuştu.

Havada bulunan karbon parçacıklarının, ozon, karbonmonoksit, kükürtdioksit, doymamış hidrokarbonlar, aldehitler, kanserojen maddeler gibi kirleticilerin, insanların solunum yollarını etkileyerek, normal mekanizmasını bozduğunu belirten Dr. Canbaz, “Bu bozulma bronşlarda iltihaplara, daralmalara sebep olur, değişimler sonunda da kronik bronşit ve amfizem gibi rahatsızlıklar meydana gelir” dedi.

Dr. Canbaz, oluşan duman ve isin astım, çeşitli burun ve boğaz hastalıkları, kalp-damar hastalıklarını tetiklediğine işaret etti.

/ KONYA

06.11.2007


 

Özürlü ailelerine destek

Zonguldak’ta, bakıma muhtaç özürlüye evde bakım hizmeti verilmesi kapsamında 322 aileye ücret ödenmesine başlandığı, 445 ailenin başvurularının da incelendiği bildirildi.

Zonguldak Vali Yardımcısı Hayri Sandıkçı, özürlünün evde bakım hizmeti kapsamında merkezde 393, ilçelerden Gökçebey’de 89, Ereğli’de 92, Devrek’te 66 ve Çaycuma’da 149 olmak üzere 789 ailenin başvuruda bulunduğunu söyledi. Heyet raporuyla hastasının ‘ağır özürlü’ olduğu belirlenen 322 aileye ücret ödenmeye başlandığını, 22 kişinin raporunun menfi olduğunu, 445’inin ise incelemesinin sürdürüldüğünü ifade eden Sandıkçı, raporların altı ayda bir periyodik olarak kontrolden geçirildiğini kaydetti

/ ZONGULDAK

06.11.2007


 

Zabıta yıpranma payı istiyor

Belediye ve Özel İdare Çalışanları Birliği Sendikası (Bem-Bir-Sen) Genel Başkanı Mürsel Turbay, hükümetin, zabıtanın yıpranma payının verilmesi için verdiği sözün arkasında durmasını istedi.

Turbay, düzenlediği basın toplantısında, Yeni hazırlanan 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda Değişiklik Öngören Kanun Tasarısı’nda her türlü olumsuz şarta rağmen zabıtalara yıpranma payı ayrılmadığını söyledi. Turbay, “Üstlendiği risk, çalışma koşulları ve halen tam olarak elde edilemeyen özlük hakları noktasında pek çok meslek grubundan çok daha fazla bir şekilde fiili hizmet zammını hak eden zabıtaların bu haktan yoksun tutulması, en başta hükümetin bizlere vermiş olduğu, hatta imza altına almış olduğu sözden cayması, geri dönmesi anlamı taşımaktadır” diye konuştu.

Kanun taslağının tekrara gözden geçirilip zabıtaların hak ettiği yıpranma paylarını almaları gerektiğini belirten Turbay, “Çalışma Bakanlığı tarafından bugünlerde TBMM gündemine getirilecek olan yasa taslağında yer alan yıpranma payları ile ilgili hükümler yeniden gözden geçirilmeli, zabıtalar fiili hizmet zamları kapsam içine alınmalıdır.” dedi.

Cemil YÜZER / ANKARA

06.11.2007


 

Âyetler telefon zili olur mu?

Suudi uleması, Kur’ân âyetlerinin cep telefonlarında zil sesi yerine kullanılmasının caiz olup olmadığını tartışıyor.

Basının bildirdiğine göre, önde gelen din adamları Başmüftü Şeyh Abdülaziz Eşşeyh başkanlığında dün Mekke’de toplanarak bu konuyu ele aldı. El Hayat gazetesi, tartışmanın çok hararetli geçtiğini, ancak ulemanın ortak görüşe varamadığını yazdı. Bazı din adamları âyetlerin bu tarz kullanımının Kur’ân’ın ilahi niteliğine ters düştüğünü düşünüyor, bazıları ise buna cevaz veriyor. Ulema, zil meselesini daha sonraki toplantılarda müzakere edecek. Ulema, bugünkü toplantısında ise “ceninin cinsiyetinin belirlenmesi” ve “Müslüman olmayan memleketlerdeki seçimlere Müslümanların katılması” konularını tartışacak.

/ RİYAD

06.11.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri