Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Sorunların kaynağı 12 Eylül

İçeriye dönük çoğu tartışma konularının 12 Eylül'den kalma olduğuna işaret eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Oysa bugünkü nüfusumuzun yarısı 12 Eylül'ü görmedi. Öyleyse hangi tartışma konusunda bir arpa boyu yol aldığımıza dikkatle bakalım. Diyoruz ki artık bazı tartışma konularını tedavülden kaldıralım da bu toplum, bu millet, bu genç nüfus daha fazla yorulmadan üretime odaklansın" diye konuştu.

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, içeriye dönük çoğu tartışma konularının 12 Eylülden kalma olduğuna işaret etti.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, bütün sorunların üstesinden gelebilecek yürek zenginliğinin de her türlü sorunu çözebilecek kapasiteye sahip bir devlet yapısının da var olduğunu söyledi. Erdoğan, "Üzülerek söylüyorum: Bazı sorunlar sorun olmaktan çıkarsa, tedavülden kalkarsa bazı çevreler adeta işsiz kalacaklarını, tedavülden çıkacaklarını düşünüyorlar'' diye konuştu.

Adaletin samimiyet istediğini, merhametin bütün önyargıları yenmeyi gerektirdiğini iyi bildiklerini ifade eden Erdoğan, "Diyoruz ki bu ülkede kimse ama kimse demokrasiyi, hukuku sadece kendine hak olarak görmesin, kimse demokrasiyi başkalarından esirgeme yoluna gitmesin, kimse kendisini millî iradenin üzerinde görmesin. Bu büyük ülke hepimize yeter'' dedi.

Türkiye'nin nüfusunun 70 milyon 586 bin olarak belirlendiğini, yurt dışındakilerle 74 milyon vatandaş bulunduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bu nüfusun yarısı 28 yaşın altında. Bakınız, bu genç nüfusun tamamı aynı meseleleri, aynı temaları aynı argümanlarla tartıştığımız bir ortamda büyüdü. Dünyayı algılamaya ilişkin çoğu tartışma konularımız, Berlin Duvarından önceden kalma... İçeriye dönük çoğu tartışma konularımız, 12 Eylülden kalma... Oysa bugünkü nüfusumuzun yarısı 12 Eylülü görmedi.

Öyleyse hangi tartışma konusunda bir arpa boyu yol aldığımıza dikkatle bakalım. Diyoruz ki artık bazı tartışma konularını tedavülden kaldıralım da bu toplum, bu millet, bu genç nüfus daha fazla yorulmadan üretime odaklansın.

Türkiye Cumhuriyeti, 'muasır medeniyet' çıtasını aşmak için vatandaşlarının arasında ayrım yapmayan, halkını bir bütün olarak kucaklayan bir Cumhuriyettir.

Kimse aksini ispat gayretine girmesin. Bütün adımlarımız dünya tarafından izleniyor, hiç de hak etmediğimiz bir fotoğraf veriliyor dünyaya.

Vatandaşlık haklarını birbirinden esirgeyen, demokrasisine güvenmeyen bir Türkiye, uluslararası rekabetin alabildiğine kızıştığı bu büyük yarışta mesafe alamaz.''

/ ANKARA

23.01.2008


 

ASDER Başkanı Tanrıverdi hazırladı

Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER), Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) kararı ile disiplinsizlik ve ahlâkî durum gerekçe gösterilerek, aslında inançları sebebiyle re'sen emekli edilen bütün mağdurlara iade-i itibar ve kaybedilmiş haklarının verilmesi için yasal düzenleme yapılmasını istedi. Konuyla ilgili olarak Dernek Başkanı Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi tarafından hazırlanan ve açıklanan 63 sayfalık çalışmada, ilgili mevzuatta yapılması istenen değişiklikler anlatıldı.

Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER), disiplinsizlik ve ahlâkî durumları gerekçe gösterilen ama, aslında inançları sebebiyle Yüksek Askeri Şûrâ (YAŞ) tarafından re'sen emekli edilen bütün mağdurların iade-i itibar ve kaybedilmiş haklarının verilmesi için yasal düzenleme yapılmasını istedi.

ASDER Başkanı Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi tarafından hazırlanan "YAŞ İle İlgili Mevzuatta Yapılması Teklif Edilen Değişiklikler" başlıklı çalışma düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı. Özel bir formatla hazırlanan ve ekleri ile birlikte 63 sayfayı bulan raporun; Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK), bir kısım subay ve astsubayların, yargılanmadan ve yargılanma hakkı da verilmeden, YAŞ kararları ile re'sen emeklilik işlemine tabi tutulmalarının hukuki olup olmadığı hususu ile bu işlemlere yetki veren mevzuat incelenerek, iç hukuk ve evrensel hukuk kurallarının da uygulanmasına imkân verecek yasa ve anayasa değişiklik tekliflerine ışık tutmak amacı taşıdığı belirtildi. Savunma hakkının olmadığı yerde hukuktan ve adaletten bahsetmenin mümkün olmadığı belirtilen çalışmada, adaletin bir devletin bekasının olmazsa olmaz şartı olduğu vurgulandı. Raporda, bir kısım subay ve astsubayların, yargılanmadan ve savunma hakkı verilmeden, YAŞ kararlan ile re'sen emeklilik işlemine tabi tutulmalarının evrensel hukuka ve iç hukuk ilkelerine aykırı olmaları sebebiyle; ortaya çıkan mağduriyetlerin telafi edilmesi ve yeni mağduriyetlerin de önlenmesi amacıyla mevcut mevzuatta özetle şu değişikliklerin yapılması istendi:

YARGI YOLU AÇILMALI

* Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125. maddesinde mevcut bulunan "Yüksek Askerî Şûrânın kararları yargı denetimi dışındadır" hükmünün anayasadan çıkarılmasının; ayrıca; anayasanın kabul tarihi olan 1982 tarihinden, değişikliğin yapılacağı tarihe kadar; YAŞ kararı ile disiplinsizlik ve ahlâki durum gerekçe gösterilerek, ama aslında inançları sebebiyle re'sen emekli edilen bütün mağdurların, bu işlemlerden dolayı yargıya baş vurmalarını sağlayacak yasal düzenlemenin de yapılması,

EMEKLİLİK HAKKI VERİLMELİ

* 926 sayılı TSK Personel Kanunun "disiplinsizlik ve ahlâkî durum sebebiyle ayırma" esaslarını düzenleyen, subaylar için 50. maddesinin (c) fıkrasının; astsubaylar için; 94. maddesinin (b) fıkrasının değiştirilerek "disiplinsizlik veya ahlakî durumları yargı kararları ile tescil edilen ve bu sebeplerden dolayı, Silahlı Kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen subayların/astsubayların hizmet sürelerine bakılmaksızın haklarında T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır" haline getirilmesi.

HAKLAR İADE EDİLMELİ

* 926 Sayılı Kanunun 29.07.1983 tarih ve 2870 sayılı Kanunla değişik 50. maddesinin (d) fıkrasının son bendinin son cümlesi ile, 94. maddesinin (c) fıkrasının son bendinin son cümlesi olan "bu gibi subaylardan/astsubaylardan durumlarının Yüksek Askerî Şura tarafından incelenmesi Genelkurmay Başkanlığınca gerekli görülenlerin Silahlı Kuvvetlerden ayırma işlemi, Yüksek Askerî Şûra kararı ile yapılır" hükmünün metinden çıkarılmasının; 926 Sayılı Kanunun 50.(c) ve 94 (b) fıkralarının değiştirildiği tarih olan 29.07.1983 tarihinden, değişikliğin yapılacağı tarihe kadar, YAŞ Kararı ile disiplinsizlik ve ahlaki durum gerekçe gösterilerek, aslında inançları sebebiyle re'sen emekli edilen bütün mağdurların iade-i itibar ve kaybedilmiş haklarının iade edilebilmesi için de yasal düzenleme yapılması

YARGI TESCİLİ OLMALI

* Kanunda yapılan değişikliğe paralel olarak; "disiplinsizlik ve ahlâki durum nedeniyle ayırma sicil belgesi düzenlenmesi ve uygulanacak esasları" düzenleyen, Subay Sicil Yönetmeliğinin 92., Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 61. maddelerinin "a" ve "b" fıkralarının, YAŞ'a sevk imkânlarını ortadan kaldıracak ve "disiplinsizlik ve ahlâkî durumun" yargı kararı ile tescilini şart koşacak tarzda değiştirilmesi.

DİSİPLİNSİZLİK TESBİTİ

ETKİSİ MAHKEMEYE VERİLSİN

ASDER Başkanı Tanrıverdi, toplantıda yaptığı konuşmada, ASDER'in, yeni Anayasa çalışmalarının yapıldığı bu dönemde, YAŞ'ın hukuk dışı uygulamalarının son bulması için gerek Anayasada gerekse diğer mevzuatta yapılması uygun olacak değişiklikleri ortaya koymak amacıyla bir çalışma başlatıldığını, 2000 yılından bu yana yapılanlarıın da birleştirilerek, bir "hukukî doküman"ın ortaya konulduğunu belirtti. Tanrıverdi, şöyle devam etti:

"Yeni Anayasa çalışmasını fırsat bilerek,

1- Hem Anayasadan YAŞ kararlarını yargı denetiminin dışına çıkaran hüküm çıkarılmalı.

2- Hem de ihracı gerektiren disiplinsizliklerin tesbiti yetkisinin, Askerî Mahkemeye bırakılması hususu, Askerî Personel Kanununa ilave edilmelidir.

3- Hukuk dışı uygulamalarla mağdur edilenleri, mağduriyetleri ile başbaşa bırakmak, hukuk devletine yakışan bir davranış olamaz. Bu nedenle 1982'den beri YAŞ kararı ile ihraç edilip de hakkını yargı önünde arama imkanı elinden alınanlara bu imkanı sağlayacak, geriye dönük uygulama için de bir yasal düzenleme yapılmalıdır."

Ahmet Turan Söyler / İSTANBUL

23.01.2008


 

MHP'nin formülü çözüm getirmez

Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, "(MHP'nin türban konusundaki önerisi) Olumlu bir adım gibi gözüküyor. Anayasa hukukçuları 'olumlu bir yaklaşımdır ama sorunu çözmüyor' diye konuyu değerlendirdiler. Bu noktadan hareketle bir işi yapacaksak o zaman da sorunu çözmüş olmamız gerekir. Bu tür bir düzenleme sorunu çözmüyor'' dedi.

Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasındaki açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını cevaplandıran Çiçek, "Hükümet Sözcüsü olarak türban konusundaki görüşlerinizi merak ediyorum. MHP ve AK Parti, türban konusunda ortak bir noktada buluşabilecek mi, eğer bir uzlaşma sağlanamazsa Anayasa taslağı içinde mi bu sorun çözülecek?'' sorusu üzerine, şunları söyledi:

"Aslında bir konu uzunca bir süredir Türkiye'nin gündemindeyse konuşulacak bir yanı kalmamıştır. Dolayısıyla Türkiye'de en çok konuşulan bir konudur ve herkes de ne söyleyecekse bununla ilgili söyleyeceklerini söyledi. Söylemeye de devam edecek. MHP'nin yapmış olduğu teklif, bizim tarafımızdan eksik bulundu değil. Bizden evvel Anayasa hukukçuları bunun yeterli olmadığını söyledi. Ortada bir problem var, bu problemin çözülmesinde bu teklif yeterli olacak mı olmayacak mı diye konuşulduğunda bu konuda anayasacıların bir kısmını programlarınıza dâvet ettiniz, oralarda konuştular, bu teklifin yeterli olmadığını söylediler. Olumlu bir adım gibi gözüküyor, 'olumlu bir yaklaşımdır ama sorunu çözmüyor' diye konuyu değerlendirdiler. Bu noktadan hareketle bir işi yapacaksak o zaman da sorunu çözmüş olmamız gerekir. Bu tür bir düzenleme sorunu çözmüyor. O zaman oturup üzerinde çalışılması gerekir.''

/ ANKARA

23.01.2008


 

Bahçeli: AKP istismar ediyor

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, başörtüsü konusunuda "Çok kısa bir zaman dilimi içinde yaşanan gelişmeler, AKP'nin bu soruna iyi niyette çözüm üretmek yerine, mağdur-mazlum eksenli siyasî istismar kapısının açık tutulmasından medet umduğu tesbitlerini güçlendirmiştir" dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, Türkiye'nin ortak değerleri etrafında yıllardır süregelen istismar ve gerilim politikalarının, millî birliğin, siyasî, sosyal ve kültürel temelleri üzerindeki ağır tahribatın bir kez daha gözler önüne serildiğini söyledi. Bu değerler üzerinde siyasî karaborsacılığı ve istismarı varlık sebebi olarak kabul eden çatışmacı siyaset anlayışı ve geleneğinin, bugün de inatla sürdürülmek istendiğini belirten Bahçeli, Türkiye'nin kanayan yarası haline gelen başörtüsü sorunu üzerindeki tartışmaların izlediği mecra ve seyrin, bunun ibret verici bir göstergesi olduğunu belirtti.

AKP'nin, başörtüsü sorununu çözmek için 5 yılı aşan iktidarları döneminde hiçbir çaba sarf etmediğini, bu süreyi herkesi şikâyet etmekle ve yakınmakla geçirdiğini, sürekli bahane ve mazeret ürettiğini öne süren Bahçeli, "Yeni Anayasa tartışmalarıyla siyasî gündeme yeniden taşınan bu konuda Sayın Başbakan ve AKP yöneticilerinin çelişkili ve tutarsız beyanları, siyasî irade zafiyeti ve zihin bulanıklığı içinde bulunduklarını göstermiştir'' dedi.

Başörtüsünün siyasî bir simge olabileceğini söyleyen Başbakan Erdoğan'ın, dinî-siyasî simge zemininde yeni bir tartışma başlatarak, bu konuda toplumsal uzlaşma zeminini torpillemeyi amaçlayan bir tutum içine girdiğini savunan Devlet Bahçeli, "Çok kısa bir zaman dilimi içinde yaşanan gelişmeler, AKP'nin bu soruna iyi niyette çözüm üretmek yerine, mağdur-mazlum eksenli siyasî istismar kapısının açık tutulmasından medet umduğu tesbitlerini güçlendirmiştir'' diye konuştu.

/ ANKARA

23.01.2008


 

Veli Küçük ve Kerinçsiz gözaltında

Ümraniye'de bir gecekonduda ele geçirilen patlayıcılara ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Akşam Gazetesi Yazarı Güler Kömürcü ile Avukat Kemal Kerinçsiz'in de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı.

Ümraniye Çakmak Mahallesi Güngör Sokak'taki bir gecekonduda ele geçirilen el bombaları, TNT kalıpları ve fünyelere ilişkin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından yürütülen soruşturma devam ediyor.

Soruşturma kapsamında, Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, Akşam Gazetesi Yazarı Güler Kömürcü ve Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, emekli Albay Fikri Karadağ, Kuvvayı Milliye Derneği Başkanı Emekli Albay Fikri Karadağ, Kuvvayi Milliye Derneği yöneticilerinden Hüseyin Görüm, Susurluk skandalının kilit isimlerinden Sami Hoştan, "Drej Ali" olarak bilinen Ali Yasak ile Kuvvayi Milliye Derneği Adana sorumlusu Tanju Okan ve İhsan Köktaş, Yasin Hayal'in Avukatı Fuat Turgut, işadamları Cemal ve Cengiz Yiğit'in de aralarında yer aldığı çok sayıda kişi gözaltına alınarak Emniyet Müdürlüğüne götürüldü.

Kemal Kerinçsiz'in avukatlık bürosu yetkilileri, "Kerinçsiz'in bilgisine başvurulmak üzere Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğünü" söylediler.

/ İSTANBUL

23.01.2008


 

Gazze'ye seyirci kalınmamalı

MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Bolat, Gazze'deki insanlık dramına karşı sessiz kalınmaması gerektiğini kaydetti. Ömer Bolat, "Filistin, Müslümanların duyarsız kalamayacağı bir coğrafyadır. Filistinliler 1,5 milyarlık İslâm âlemi adına Kudüs'ü korumaya çalışmaktadır. Bu sebeple hükümetin, iş dünyasının ve İKT'nin, âcilen bu trajediye müdahale etmesini bekliyor ve Filistin'e sahip çıkmaya çağırıyoruz" dedi.

Bolat, yazılı açıklamasında, Hükümeti, iş dünyasını ve İslam Konferansı Teşkilatını (İKT), Filistin'deki insanlık dramına karşı harekete geçmeye çağırdı. İsrail'in uyguladığı abluka sebebiyle Gazze'nin, "dünyanın en büyük açık hava hapishanesine dönüştüğünü" ifade eden Bolat, Filistinliler'e karşı aşırı güç kullanan İsrail'in son günlerde düzenlediği saldırıların giderek arttığını ve uyguladığı ambargonun gittikçe şiddetlendiğini, Annapolis görüşmelerinin ardından sadece bir haftada 40'tan fazla Filistinlinin vefat ettiğini belirtti. Ömer Bolat, "Filistin, Müslümanların duyarsız kalamayacağı bir coğrafyadır. Filistinliler 1,5 milyarlık İslâm alemi adına Kudüs'ü korumaya çalışmaktadır. Bu sebeple hükümetin, iş dünyasının ve İKT'nin, acilen bu trajediye müdahale etmesini bekliyor ve Filistin'e sahip çıkmaya çağırıyoruz'' dedi.

İsrail'in, BM tarafından gönderilen acil insanî yardımları bile bölgeye sokmaması ve buna seyirci kalınmasının anlaşılabilir olmadığını belirten Bolat şunları kaydetti:

"Bu insanlık suçuna seyirci kalanlar bu suçun ortağıdır. Filistinlileri ölüme mahkûm eden İsrail'in, milyonlarca insana karşı uyguladığı teröre son vermesi için hükümet, BM, İKT ve İsrail nezdinde derhal yeni girişimler başlatmalıdır. Barış ve demokrasinin bölgede kök salması, İsrail'in işlediği insanlık suçlarının son bulması için İKT, acilen 'Barış Gücü' oluşturarak Gazze'ye yerleştirmelidir. İKT; açlık, soğuk ve hastalık altında kıvranan birkaç günlük ilâç stoku kalan ve hastanelerde sadece acil hastalara müdahale edilebilen bölgeye 'acil yardım seferberliği' başlatmalıdır. Masum insanlara karşı uygulanan insanlık dışı ablukanın son bulması için, kural tanımaz İsrail devletinin işlediği insanlık suçlarına iş dünyamız da artık sessiz kalmamalı ve bu ülkeyle olan ticarî ilişkiler durdurulmalıdır."

/ İSTANBUL

23.01.2008


 

Arıtman'ın hakkında suç duyurusu

AKP Kadın Kolları Başkanı, Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin, CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman hakkında, başörtüsüyle ilgili açıklamaları sebebiyle suç duyurusunda bulundu.

Şahin'in, Cumhuriyet Savcılığına dün yaptığı suç duyurusunda, Arıtman'ın sözlerinin, başını örten bütün kadınlar ile bir hakkın kullanımının başını açma şartına bağlanamayacağını ifade eden herkese karşı "hakaret'' niteliği taşıdığı belirtildi. Suç duyurusu dilekçesinde, başını örtmeyi tercih eden bütün kadınlar ve kendi kıyafetleri hakkında karar verebileceklerine inanan herkes açısından, ağır biçimde ve hukuka aykırı olarak basın yoluyla hakarette bulunulduğu kaydedildi. Dilekçede, "din ve vicdan özgürlüğünü, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte ifadeler kullanarak, başörtüsü kullanan ve başörtüsünün serbest olması gerektiğini ifade eden kişileri aşağılayan ve hakaret eden'' Arıtman hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak, TCK'nın "hakaret'', "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama'' suçlarından kamu dâvâsı açılması istendi.

/ ANKARA

23.01.2008


 

DTP'li Türk: Başörtüsü insan hakkı

DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, başörtüsünün, bir inanç özgürlüğü olduğunu belirterek, "Eğer böyle görüyorsanız, samimî bir şekilde tartışalım. Biz türbanı kadın hakkı, insan hakkı ve özgürlük olarak değerlendiriyoruz" dedi.

Türk, partisinin grup toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başörtüsü konusuna yaklaşımını, Kürt meselesine benzer bir yaklaşım olarak değerlendirdi. Türk, ''Bir şeyleri ortaya atar ama çözüm konusunda reçete sunmaz. Başbakan, hassas konuları Meclis gündemine taşıma cesaretini göstermiyor'' diye konuştu.

Tartışma zemininin Parlamento olduğuna işaret eden Türk, ''Türban, bir inanç özgürlüğüdür. Eğer böyle görüyorsanız, samimî bir şekilde tartışalım. Biz türbanı kadın hakkı, insan hakkı ve özgürlük olarak değerlendiriyoruz. Bunu artık siyasi malzeme olmaktan çıkarmak gerekir. Alevilerin de inancı, felsefesi ve talebi var. Alevilerin taleplerini de değerlendirip yerine getirmeliyiz. İnanç özgürlüğünü bir bütün olarak ele almazsak, demokratik bir yaklaşım biçimi olmaz'' ifadesini kullandı.

Susurluk olayının bütün aktörlerinin bilinmesine rağmen çetenin ortaya çıkarılmadığını, bunun için Şemdinli çetesinin ortaya çıktığını ileri süren Türk, şunları söyledi:

''O çete de ortaya çıkarılmadı arkasından Hrant Dink olayı, Malatya olayı yaşandı. Bu ülkede dürüst savcıları, yargıçları görevden alırsanız Susuzluk, Şemdinli, Hrant Dink olayları önümüze gelebilir. Bu olayı da çözmezseniz yarın belki bizden biri de hedef olabilir, 'ben devletim' diyen insanlar da hedef haline gelebilir. Atabeyler çetesi, onların hedefleri basına yansıdı. Bugün sıra bizde yarın sıra sizde de olabilir.''

/ ANKARA

23.01.2008


 

Şahin: 301 Meclise teklif olarak gelecek

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, TCK'nın 301. maddesine ilişkin değişikliğin Meclise teklif olarak geleceğini ve büyük bir ihtimalle de yasalaşacağını söyledi.

Şahin, AKP grup toplantısından önce gazetecilerin, TBMM'ye kanun teklifi olarak sunulması beklenen TCK'nın 301. maddesine ilişkin soruları üzerine, ''Değişiklik tasarı olarak değil, teklif olarak geleceği için teklifi verecek olan arkadaşlarımızla görüşürseniz, hangi gün ve saatte verileceğini onlar size açıklar'' dedi.

Bir soru üzerine teklifi, AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ'ın verebileceğini ifade eden Bakan Şahin, ''301. maddeye ilişkin değişiklik Meclise teklif olarak gelecek, görüşülecek ve büyük bir ihtimalle de yasalaşacak'' diye konuştu.

Adalet Bakanı Şahin, teklifin içeriği ile ilgili soruları, ''Teklifi verecek olan arkadaşımız açıklasın'' diyerek cevaplamadı.

/ ANKARA

23.01.2008


 

Çelik, kısa dönem askerliğe sıcak bakıyor

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, yüksekokul mezunlarının kısa dönem askerlik yapmalarına ilişkin, "Lisans programını bitirenlerle eşit düzeye gelmeseler de böyle bir avantajın sağlanması mesleki eğitimin teşvik edilmesi açısından olumlu olur" dedi.

Çelik, Koç Holding'in "Meslek Lisesi Memleket Meselesi Projesi" kapsamında toplam 10 ilde 11 endüstri meslek lisesinde "Fiat Teknik Öğretim Programı"nın protokol imza törenine katıldı. Çelik, "2 yıllık meslek yüksek okulu mezunlarının kısa dönem askerlik yapmalarına ilişkin" haberlerin hatırlatılması üzerine, 2 yıllık meslek yüksek okulu mezunlarının askerlik konusunda böyle bir avantaja sahip olmamaları sebebiyle bu okulları çok cazip bulmadıklarını söyledi. 4 yıllık lisans programı bitirenlerin 6 ay askerlik ya da yedek subay olarak görev yaptıklarını hatırlatan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "2 yıllık meslek yüksek okulu mezunları 15 ay yapıyor. Şöyle bir düzenleme olabilir. 6 ay yapmazlar da 10 ay yaparlar ya da 8 ay yapabilirler. Ama mutlaka onlara da bir avantaj sağlanmalıdır. Sayın Hilmi Özkök Paşa'nın Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde, ben bu teklifi götürmüştüm. O zaman asker ihtiyacı göz önünde bulundurularak bu teklife sıcak bakılmamıştı. Şimdi YÖK başkanlığı tarafından bir girişim var. Bunu Genelkurmay Başkanlığı değerlendirecek. Lisans programını bitirenlerle eşit düzeye gelmeseler de böyle bir avantajın sağlanması mesleki eğitimin teşvik edilmesi açısından olumlu olur. Ayrıca mesleki ortaöğretim mezunlarına da böyle bir avantaj getirilebilir."

/ İSTANBUL

23.01.2008


 

Özcan rektörlerle biraraya geldi

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinden bazı üniversitelerin rektörleriyle biraraya gelerek değerlendirme toplantısı yaptı.

Toplantı Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü'nde yapıldı. Prof. Dr. Özcan'ın sorunları dinlediği toplantıda, rektörler, araştırma görevlilerinin sayısının arttırılması ve öğretim üyelerinin özlük haklarının iyileştirilmesi talebini dile getirdiler. Rektörler, rektör adayı belirleme sistemine ilişkin görüşlerini de sundular.

Toplantıya İstanbul Teknik, Trakya, İstanbul, Boğaziçi, Sakarya, Yıldız Teknik, Dokuz Eylül, Ege, Kocaeli, Marmara, Uludağ, Muğla ve Akdeniz üniversiteleri rektörleri ile YÖK Genel Kurulu üyelerinden bazıları da katıldı.

/ ANKARA

23.01.2008


 

Öğretmenlerimiz öğle yemeğini evden getiriyor

Türk Eğitim-Sen İstanbul Bölge Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, "Öğretmenlerimizin yüzde 40'ı öğle yemeği yememekte veya evinden getirdiği yiyeceklerle öğle yemeği ihtiyacını gidermektedir ve bu da 'kronik yetersiz beslenme' doğurmaktadır" dedi.

Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, yaptığı yazılı açıklamada çıkarılmak istenen Sosyal Güvenlik Kanunu ile birlikte çalışanların haklarının erezyona uğratıldığına dikkat çekti.

Bostan, şunları kaydetti: "Özellikle son yıllarda ülkemizin borç yükü giderek artmaktadır. Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim Sen olarak uzun süredir uygulanan IMF ve Dünya Bankası destekli politikaların Türkiye'yi bir batağa sürüklediğini görmekteyiz. ... Dünya Bankası'nın verdiği direktiflerle kamuda yeniden yapılanma, sosyal güvenlik gibi konularda kanunlar çıkarılmaktadır. Daha önce emekli maaşlarının, memur maaşlarının ve asgarî ücretlerin yüksek olduğunu belirten Dünya Bankası şimdi de öğretmen maaşlarının yüksek olduğunu ve azaltılması gerektiğini iddia etmektedir."

DB, AVRUPA'YI DA GÖRSÜN

"Dünya Bankası Türkiye'de öğretmen maaşlarının OECD'ye göre yüksek olduğunu söylerken acaba Avrupa İşveren Konfederasyonunun Avrupa'da Ücretler 2006 Raporundan haberdar mıdır?" diye soran Bostan, şöyle devam etti: "Rapora göre Danimarkalı bir çalışan ülkemizdekinden 10 kat fazla kazanmaktadır. Aynı şekilde Norveç'teki 7,8, İsviçre 7,6, Almanya 6,3 ve İngiltere'deki çalışan 4,8 kat fazla kazanırken hâlâ ülkemizdeki maaşların yüksek olduğunu düşünmekte midirler?

Bu gerçekler ışığında ülkemizdeki ücretlerin kime ve neye göre fazla olduğu iddiası merak konusudur. Yoksa Dünya Bankası'nın Türk insanına reva gördüğü kölelik, açlık, yoksulluk ve sefalet midir? Kaldı ki; ülkemizde ücretler yüksek olsa bile bizim işimize karışmak Dünya Bankası'nın haddine midir? Yoksa Türkiye gırtlağımızı geçmiş borçları ile bir müstemleke ülkesi hâline mi getirilmiştir?" sorularını yöneltti.

Bostan, "Bugün ülkemizde sosyal hayatta insan hakları konusunda büyük ilerlemeler sağlanmış, hak ve özgürlüklerin kullanımında birçok sorun ortadan kaldırılmıştır. Ancak aynı durum ne yazık ki; çalışma hayatı için geçerli değildir. İnsanca yaşama hakkı öncelikli olarak, kişinin kendisi ve ailesini geçindirmeye yetecek ve insanca yaşayabilecek düzeyde bir ücret alma hakkının sağlanmasıyla mümkündür. Bu seviyenin sağlanabilmesi ise ancak ücretlerin tek taraflı belirlenmesi uygulamasından vazgeçilmesi ve istihdamda da demokrasinin kurallarının hayata geçirilmesi ile mümkündür. Özellikle kamu sektöründe ücretlerin yasama ve yürütmeyi elinde bulunduran siyasî güç tarafından belirlendiği ülkemizde, kamu çalışanlarına insanca yaşama hakkının sağlandığını söylemek mümkün değildir" görüşünü dile getirdi.

Öğretmenler sefalet ücretine talim ediyor

"Bugün Eğitim ve Kamu Çalışanlarının en büyük sorunu; ekonomik sefalet ve siyasî kadrolaşma sorunudur" diyen Bostan, eğitim çalışanları ile ilgili olarak şu tesbitlerde bulundu:

. Eğitim çalışanlarının yüzde 37'si ortalama 4 ilâ 5 kişiden oluşan ailelerini, evlerine giren tek maaşla geçindirmek durumundadırlar.

. Eğitim çalışanları mesleklerini yapmaları karşılığında ellerine geçen ücretleri sefalet düzeyindedir. Çünkü genel olarak yüzde 88.5'i Yoksulluk Sınırı'nın yarısından daha az ve en alt kesim olan yüzde 11.5'lik dilim ise, Açlık Sınırı'nın altında ücret almaktadır.

. Eğitim çalışanları mülkiyet açısından da kötü vaziyettedirler. Sadece yüzde 33.1'inin kendisine ait aracı ve sadece yüzde 39'unun kendi evi vardır.

. Yüzde 40'ı öğle yemeği yememekte veya evinden getirdiği yiyeceklerle öğle yemeği ihtiyacını gidermektedir ve bu da "kronik yetersiz beslenme" doğurmaktadır.

. Meslekleri "eğitim" olan bu iş kolu çalışanlarının aylık "eğitim" harcamaları çok azdır ve onun da büyük kısmını çocuklarına yaptıkları eğitim giderleri oluşturmaktadır.

. Mesleği gereği her gün muntazam bir kıyafetle işe gitmek zorunda olan eğitim çalışanlarının elbise ve ayakkabı gibi kalemlerdeki harcamaları da ihtiyaç düzeylerinin altındadır.

. Yüzde 78.4'ünün banka kredisi ya da kredi kartı borcu bulunmaktadır.

. Yüzde 34'ü geçimini sağlamak için ek iş yapmaktadır. Çalışan ve üreten toplum kesimleri ile öğretmen camiası millî gelirden hak ettiğini maalesef alamamaktadır.

Mustafa Gökmen / İSTANBUL

23.01.2008


 

Yine kuş gribi alarmı

Sağlık Bakanlığınca, Zonguldak'ın Çaycuma ilçesine bağlı Saz köyünde tavuklarda kuş gribi tesbit edilmesi üzerine, Filyos deltası etrafında bulunan bütün yerleşim birimlerinde gezici sağlık ekipleri aracılığıyla sağlık taraması başlatıldığı bildirildi.

Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Zonguldak'ın Çaycuma ilçesine bağlı Saz köyünde şüpheli kanatlı ölümleri olması üzerine Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca 19 Ocak Cumartesi günü köy tavuklarından alınan numunelerde önceki gün kuş gribi hastalığı tesbit edildiği belirtildi.

Olayın insan sağlığıyla ilgili boyutunun Sağlık Bakanlığınca ''acil'' olarak değerlendirildiği kaydedilerek, İl Sağlık Müdürlüğü ve İl Tarım Müdürlüğünün şüpheli kanatlı ölümleri bildirildiği andan itibaren konuyu yakından izlediği; laboratuvar incelemesinin ardından köy tavuklarında kuş gribi hastalığı teyit edildikten sonra olayın meydana geldiği Saz köyü Sarıalan Mahallesinde İl Sağlık Müdürü başkanlığındaki bir sağlık ekibiyle yerinde inceleme yapıldığı ifade edildi. Kuş gribi tesbit edilen köy tavukları ölümlerinin yaşandığı evdeki 4 kişi ile 1 hafta aynı evde misafir olarak bulunan 2 kişinin yapılan muayenelerinde kuş gribi açısından herhangi bir olumsuzluk tesbit edilmediği belirtilen açıklamada, bu kişilerin günlük olarak takiplerinin devam edeceği kaydedildi. Açıklamada, ''Filyos deltası etrafında bulunan tüm yerleşim birimlerinde gezici sağlık ekipleri aracılığıyla sağlık taraması başlatılmıştır. Bölgeye komşu Bartın iline bağlı yerleşim yerlerinde de sağlık taraması başlatılmıştır'' denildi.

ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER ŞÖYLE

Açıklamada, kuş gribinden korunmak için alınması gereken tedbirler de şöyle sıralandı:''Kümes hayvanlarıyla korunmasız temastan kaçınılmalı, Hasta veya ölmüş hayvanlarla kesinlikle temas edilmemeli, Bilhassa çocukların kanatlı hayvanlarla teması engellenmeli, Daha önce hasta veya ölmüş kanatlı hayvanlarla teması olanlar da en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalı.''

/ ANKARA

23.01.2008


 

En küçük il Bayburt

Bir önceki sayımda 97 bin 136 olan nüfusu yüzde 21.31 oranında azalan Bayburt'un nüfusu, 76 bin 609 kişiye düştü.

Bayburt, merkez ilçeyle birlikte sahip olduğu 3 ilçesiyle, ''Türkiye'nin En Az İlçesi Olan İl'' unvanına, Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) açıkladığı 2007 nüfus sayımı sonuçlarına göre, ''Türkiye'nin En Az Nüfusa Sahip İli'' unvanını da ekledi. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre, bir önceki sayımda 97 bin 136 olan nüfusu yüzde 21.31 oranında azalan Bayburt'un nüfusu, 76 bin 609 kişiye düştü. Bayburt'ta 37 bin 473 kişi şehirde, 39 bin 136 kişi ise köyde ikamet ediyor.

/ BAYBURT

23.01.2008


 

Suyu tasarruflu kullanalım

TBMM Çevre Komisyonu Başkanı ve AKP Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk, tuvalet rezervuarından tarla sulamaya kadar suyun tasarruflu kullanılması gerektiğini vurgularken, ''aksi takdirde bugün elimizde kalan su kaynaklarını mumla ararız'' dedi.

Öztürk, yaptığı açıklamada, oluşturdukları ''Küresel Isınmanın Etkileri ve Su Kaynaklarının Sürdürülebilir Yönetimi Araştırma Komisyonu''nun faaliyetlerini sürdürdüğünü, bu kapsamda kaynakları yerinde inceleyerek raporlar hazırladıklarını, ancak başarı için halkın da bu konuda yeterli bilince sahip olması gerektiğini bildirdi. Televizyonların ''dedikodudan ibaret, halka hiçbir şey kazandırmayan'' programlar yerine, eğitici programlara ağırlık vermesi, su tasarrufu konusunda da medyanın üzerine düşeni yerine getirmesi gerektiğini savunan Öztürk, bunun toplumsal bir görev olduğuna dikkati çekti.

/ ADANA

23.01.2008


 

İSKİ, kaçağı düşürdü

İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), İstanbul'da kayıp ve kaçak su oranını 2007 yılı sonu itibarıyla yüzde 29'dan 27 seviyesine indirdiğini bildirdi.

İSKİ Basın Müdürlüğünden yapılan açıklamada, şebeke kayıplarının gelişmiş ülkelerdeki dünya ortalamasının yüzde 15 seviyesinde olduğu ifade edildi. Hedefin İstanbul'da dünya standartlarını yakalamak olduğu bildirildi.

/ İSTANBUL

23.01.2008


 

Tezek çilesi bitti

Yoksul ailelere yapılan kömür yardımı sayesinde yurdun en soğuk bölgesi Doğu Anadolu'da daha önce yaygın olarak görülen evlerde yakacak olarak tezek kullanımı azaldı.

Alınan bilgiye göre, özellikle kırsal kesimde daha önce yoksul vatandaşın kış döneminde ısınma ihtiyacını karşılamak için tercih ettiği ve hayvan gübresinden yapılan tezek, yakacak olarak artık yaygın olarak kullanılmıyor.

Yılın büyük bölümünde ağır kış şartlarının hakim olduğu bölgede, köylerde yaz döneminde kışlık yakacak olarak hazırlanan ve devasa büyüklükte yapılan tezek yığınlarına çok nadir rastlanıyor. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında kayıtlı her bir yoksul ailenin kışlık yakacak ihtiyacının tamamına yakınının karşılanmasıyla, tezek kullanımında da azalma görülmeye başlandı.

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığıyla bu kış dönemi öncesinde Erzurum'da 43 bin, Muş'ta 38 bin 100, Bingöl'de 15 bin 730, Kars'ta 14 bin 266, Erzincan'da 13 bin 870, Ardahan'da 6 bin, Iğdır'da 3 bin 500 ve Tunceli'de ise bin 200 olmak üzere toplam 136 bin 666 yoksul aileye kömür yardımı yapıldı.

Erzurum Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdürü Zekeriya Deniz,''Bu yıl 43 bin aileye 2'şer ton kömür yardımı yapılmış oldu'' dedi. Erzurum Vali Yardımcısı Kasım Yekeler ise kışlık yakacak olarak yapılan kömür yardımlarının vatandaşı rahatlattığını söyledi.

Kömür yardımı alan vatandaşlar, hayvan gübresini geçmişte olduğu gibi tezek yerine ekili arazileri için artık gübre olarak değerlendirmeye başladı. Devletin kömür yardımından en çok evlerde soba yakan kadınlar memnun kaldı. Kadınlar, kalorisinin düşük olması ve kısa sürede yanarak tükenmesi sebe-biyle büyük sıkıntı yaşamalarına sebep olan tezekten kurtulmanın sevincini yaşıyorlar. Kömür sayesinde kadınların tezek çilesinden kurtulduğunu dile getiriliyor.

/ ERZURUM

23.01.2008


 

Sokak hayvanları sahipsiz kalmayacak

Sarıyer'de yaşayan vatandaşların hayat kalitesini arttırmak için sosyal belediyecilik anlayışıyla çalışmalarına devam eden Sarıyer Belediyesi, yeni bir proje ile sokak hayvanlarını sahiplendirme çalışmalarına başladı.

Sokak hayvanlarını sahiplendirmek için başlatılan proje ile Sarıyer Belediyesi tarafından Kısırkayaköyü'nde yapılan modern Rehabilitasyon ve Kısırlaştırma merkezinde; sokaktan toplanan hayvanlar kısırlaştırılıp tedavileri yapıldıktan sonra gönüllü hayvan severlere verilecek. Tedavileri biten hayvanların fotoğrafları Sarıyer Belediyesinin kurumsal web sitesi olan www.sariyer.bel.tr adresinde yayınlanacak.

Kısırkayaköyü'nde hayvan barınağını ziyaret eden Doğayı ve Hayvanları Koruma Derneği İstanbul Şubesi yöneticisi Asude Ustaoğlu ve beraberindeki bir grup hayvan sever projenin hayvanların hayat kalitesinin güzelleştirilmesi açısından memnuniyet verici olduğunu belirt-tiler. Rehabilitasyon ve Kısırlaştırma merkezini gezen hayvan severler, belediyenin bu konudaki çalışmaları için de teşekkür ettiler. İstanbul genelinde sokak hayvanlarını en çok toplayıp tedavi eden Sarıyer Belediyesi, bu proje ile de bu konudaki duyarlılığını bir kez daha ortaya koydu.

Yeni Asya / İSTANBUL

23.01.2008


 

Cep telefonu, uykuya da zararlı

İsveçli ve ABD'li bilim adamlarının son araştırmasına göre, uykudan önceki saatlerde cep telefonuyla konuşmak derin uykuya geçmeyi geciktiryor ve uyku kalitesini düşürüyor.

Cep telefonlarının zararlı olup olmadığına ilişkin araştırmaların sonuncusunda, gece geç saatte yapılan konuşmaların etkisi mercek altına alındı.

İngiliz Independent gazetesinin manşetten duyurduğu araştırmanın sonucunda; özellikle uykudan önceki saatlerde cep telefonlarının yaydığı radyasyonun insan sağlığı için olumsuz olduğu vurgulanıyor.

Cep telefonu üreticilerinin de desteklediği araştırmaya göre, uykudan önceki saatlerde cep telefonu kullanımı, vücudun gerçek anlamda dinlendiği derin uykuya geçmeyi geciktiriyor ve derin uykuda geçirilen zamanı azaltıyor.

Öte yandan Belçika'da yapılan bir başka araştırmanın sonuçlarına göre; gece uyurken cep telefonlarını başucunda bulunduran insanların da uyku düzeni bozuluyor.

/ LONDRA

23.01.2008


 

Karneler, velinin ilgisini gösteriyor

İlköğretimde milyonlarca öğrencinin dört gözle beklediği yarıl yıl tatili önümüzdeki Cuma günü başlıyor. Uzmanlar, öğrencilerin sevincinin hüzne dönüşmemesi konusunda velileri uyardı.

Uzmanlar; "Karne günü hesaplaşma günü değildir. Veliler, bu günü duygusal tehdit, şantaj ve cezalandırma günü olarak görmemeli. 'Biz senin için neler yapıyoruz, çok tembelsin' gibi söylemler ne yazık ki işe yaramıyor" uyarısında bulunuyor.

Türk Eğitim-Sen Bursa 2 Nolu Şube Başkanı Selçuk Türkoğlu, nasihat vermenin, sürekli eleştiride bulunmanın bir fayda getirmediğini, çocuğa kendini değerlendirmesini sağlayacak soruların yöneltilmesinin doğru bir yaklaşım şekli olduğunu söyledi. Türkoğlu; "Karneden yola çıkarak çocuğun kimliğine eleştiride bulunursanız, çocuğun sağlıklı bir kimlik geliştirmesini engellersiniz. Başarılı bir karne başarılı bir hayatın temeli değildir. Başarılı insanlar kendilerine inanırlar, çözümlerini kendileri yaratırlar, seçenekleri olduğunu bilirler ve başarıya ulaşacaklarından emindirler. Karnedeki başarı veya başarısızlık velinin ürünüdür. Çünkü biz eğitimciler olarak en çok velilerin çocuklarıyla yeterince ilgilenmemesinden şikayetçi oluyoruz. Karne aslında çocuğun değil velinin başarısı veya başarısızlığının göstergesidir. Öğrenciler bir iki kırık notla, onların huzurlarına gelmiş olabilirler. Böylesi bir durumda öğrenciler yargılanmayı değil, anne babalarından destek ve anlayış bekliyorlar. Anne babalar öğrencinin hangi noktada eksiği varsa, 'ne yapabiliriz'in muhasebesini yapmalılar. Çocuklarına sahip çıkmalılar" dedi.

POTANSİYELİNDEN FAZLA

BAŞARI BEKLENİLMEMELİ

Özel Hayat Hastanesi'nden Psikolog Filiz Yakma ise, karnelerin ara bir değerlendirme olduğunu, yarıyıl tatilinde alınacak karnelerin iyi analiz edilmesi gerektiğini kaydetti. Psikolog Yakma; "Cuma günü verilecek karne aynı zamanda ailenin de karnesidir. Burada suçlu aramamak lâzım. Eğer karnede kırık varsa ikinci etap öncesi iyi bir iletişim kurulmalı veli-öğrenci işbirliği ile bu kırıklar telâfi edilebilir. Ama telâfi edilemeyen sonuçlardan kaçınmamız lâzım. Çocuğun başarılı olması için katkı sağlamak lâzım. En önemli konu da çocuğun potansiyelinin üzerinde bir başarı beklememek lâzım. Veli o yönde bir beklentiye girdiği zaman karne döneminde istenilmeyen durumlarla karşılaşılabiliyor. Öncelikle çocuğun öz güveninin sağlanılması gerekiyor" diye konuştu.

/ BURSA

23.01.2008


 

Kan bağışı yüzde 20 arttı

Türk insanı, Kızılay'ın yürüttüğü çalışmalarla 2006 yılında 455 bin 661 ünite kan bağışında bulunurken bu rakam 2007 sonunda 545 bin 703 üniteye çıktı.

Ancak bağışlar hâlâ yetersiz. Kızılay, 2009 yılı sonunda Türkiye'nin toplam ihtiyacı olan 1.5 milyon ünite kanı bağış yoluyla tek başına karşılamayı hedefliyor.

Kan bağışının en çok yapıldığı il İstanbul. Onu sırasıyla İzmir, Ankara, Bursa, Antalya, Manisa, Samsun, Gaziantep ve Adana gibi büyük iller takip ediyor.

/ GAZİANTEP

23.01.2008


 

Siirt'te 'Her Çocuk Okula' kampanyası

Siirt'in Pervari ilçesinde kaymakamlık tarafından "Her çocuk okula, her okula kütüphane kampanyası" başlatıldı. Bu çerçevede hayırsever insanların desteğine ihtiyaç duyulduğu bildirildi.

Kampanya hakkında bilgi veren Kaymakam Nurettin Dayan, "Terörün etkisini tamamen ortadan kaldırabilmek ve bölge insanının yarınlara daha umutlu girebilmesi için iyi bir eğitim ve öğretim ciddi mânâda önem taşımaktadır. Özellikle okul çağındaki öğrencilerin öncelikle okula devamlarının sağlanması, onların her birinin haklarını bilen, demokrasinin erdemlerini iyi gören bireyler olarak yetişebilmeleri, millet kavramının ne anlama geldiğini bilerek bölücü unsurların tesirinden kurtulabilmeleri için iyi ve kaliteli eğitim şarttır. Bölge insanının ekonomik düzeyi de göz önünde bulundurulduğunda ailelerin çocuklarına iyi bir eğitim verecek kaynağı temin etmeleri mümkün görünmemektedir" dedi.

Pervari Kaymakamlığı olarak eğitim ve öğretimi teşvik etmek, okul çağındaki çocukların öncelikle zorunlu eğitime devamlarını sağlamak, kız çocuklarının okullaşma oranını yükseltmek amacıyla hayırsever kişi kurum ve kuruluşların yardımına başvurmak ihtiyacı hissettiklerini belirten Dayan, şunları söyledi: "Okula devam edip de yoksulluk çeken öğrencilerimizin ihtiyaçlarını karşılamak ve onlara daha iyi bir eğitim vermek temel amacımız. Bu gaye ile öğrencilerimize kıyafet, ayakkabı kırtasiye gibi malzemeler temin ederek; her öğrenci gibi Pervarili çocuklarımızın da okullarına sorun yaşamadan devam etmelerini arzu ediyoruz. Daha sonra da her okulumuza bir kütüphane kurarak, çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırmak, onlara ufuk açmak, millî ve manevî değerlerini öğrenmelerini temin etmek hedefimizdir."

/ SİİRT

23.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri