Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Yangın şehitleri duâlarla

Almanya’nın Ludwigshafen şehrinde, oturdukları apartmanda çıkan yangında vefat eden 9 Türk vatandaşı, Gaziantep’te toprağa verildi..

Gaziantep Asri Mezarlığı’nda düzenlenen cenaze törenine ölen vatandaşların aileleri ve yakınları, Devlet Bakanları Mustafa Said Yazıcıoğlu ile Mehmet Şişek, Gaziantep milletvekilleri, Gaziantep Valisi Süleyman Kamçı, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, Şehitkamil Belediye Başkanı Metin Özkarslı, Şahinbey Belediye Başkanı Ömer Can ve diğer yetkililer ile Gaziantep ve Oğuzeli ilçesinden çok sayıda vatandaş katıldı.

Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Eckart Cuntz’un da katıldığı cenaze töreni sırasında kardeşlik mesajları verildi. Konuşmasını Türkçe yapan Büyükelçi Cuntz, ‘’Allah rahmet eylesin, başınız sağ olsun’’ dedi. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez de, toplumlar arasında birlik ve dayanışma duygularının güçlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, “bizler Hazreti Adem’in çocuklarıyız ve hepimiz kardeşiz. Bu duygularımıza kimse gölge düşürülmemeli. Hepimiz aynı Allah’a inanıyoruz’’ dedi. Konuşmaların ardından Gaziantep İl Müftüsü İsmail Canpolat tarafından cenaze namazları teker teker kıldırıldı. İl Müftüsü Canpolat ve Hacı Bektaş Veli Derneği görevlisi İsa Uğur tarafından cemaate ayrı ayrı duâ ettirildi.

Cenaze namazı ve duâların okunmasının ardından Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı bandosunun çaldığı cenaze marşı eşliğinde toprağa verilecekleri mezarlıklara doğru yola çıkartıldı.

Bu arada, yangında vefat eden yakınlarının fotoğraflarını medya mensuplarına gösteren vatandaşlar göz yaşı döktü. Yangında kızları ve torunları ile birlikte ölen Medine Kaplan’ın bir ziyareti sırasında oğlu Kenan Kaplan’a ‘’bana bir şey olursa, Yeşilkent Mezarlığı’na değil Asri Mezarlığa gömün’’ dediği öğrenildi. Yangında vefat eden 9 Türk vatandaşı yan yana açılan mezarlara tek tek defnedildi. Defin sırasında ölenlerin yakınlarından bazıları baygınlık geçirdi. Baygınlık geçiren vatandaşlara sağlık ekipleri müdahale etti.

Yangında annesini, eşini ve 2 çocuğu vefat eden Kamil Kaplan’ın bitkin olduğu görüldü. Ludwigshafen’deki apartmanda 3 Ocak 2008 tarihinde çıkan yangında Medine Kaplan (48), kızı Belma Özkaplı (22), torunu İlyas Çağlar, hamile olan Hülya Kaplan (31) kızları Karanfil (4) ve Dilara Kaplan (11), Döne Kaplan (21) ile çocukları Kamil (3) ve Kenan Kaplan (2), vefat etmişti.

/ GAZİANTEP

12.02.2008


 

Demokrasi ve özgürlükleri genişletelim

“AKP ile MHP’nin dayattığı çözüm”ün üniversite ve toplumda kamplaşmaya yol açacak sakıncalı bir formül olduğunu vurgulayan üçüncü yaklaşım savunucuları, “Türban üzerinden kutuplaşmaya karşı demokrasi ve özgürlükleri genişletelim” çağrısı yaptılar. İmzaya açılan bildiride, “Tartışma, sınırlı bir özgürlük, kısıtlı bir demokrasi anlayışının yol açtığı kutuplaşma temelinde gelişmekte, ‘türbana özgürlük-laik cumhuriyeti koruma’ zıtlaşmasına indirgenmektedir” denildi.

Akademisyen camiada seslendirilen üçüncü yaklaşım, başörtüsü yasağının temel hak ve özgürlükler bağlamında çözülmesinden yana.

Akademisyenlerin başörtüsü yasağını destekleyen ve karşı çıkan bildirilerinden sonra ortaya çıkan ‘üçüncü yaklaşım’, “başörtüsü özgürlüğünün bireysel eğitim hakkının ötesinde bir grup hakkı olarak ele alınmasının sakıncalı” olduğunu vurguluyor. Prof. Dr. Fuat Keyman ve Dr. Cengiz Aktar’ın hazırlayıp internette imzaya açtığı bildiriye Prof. Mithat Sancar, Prof. Ahmet İnsel, Prof. Mehmet Altan ve Prof. Dr. Fatmagül Berktay başta olmak üzere akademisyenler de imza attı. www.petitiononline.com/turban/petition.html internet sitesindeki bildiri şöyle:

“Türban üzerinden kutuplaşmaya karşı demokrasi ve özgürlükleri genişletelim.

Doğrudur, ve bugün de savunuyoruz ki, liseyi başarıyla bitirmiş, giriş sınavında başarılı olmuş, 18 yaşını geçmiş yetişkin bir öğrencinin, kıyafeti nedeniyle üniversiteye alınmaması, ne eğitim hakkı ilkesiyle, ne bireysel hak ve özgürlüklerle, ne laiklik ilkesiyle, ne de demokratik sistemle bağdaşır. Ancak AKP-MHP’nin Türkiye’ye dayattığı türban çözümü sadece belli bir kesimin özgürlük alanını genişletmek üzere düşünülmüş sakıncalı bir formüldür, özellikle üniversite ve toplumda ciddî kutuplaşma yaratacak potansiyele sahiptir. Bizler türbanın serbest bırakılması ile laikliğin ortadan kalkması arasında birebir bir sebep-sonuç ilişkisi görmüyoruz. Ancak türban özgürlüğünün bireysel eğitim hakkının ötesinde bir grup hakkı olarak ele alınmasını da sakıncalı buluyoruz.

Süregelen tartışmada, modern toplumda özgürlük alanının dinsel, etnik, cinsel, dilsel ve kültürel çok boyutlu yapısı, özgürlüğün sınırının diğer özgürlüklerin başladığı nokta olma ilkesi ve özgürlük-demokrasi ilişkisi tamamen gözardı edilmektedir. Ne yükseköğrenimde akademik özgürlükler sorunu, ne orta öğrenimdeki din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması konuşulmaktadır. Tartışma, sınırlı bir özgürlük, kısıtlı bir demokrasi anlayışının yol açtığı kutuplaşma temelinde gelişmekte, ‘Türbana Özgürlük-Laik Cumhuriyeti Koruma’ zıtlaşmasına indirgenmektedir. Sorunun çözümüne, hak ve özgürlüklere çoğulcu yaklaşan, özgürlüğe ötekine karşı sorumluluk ilkesiyle bakan, özgürlüğü ve sınırlarını hukuksal güvence altına alan bir görüşle yaklaşmalıyız. Hükümet de ancak böyle bir bakışla sorunlara yaklaştığı zaman inandırıcı olabilir, toplumun farklı kesimlerinin geleceğe güven içinde bakmasını sağlayabilir. Toplumda türban sorununu ancak böyle sağlıklı bir temelde, en geniş hak ve özgürlükler güvencesiyle ve rejim korkusu yaşamadan tartışabilir. Yeni anayasanın gereksinim duyduğu verimli ve yapıcı tartışma ve diyalog ortamı bizce ancak bu şekilde yaratılabilir.”

/ ANKARA

12.02.2008


 

Sivil Platform: YÖK 17’ye gerek yok

Pek çok sivil toplum kuruluşunun bir araya geldiği Temel Hak ve Özgürlükler Platformu, düzenlediği basın toplantısında, başörtüsü yasağının kalkması için Yüksek Öğretim Kanununun 17. maddesinin değişmesine gerek olmadığını açıkladı.

Temel Hak ve Özgürlükler Platformu’ndan yapılan açıklamada, başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasada yapılan değişikliğin yeterli olduğu belirtilerek, Yüksek Öğretim Kanunu’ndaki 17. maddede değişikliğin yapılmasına gerek olmadığı kaydedildi.

Pek çok sivil toplum kuruluşunun bir araya geldiği Temel Hak ve Özgürlükler Platformu tarafından Mecidiyeköy Kültür Merkezi’inde düzenlenen basın toplantısında, başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin yapılan Anayasa değişikliği değerlendirildi. Hukukçular Derneği Başkanı Av. Kamil Uğur Yaralı tarafından Platform adına yapılan açıklamada, Anayasanın 10. ve 42. maddelerinde değişiklik yapılarak, Yüksek Öğretim Kurumlarında hukuka aykırı olarak uygulanan başörtüsü yasağının kaldırıldığı hatırlatıldı. İster bir hizmetin icrasında, isterse bir hizmetten yararlanılmasında olsun, başörtüsü yasağını uygulayanların açıkça suç işledikleri belirtilen açıklamada, şöyle denildi:

“Anayasanın ‘kanun önünde eşitliği’ düzenleyen 10. maddesi doğrultusunda yeni TCK’ya ‘ayırımcılık’ ilk defa bir suç olarak konulmuştur. Kamuoyunda yeterince bilinmeyen bu düzenleme 2005 yılından beri yürürlüktedir. Üniversite rektörleri de herhalde bu yeni düzenlemeden haberdar olmadıkları için yasağı bu kadar pervasızca uygulamaktadırlar.”

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YETERLİ

TCK’nın 122, 188 ve 112. maddelerine göre, ayrımcılığın suç teşkil ettiği hatırlatılan açıklamada, yeni kabul edilen haliyle Anayasa’nın 42. maddesinde, “kanunda açıkça yazılı olmayan hiçbir sebeple kimsenin yükseköğretim hakkından yoksun bırakılamayacağı ve öğrenim hakkının kapsamı ve kullanılmasının sınırlarının ancak kanunla tespit edileceğinin” açıkça düzenlendiği belirtildi. Aynı şekilde Anayasa’nın 10. maddesinde, özellikle “her türlü kamu hizmetinden yararlanılmasında devlet ve tüm idari makamların kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda olduğunun açıkça belirtildiği kaydedilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Bundan sonra yükseköğretim kurumlarında başını örten hanımlara karşı gerçekleştirilen ayrımcılığın devam etmesi, açık ve seçik olarak anayasaya aykırı olacaktır. Artık yapılması gereken, yükseköğretim kurumlarında başörtüsü yasağının kaldırılması ve herkesin ayrımcılığa maruz kalmadan haklarını kullanabilmesinin yolunun açılmasıdır.

Bu noktada anayasada yapılan değişiklik yeterli olup, ayrıca daha önce AKP ve MHP tarafından kamuoyuna deklare edilen Yüksek Öğretim Kanunundaki değişikliğin yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Nitekim başın örtülmesini yasaklayan bir kanun maddesi yoktur. Aksine Yüksek Öğretim Kanunu Ek. 17. madde ‘yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir’ ifadesini taşımaktadır. Üniversitelerdeki keyfi uygulamalar ve alt düzenleyici işlem olan hukuka aykırı genelgeler, anayasanın değişen maddeleri, özellikle madde gerekçeleri karşısında hükümsüz kalmaktadır. Bu nedenle artık başörtüsü nedeniyle kimsenin yükseköğretim hakkından mahrum bırakılmayacağının özel olarak düze

Gösterilerin amacı mahkemeyi etkilemek

Açıklamanın ardından ASDER Başkanı Adnan Tanrıverdi, Anasaya değişikliğinin Meclisten geçmesinin ardından sürecin henüz tamamlanmadığını belirterek, yasağı savunanların düzenledği protesto gösterileriyle Anayasa Mahkemesinin kararırın etkilenmek istendiğini söyledi.

Hukukçular Derneği Başkanı Av. Kâmil Uğur Yaralı da bir soru üzerine yasak karşıtı gösterilerin demokratik bir tepki olduğu ifade ederek, “Ancak bir takım çağrışımlar yaparak, yasamanın görevinin ortadan kaldırılmak istenmesi yanlıştır. Bu gösterilere yargıçların katılması ise tarafsızlıklarını ortadan kaldıracağı için güveni zedeleyecektir ve yanlıştır” diye konuştu.

Ahmet Turan Söyler - Umut Yavu / İSTANBUL

12.02.2008


 

Yasağın kaldırılması hak teslimidir

Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Mürsel Turbay, TBMM’de 411 oyla kabul edilen ve üniversitelerde başörtüsüne serbestlik öngören anayasa değişikliğinin geçte olsa bir “hak teslimi” olduğunu belirtti.

Turbay, yaptığı açıklamamada, “Toplumsal mutabakat denildi o sağlandı, kurumsal mutabakat dendi, bir-iki eksikle o da sağlandı. Halk zaten bu yasağın kalkmasını istiyordu. Tüm bu bileşenler, TBMM’de 411 gibi rekor bir oya dönüştü ve hiç değilse üniversitelerde yaşanan ve toplumu artık canından bezdiren bu yasağın kaldırılması için adım atılmış oldu. Yasağı sürdüren bazı rektörlerin, cumhurbaşkanının onayını beklediklerini, onay çıktıktan sonra kendileri için sorun kalmadığını açıklamalarını da önemli bir adım olarak görüyoruz. Yapılan anayasal düzenleme kazanılmış bir zafer değil, bir hakkın geçte olsa teslimidir”” diye konuştu.

Recep Gören / ANKARA

12.02.2008


 

Üniversitelerde yasak sürüyor

Başörtüsü yasağını kaldıracak Anayasa değişikliğinin Meclis Genel Kurulunda kabulünün ardından haftanın ilk gününde bütün gözler üniversitelere çevrildi.

İstanbul Üniversitesi Beyazıt kampüsünün önünde kamera ve fotoğraf makineleriyle bir çok basın mensubunun üniversite girişlerine ilgi gösterdikleri gözlendi. Öte yandan İstanbul Üniversitesi’nin giriş kapısında görev yapan güvenlik görevlileri ise rektörlükten kendilerine yeni bir uygulamaya ilişkin herhangi bir talimat gelmediğini, dolayısıyla yasak uygulamasının aynen devam ettiğini belirttiler.

Yeni Asya / İSTANBUL

12.02.2008


 

CHP iptalden emin

CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay, Anayasa değişikliğine ilişkin kanun yürürlüğe girdikten sonra üniversitelerde kimin başını nasıl bağladığını belirlemek için İran’daki gibi ahlak polisinin görevlendirilmesi gerekeceğini ifade ederek, ‘’Ancak zahmet etmesinler, Anayasa Mahkemesi iptal eder’’ dedi.

Okay, TBMM Genel Kurulunda 9 Şubat cumartesi günü kabul edilen, başörtüsüne üniversitelerde serbestlik getiren anayasa değişikliğine ilişkin soruları cevapladı. Anayasa değişikliğinin Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından Anayasa Mahkemesine düzenlemenin iptali için başvuruda bulunacaklarını bildiren Okay, başvuru dilekçesinde DSP’li milletvekilleri ile Bağımsız Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in de imzasının yer alacağını kaydetti.

Okay, Anayasa değişikliğinin bu haliyle, başörtüsünü üniversitelerde serbest bırakmayacağını, kanunla düzenleme yapılması gerektiğini savunarak, Yükseköğretim Kanununun Ek 17. maddesinde yapılacak bir değişikliği de Anayasa Mahkemesine götüreceklerini belirtti. Okay, Ek 17. maddenin de Anayasa değişikliği gibi Anayasanın 2. maddesine aykırı olduğunu ifade etti. Üniversitelerde kimin başını nasıl bağladığını belirlemek için İran’daki gibi ahlak polisinin görevlendirilmesi gerekeceğini ifade eden Okay, ‘’Ama zahmet etmesinler, bu düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edilir’’ dedi.

Rektörlerin, inisiyatif kullanarak başörtüsünü üniversitelerde serbest bırakması halinde, ‘’görevi kötüye kullanma’’ suçunu işleyeceklerini ileri süren Okay, böyle bir durumda, üniversitelerin işlemlerine karşı idari yargıda ve Danıştayda dava açılabileceğini söyledi.

/ ANKARA

12.02.2008


 

Hisarcıklıoğlu: 18 yaşına gelene giyinme özgürlüğü vermemek olmaz

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “18 yaşına gelmiş bir kişiye her türlü cezaî ehliyeti, oy verme ve kendisini yönetebilme hakkını verirken, giyinme özgürlülüğünü vermemek haksızlık olur” dedi.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, üniversitelere başörtülü girilebilmesi hususunda toplumda yüzde 80 -90’lık bir mutabakatın sözkonusu olduğunu vurguladı.

Hisarcıklıoğlu, “18 yaşına gelmiş bir kişiye her türlü cezaî ehliyeti, oy verme ve kendisini yönetebilme hakkını verirken, giyinme özgürlülüğünü vermemek haksızlık olur” dedi.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nda ‘Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflama Sistemi’nin tanıtımına ilişkin basın toplantısına katılan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, toplantı sonunda gazetecilerin, Anayasa değişikliği hususundaki soruları cevapladı. Hisarcıklıoğlu, toplumun bütününde demokrasi, laiklik ve sosyal hukuk devleti konularında bir konsensus var olduğunu belirterek, “Bunlar değişmez kurallardır. Bunda da toplumsal mutabakat sağlanmıştır” dedi.

Anayasa’da düşünce, din ve vicdan hürriyetinin de yer aldığını hatırlatan Hisarcıklıoğlu, “Bu çerçevede 18 yaşına gelmiş bir kişiye her türlü cezaî ehliyeti, oy verme ve kendisini yönetebilme hakkını verirken, giyinme özgürlülüğünü vermemek haksızlık olur. Siz düşünce, vicdan ve teşebbüs hürriyetini veriyorsunuz, fakat 18 yaşına gelmiş kişiye ‘sen şunlarda yanlış yapabilirsin’ diye düşünmek yanlıştır. Onun için giyinme özgürlüğünü vermek lâzım. Bu konuda Türkiye’de zaten yüzde 80 90 mutabakat var. Bundan kaygısı olanlar varsa bunun kaygılarını da gidermek TBMM’nin işidir” şeklinde konuştu.

/ ANKARA

12.02.2008


 

Bu leke temizlenmeli

Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin dâvânın dün yapılan duruşması öncesi bir açıklama yapan “Hrant Dink Duyarlılık Grubu,” düşüncenin yargılanmadığı ve cezalandırılmadığı, düşünceleri yüzünden insanların hedef haline gelmediği bir Türkiye için bu lekenin silinmesi gerektiğini bildirdi.

Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davanın dün yapılacak üçüncü duruşması öncesi, aralarında milletvekili ve gazetecilerin de bulunduğu “Hrant Dink Duyarlılık Grubu’’, adliye önünde basın açıklaması yaptı.

Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesinin duruşma salonlarının bulunduğu kapısının önünde, AKP İstanbul Milletvekili Ayşenur Bahçekapılı, “Hrant Dink Duyarlılık Grubu’’ adı altında, yazar Adalet Ağaoğlu, milletvekilleri Akın Birdal, Burhan Kayatürk, Hüsnü Tuna, İbrahim Yiğit, Mehmet Domaç, Nursuna Memecan ve Ufuk Uras ile akademisyen Ahmet İnsel, yönetici Can Paker, gazeteciler Ali Bayramoğlu, Cengiz Çandar, Etyen Mahçupyan, Kürşat Bumin, Mustafa Karaalioğlu, avukat Fethiye Çetin ve yönetmen Sırrı Süreyya Önder’in imzalarını taşıyan basın açıklamasını okudu. Açıklamada, imzaları olan kişilerin, siyasî ve kurumsal aidiyetlerinden bağımsız bir şekilde, sorumluluk sahibi yurttaşlar ve milletvekilleri olarak, Hrant Dink cinayeti ile ilgili dâvâ sürecini yakından izlemek üzere bir araya geldikleri vurgulandı.

“Bizi bir araya getiren ana dürtü, Hrant Dink’in katledilmesinin vicdanlarımızda açtığı derin yaradır’’ denilen açıklamada, ‘’söz konusu dâvânın tüm arka plan bağlantılarına korkusuzca ulaşılmasının, ilgili tüm kişi, organ ve kurumların bu sonucu sağlamak üzere gereken tasarrufta bulunmasının, vicdani açıdan asgarî bir görev olduğunu düşündükleri’’ ifade edildi.

“Düşüncenin yargılanmadığı ve cezalandırılmadığı, düşünceleri yüzünden insanların hedef haline gelmediği bir Türkiye için bu lekenin silinmesi gerektiği’’ belirtilen açıklamada, “dinsel, etnik veya siyasi eğilimi ne olursa olsun, tüm duyarlı yurttaşların bu süreçte yanlarında olacağı, aynı ortak vicdanın sesi olacağını bildikleri’’ kaydedildi.

Açıklamada, şu görüşlere yer verildi: “Bu dava simgeseldir. Bu dava, kendisinden önceki ve sonraki hadiseler arasında bir köprü durumundadır. Bu dâvâ, şeffaf bir yönetim ve mutlak bir düşünce özgürlüğü adına sahiplenilmelidir. Üzerinde yaşadığımız toprakların paylaşmacı, kültürel mirasına layık olmak için sahiplenilmelidir. Bu çerçevede, ihtiyaç duyduğumuz adil bir mahkeme süreci toplumsal meşrûiyete ve siyasî seferberliğe fazlasıyla muhtaçtır. Aksi halde daha önceki kötü örnekleri de hatırlayarak, adaletin yerine geleceğinden büyük kuşku duyuyoruz. Bu nedenle vicdanımızın sesini dinleyerek yola çıkan bizlerin esas talebi Hrant için, Türkiye için adalettir.’’

/ İSTANBUL

12.02.2008


 

DP misyonu, kutsal değerler üzerinden siyaset yapmaz

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, DP misyonunun kutsal değerler üzerinden siyaset yapmadığını söyledi.

Adalet Partisi’nin (AP) 47. kuruluş yılı münasebetiyle Ankara Swiss Otel’de bir program düzenlendi. Programın açılış konuşmalarını gerçekleştiren DP Genel Başkan Yardımcısı Nevzat Ceylan, Sadettin Bilgiç ve Nahit Menteşe, Adalet Partisinin tarihi süreçte yaşadıklarından bahsettiler. Programa katılamayan DYP Eski Genel Başkanı Tansu Çiller, gönderdiği telgrafla programı tebrik etti.

Merhum Başbakan Adnan Menderes’in oğlu Aydın Menderes de, Türkiye’nin DP’ye ihtiyaç duyduğunu belirterek, “Her zaman olduğu gibi bugün de Türkiye’nin Demokrat Parti’ye ihtiyacı vardır. AKP’nin merkez sağ partisi olduğu söyleniyor. DP’nin millet için sahip olduğu hassasiyete AKP fersah fersah uzaktır. Gökyüzündeki sayısız yıldız bile geceleri gündüze çeviremiyor. Geçen sürede anlaşıldı ki AKP’nin ampulleri aydınlığa yetmemiştir. Peki ne lâzımdır? Bu ülkeye 14 Mayıs 1950’deki gibi DP güneşi lâzımdır” dedi.

DP Genel Başkanı Süleyman Soylu da programı düzenleme amaçlarının sadece Adalet Partisi’nin 47. kuruluş yıldönümünü kutlamak değil, 62 yıllık bir dâvânın yıldönümünü kutlamak olduğunu kaydetti. Meclisteki partilerin Türkiye’nin asıl meseleleri üzerinde konuşmadıklarını ifade eden Soylu “Biz, hiçbir gün din üzerinden, milliyetçilik üzerinden, laiklik üzerinden siyaset yapmadık. Meclisteki partilerin sırf bu konular üzerinden siyaset yapması, Türkiye’yi asıl ilgilendiren konular üzerinde konuşmamaları, artık milletimizi bıktırmıştır” diye konuştu.

Soylu, DP misyonunun kutsal değerler üzerinden siyaset yapmadığını belirterek, şöyle devam etti: “Bu büyük misyon ezanı aslına çevirdi, bunu bir gün bile konuştu mu? Bu misyon, unutturulan dini millete geri kazandırdı, bunu bir gün siyasete malzeme yaptı mı? Yapmadı, çünkü misyonumuz bu değerleri kutsal sayar ve bunların üzerinden siyaset yapmayı ayıp sayar.”

Cemil Yüzer / ANKARA

12.02.2008


 

İsrail’le bu samimiyet niye?

MAZLUMDER Ankara Şube Başkanı Ümit Mert, Gazze’de soykırım girişimi olarak kabul edilmesi gereken ambargo devam ederken, onlarca Filistinli milletvekili İsrail hapishanelerindeyken, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın Türkiye’de başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı tarafından en üst düzeyde kabul görecek olmasının “tam anlamıyla aymazlık” olduğunu söyledi.

Mert açıklamasında, 17 yaşında girdiği terör devletinin silahlı kanadında bugüne kadar sayısız cinayete imza atan, katliâm emirleri veren Ehud Barak’ın gelişiyle yüz milyonlarca dolarlık silah anlaşmaları yapılacağına dair söylentilerin olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

“İsrail silâh firmalarını bu anlaşmaların ayakta tuttuğu kuşku götürmeyen bir gerçekken, Filistin’de akan kanın durması için çalışması gereken hükümet, İsrail’le kurulan bu sıcak dostluğu nasıl açıklayabilir? Türkiye’ye yönelik terör eylemlerini desteklediği devlet makamlarınca tesbit edilen, kanlı ideolojisi olan Arz-ı Mê’vud idealinin Türkiye topraklarını da içine aldığını inkâr etmeyen İsrail’le terör pazarlığı mı yapılacak?”

Fatih Karagöz / ANKARA

12.02.2008


 

Dersler ve sınav stresi birlikte başladı

İlköğretim ve ortaöğretim okullarında 2007-2008 eğitim-öğretim yılının ikinci yarısı dün başladı. İlköğretim ve ortaöğretim okullarındaki yaklaşık 15 milyon öğrenci ile 600 bine yakın öğretmen, 2 haftalık yarıyıl tatilinin ardından ders başı yaptı. Öğrenciler, bu dönemi sınavlara hazırlanarak geçirecek.

İlköğretim 6 ve 7. sınıf öğrencilerinin katılabileceği Seviye Belirleme Sınavı (SBS) ile Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavına (DPY-B) başvurular dün başladı.

SBS ile DPY-B, 21-22 Haziran 2008 tarihlerinde birlikte yapılacak. 21 Hazirandaki sınava 6. sınıf, 22 Hazirandaki sınava 7. sınıf öğrencileri girecek. Bu sınavlara katılmak isteyen öğrencilerin velileri, öğrencinin T.C kimlik numarasıyla Ziraat Bankası, Vakıflar Bankası veya Türkiye Halk Bankası şubelerinden birine 10 YTL sınav ücreti yatıracak. İki sınav için ayrı ayrı ücret yatırılmayacak. Öğrencinin, sınav ücretinin yatırıldığını gösterir dekontu saklaması gerekiyor. Sınav ücretini yatırmak, SBS’ye başvurmuş olmak için yeterli sayılacak.

DPY-B için başvurular, Millî Eğitim Bakanlığının ‘’http://www.meb.gov.tr’’ veya ‘’http://oges.meb.gov.tr’’ adreslerinden yapılacak. Bu öğrencilerin başvuru bilgileri ve DPY-B ile ilgili belgeleri kontrol edildikten sonra okul müdürlüğü tarafından elektronik onaylama yapılacak. 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu kapsamına giren öğrencilerden ise sınav ücreti alınmayacak. Bu öğrencilerin başvuru işlemleri, okul müdürlüğü tarafından e-okul sistemi üzerinden gerçekleştirilecek.

İŞTE DİĞER SINAVLAR

Anadolu, fen ve sosyal bilimler liselerinde okumak isteyen ilköğretim son sınıf öğrencileri, 8 Haziran 2008’de son kez yapılacak, Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı’na (OKS) girecekler. Ayrıca, ilköğretim okullarının 5. sınıf öğrencileri ile liselerin 9, 10 ve 11. sınıflarında okuyan öğrenciler, 4 Mayıs 2008’de gerçekleştirilecek DPY-B Sınavı’na katılacaklar. Lise son sınıftaki öğrenciler 15 Haziran 2008’de yapılacak Öğrenci Seçme Sınavı’na (ÖSS), üniversitelerin yabancı dil ile ilgili bölümlerinde okumak isteyen adaylar da 22 Haziran 2008’de yapılacak Yabancı Dil Sınavı’na girecekler. 2007-2008 eğitim-öğretim yılı 13 Haziran 2008 Cuma günü sona erecek. Öğrenciler, 3 ay sürecek yaz tatili yapacak. 2008-2009 eğitim-öğretim yılının ise 15 Eylül 2008’de başlaması planlanıyor.

/ ANKARA

12.02.2008


 

Yüzme havuzunda dizaltı şort yasağı

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Spor Birliği ve Beden Eğitimi Bölümü, Olimpik Yüzme havuzunda, uyguladığı havuz kurallarının arasında bulunan, “Dizaltı şortla havuza girilemez” kuralı ayrımcılık olarak değerlendiriliyor.

Havuza gelirken mutlaka getirilmesi gereken malzemeler, “mayo, havlu bone ve terlik” olarak sıralanırken, mayo ve bonelerin, bedeli karşılığında kantinden temin edilebileceği belirtiliyor. Kural olarak da, “Dizaltı şortla havuza girilemez. Dizüstü şortla ancak 25 m’lik havuzda yüzülecektir” ifadesi yer alıyor. Spor çevreleri yüzme havuzlarına girmeden önce duş alınmasının ve bone takılmasının hijyen açısından genel bir kural olduğunu, ancak havuza girecek kişilerin uzun ya da kısa şort veya mayo giymelerinin kendi tercihlerine bırakıldığına dikkat çektiler. İTÜ’nin “dizaltı şort” yasağının bu açıdan ayrımcılık olduğuna dikkat çeken spor çevreleri, “kişi yüzerken kendisini nasıl rahat hissediyorsa o kıyafeti giyebilmeli” görüşünü dile getiriyor.

/ İSTANBUL

12.02.2008


 

Gençler projeleriyle yarıştı

Avrupa Birliği Gençlik Programı hibelerinden yararlanmak için geçen yıl toplam 1130 genç ve gençlik kuruluşu proje başvurusunda bulundu.

AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığından edinilen bilgiye göre, 13-30 yaş arası gençlere yaygın öğrenme fırsatları sunan ve gençlerin kendi inisiyatifleriyle yürüttükleri proje ve faaliyetlere destek veren gençlik programlarına 2007 yılı içerisinde 1130 başvuru yapıldı.

Üniversiteler, öğrenciler, sivil toplum örgütleri, dernekler, yerel idarelerden yapılan başvurular arasında 395 proje uygulamaya değer bulundu. Kabul edilen başvurular için 1 milyon 975 bin 115 avro hibe tahsis edildi.

Öte yandan, gençlik programları çerçevesinde son 4 yıl içerisinde 15 binden fazla proje başvurusu yapıldı. Desteklenmeye uygun bulunan 4 bin 500 projeden yaklaşık 50 bin vatandaş yararlandı. Programlar kapsamında karşılıksız hibe niteliğinde yaklaşık 120 milyon avro vatandaşların kullanımına sunuldu.

Gençlerin yabancı kültürleri ve kendi kültürlerini tanımaları, sosyal ve kültürel beceriler edinmeleri amacıyla oluşturulan program, gençlerin uluslararası veya yerel projeler geliştirmelerine veya AB ülkelerinde gerçekleştirilen etkinlik ve projelere katılmalarına imkan sunuyor.

Etkinliklerin pek çoğunda yabancı dil yeterliliği aranıyor. Uluslararası değişim ve etkinlik içeren eylemlerde ise grup üyelerinden en az birinin diğer ortaklarla iletişimi sağlayacak düzeyde yabancı dil bilmesi yeterli oluyor. Programa, her yıl 1 Şubat, 1 Nisan, 1 Haziran, 1 Eylül ve 1 Kasım’da başvuru yapılabiliyor.

/ ANKARA

12.02.2008


 

Kuş Cennetinde yangın

Mersin’in Silifke ilçesinde Ramsar Sözleşmesi ile koruma altına alınan, 334 kuş türü ve zengin bitki çeşidine sahip Göksu Deltası alanında bulunan Kuş Cenneti’ndeki yangında, geniş bir alanın zarar gördüğü bildirildi.

Alınan bilgiye göre, Kuş Cenneti’nin Kurtuluş köyü yakınlarındaki mevkide, gece henüz belirlenemeyen sebeple yangın çıktı. Durumun bildirilmesi üzerine jandarma geniş güvenlik önemleri alırken, yangına Silifke Orman İşletme Müdürlüğü ekipleri müdahale etti.

Arazi şartlarının uygun olmaması ve su tahliye kanallarının bulunması sebebiyle, yangına arazözlerle müdahalede güçlük çekildi. Silifke Belediyesi İtfaiyesi araçlarının da olay yerine gidemediği görüldü.

Ekiplerin yoğun çabaları sonucu sabaha karşı söndürülen yangında, geniş bir alanın zarar gördüğü belirtildi.

Yetkililer, yangından etkilenen alanın ve yangının çıkış sebebinin belirlenmeye çalışıldığını, kuş hayatı ile bitki örtüsündeki tahribat konusunda çalışmalar yapılacağını kaydetti.

/ SİLİFKE

12.02.2008


 

G.Antepli genç, Türkiye'yi "kare kare" anlatacak

Üniversite öğrencisi Mehmet Tayfun Karabağ’ın fotoğraf çekme tutkusu, Kolombiya’da Türkiye’yi fotoğraflarla tanıtma şansını getirdi. Karabağ, Kolombiya’dan aldığı davet üzerine, 8 üniversitede Türkiye’yi ‘’kare kare’’ anlatacak.

Gaziantep Üniversitesi İşletme Fakültesi dördüncü sınıf öğrencisi Karabağ, yaptığı açıklamada, Kolombiya’da Türkiye’yi fotoğraflarla tanıtma sürecinin, Kolombiyalı fotoğraf sanatçısı Andres Hurtado Garcia ile tanışmasıyla başladığını söyledi. Rehberinin işi çıkması üzerine Garcia’nın Güneydoğu gezisine eşlik ettiğini anlatan Karabağ, Garcia’yla Gaziantep, Mardin, Harran ve Urfa’yı dolaştığını, daveti üzerine İstanbul’daki fotoğraf çekimlerine de katıldığını kaydetti. Geziler sırasında, Garcia’nın, fotoğraflarını ‘’çok beğendiğini’’ dile getiren Karabağ, sanatçının kendisine Kolombiya’da fotoğraf sergisi açma teklifinde bulunduğunu bildirdi. Daha sonra Garcia aracılığıyla, Kolombiya’daki Türkiye Araştırmaları Merkezi’nden yazılı dâvet aldığını dile getiren Karabağ, dâvet kapsamında, Kolombiya’daki La Universidad De Antioquia’nın, ülkelerin tanıtımıyla ilgili 24 Nisan-25 Mayıs tarihleri arasında düzenleyeceği “Ülkeden Ülkeye’’ adlı programa katılacağını söyledi.

/ ANKARA

12.02.2008


 

Belde belediyelerinde tedirginlik

Mahallî İdarelere Hizmet Derneği (MİHDER) Başkanı Mehmet Dönmez, ‘’Bir mahallî idare birimine yapılacak bağlantıların veya o birimden ayrılmaların, oralarda oturan halkın iradesinin sonuçlarına göre olması gerekir’’ dedi.

Dönmez, yaptığı yazılı açıklamada, nüfusu 2 binden az olan belediyelerin tüzel kişiliklerinin kaldırılması, bazılarının statülerinin değiştirilmesi gibi düzenlemeler yapılması hakkındaki gelişmeleri hatırlatarak, bu işlemlerin, muhatap belediyelerde tedirginlik ve şaşkınlığa sebep olduğunu savundu.

İlçe belediyeleri hariç nüfusları 2 binden az 893 belediye bulunduğunu kaydeden Dönmez, bunlardan bir kısmının 40-50 sene kadar önce kurulduğunu ve orada yaşayan vatandaşlar için buraların ‘’tarihi miras’’ olduğunu ifade etti.

/ ANKARA

12.02.2008


 

“Baldız ve bacanak izni" yine uzlaşmazlık konusu

İşçinin baldızı ve bacağının ölümü hallerinde farklı ücretli izin verilmesini öngören toplu sözleşme hükmü Osmaniye Belediyesi ile sendika arasında bu dönem de uzlaşmazlık konularından birini oluşturuyor.

Osmaniye Belediyesi ile Hizmet-İş Sendikası arasında görüşmelerine yaklaşık iki ay önce başlanan ve 412 işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesi uyuşmazlıkla sonuçlanınca Yüksek Hakem Kurulu’na (YHK) gönderildi. Belediye Başkanı Davut Çuhadar, işveren kesimi olarak YKH’ye gönderdiği yazıda, yakınlarının ölümü halinde çalışanlara verilen izin konusunun da uyuşmazlık maddeleri arasında yer aldığına dikkati çekti. Aynı sorunun önceki dönem toplu iş sözleşmesinde de gündeme geldiğini, hatta bu konunun yaygın basın ve televizyonlarda haber olarak geniş bir şekilde yer aldığını ve komik duruma düştüklerini vurgulayan Belediye Başkanı Çuhadar, gazete kupürlerini de delil olarak eklediği yazıda, şunları kaydetti: “Televizyonlarda, gazetelerde ve internet sitelerinde günün haberi olduk. Mantık dışı ücretli sosyal izin hükümleri belediyemizin iş akışını bozuyor. Çünkü, çalışan işçilerin yaklaşık yüzde 50’sinin birbiriyle hısım, akrabalık ilişkileri var. Bu durum, iş verimliliğini düşürmekte ve çalışma barışını bozmaktadır. Buna rağmen bu durum, kazanılmış müktesep hak olarak görülüp, aynı yanlış sürdürülmek isteniyor.’’

Belediye Başkanı Davut Çuhadar, yaptığı açıklamada da bir kişinin, baldız ve bacanağı arasında eşit akrabalık ilişkisine sahip olduğunu savundu. Bir önceki özleşmede, baldızın ölümü halinde verilen izni 3 günden 2 güne çekebildiklerini anımsatan Çuhadar, ‘’ancak, yeni sözleşmede aradaki farkı kaldırmakta kararlıyım. Baldız da bacanak da ölse ücretli izin bir gün olacak’’ dedi.

/ OSMANİYE

12.02.2008


 

Sulukule’ye TOKİ eli değecek

Fatih’te yer alan ve “Sulukule’’ olarak bilinen Neslişah Mahallesi’ndeki 9 bina ve gecekondu yıkıldı.

Alınan bilgiye göre, sahiplerinin dilekçeyle yaptıkları müracaat üzerine yıkılmaları kararlaştırılan ve içleri boşaltılan 9 bina ve gecekondu, Fatih Belediyesi ekiplerince dün sabah yıkıldı. Bu arada, bölgedeki mülk sahiplerinin yüzde 80’i ile evlerinin yıkımı konusunda anlaşıldığı ve evleri yıkılanlara da kira yardımı yapıldığı bildirildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Fatih Belediyesi ve Toplu Konut İdaresi (TOKİ) işbirliğiyle yenileme alanı ilân edilen Neslişah ve Hatice Sultan mahallelerinde yıkılan evlerin yerine ‘’Sulukule Projesi’’ kapsamında 620 ev, bir otel, bir ticaret, kültür ve eğlence tesisi yapılacak.

/ İSTANBUL

12.02.2008


 

Anadolu Baroları Platformu hürriyetlere taraf

Sivas Barosu Başkanı Mustafa Coşkun, ‘’Anadolu Baroları Platformu olarak şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da temel insan haklarından ve hürriyetlerden yana tavırlı olacağız’’ dedi.

Coşkun, düzenlediği basın toplantısında, 9 Şubat Cumartesi günü Ankara’da yapılan baro başkanları toplantısında, o gün ikinci tur oylaması yapılan anayasa değişikliğinin gündeme alındığını ve tartışıldığını kaydetti.

Üç yıl önce oluşturdukları Anadolu Baroları Topluluğu’na mensup baro başkanları olarak, 8 Şubat Cuma günü bir araya gelerek toplantıda izleyecekleri yöntem ve sergileyecekleri tavrı müzakere ettiklerini ifade eden Coşkun, ayrıca üzerinde anlaştıkları ve 23 baro olarak birlikte kaleme aldıkları açıklamanın Sivas Barosu Başkanı tarafından okunması konusunda fikir birliğine vardıklarını bildirdi. Toplantıda yaşananlar hakkında da bilgi veren Coşkun, ‘’toplantının gündemi ile ilgili bir metni okumamıza müsaade edilmeyince biz de aynı açıklamayı toplantı salonunun dışında yapacağımızı duyurarak basın mensuplarını oraya dâvet ettik. 23 baro adına hazırladığımız ve kıyafet özgürlüğüne ilişkin bildiriyi okuduk’’ diye konuştu.

‘’Anadolu Baroları Platformu olarak şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da temel insan haklarından ve hürriyetlerden yana tavırlı olacağız’’ diyen Coşkun, şöyle konuştu: “Barolara, hukukçulara, özellikle de savunma mesleğini icra eden avukatlara yakışan, özgürlüklerden yana olmaktır. Avukatlık Kanunu gereği insan haklarından yana olmak ve hukukun üstünlüğünü sağlamak baroların görevidir. Sadece bir kesimin değil her kesimin hak ve hürriyetlerinden yanayız. Kıyafeti ve hayat tarzından dolayı kime baskı yapılırsa yapılsın onların yanında olmak temel görevimizdir. Başı açık kadınlarımıza en küçük bir baskı yapıldığında onların da yanında olacağımızı, sonuna kadar onları da savunacağımızın bilinmesini istiyoruz. Bazıları gibi temel hak ve hürriyetler ile kıyafet özgürlüğü konusunda çifte standart sahibi değiliz. Sivas Barosu Başkanlığı ve yönetim kurulu olarak şu ana kadar sürdürdüğümüz özgürlükçü tavrın devam edeceğini bir kez daha vurguluyoruz.’’

/ SİVAS

12.02.2008


 

İkinci el araba fiyatına güvercin

Güvercin tutkusu, şehirlerde apartmanların çatılarında özel bölümler oluşturmaya kadar varırken, bazı cins güvercinler de ikinci el araba fiyatına alınıp satılıyor.

Merakla başlayıp daha sonra tutkuya dönüşen güvercin sevdası, değişik illerde kurulan derneklerin düzenlediği faaliyetlerin de katkısıyla Türkiye’nin hemen her köşesinde görülebiliyor. Türlerine göre değişen özellikleri, salınarak yürümeleri ve kanat çırpmalarıyla sahiplerinin vazgeçilmezi olan güvercinler, bahçeler ve müstakil evlerin yanı sıra, apartmanların çatılarına kurulan dolaplarda bile besleniyor.

Osmaniye Güvercin Sevenler Yardımlaşma Derneği Başkanı Ali Yenice, Türkiye genelinde güvercin besleyen kişi sayısının 10 bini geçtiğini söyledi.

Güvercin tutkusunun her geçen yıl arttığını belirten Yenice, Osmaniye genelinde güvercin besleyen kişi sayısının yaklaşık bin olduğunu ifade etti.

/ OSMANİYE

12.02.2008


 

Avrupa, Mars projesine isim arıyor

Avrupa Uzay Kurumunun (ESA) amiral gemisi “ExoMars” projesi için yeni bir isim aranıyor.

ESA Başkanı Jean Jacques Dordain, Mars’ın keşfi için robot gönderilmesini öngören projenin, ilk tasarlandığı ve onay verildiği 2005’ten bu yana önemli değişikliklere uğradığını ve maliyetinin çok arttığını belirtti. Kurum yöneticilerinden bu projeye yeni bir isim bulunmasını isteyen Dordain, 650 milyon avroluk proje için Kasım ayında AB bakanlarından bu miktarın iki katını isteyeceğini kaydetti. Dordain, projenin artık yepyeni bir uzay projesi haline geldiğini, artık yeni bir isimle anılması gerektiğini belirtti. ESA, Mars robotunu 2013’te fırlatacak.

/ ANKARA

12.02.2008


 

Jeotermal ısı yaygınlaşıyor

Yozgat’ta konutları jeotermal enerjiyle ısıtma sistemi yaygınlaşıyor. Türkiye’nin en zengin jeotermal kaynaklarının bulunduğu ilde kaynaklardan yararlanılarak 2 bin 250 konut ısıtılmaya başlandı, 1500 konutun daha ısıtılması için hazırlanan proje hayata geçirilmeye çalışılıyor.

Yozgat’ın Sorgun ilçesi Belediye Başkanı Ahmet Şimşek, yaptığı açıklamada, ilçe merkezinde 24 derslikli bir ilköğretim okulunun da bulunduğu 1500 konutun jeotermal enerjiyle sorunsuz ısıtıldığını söyledi. Şimşek, jeotermal enerji ile ısıtılan binaların yalıtımının olmadığını, buna rağmen diğer enerjiler kullanılarak ısıtılan binalardan daha iyi ısındığına dikkati çekti.

/ YOZGAT

12.02.2008


 

3 bin kişi ilik nakli bekliyor

Türkiye’de her yıl yaklaşık 3 bin kişinin kemik iliği nakli için sıra beklediği, hastaların yarısından fazlasının nakil için sıra beklerken öldüğü bildirildi.

Bayındır Hastanesi Hematoloji ve Kemik İliği Nakli Bölüm Başkanı Doç. Dr. Süleyman Dinçer, kemik iliği nakil merkezlerindeki yatak ve uzman hekim sayısı yetersizliğine dikkat çekti. Dinçer, yılda sadece 600-700 hastaya nakil yapılabildiğini, nakil yapılamayan hastaların alternatif tıbbî tedavilerle ömürlerinin uzatılmaya çalışıldığını vurguladı. Dinçer, kemik iliği naklinin, Türkiye’de yaklaşık 50 bin, ABD’de 300 bin dolar, Avrupa’da ise 150 bin Avro’ya mal olduğunu söyledi.

/ ANKARA

12.02.2008


 

Veliler gönüllü temizlik yapıyor

İzmir’in Karşıyaka ilçesi Doğançay Mahallesi’nde şiddet eğiliminin fazla olduğu ve pisliğiyle ‘’mezbele’’ görüntüsü taşıyan Cemil Atlas İlköğretim Okulunda yönetim ve velilerin çabasıyla örnek bir kurum meydana getirildi.

Cemil Atlas İlköğretim Okulu Müdürü İlhan Gülcan, okulun, 890 öğrencinin bulunduğunu, belirtti. Gülcan, sorunlu çocukların aileleriyle kapı kapı dolaşarak görüştüklerini “Mahalledeki dinamikleri harekete geçirerek, halkın gözünde okulun imajını değiştirdiklerini’’ dile getirdi. Gülcan, temizlik hizmetlerinde kopukluk yaşandığı için okul velilerinin haftada bir gün gelerek, çocuklarının sınıfında gönüllü olarak temizlik yaptığını kaydetti.

‘’Bizim okulumuz, bizim sınıfımız’’ mantığını yerleştirmeye çalıştığını anlatan İlhan Gülcan, hiçbir veliyi temizlik için zorlamadıklarını belirtti.

/ İZMİR

12.02.2008


 

Sigara tedaviyi de güçleştiriyor

Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Türk, sigara kullanımının hastalıkların tedavisini de zorlaştırdığını belirtti.

Türk, özellikle koroner kalp hastalığı, hipertansiyon ve kronik böbrek hastalığı teşhisi konulan hastalarda, hastalığın ilerlemesini önlemek için verilen ilâçların yararının, hastanın sigara kullanmasıyla büyük ölçüde ortadan kalktığını söyledi. Kalp damarlarında hafif derecede kireçlenme olan hastalarda, hastalığın ilerleyip kalp damarlarını tıkayarak kalp krizine yol açacak duruma gelmesinin, verilen ilâçlarla engellenmeye çalışıldığını anlatan Türk, tedavi aşamasında verilen ilaçların olumlu etkilerinin, hastanın sigara kullanması durumunda kaybolduğunu anlattı.

Prof. Dr. Türk, yapılan bilimsel çalışmaların, sigara kullanımının, hipertansiyon hastalarında da tedavinin başarısız olmasına yol açtığı ve hipertansiyon sebebi ile ortaya çıkabilecek kalp krizi, beyin kanaması ve böbrek yetmezliği riskini artırdığının ortaya çıktığını ifade etti.

Hafif veya orta derecede böbrek yetmezliği olan hastaların diyalize girmesini geciktirmek için verilen ilâçların etkisinin de sigara kullananlarda ortadan kalktığının belirlendiğini dile getiren Prof. Dr. Türk, şunları kaydetti:

“Hafif ve orta derecede böbrek yetmezliği olan hastalar sigara kullanmaları durumunda hızla böbrek yetmezliği nedeni ile diyalize girmek zorunda kalıyor. Aktif içicilerin yanında, pasif içiciler de tedavi aşamasında aynı oranda ilâçların koruyucu etkilerinden mahrum kalmaktadırlar. Yani sigara kullanımı hastalıkların tedavisini zorlaştırıyor. Sigara kadar insan sağlığının tümünü olumsuz etkileyen, başta kanser, hipertansiyon ve bronşit gibi birçok hastalığa yol açan ve hem de her türlü hastalığın tedavisini zorlaştıran ikinci bir ajan yoktur. Sağlık bütçelerine ayrılan paraların büyük bir kısmı, sigara nedeni ile sağlığını kaybeden hastaların tedavisine ayrılmaktadır.”

/ KONYA

12.02.2008


 

Türkiye sevdalısı Filipinli profesör

Filipinler Devlet Üniversitesi (Mindanao) Rektörü Prof. Dr. Ahmad Alonto, “Ölmeden bir kere olsun Türkiye’ye gelmek istedim.” dedi.

Ailesinin eskiden Türkiye’den Filipinlere hicret ettiğini anlatan Alonto, “Filipinler’de her zaman bir Türk olarak yaşadık ve her zaman Türkiye’ye gitmek istedim. Filipinler’de bazı Türkler var, onlardan devamlı buralar ile alâkalı bilgiler aldım. Ölmeden bir kere olsun Türkiye’ye gelmek istedim. Kısmet bu günlereymiş, artık gözüm arkada değil” şeklinde konuştu.

Alonto, bazı ziyaretlerde bulunmak üzere geldiği Darende’de gördüğü manevî ortam karşısında duygulandı. 17 bin kilometre uzaktan Malatya’ya gelen Alonto, bin 500’ün üzerinde akademik personele sahip olan 50 bin öğrencisi bulunan ve 7 kampüsten oluşan Filipinler Devlet Üniversitesi’nin rektörlüğünü yapıyor. Filipinler Devlet Üniversitesi Rektörü Alonto, Osmanlı Devleti’nin Filipinler’de uyguladığı politikalarla insanların gönlünü kazandığını, oraların İslâmlaşmasında büyük katkısı olduğunu söyledi.

/ MALATYA

12.02.2008


 

Ya 1700 YTL başlık parası, ya berdel

İnönü Üniversitesi ve Malatya Emniyet Müdürlüğünce şehrin kenar mahallelerinden Yıldıztepe’de 65 aile üzerinde yapılan araştırmada, evliliklerde kız tarafına 1700 YTL başlık parası ödendiği, ya da “berdel” usulü evlilikler yapıldığı belirlendi.

Malatya Emniyet Müdürlüğünün, toplum destekli polis uygulamasında izlenecek yolu belirlemek amacıyla yaklaşık 3 ay önce yaptığı araştırmada, Yıldıztepe Mahallesi’nde 65 aileyle yüz yüze görüşüldü. Yapılan araştırmada, 18 yaş öncesi evliliklerin fazla olduğuna dikkat çekildi. Araştırma raporunda, resmî nikâhın kadınların yüzde 80’i tarafından önemsenirken, erkeklerin resmî nikâhı gereksiz gördüğüne vurgu yapıldı.

/ MALATYA

12.02.2008


 

Google’nin cep yazılımı görücüye çıktı

Arama motoru Google’ın teknoloji şirketleriyle geliştirdiği mobil telefon yazılımı Android dünyanın en büyük telekom fuarlarından Barcelona’da tanıtıldı

Android’in cep telefonları için yaygın işletim sistemi haline gelmesini uman Google’ın sözcüsü Barry Schnitt, çok sayıda teknoloji firmasının Android’in kendi teknolojilerinde nasıl çalıştığını gösterdiklerini belirterek, “İşler yolunda gidiyor” dedi. ARM, Marvell, Texas Instruments, Qualcomm, NEC, ST Microelectronics firmaları, fuarda Google’ın yazılımıyla çalışan prototiplerini gösterdiler.

Android işletim sistemiyle çalışan ilk telefonun bu yılın ikinci yarısı satışa çıkması bekleniyor.

/ ANKARA

12.02.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri