Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Osmanlı mimarisinin temelinde tevhid vardır

SANATALEMİ.NET’TEN GÜZİN OSMANCIK’IN SORULARINI CEVAPLANDIRAN MİMAR NECİP DİNÇ: İSLÂM MİMARİSİNİN KEMAL BULDUĞU OSMANLI’DA MABETLERİN İNŞASINDA TEVHİD İNANCI ÖNPLANDADIR.

*Osmanlı eserlerinde san'atçılar ürettikleri san'at eserlerine imza atmazlardı. Bunun sebebini açıklayabilir misiniz?

Onlar çok mütevazi insanlardı. Onlar kendilerini bir “Mazhar” olarak bilirlerdi. “Mazhar” demek Cenâb-ı Hakkın bir ihsanı. Meselâ Koca Sinan, Süleymaniye Camii’nin mimarıdır. Ama Kanunisiz bir Süleymaniye düşünebilir misiniz? Aynı zamanda Koca Sinan’ın emrinde yetişmiş bir san'atkârlar ordusu vardı. Hattatlar, nakkaşlar, san'atkârlar, ustalar. Hepsi aynı üslûpta çalışarak ortaya bir eser koymuşlar ama kendilerinden bilmeyerek. Meselâ “Ameli Abdullah” der. “İşi yapan Allah’ın kulu” demektir. Adını bile söylemez onlar.

* Onların imzaları eserleridir. Zaten imza atmaya gerek yok. San'atçının bu konuda yaptığı işi kendinden bilmemesi, Allah’ın nasip etmesiyle böyle bir esere imza atar?

Evet, kütüphanelerde kitapları okurken hep düzeltmeyi isterim. San'atkârlar için “Yarattı” kelimesi kullanırlar, bu bana çok tuhaf gelmiştir. Yaratmak Allah’a mahsustur. Kul yaratılmıştır. San'atkârlarımız Cenâbı Hakkın ihsanına nail olmuştur. Aynı zamanda “Müshir”dir.

*“Müshir” kelimesini biraz açar mısınız?

Diyelim ki ay gece bizi aydınlatıyor. Ay, ışığını nerden alıyor? Ay güneşin nur ismine aynadır. Aldığı ışık kendisinden midir? İşte bizi aydınlatması Müshir olduğundandır. Aldığını irsal ediyor. Bütün san'atkârlarda Abit, mutasavvuf duygular içinde yetiştikleri için bu mânâyı biliyorlar. Derler ki Allah’ın Sâni (san'atkâr) ismini, Musavvir (Tasvir eden) ismine, Mukaddir (Kadir olan) Mücemmil (Güzellik, cemal) ismine, Mücevher ismine ayna olayım diyorlar. Hiç bir zaman kendi isimlerine iltifat etmemişlerdir. San'atın sonu, sınırı yoktur, herkes ayinesi nispetinde nasibini almıştır. Allah ne kadarını nasip ve ihsan etmişse o kadar.

* Koca Sinan’ın Süleymaniye’si onu ne kadar anlatır?

Süleymaniye’ye baktığınız zaman Koca Sinan’ın bir perdenin arkasında istihdam olduğunu, bu saydığımız isimlere mazhar olduğunu görüyoruz.

*Koca Sinan’ı Avrupa san'atçıları ile mukayese edecek olursak (edilmez ya) ortaya nasıl bir fark çıkar? Meselâ Michelangelo ile…

Michelangelo’nun meşhur Musa heykelinin bir hikâyesi vardır. Heykeli o kadar gerçekçi yapmış ki bitirince “konuş” diyor. Konuşmayınca da çekici vurduğu gibi kolunu kırıyor. Allah yarattığı mahlûkunun içine his yerleştirmiş, akıl yerleştirmiş, şuur yerleştirmiş. Hâlbuki o sadece sureti yaptı, sireti yapamadı. Ama bunun farkında değil. Bizim san'atçılarımız yaptıkları eserlerine suretin yanında bir de siret, mesaj yerleştirmişler. Taşların dili diyoruz, Mimar Sinan için “Taşla konuşan deha” deniyor. Ecdadımız bize bu eserleriyle geçmişten mesaj veriyorlar.

*Mimar Sinan’ı “Koca Sinan” yapan özellik neydi. Nasıl bu kadar büyük eserler icra edebildi ve her geçen gün değerine değer kattı?

Allah vergisi, istihdam. Yapan da yaptıran da hakikatte Allah’tır, onu seçmiş ona vermiş. Kâinatta hiçbir zerre boş değildir. Allah ona nasip kılmış, hepsi bu. Bu Sinan olmazdı Ahmet olurdu Mehmet olurdu. San'atçı hem “Mazhar”’dır hem “Müshir”. Sinan Mazhar olmuş ama Müshir olmasını da bilmiş. Aldığını vermiş. Kader onu istihdam etmiş ama onun yetişeceği zemini de Cenâb-ı Hak ayarlamış.

*Cenâb-ı Hak san'atkâr kullarına sırlarından açabilir mi? Koca Sinan usta meselâ depreme karşı sistemler geliştirmiş. Bu günün teknolojisi daha onun teknik bilgilerine yeni ulaşıyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?

Meselâ Cenâb-ı Hakkın Adetullah kanunları vardır. Biz buna ‘tehvili kanunlar’ diyoruz. Bunların sırlarını Cenâb-ı Hak bazı kullarına açar.

Meselâ Ekolojik Mühendislik diye bir şey vardır. Meselâ bir kabuk sisteminde yumurta kabuğundan faydalanıyor. Yumurtayı boyundan bastırınız, asla kıramazsınız. Cenâb-ı Hak şekle böyle bir sistem koymuş. Bir böceğin şeklinden bir araç yapabilirsiniz veya bir zürafanın şekline bakarak kaldıraç sistemini kuruyorlar. Bu sırları böyle saklamış Cenâb-ı Hak. Bilim adamları atomları, protonları nasıl keşfetmişler. Nasıl tedavi sisteminin ilâçlarını çiçeklerde bitkilerde saklamış. Bu san'at güzelliklerini de kâinatta Adetullah’ında saklamış.

*Osmanlı Mimarisinde her şey bir anlam taşır. Kubbelerin ihtişamı ve tek olması da Allah’ın tekliği ve Vahdetini temsil eder. Mimarlarımız bunu çok bilinçli bir şekilde kullanmışlardır. Koca Sinan’ın bu konuda başarısı nedir?

İslâm mimarisinin kemal bulduğu Osmanlı’da mabetlerin inşasında Tevhit inancı ön plandadır. Kubbeye doğru kademe kademe yükselişlerde kesretten Vahdete doğru ulaşım vardır. Bütün elemanlar kubbeye doğru tırmanırken ahengin, dayanışmanın, birliğin, beraberliğin en güzel örneğini sergilerler. Mekân ve kitlede teklik verilmektedir.

Mimar Sinan, Selimiye de vahdeti tam olarak yakalamıştır. Bakın burada hiçbir kubbe büyük tek kubbenin yanında ben varım diyemiyor. Ama yarım kubbelerde biraz ben varım diyebiliyor. Tek kubbe bütün mekânı kaplıyor.

22.04.2008


 

Konya’nın 7 harikası belirlendi

Konya Turizm Platformunca şehrin tanıtımında ön plana çıkarılacak değerlerin tesbit edilmesi amacıyla yapılan anket sonucunda Konya’nın 7 Harikası belirlendi.

Konya’daki bazı alış veriş merkezleri ve yayaların yoğunlukta olduğu noktalarda dağıtılan formlar aracılığıyla 3 bin 705 kişinin katıldığı anketin sonucu, Konya’da bir otelde düzenlenen toplantıyla açıklandı.

Projenin teknik danışmanı, Selçuk Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağatay Ünüsan, bu çalışmanın Konya’nın, Türkiye ve dünyada daha fazla tanınmasını amaçladığını belirtti. Ünüsan, tanıtım için bazı tarihi ve kültürel değerlerin ön plana çıkarılması gereğinden yola çıkılarak yapılan anket çalışmasında, formu dolduranlardan, Konya’nın tarihî ve turistik 22 değerine, Konya’nın 7 Harikası’nın belirlenmesi için puan vermelerini istediklerini söyledi. Anket sonucuna göre şehrin 7 harikasının, Mevlânâ, Meke Gölü (Karapınar), Çatalhöyük (Çumra), Nasreddin Hoca (Akşehir), Tınaztepe Mağarası (Seydişehir), Alaaddin Camii ve Yerköprü Şelalesi (Hadim) olarak belirlendiği açıklayan Prof. Dr. Ünüsan, ‘’Bu verilerle ortaya çıkan 7 tarihî ve kültürel değer, bize önemli bir mesaj veriyor. Bu mesaj ise turizme yönelik tanıtımlarda bu değerlerin mercek altına alınıp, tanıtım noktasında bunlara daha çok önem verilmesi gerektiğidir’’ dedi.

22.04.2008


 

Rum Kale turizme kazandırılacak

Gaziantep'in Yavuzeli ilçesinde bulunan ve turizme açılması hedeflenen tarihi Rumkale çevre düzenlemesi, doğu-batı röleve restütasyon ve restorasyon çalışması projesinin ihalesi yapıldı. Çalışmalarla, Rumkale’nin turizme kazandırılması ve Gaziantep’in turizm potansiyelinin artırılması amaçlanıyor.

Yavuzeli’ne bağlı Kasaba köyünde, Fırat Nehri ile Merzimen Çayı’nın birleştiği yerde bir tepe üzerinde bulunan ve Birecik Barajı’nda su tutulmasının ardından 3 tarafı su ile çevrilen tarihi Rumkale’yi, turizme kazandırmak için başlatılan çalışmalar sürüyor. Hıristiyanların kutsal saydığı ve Gaziantep’in kültür mirasının önemli parçalarından biri olan Rumkale, her geçen gün daha çok turist ağırlıyor. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Gaziantep İl Özel İdaresi’nce yürütülen çalışmalar kapsamında, Rumkale çevre düzenlemesi, doğu-batı girişi röleve restütasyon ve restorasyon çalışması projesinin ihalesi kısa süre önce yapıldı. Projeyle Rumkale’nin çevre sorununun biraz olsun giderilmesi amaçlanıyor.Yaklaşık 2 milyon YTL kaynakla uygulamaya konulacak proje ile inanç turizmi açısından önemli bir yer tutan Rumkale’nin imkanlar ölçüsünde sorunlarının çözülmesi planlanıyor. Röleve, restütasyon ve yenileme çalışması kapsamında Rumkale’nin yamaçlarındaki surlar onarılacak. Yeni ve planlı gezi güzergahı oluşturulacak. Kaledeki tünel benzeri geçişler ve tarihi mescit onarılacak. İlk etapta insanların gezip göreceği yerler restore edilerek ön plana çıkarılacak. Öncelikli yerler yapılacak bakımla korunacak.

/ GAZİANTEP

22.04.2008


 

Çocuk korosu, 23 Nisan'da ilk konserini verecek

Yozgat’ta 70 ilköğretim okulu öğrencisinin oluşturduğu çocuk korosu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda ilk konserlerini verecek.

Yozgat Valiliği Türk Sanat Müziği korosunu çalıştıran Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosu san'atçısı Faruk Şahin tarafından Yozgat’ta ilk kez kurulan ‘’Çocuk Korosu’’ elemanlarını, ilk konsere çıkabilmenin heyecanı sardı. Şahin yönetiminde, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü salonunda hazırlıklarını sürdüren koro elemanları, ilk konserlerinde Yozgat adına beslenen bir şarkıyı da seslendirecek. Faruk Şahin, yaptığı açıklamada, koro san'atçısı olmasına karşılık, aynı zamanda da bestelerinin de bulunduğunu belirtti. Yozgat’ta müzik faaliyetlerini yürütmek üzere bakanlık tarafından görevlendirildiğini ve yaklaşık 1.5 yıldır görev yaptığını hatırlatan Şahin, talep üzerine bestelediği Yozgat’ı anlatan şarkının ilk kez çocuk korusu tarafından söyleneceğini, daha sonra da şarkının Valilik korusu tarafından da seslendirilmeye başlanılacağını anlattı. Şahin, çocuk korusunda 11-15 yaş arası 70 ilköğretim okulu öğrencisinin bulunduğunu, çalışmalara 2.5 ay önce başladıklarını ifade etti.

/ YOZGAT

22.04.2008


 

İstanbullu ressamların eserleri Ankara’da

İstanbullu 9 ressamın 98 yağlı boya eserinden oluşan ‘’İstanbul Karması’’ sergisi 2-30 Mayıs günleri arasında başşehirli san'atseverlerle buluşacak.

Serginin küratörü Adnan Polat, ressamlar Selahattin Kara, Bayram Gümüş, Altan Çelen, Betül Bapir, İzzet Arda Onursan, Özgür Yener, Didem Ünlü, Alp Tamer Ulukılıç ve Salih Keleş’e ait yağlı boya tabloların sergide yer alacağını söyledi. Polat, Galeri Polart’taki serginin amacının ‘’İstanbullu sanatçılarla Ankaralı san'atseverleri buluşturmak’’ olduğunu kaydetti.

22.04.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri