Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Sağcı bürokratlar neden daha korkak olur?

Ne zaman “sağ”dan “sol”dan bahsetsem mutlaka yazının bir yerine şöyle bir ekleme yapmak zorunda hissediyorum: “Aslında ne bizdeki sağa sağ denebilir ne de sola sol denebilir; lâkin kabataslak bir tasnif için bu terimlere ihtiyaç duyuyorum.” Doğrudur. Bizdeki sağ dünyadaki sola benzer; bizdeki sol da dünyadaki sağa.

Neyse konumuza dönelim: Acı tecrübeler sonunda görünen o ki bizdeki “sağcılar”, “solcular”a göre daha çekingen, daha ezik, daha pısırık; hatta daha korkak olur. En alt seviyedeki devlet memurundan öğretim üyesine, siyasetçisinden yüksek yargı üyesine kadar bu böyledir. Cesurlarına bir şey demem. Aslan yürekli müstesnalar da vardır; amma genelde sağcı memur ve bürokratlar bir koltuğa oturmayı ve orayı belli bir periyot içinde işgal etmeyi aslî vazife sayar. Buna bir de “hassas dengeler”i ekler ve oturduğu koltuktan kalkıp bir adım atması gerektiğinde yüreciği güvercin kalbi gibi kıpraşır durur. Oysa aynı yere “sol görüşlü” bir memur, yönetici, bürokrat gelir ve yer yerinden oynar. Pısırık solcu devlet görevlisi yok mudur? Vardır elbet; ancak bu kişilerde “devletin/rejimin aslî sahibi olmak” gibi derin bir iddia vardır. Bu, cesaret pompalayan bir duygudur. Hele adam “eski tüfek solcu” ise, valla, katar karıştırır; “militan demokrasi”den bahseder, “jakoben olmak zorundayız” der, “habis ur, vampirler” gibi tabirlerle bir dünya insanı suçlar, mahkûm eder...

Sandıktan zaferle mi çıktınız; bunun hiçbir önemi yoktur sol için. “Yüzde 97 oy bile alsanız” adamın umurunda değildir. Kanun, nizam, adalet, fazilet... “Geç bunları” dercesine çifte standartın ar damarını çatlatır ve “çoğunluğun zorbalığı”ndan dem vurur. Aslında yapılan basbayağı “azınlığın zorbalığı”dır. Başörtüsü der baskı kurar, Kur’an kursu der baskı kurar, Kutlu Doğum der baskı kurar ve “mahalle baskısı” feryadıyla tersten baskı ağları örer. Sağ iktidarlar, “kadrolaşma” iddiasıyla ecel terleri döker; aslında olmayan bir “kadro” üzerine koparılan bir gürültüdür bu.

Belki de şapka çıkarmak lazım “solcular”a, “Kemalistler”e, “laikçiler”e, “sosyal demokratlar”a vs. Baykal kürsüye çıkıyor, Kur’an’dan ayet okuyor, Ebu Yusuf’tan, İmam-ı A’zam’dan fıkhî deliller getiriyor. Sonra kalkıp “Din de bizim, ...” diyor. Söylediği sözleri yazın bir kâğıda, altına Tayyip Erdoğan ya da Devlet Bahçeli imzasını atın; seyredin gümbürtüyü o zaman. Baykal bunu neden yapıyor? Demek istiyor ki “Ben ayet de okurum, hadis de. Tefsir de yaparım, fıkhî yorum da; ama sen aynı şeyi ya-pa-maz-sın!”

Sözgelimi hukuk dünyasına bakın ve laikçi, Kemalist, ulusalcı vs. diye bilinen hukukçulardan aklınızda kalanları bir çırpıda sıralayın; Yekta Güngör Özden, Nuh Mete Yüksel, Önder Sav, Vural Savaş, Sabih Kanadoğlu... Tarafsızlığın çok önemli olduğu hukuk alanında, bir tanecik “sağcı, milliyetçi, muhafazakâr” diye tanınan insan var mı şu saydığım isimlere denk? Yok! Çünkü “sağcılar” devletin aslî sahibi gibi görmüyor kendini. Tamam; devletini seviyor, hatta uğruna ölümü kutsal bir vazife gibi görüyor. Ancak geldiği makamı “liyakat”le özümseyemiyor ve kendini hep iğreti olarak görüyor. Bir makama gelir gelmez “medyaya şirin görüneyim” diye göbeği çatlıyor. Asker-sivil bürokrasiden azar yememek için adeta tek ayak üstünde bekleyenler var. Halbuki devlet herkesin devleti, ne “solcu”nun babasının malı ne “sağcı”nın. Hiç kimse kendini rejimin bekçisi gösterip terör estiremez. Hiç kimse de geldiği makama emanetçi ürkekliği ile yaklaşıp oturduğu koltuğun altında ezilmemeli. Bu ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan sağcılar pısırıklığı bir kenara itip katılımcı demokrasinin özgüven basamaklarını tırmanmadıkça bu ülke eşitlikçi bir demokrasiye ulaşamayacak. Makamlar, mevkiler bugün var, yarın yok; adınız tarihe ödlek diye de geçebilir, cesur yürek diye de. Yeter ki kalbiniz ülke sevgisi, millet saygısıyla dopdolu olsun!

Zaman, 29.4.2008

Ekrem Dumanlı

30.04.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Darbe çığırtkanlarına darbe sonu hatırlatması

  Kontrgerilla Taksim’de miydi?

  Sağcı bürokratlar neden daha korkak olur?

  Üzmez kimi bağlar?